Alışverişi güç bela bitirip, konağa geri geldiğimiz zaman, saat neredeyse akşam olmak üzereydi. Öğlen çıkmıştık biz bu konaktan yahu. Bunca saat o mağaza senin bu mağaza benim gezmiş durmuştuk. Alışveriş de sadece bana yapılmıştı. Nurbanu gelin ağa hiç bir şey almamıştı kendine. Nankör bir insan değildim ama bu kadar çok elbise, ayakkabı, çantaya gerek yoktu.
Konağa geldiğimizde ise Nurbanu gelin ağa odama gelip, aldıklarımızı yerleştirmeyi teklif etmiş, ilaçları görebileceği aklıma geldiği için de reddetmiştim. Yemek saatine kadar odamda eşya yerleştirmekle uğraşmıştım. Yorulmuştum da.
Şimdi de akşam yemeği için avludaki masada oturmuş, erkeklerin iş konuşmalarını dinleyerek yemek yiyorduk. Agrej ağanın, dayısı ve iki oğlu da bu konakta yaşıyordu. Eşinin trafik kazasında vefat ettiğini söylemişti laf arasında Nurbanu gelin ağa. Üç gün önce de iş gezisine gittikleri için ben şimdi görüyordum.
Başımı tabağımdan kaldırmadan yemeğimi yiyordum ama arada Agrej ağanın bana baktığını hissediyordum. Bu arada alışveriş yapmıştık ama konağa geldiğimiz zaman onları yerleştirmekle uğraşırken, üzerimi değiştirmeye fırsatım olmamıştı. Halen beyaz elbiseyle duruyordum.
Yemeğin ardından erkekler iş konuşmak için, Agrej ağanın çalışma odasına geçtiklerinde, Nurbanu gelin ağada odasına çıktı. Bakışlarım etrafta gezinirken, Xate hanımağa kaş göz yaparak, beni yanına çağırdı. Çekinerek yanına vardım. “Gel bakalım gelin. Otur şöyle yanıma. Bize kahve getirin!” Çalışanlara bakarak kahve söyleyip, bakışlarını bana dikti. Sadece ikimiz vardık avluda.
“Şimdi gelin, seninle konuşmak istediğim şeyler var. Beni iyice dinle.”
“Dinliyorum hanımağam.”
“Bak gelin, aslında sana pek de gelin demek istemiyorum zira benim bir tane gelinim var o da Nurbanu. Ama Agrej seni kuma olarak aldı getirdi, yapacak da, diyecek de, bir şey yok.”
“Beni alıp getirmedi, ağabeyimden satın aldı ve siz de oradaydınız!”
“Her neyse işte. Buraya neden geldiğini, unutma diye çağırdım seni. Sen kumasın, tek bir görevin var, o da Agrej’ime bir çocuk vermek! Nurbanu ile çok denediler, tedavi falan gördüler ama olmadı maalesef.”
“Bana neden bunu söylüyorsunuz? Biliyorum buraya neden geldiğimi zaten. Kumanın ne demek olduğunu biliyorum.”
“İyi işte madem biliyorsun, dediklerim de kulağına küpe olsun. Sakın hayallere falan kapılayım deme! Agrej’e tek yaklaşabileceğin yer yatak senin. Gelinimle aralarına girme! Çocuk için buradasın sakın bunu unutma!”
Xate hanımağanın sözleri zaten hep aklımda olan gerçeği yeniden hatırlattı bana. Dediklerinin hiç birini düşünmüyordum pek tabii. Zorla kuma alınmıştım ama Xate hanımağa kendi isteğimle gelmişim gibi davranıyordu. Başımı salladım yine de. Beni şöyle bir göz ucuyla süzdü. “Hadi git şimdi, banyo yap. Süslen püslen. Gece yanına geldiğinde, Agrej’in gönlünü hoş et. Belki seni beğenirse, çocuk olduktan sonra göndermez.” Bunlar o kadar çirkin laflardı ki, bu kadının kendi hemcinsine nasıl böyle davranabildiğini sorguladım kısa bir an. Kuma da olsam bir nikah vardı aramızda ama beni bir fahişe gibi görüyordu. “Siz o kadar kötü bir insansınız ki, kelimelerle bile anlatamıyorum.” Gözlerini kısarak baktı yüzüme. “Olacakları söylemek ne zaman kötü etti bir insanı? Gerçekleri söylüyorum sana. Hadi git şimdi dediklerimi yap.” Gözlerim dolarken, bir şeyler söylemek için ağzımı açtım ama ne dersem diyeyim, anlamayacaktı.
Oturduğum yerden hızlıca kalkıp, merdivenlere doğru yöneldim. O sırada Nurbanu gelin ağa da aşağı iniyordu. “Asmin, ne oldu? İyi misin?” Gözlerimin dolduğunu anlamasın diye başımı eğdim. Kafa salladım. “Gel güzel gelinim, kahve yaptırdım ikimize içelim.” Xate hanımağanın sesiyle başımı kaldırdığımda, Nurbanu gelin ağa ona bakarak gülümsedi. “Geliyorum Xate anne.” Bakışları yeniden bana döndüğünde yüzünde bir tedirginlik vardı. Bunlar ne biçim insandı anlamamıştım. “Ben odama gideyim, izninizle.” Yanından hızlıca geçip gittim. Güç bela odamın kapısına geldiğimde nefes nefeseydim. Hemen içeri geçip, kapıyı arkamdan kapattım.
Odada kısa bir süre dönüp durdum. Sakin olmam gerekiyordu. On dakika kadar sonra, düşüncelerimi tamamen toplamıştım. Bana yakıştırılan, bu sıfatı kabul etmeyecektim. O adamın yatağına girmeyecektim işte. Üzerimdekileri hızlıca çıkarıp, banyoya geçtim. İki günün yorgunluğu üzerime kir olup yapışmış gibi uzun bir banyo yaptım.
Havluya sarınıp duşa kabinden çıktığımda buğulanan aynanın önüne gelip, elimle buğuyu sildim. Aynadan kendime bakarken, az önce odada kendime dediklerimi içimden tekrar ettim. Kendi gözlerime bakarak. Az çok cesaretim büyümüştü içimdeki.
Kapıyı açıp, kendimi odaya attığımda. Karşımdaki adamla kalakaldım. Agrej ağa yatağın yanında durmuş bana bakıyordu. Bir havlu vardı sadece üzerimde. Yarı çıplaktım ve ne yapacağımı bilemedim. “N-ne işin v-var burada?” Kekeleyerek konuşurken, bedenim de titremeye başlamıştı. Soğuktan değildi bu titreme korkudandı. Beni baştan aşağı süzdü, yavaşça. Bakışları her aşağı doğru kaydığında yutkunuyordu. “Burası da benim odam sayılır, Asmin. Sen de benim karımsın!” Giyinmem gerekiyordu. Karşısında böyle durmak istemiyordum. “Çık-çıkar mısın? Giyinmek istiyorum.” Bakışları daha da bir karardı sanki. Bana doğru bir adım attı. Keşke kıyafetlerimi yanıma alsaymışım. Ama nereden bilebilirdim ki adam odama gelecek. “Ben senin kocanım, Asmin. Yanımda giyinebilirsin. Utanmana gerek yok.” Geriye bir adım atıp, kollarımla vücudumu sardım. “Yaklaşma! Kocam falan değilsin benim. Bende senin karın değilim. Karın Nurbanu gelin ağa. Ona git.” Kaşları çatıldı ve bir adım daha attı. “Dün bu saatlerde nikahımız kıyılmıştı. Unuttuğunu düşünmüyorum.” Üzerime üzerime geliyordu adam. Yine geriye bir adım attım. Allah kahretsin sırtım duvara değdi. Başımı yana çevirip, banyoya baktım. Oraya kaçabilirdim belki.
Banyoya doğru adım atacağım sırada, yanıma geldi ve beni kollarımdan tuttu. “Bırak beni ne yapıyorsun?” Sinirle konuşurken bir yandan da ellerinden kurtulmaya çalışıyordum. “Bırakırsam kaçacaksın ve ben seni o kadar uzun zaman bekledim ki, kaçmanı istemiyorum. Bırakmayacağım. Bekleyeceğimi söyledim ama sen karın değilim dediğin için bekleme falan olmayacak. Bu gece benim olacaksın, tamamen.” Dehşetle baktım gözlerine. “Bana tecavüz mü edeceksin?” Vücudum daha çok titremeye başladı. Ellerim özellikle. “Sen benden de çok isteyeceksin birazdan. Öyle dokunacağım ki sana, korkudan titreyen bu bedenin, zevkten titreyecek.” Başımı eğip sağıma soluma bakındım. Belki başına bir şeyle falan vurursam, bayılırdı. Ama yoktu. Şansım bir kere daha yanımda değildi galiba.
Elinin birini çeneme koyup, başımı kaldırdı. Alnını alnıma yasladı. “Kendini bana bırak.” Boğuk fısıltısı kulaklarıma dolduğunda bedenim kasıldı. İtmek için vücuduma sardığım ellerimi, göğsüne çıkardım. Bu da titreyen bedenimdeki havlunun yere düşmesine sebep oldu. Hayallerim gibi üzerimden kaydı gitti. Kolumdaki diğer elini belime sarıp, beni kendine yapıştırdı. Dudaklarıma hırsla kapandı. Öylece durdum kaldım. Ne yapacağımı da bilmiyordum. Bir şey yapabilir miyim onu da. Belimdeki eli kalçalarıma doğru indi ve sıktı. Kaba ellerinin verdiği acıyla, inledim.
Öpüşü sertleşirken, beni kaldırıp yatağa yatırdı. Üzerime doğru ağırlığını bir hayli vererek uzanırken öpmeye de devam ediyordu. Ellerim olduğunu hatırlayarak göğsüne vurmaya başladım. Geriye çekilip bana baktı. Gözleri aç bir hayvanın avına baktığı gibiydi. Bir eliyle iki elimin bileklerinden tutup, başımın üzerine kaldırdı. “Söz verdiğim gibi beklemeyi bende çok istiyordum ama sen böyle karşımda durursan, dayanmam nasıl mümkün olsun?” Diyeceğini diyip, yine dudaklarıma atıldı. Kaçabileceğim bir durumum kalmamıştı. Ağlamaya başladım. Ama dudaklarım esir alındığı için, hıçkıramıyordum.
Boştaki eli, bacaklarımı okşadı önce. Sonra da kasıklarıma doğru gitti. En mahrem yerimde parmaklarının dolaştığını hissettim. “Ah, sıcaksın ve ıslanmışsın. Beni istemediğini hiç düşünmüyorum.” Vücudumun sorunu neydi bilmiyorum ama içimden kasıklarıma doğru ılık ılık bir şeyler akıyordu. “Seni istemiyorum. İğreniyorum senden. Bırak beni.” Dediklerime gülerek tepki verdi. Parmaklarını çekip, gömleğini açmaya başladı. “Birazdan, iğrendiğin bu adamın altında zevkten çığlık atacaksın.” Gömleği açınca, elini pantolonuna attı. Kemerini ve düğmesini açıp, fermuarı indirdi. Diğer elini de benden çekip, hızlıca çıkardı üzerinden.
Gözlerim erkekliğine kayınca ağlamam şiddetlendi. “Ağlama. Nazik olmaya çalışacağım ama yılların birikmişi var. Elimden geldiğince canını acıtmamaya çalışacağım.” Bacaklarımı tutup, ayırdı. “Yapma lütfen yapma. Bekleyeceğini söyledin. Yapma n’olur yapma.” Hem konuşuyor, hem de bacaklarımı kapatmaya çalışıyordum. “On sene bekledim zaten. Yeter.” Erkekliğini tuttu. Bir eliylede bacaklarımı ayırdı. Üzerime eğildi. Deliğimdeki baskıyı hissettiğimde hıçkırıklarım büyüdü. Beklemeden kendini bastırdı. Vücuduma öyle bir acı yayıldı ki, çığlık attım.
Gitmişti işte, bitmişti her şey. O beklemeden, içimde gidip gelmeye başlarken, başımı yana çevirip ağlamama devam ettim. Üzerime doğru eğilip, başımı çevirdi. “Sıcaklığın ve darlığın, beni mahvediyor. Bu gece içinden çıkmayı hiç düşünmüyorum.” Dudaklarıma kapanmadan önce son dedikleri buydu.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama acı hissetmemeye başladım artık. Dahası neyim vardı bilmiyorum ama dediği gibi oluyordu her şey. Acı geçince inlemeye başlamıştım. Dudaklarımı ısırıp buna engel olmaya çalıştım ama olamadım. Her yerimi öpüyor, emiyor, yalıyordu. Göğüslerimin uçları sızlıyordu. “Hoşuna gideceğini söylemiştim. İstekli olacağını.” Bedenimi anında ters çevirip, yatak başlığına ellerimi dayadı. Arkama geçip, içime girdi. “Bütün bunları, zamanla kendin isteyeceksin. Yatağına gelmem için, her şeyi yapacaksın.” Vuruşları hızlıydı. “Ahh, böyle bir şey olmayacak.” Güldüğünü duydum. “Olacak ve ben seni hiç bir zaman reddetmeyeceğim.” Elleri bedenimde gezinirken, git gelmelerine devam etti. İstemiyordum ama inlememe de engel olamıyordum.
Gözlerimi açtığımda, yanımda kimse yoktu. Yatakta doğrulup oturdum. Üzerimde ince bir gecelik vardı. Agrej ağa sözünü tutup uzun bir zaman beni rahat bırakmamıştı. Yorgunluğa dayanamayıp, uyumuş olmalıydım. Üzerimi giydirmişti. Yataktan kalktığımda gözlerim çarşafa değdi. Masumluğum, kırmızı rengiyle duruyordu. Kırış kırış olan çarşafa baktım bir süre. Dün gece olanları gözlerime sokuyordu. Hırsla çarşafı toplayıp, kapının oraya doğru attım.
Banyoya girip, duş aldım. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Bedenim o adamın yanında değişik tepkiler veriyordu. Ağlasam da sızlasam da olan olmuştu. Duştan çıkınca hızlıca üzerimi giyindim. İç çamaşırların arkasına sakladığım ilaçlardan birer tane elime aldım.
Odadan çıkıp, avluya indiğimde Xate hanımağanın masada olduğunu gördüm. O tarafa bir daha bakmadan mutfağa gittim. Çalışanlar kahvaltı hazırlıyorlardı. Onlara bakmadan kendime bir bardak su doldurup ilaçlarla birlikte içtim.
Mutfakta durmam yasak olduğu için avluya çıktım. İstemeye istemeye kahvaltı masasına gidip, oturdum. Xate hanımağa şöyle bir baktı bana. “İstediğiniz oldu. Emanetiniz de odamda, kapının yanında duruyor. Bakabilirsiniz.” Gözlerini kısarak bana baktı. Gözleri üzerimdeydi. “Seher buraya gel.” Bağırdığında mutfaktaki kadınlardan biri koşarak geldi. “Git bak gelinin odasına. Çarşafta leke var mı?” Kadın başını sallayıp, gitti.
Başımı eğmiş duruyordum. Bu aşağılayıcı tavırlar kanıma dokunuyordu. Adım sesleri duyunca başımı kaldırdım. Agrej ağa ve Nurbanu gelin ağa birlikte yanımıza geldiler. “Ana, biz acil bir yere gidiyoruz. Bir iki gün gelmeyiz.” Yutkundum. “Nereye gidiyorsunuz oğlum?” Xate hanımağa meraklı bir sesle sormuştu. “Tatile gidiyoruz ana. Hadi sen arabaya git Nurbanu.” Nurbanu gelin ağa gülümseyerek uzaklaştı. Xate hanımağaya baktığımda mutlu görünüyordu. “İyi olur oğlum. Gezin tabi. Yolunuz açık olsun.” Bakışlarım Agrej ağaya gitti. Gölerime bakıyordu. Bir şeyler söylemek istiyor gibiydi ama söylerdi. “Sağol ana.” Arkasını dönüp gitti.
Dün gece yaşananlara baktığımda bugün yerim güzelce hatırlatılmıştı. Adam geceyi benimle geçirip, ertesi gün ilk karısını alıp, tatile gidiyordu. “Ne öyle bakıyon? Bundan sonraki hayatın hep böyle olacak. Onlar gezip tozacak sen bu evde onların gelmesini bekleyeceksin! Oğlumun yatağındaki kadın olmaktan ileri gidemezsin.” Yerimden kalktım hızlıca. “Allah sizi bildiği gibi yapsın.” Merdivenlere yönelip, odama çıkarken yarı yolda odama giden kadınla karşılaştım ama durmadım. Baştan aşağı rezillikti her şey.