"Hep duyacaksın o zaman." Umursamadan kolunu omzuma attı. "Ayrıca lafı çevirdiğini anlamadığımı sanma." dedim. "Hangi lafmış bu?" "Duvarlar Alp, duvarlar..." diyerek hafif alayla. "Duvarlar o duvarlar çarpsın mı sana güzelim?" "Duvarlar seni çarpsın Alp!" diye çıkıştım. Gülerek gitmemi engelledi ve daha sıkı sarıldı. "Önümüzde koca bir on ay var. Ne olur ne sen ne de ben bilmiyorum. Eğer olurda birimize bir şey olursa," duraksadı. İç çekti. "Diğeri onun için savaşmalı." "Ama diğerinin savaş dışı kalması haksızlık." Çocuk gibi omuzlarımı silktim. "O iyi olduktan sonra savaşa devam edebiliriz." "Belki hiç iyi olamaz..." Hüzünle yüzüm çöktü. Böyle konuşması hoşuma gitmiyordu. Hiç gitmiyordu. Yolun ortasında, insanlar etrafımızdan vızır vızır geçerken durdum ve ellerimi iki yanağına koydu

