Agrej’in anlatımıyla
Sabah gözlerimi açtığımda, yattığım koltuktan kalkıp, kollarımı iki yanıma açarak esnedim. Üç yıldır koltuklarda yatmaktan, bedenim yorulmuştu artık. Asmin ile evleneceğim zaman, sürekli onun odasında kalacağım diyordum. Sevdiğim kadına sarılarak güzelce uyurum diye düşünüyordum ama düşündüğüm hiç bir şey istediğim gibi olmamıştı.
Asmin benden kesinlikle uzak duruyordu. Biliyorum, uzak durmasının sebebi, kuma olarak gelmesiydi bu eve. Ama onunla evlenebilmem için de boşanmamı bekleyemezdim. Çünkü ağabeyi olacak o şerefsiz, kumar borcuna karşılık benim sevdiğim, gonca gülümü verecekti o tekinsiz adamlara. Şeref’i peşine taktığım zaman o gelip söylemişti bana, ben de işi gücü bir kenara bırakıp, Aydın’ın karşısına çıkmış, kumar borcunu, Asmin’imi bana vermesi karşılığında ödeyeceğimi, hatta çok daha fazlasını da vereceğimi söylemiştim. Parayı seven bir adam olarak hemen kabul etti teklifimi ve ben sevdama bu şekilde kavuştum.
Ona yaklaşmanın başından beri zor olduğunu biliyordum. Bir tane kız arkadaşı vardı sadece ve genellikle evden dışarı çıkmazdı. İçine kapanık biri olduğunu düşünüyordum aslında ama öyle değilmiş. Açıkçası bu hali daha bir hoşuma gitmişti. Açık sözlü olması hatta küfür etmesi bile güzeldi.
Koltuktan kalkıp, çalışma odasında bulunan banyoya geçtim. Elimi yüzümü yıkayıp, odaya geri geldim. Üzerimi değiştirmem gerekiyordu. Kıyafetlerim maalesef ki Nurbanu’nun odasındaydı.
Çalışma odasından çıkıp, bir kaç oda ilerideki odanın kapısına vardım ve bir kaç kere vurdum. Kapı açıldığında Nurbanu gülerek bana bakıyordu. “Gel, Agrej. Yatağın üzerine bir takım bıraktım onu giyersin. Ben aşağı iniyorum.” Odaya girerken gözlerim yatağın üzerindeki takıma kaydı. “Sağol Nurbanu. Git sen.” O odadan çıkarken, bende üzerimizdeki gömleğin düğmelerini açmaya başladım. Önceden giyeceğim elbiseleri kendim seçerdim ama Nurbanu daha hızlı giyinebilmem için kendisi seçmeye başlamıştı. Hiç bir şekilde beş dakikadan fazla bu odada kalmaya tahammülüm yoktu. Bazı özel durumlar hariç. Onun ailesi ya da benim iş ortaklarım geldiğinde bu durum ne yazık ki değişiyordu.
Üzerimi hızlıca değiştirip, kirlileri banyoya bırakıp, odadan çıktım. Merdivenlere yöneldiğimde, Asmin’in de odasından çıkıp aşağı doğru geldiğini farkettim. Kalbim hızlanmaya başlarken, onu süzdüm. Beyaz bir elbise giymişti. Esmer tenine olağanüstü bir şekilde yakışmıştı. Zaten ne giyse yakışıyordu ama beyaz bir ayrı güzel duruyordu üzerinde. Saçlarının yarısını kapatan bir şal da takmıştı elbisesiyle aynı renk. Ona bir düğün yapamamıştım ama Orhan bir ortaya çıksın, Nurbanu ile olan evliliğimden kurtulayım hemen düğün hazırlıklarına başlayacaktım.
Merdivenin son basamağına geldiğinde beş fark etti. Hafiften irkilip, yürümeye devam etti. Trip atması bile gir harikaydı bu kadının. Arkasından yavaş yavaş merdivenleri indim bende. Hazır olan kahvaltı masasına gittiğimizde sol yanımdaki yerini almıştı. Kendi yerime geçip oturdum. “Afiyet olsun herkese.” Dayım ve oğulları kahvaltılarına başlarlarken, Asmin öylece masaya bakıyordu. Her zaman yediği kahvaltılıklardan alıp, tabağına koymaya başladım. “Gerek yok bu kadarına. Fazla aç değilim zaten.” Yalan söylediğini görebiliyordum. Dün de bana yemek yediğini söylemişti ama mutfakta çalışanlara sorduğum zaman yemediğini söylediler. Bir şeyler hazırlatıp, odasına götürdüğümde ise çoktan uyuduğunu gördüm. Öyle huzurluydu ki, onu seyre daldım bende. Vakit gece yarısına yaklaşırken anca kendime gelmiş ve uyumak için çalışma odama geçmiştim.
İtiraz istemeyen bakışlarımla gözlerine baktım. “Bunların hepsi bitecek. Ayrıca dün akşam bana yalan söyledin, yemek yediğin konusunda. Bunun da bir cezası olacak.” Siyah gözlerini gözlerime dikti ama verecek bir cevabı olmadığı için önüne döndü tekrar. Çok güzeldi. İçim gidiyordu ona bakarken. Sinirlendiği zaman kaşlarını çatınca hele öyle bir şey oluyordu ki anlatamam. Seksi kelimesi bile az kalırdı.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra, dayım ve oğulları işlerinin başına gittiler. Onlar mimarlıkla uğraşıyordu, şirketleri vardı. Benim ise otellerim. Bir çok şehirde ve bir kaç tane de ülkede. Ben her zaman kahve içip öyle giderdim işime ama bu bir haftada öyle çok şey olmuştu ki, kaç zamandır içemiyordum. Asmin’e baktığımda, ayağa kalktığını gördüm. Odasına gidecekti. Biraz daha gül yüzüne bakmak istiyordum ama ben. Aklıma hızlıca en makul olan seçenek gelinerdi ve dillendirdim.
“Asmin, bana bir kahve yapıp çalışma odasına getirir misin?”
Asmin beklemediği sorum karşısında, kaşları çatılacak gibi olsa da ifadesi sabit tutmayı başardı ve hafifçe kafasını sallayıp, mutfağa doğru yürüdü. Bende oturduğum yerden kalkarken, Nurbanu ile göz göze geldik. Sırıtarak bakıyordu bana. Deli gibi sevdiğimi biliyordu Asmin’i. Hatta onunla evlenmek zorunda kalmasaydım şimdiye Asmin’le çocuklarımızı büyütüyor olma ihtimalimiz bir hayli yüksekti. Tabii Nurbanu da bunu biliyordu ve oldukça mahcuptu bu konuda bana, bize karşı.
Merdivenlere yönelip, yukarı çıkmaya başlarken aklıma yeni bir düşünce gelmişti. Acaba Asmin ile bir bebeğimiz olsa, kime benzerdi? Ben şahsen bir kızımızın olmasını ve ona benzemesini isterdim. Hayalim hep bir kız çocuğuydu. Onun gibi güzel ve alımlı. Büyüdüğü zaman annesi gibi güzel olacağından başım bir tık belaya girebilirdi ama sorun değildi. Yakında hamilelik haberini alma ihtimalim bir hayli yüksekti. Sonuçta bir çok defa birlikte olmuştuk ve hep içine boşalmıştım. Yakın bir zamanda mutlu haberi alabilirdim belki. Ve bu durumda ne tepki vereceğimi de bilemiyordum. Sevdiğim kadından olacağı için mutlu olacağım barizdi.
Aslında onunla bu konuyu da konuşsam iyi olacaktı. Okumak istediği için ona hamilelik fikri cazip gelmeyebilirdi ama ben kendim, bizzat ilgilenirdim çocuğumla. O yine okuluna giderdi. Sadece onunla ikimizin arasında olacak bir bağın somut kanıtı olması yeterliydi benim için. Yavaş yavaş bana karşı duygularının değişmeye başladığını da hissediyordum.
Çalışma odama geldiğimde, koltuğuma oturup, dün yanımda gelirken getirdiğim önemli dosyaları incelemeye başladım. Yeni bir iş ortaklığı teklifiydi. Hamit Haşimî’ydi adamın adı ve suriyeli çok zengin bir iş adamıydı. Savaş sırasında bile ülkesinde kalmıştı hep. Savaşan iki tarafta onun evinin olduğu bölgeye yaklaşamamış diye duymuştum. Öyle güçlü ve zengin biriymiş. Adamın yaptığı işlere baktığımda oldukça başarılı olduğu da aşikardı. Ellili yaşlarında ve bir kızı vardı bildiğim kadarıyla.
Kapı tıklatıldığında başımı dosyadan kaldırıp kapıya baktım. Asmin elinde kahve tepsisiyle içeri girdi. Yanıma temkinli adımlarla yaklaşıp, kahveyi eline aldı ve önüme doğru koydu. Tam geri dönüp, gidecekken uzanıp, elimle bileğini tuttum. Anında başını çevirip bana baktı. “Gitme, çevreşam. Otur biraz yanımda da gül yüzüne bakayım.” Yutkunarak koltuğa baktı. Bileğini hafifçe kıvırarak elimden kurtarıp, baktığı koltuğa oturdu. “Nasılsın güzel gözlüm, çavreşam?” Gözlerini gözlerime dikti. “İyiyim, sen nasılsın?” Samimi bir gülümsemeyle ona baktım. “Sen iyiysen, bende iyiyim, çavreşam.” Kaşları çatıldı biraz. Neden böyle olduğunu çok iyi biliyordum.
Ona defalarca kez onu sevdiğimi, on yıldır onu beklediğimi söylemiştim ama Nurbanu ile neden evlendiğimi bir türlü anlatamadığım için bana inanmıyordu. Ah ah, Orhan hakkında en ufak bir iz bulabilsem anında gerçekleri ona anlatırdım ama bulamıyordum. Aramadığım, bakmadığım yer kalmamıştı. Ne ölüsünü, ne de dirisini bulabilmiştim. Görev yaptığı yere gitmiştim, yoktu. Komşu ülkelere bile gitmiş, bakabildiğim yerlere bakmıştım. Yoktu.
Söylediğime cevap vermedi. Sesini de duymayı seviyordum. “Çevreşam, biliyorum kafan çok karışık ama söz sana zamanı geldiğinde her şeyi anlatacağım. Ne olur bana güven.” Alayla baktı yüzüme. “Her zaman bunu söylüyorsun ama bir şey anlattığın yok ki. Nurbanu gelin ağa ile gerçek bir evliliğim yok dedin ama onun odasından çıkmıyorsun! Sarılmalar, öpüşmeler de cabası. Hangi dediğine inanayım ben senin? Gördüğüme inanmak daha mantıklı geliyor senden ziyade.” Cümlesini bitirip, sinirle yüzünü çevirdi kapıya doğru. Dediklerinde haklıydı ama beni kıskanmış mıydı Nurbanu’dan. O yüzden mi dün akşam trip atmıştı. Gülerek baktım ona. Sesimi duyunca anında başını bana çevirdi. “Çevreşam, dün sen şirkette yanımdayken biri atamıştı beni, hatırlıyor musun? Ömer amca demiştim.” Başını salladı. Konuşmama devam ettim. “İşte onun geleceğini Nurbanu’ya da söyledim. Ona sevindiği için sarıldı bana. Aşkla sevgiyle değil yani. Yani kıskanmana gerek yok.” Yanakları kızarırken, gözlerini kaçırdı gözlerimden. “Ben kıskanmadım seni. Sadece dediklerin birbirini tutmuyordu ondan dem vurdum.” Saçını kulağının arkasına tıkıştırmasını izledim. Ne zaman utansa ya da stres yapsa bu hareketi yapıyordu. Ezberimdeydi artık.
Bir müddet sessizce oturduk. O önüne bakıyor bende arada kahvemi yudumlarken, ona bakıyordum. Bebek konusunu açmam gerekiyordu şimdi. Hazır sakin bir haldeyken konuşsak daha iyiydi. Derin bir nefes alıp, konuşmaya başladım. “Asmin, okumak istediğini biliyorum. Sana hiç bir şekilde karışmayacağım bu konu hakkında, bunun sözünü vermiştim. Şimdi seninle konuşmak istediğim konu, bebek konusu. Yakında hamile kalman muhtemel. Ve ne olursa olsun, eğitiminin aksamaması için her şeyi yapacağıma sana söz veriyorum. Bebeğin bütün sorumluluklarını ben kendim üstlenirim. Sen rahatça okuluna gidersin, doğumdan sonra. Doğumdan önce de gerekirse yorulma diye kucağımda bile taşırım seni. Hiç mühim değil.” Tedirgince beni dinledi. Tahmin ettiğim gibi, bu kadar bilinmezlik içinde hazır değildi galiba. “Ben bilmiyorum yani hazır mıyım, değil miyim bilmiyorum!?” Tebessümle baktım ona.
Yerimden kalkıp, hemen karşısındaki koltuğa geçip oturdum ve ellerini avuçlarımın arasına aldım. “Yakında müjdeli haberi vereceksin biliyorum. Endişelerin de var onu da biliyorum ama seni temin ederim her şey söz verdiğim gibi olacak! Şu anlık tek isteğim senden ve benden bir parça. Okuluna engel olur diye korkma sakın, olmayacak. Bakıcı tutarız, gerekirse ben iş yerime bile götürürüm onu.” Başı eğik bir halde durmaya devam etti. Bunu çok istememin sebebi, ayrılma düşüncesini atmasıydı kafasından. Tabi diğer en önemli sebepte sevdiğim kadından bir çocuk istiyordum. “Ben, düşünmem gerek.” Hemen kestirip atmamasına karşı sevindim açıkçası. “Güzelim, defalarca içine boşaldım. Şu anda bile hamile olabilirsin. Bu haberi öğrenince endişe etme diye söylüyorum bunları.” Başını salladı. Ardında ellerini çekti. “Ben gideyim de ders çalışayım biraz. Sana da hayırlı işler.”
Boşalan kahve fincanını da alıp, odadan aceleyle çıktı. Arkasından baktım bir süre. Gülümsemem eksik olmuyordu dudaklarımdan. Alt dudağımı ısırıp, oturduğum yerden kalktım, masanın üzerindeki önemli dosyaları elime aldım ve şirkete gitmek için, çalışma odasından çıktım. Asmin’im benimdi artık ve bir çocukla da bunu taçlandıracaktım. En kısa zamanda.
Merdivenleri hızlıca inip, avludan konağın çıkış kapısına vardım. Dudaklarıma keyifli bir ıslık kondurup, arabama bindim. Şirkete doğru yola çıkarken, aklımda sadece küçük tatlı bir bebek hayali vardı.