ALPARSLAN
Marketten evin birkaç eksiğini alıyordum Nicole'de kendi istediklerini söylemiş onun yazdıklarını da sepete tek tek koyarken gözüme tanıdık bir sima çarptı ama çıkaramadım kıvırcık saçları ile reyonların arasında gezerken bir süre takılı kaldım nereden tanıyordum bunu biraz daha düşündüm evet bu o kızdı kahve yapan barista kız. Ne yapmış o saçlarına öyle bir garipti. Benim İtalyan olduğumu sanıp bana giydirirken ki hali geldi gözümün önüne ne komikti ama Türkçe konuştuğumu gördüğü andaki hali beyaz teni on ton kırmızıya döndü. Aldıklarımı kasaya götürüp tek tek geçirirken oda karşımdaki kasaya geçti elinde sadece mum vardı bir insan bu saatte neden mum almaya gelir ki. Kafasını kaldırdığı anda göz göze geldik beni fark etti birkaç saniye baktı sonra tepkisiz ifade ile geri döndü. Nezaketen gülümserdi insan ama onun pek nezaketten anlar yanı yok gibiydi. Parayı ödediğimde marketten aynı anda çıktık kapının kenarında dönüp.
"İyi akşamlar." Deyince yüzüme bakmadan
"İyi akşamlar." Diyerek uzaklaştı.
Otoparka doğru giderken oda elindeki mumla ilerliyordu. Komik kız deliye benzemiş bu saçlarla zaten. Aldıklarımı arabaya yerleştirirken o an etrafına dolanan üç adamla bir şeyler konuşmaya başladı birisi bir şey deyip ona doğru ilerlerken halinden pek memnun gibi değildi. Yanlarına doğru ilerlediğimde onları kovmaya çalışıyordu. Israrla yapışan itler ise gitmek bilmiyordu. Yanlarına yanaştım.
"Tesoro." (Sevgilim)
Bana döndü hepsi aynı anda. Gülümsedim elimi uzattım
"Andiama" (Hadi gidelim)
Bana baktı yüzünü buruşturdu. Gözlerinde öfke bürünmüştü.
"Ne diyorsun sen be? Nereye gidecekmişim seninle."
"Bu sapıklarla burada mı kalmak istersin?"
"Senin sapık olmadığın ne belli? Suratına bakınca seceren mi okunuyor."
"Sapığa benzer halim mi var kaç gündür cafenize geliyorum."
"Cafeye her gelen beyaz yakalı ya da milletvekili değil ya."
"İyi burada kal o zaman. İyi geceler."
Tam arkamı döndüm gidiyordum. Bu canavar kılıklıya iyilik yapmak isteyende kabahatti benim neyime gerekti de bu deli için uğraşıyordum. Yırtıcı bir panter gibi zaten bu milleti parçalar kendi sağ çıkar bir şey olmaz. Başının çaresine baksın. Koskoca ülkede aynı milletten bir insan görmüşüm yardım etmek istemişim bu tavırlara bak sapık muamelesi görüyorum.
"Dur dur bekle."
Yanıma geldi sonra döndü adamlara orta parmağını gösterdi ve arabanın ön koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırıp onlardan uzaklaşınca.
"Tamam tamam durdur şurada."
Döndüm ona. Manyak mı? Hayır İtalya geç saatlerde çok tekin bir yer değildir. Buralar yan kesici, hırsız veya sapık bir çok insan ile doluydu.
"Geldik mi?"
"Yoo onlardan uzaklaştık işte ben evime geçerim buradan."
"Gökçe evini söylersen bırakayım seni tekrar başına bir şey gelmesin."
Biraz düşündü sonra korkmuş ve hak vermiş olacak ki kafa salladı.
"Şu ilk sağdan dön."
"Ne?"
"Evime bırakacaksın işte ilk sağ diyorum."
Kafa salladım evini tarif etti bir mum için bu kadar yolu ne diye yürüdü bu deli acaba? Ama garipti işte çok sorgulamamak lazım.
"Sen mum için mi yürüdün bu kadar yolu?"
"Evet."
"Neden romantizm mi yaşayacaksın?"
Güldü.
"Yok ayin yapacağım evde her gece lambaları söndürür mumları yakar ayin yaparım. Öteki tarafla iletişime geçiyorum. Bir nevi medyum gibi."
Kaşlarımı çattım şaka mı yapıyordu ciddi miydi söylerken gayet ciddi gibiydi de. Tek bir mimiği oynamadı. Hali tavrı zaten öylesine korkutucuydu ki ürkmedim değil.
"Ciddi misin?"
“Son derece.”
Arabayı durdurdum.
"Teşekkürler Alparslan Bey iyi geceler."
Kapıyı kapatıp evinin kapısını açıp içeriye girdi bekledim bir dakika kadar ev hala karanlıktı ışık yakmamıştı ayin mi yapacaktı bu deli gerçekten birkaç saniye sonra mum yandı pencereye yansıyan gölgesi, kıvırcık saçları ürktüm deliydi bu kız kesin gerçek anlamda bir deli. Hızlıca uzaklaştım oradan.Eve geldiğimde Nicole yemekleri yapmış. Aldıklarımı mutfağa bıraktım yanıma geldi.
"Alp."
Gülümsedim.
"Geciktim mi?"
"Biraz."
Nicole'ye Türkçe öğretiyordum ve yavaş yavaş oda öğrenmeye başlamıştı evde Türkçe konuşuyorduk o yüzden. Hala öğreneceği çok şey vardı ama. Masaya geçtik yemeklerimizi yedik ve kendimi Nicole'nin büyülü vücuduna bıraktım.
Sabah erkenden kalktım Kerem ile telefonlaşıp okula gittim makalemin bir kısmını hocaya gösterdim gayet başarılı ilerlediğimi birkaç ekleme yapmam gerektiği tavsiyelerini verince biraz kütüphanede çalıştım. Burada aynı zamanda akademisyenlik yapıyordum. Kendimi her anlamda doğru şekilde eğitmek, doğru eğitimleri almaktı amacım. Uzun bir süre çalıştım. Sonra aklıma önce kahve içmek istediği sonra Gökçe gelince cafeye doğru ilerledim öğlen saatini geçmişti oradadır diye umarak gittim içeriye girdim evet oradaydı kahverengi saçlarının dünkü haliyle alakası yoktu o deli kıvırcıkları gitmiş doğal haline bırakmış saçları. Kesinlikle böylesi daha güzeldi. Kahvesi güzel diye buraya geliyordum bu deli kadınla bir alakası yoktu. Yanına gittim.
"Kolay gelsin."
"Sağolun buyrun ne alırdınız?"
Bu kızın bu resmiyeti, buzdolabı tavırları beni benden alıyor. Daha dün yardım ettim ona insan bir gülümser bir şey yapar ama yok. Nezaketen gülümsemekten aciz.
"Her zamankinden?"
"Her zaman ki?"
"Gökçe her geldiğimde ne içiyorsam o işte."
Gözlerini devirdi.
"Bakın Alpasrlan Bey burada sizin daimi aşçınız yok. Buraya günde bin tane insan geliyor hepsinin içtiği kahveyi veya içeceği aklımda tutamam. Şimdi ne istediğinizi her zamankinden dışında bir şekilde ifade ederseniz hazırlayayım."
Ağzım açık kalmış bakıyordum ukala kız ukala aptal çokbilmiş, cadı kılıklı. İnsanca söyledim oysa her zaman ne içtiğim açıktı ve eminim ne içtiğimi çok iyi biliyordu bu cadoloz ama bilerke yapıyordu. Biraz sert bir ton ile.
"Americano."
"Hangi boy?"
Dişlerimi sıktım. Sana ben bir boy göstereceğim ukala kız ama sabır çektim.
"Küçük."
Kafa salladı kahveyi hazırlarken ben içimden sinir krizi geçirdim bir insan nasıl böylesine ukala olurdu bu kızı da aptal özgüveni var herkese her şeyi söyleyeceğini mi sanıyor? Ben ona kaba davranmadım oysaki ya da kötü bir tavır sergilemedim. Kahveyi hazır etti ödemeyi yaptım gülümsedi aldı ve kasaya bıraktı. Yanındaki arkadaşı yaka kartında adının İpek yazdığı kız bir ona bir bana bakıp tuhaf mimikler sergiliyordu ilgimi onlardan çevirip önümdeki laptopa verdim tezim üzerine çalışıyordum birden diğer kız Gökçe'ye
"Bugün bize gel bence ne kadar daha karanlıkta kalacaksın üstelik sabaha kadar uyumamışsın işte."
"Yok gerek yok İpek ek bir işe bakıyorum geçen gittiğimiz bar orada geceleri baristalık yapacağım daha iyi para veriyor hem faturayı öderim bugün gideceğimde en azından fatura tutarı kadar bir ödeme isterim yarında açtırırım elektrikleri."
"Verirler mi? Ah Gökçe ya inat edip bize gelmiyorsun Ian'da dedi gelsin dedi ona kalsa üçümüz yaşayalım ama."
"Yok ben sevmiyorum biriyle yaşamayı biliyorsun bireysel birisiyim. Merak etme halledeceğim."
Bireysel birisi mi yoksa geçimsiz bir deli mi? Bu deliyle kim anlaşıp aynı evin içine girer ki. anlık tehlike gibi etrafa elektrik saçıyor adeta. üzerine DİKKAT ÖLÜM TEHLİKESİ! yazılsa yeridir. Demek ki elektrikleri gitmiş mum ondan. O kadar ciddi ayin dedi ki inanmıştım.
"Gökçe geçen sene barda çalıştığında olanları hatırlıyor musun?"
"Ne olmuş yani?"
"Adamın birisinin kafasında şişeyi kırdın, yumruk attın sen sarhoş çekecek insan değilsin kızım. Sana dokunmasa bile başka kızı rahatsız eden biri görünce bile dalıyorsun olaya sana göre değil öyle yerler."
Bak birde şiddete başvuruyor bu kız ciddi manada sorunlu ve deliydi bence. İnsanın kafasında şişe kırmak nasıl bir manyaklıktı? Üzerine vazife olmayan şeylere atladığı zaten beni ilk gördüğünde hakkımda ileri geri konuşmasından belliydi.
"Vallahi parayı verende öyle yerler İpek'cim o yüzden tam bana göre sonsuza dek karanlıkta yaşayamam sürekli avans almaktan bu ay bir gıdım maaş alacağım."
"Ben sana diyorum o evden taşın başka yer bak."
"Zaten yılan kavuğu kadar ev tek gözlü odası var nereye taşınayım mesela kızım evde yemek yemeye bir şey yok birde taşınmayla mı uğraşayım."
"Neden bize gelmiyorsun yemeğe? Ne demek yok Gökçe sen ne inatsın."
"Boşver zayıf kalıyorum böylelikle akşam yemeğini cafede yer çıkarım Tony bir şey demez nasılsa."
"Demez ye tabi. Bak istersen başka bir cafe bakalım barda çalışma."
"Olmaz diyorum cafeler ora kadar iyi vermiyor. Bu kez olay olmayacak söz veriyorum kimseye dalmakta yok."
"İnşallah."
Demek paraya ihtiyacı vardı. Barda çalışmasına arkadaşı karşı çıksa da o çok ısrarcı demek ki üzerine vazife olmayan her olaya dalıyor bu deli kız. Kafamı kaldırıp onlara baktığımı görünce ne var anlamında salladı kafasını cevap vermedim
"Bir şey mi istediniz?"
"Hayır."
"Neden bizi dinliyorsunuz?"
"Seni dinleyen yok çokbilmiş özel hayatını müşterilerin duyacağı ses tonu ile konuşan sensin."
Gözlerini devirdi tam bir şey söyleyecekken.
"Bana laf yetiştirme bak müşterin geldi onunla ilgilen."
Gelen müşteriye dönüp siparişi alırken bende toparlandım ve cafeden ayrıldım bu kız neden aklımı böyle meşgul ediyordu benim neden onun saçma sorunu takıldı aklıma akşam Nicole ile çalıştığı bara gidip onu görmek istedim saçma, anlamsız bir şekilde. Tezimle alakalı birkaç şeyi daha araştırıp yazdıktan sonra akşam için Nicole'yi alıp önce bir yemek yedik sonra Gökçe'nin gideceği mekana geçtik barın arkasına baktığımda oradaydı evet birilerine içki hazırlıyordu gülümseyerek yaklaştım beni görünce şaşırdı.
"Selam."
"Selam mı? Sen nereden çıktın? Takip mi ediyorsun beni?"
Öyle söyleyince Nicole yüzüme baktı.
"Saçmalama istersen ne diye takip edeceğim seni hep geldiğim mekan burası. Bana sert bir şeyler hazırlar mısın kız arkadaşıma da kırmızı şarap."
Dişlerini sıktı eline alıp bardağa azar miktarlarda koyduğu karışık bardağı uzattı.
"Al."
"Al nasıl bir üslup? Müşteriyim ben buradan kovulursan faturanı ödeyemezsin unuttun mu?"
"Sen bizi dinledin işte biliyordum seni ne ilgilendirir?"
"Çene yapma bence Gökçe Nicole'nin şarabını verir misin?"
Şarabı uzattı Nicole şarabı alıp bizden biraz uzağa gitti. Gökçe bana öfke dolu bakarken gelen bir müşteri ile odağını ona yöneltti bir şeyler söyledi ve kaşları çatıldı müzikten çok bir şey duyamıyordum ama adam elini Gökçe'ye doğru uzattı, saçlarına dokundu. Kaşları çatıldı kızın eli hala kıza uzanıyordu gittim tuttum.
"La mia ragazza" (O benim kız arkadaşım)
Adam bana baktı sonra Gökçe'ye
"Mi dispiace" (Özür dilerim)
Adam uzaklaşınca Gökçe bana yanaştı.
"Birine daha senin kız arkadaşım olduğunu söylersen kafanda bu şişeyi kırarım."
"Öyle mi? Kovulmaktan seni kurtardığım için mi? Yoksa o sapıktan kurtardığım için mi? İtalyan adamları flörtözdür ama sevgilisi olan kadınlara pek yanaşmazlar. Seni kurtardım."
"Sen manyak mısın? Senden yardım isteyen kim ki? İşine bak, defol."
Öyle olsun ukala. Arkamı döndüm Nicole'nin yanına gittim dudağına minik bir öpücük kondurdum. Kıymet bilmez aptal ben ne diye o kıza iyilik yapıyorsam zaten içkiye de zehir mi hazırladı ne yaptıysa doldurmuş bulduğunu. Sert olsun dedik ama böyle olsun demedik katran gibi, ateş bastı o derece sert. Kafamda şişe kıracakmış alışkınsın sen şişe kırmaya hele dene bakalım o şişeyi benim kafamda kırmayı deli kılıklı manyak. Nicole ile dans ederken birden bir bağrış koptu barın önü kalabalıklaştı.
"Uomo animale" (Hayvan Adam)
Bağırıp cırlıyordu kafasını tutan adamın kafasından damlayan kanlar.
"Şerefsiz, adi, orospu çocuğu."
Gökçe'yi kolundan tutup bardan attılar birkaç kişi hırpaladı dışarı çıktım bende.
"Bırakın beni, bırak."
Sinirden Türkçe konuşmaya başlamış adamlar zaten onu anlamadığı için daha çok öfkeleniyordu. Ettiği küfürler aman Allah’ım Allah’tan Türkçe ediyordu. Yanlarına gittim Gökçe'yi aldım ellerinden
"Sakin ol sakin!"
"Geberteceğim o piç kurusunu."
"Ne oluyor?"
Gözlerini kapadı hızlı hızlı soluk alıp verdi o sıra arkadan Nicole'nin sesi duyuldu.
"Alp."
Yanına gittim. Yanağından makas aldım
"Sen bugün tek takıl Nicole benim işim var."
Kafa salladı ve gitti Nicole, yeniden Gökçe'nin yanına gittim.
"İyi misin?"
Gözleri dolmuştu. Adam sinirlendirdi onu gerçi normalde de sinirli birisi bu kız ama ağız dolusu küfürler ettiğine göre adam bir şey yaptı. Sarhoş doluydu zaten birisi yapmasa diğeri muhakkak yapardı. bu saatte böyle mekanlarda çalışan kadınların kaderiydi bu ne kadar düzgün olursan ol karşındaki anlayışsız, duyarsız ayı olunca rahat yoktu. Gözleri buğulanmış içleri kızarmaya başlamış bile.
"Git dedim ona insanca git dedim ama dinlemedi beni evine davet etti olmaz dedim. Bana parasını veririm dedi adi piç neyin parasını veriyor acaba! Israrcı olunca şişeyi patlattım kafasında."
"Polisi ararlarsa."
"Arasınlar bende taciz edildim arasınlar."
Gözleri dolu doluydu zor konuşuyordu. Sesi titredi. Sitemkar bir tonla.
"Ya Allah kahretsin son şansımdı burası son şansımdı benim."
İşsiz kaldı faturası da ödenmedi hala karanlıkta kaldı. O an aklıma gelen dilime yansıdı.
"Ben sana yardım ederim."
"Ne yardımı?"
"Para kazanman konusunda?"
"Sen bana neden yardım ediyorsun ya tanıyor musun sen beni? Hayır gerçekten senden yardım istemiyorum."
"Dinle önce iş teklifi yapacağım sana?"
"Ne işi?"
"Bana geleceksin."
Gözleri büyüdü bir anda atılıp yakamdan tuttu. Beni sarsmaya başlarken homur homur bir şeyler deyip öfkeyle.
"Ya sen mankafa mısın az önceki adamın kafasını neden patlattım ben? Katil mi edeceksiniz siz beni? Sıkayım mı ümüğünü illa ölmek mi istiyorsunuz siz? Ne laftan anlamaz angutlarsınız. Sana gelecekmişim. Hadsiz, terbiyesiz."
"Bir sakin olur musun öyle değil. Biraz terbiyeli olsana sen!"
"Nasıl? Kusura bakma bana gel yardım ederim ihtiyacın olan parayı veririm derken sende çok edepli değilsin."
"Bana gel evimi temizle, yemek yap ortalığı topla ve aylık 5000 Euro'yu al. Günlüğe bölüp öyle de verebilirim."
"Neden hizmetçi bulamadın da bana mı geldi sıra?"
"Evime bir yardımcı arıyordum işe ihtiyacın var diye dedim beğenmezsen, istemezsen sen bilirsin. Yaptığın yemeklerden kendine de götürebilirsin."
"Yemek yapmayı bildiğimi ne biliyorsun?"
"Çok güzeller kahveler yapıyorsun onu da biliyorsundur diye düşündüm."
"Çok şey düşünüyorsun. İnsanların hayatına müdahale etme. Süper kahraman mısın sen? Her başım sıkıştığında sen olamazsın yanımda üç gündür hortladın geldin nesin necisin belli değil uzak dur benden. Kendini ne sandın anlamıyorum ama sana da yardımına da hiç ihtiyacım yok. Bir daha benimle denk geldiğinde kahveni başka birinden iste, konuşmayın benimle lütfen."
"Sen ne kadar aptal bir kadınsın. Burada kimsenin olmadığı bu ülkede aynı ülkedeniz diye sana yardım etmek istedim. Genç bir kadının tek başına namusu ile yaşamasının zorluğunu tahmin ettiğim için bir şekilde faydam olsun istedim ama agresif manyağın tekisin, kimseye güvenmiyorsun herkes sana bir çıkar için yardım etmez bazen sadece iyilik yapmak isterler ve yaparlar. Sendne ne çıkarım olabilir? Sana neden kötülük yapayım ya da."
"Kimse bu zamana kadar bana karşılıksız iyilik yapmadı ama hepsi verdiğinden fazlasını aldı benden. Seni tanımıyorum o yüzden güvenemem bana karşılıksız iyilik yapacağına nasıl emin olacağım?"
"Olmazsan olma seni inandırma gibi çabam yok madem dik başlı bir delisin bak başının çaresine."
Arkamı döndüm ve hızlı adımlarla ondan uzaklaştım yardımdan, iyilikten anlamayan birine boşa çaba harcıyordum. Ukalalıktan gerçekten nefret ediyorum bir gün birisi bar çıkışı yakasına yapışıp ona istemediği şeyler yaparsa o zaman görürüm ben dik başlı olmayı.