3. Bölüm

1088 Kelimeler
Emir ağır ağır yataktan kalktı ve hemen yatağın yanındaki yer yatağına uzandı. Uzandığı yerde, Nisa'nın evvelsi günkü kirli beyaz çorapları vardı. Nisa bunları bilerek çoraplarını Emir'in yastığının yanına koymuştu. Emir : İyi geceler abla. Nisa : Nereye? Emir : Ş-şey uyuyacaktım. Nisa, ayağını yatağından yer yatağına sarkıttı ve Emir'in suratına koydu. Emir : Abl-a hayır nolur. Nisa : İyi geceler. Emir, zorla aldığı nefesi Nisa'nın ayağının kokusu olarak alıyordu. Nisa ise ayağındaki sıcak nefesle zevkli bir şekilde uyuyacaktı. Saat sabah 8 idi. Nisa'nın annesi, her zamanki gibi kitli olan kapıyı tıklatıyordu. Nisa, ağır ağır gözlerini açtı. İlk olarak aşağıya baktı, sağ ayağının parmaklarının bir kısmı, Emir'in açık ağzının içindeydi. Nisa zevkten sabah sabah güldü. Tek ayağını Emir'in ağzından çekti. Geçen gün giydiği beyaz çorapları yerden aldı ve giydi. Dünkü çorapları da Emir'in suratına attı. Mutfağa geçti ve kahvaltısını biraz atıştırdı ardından Converselerini giyerek okula doğru yola koyuldu. Yaklaşık 15 dakika sonra okula vardı ancak sınıfındaki herkes bahçedeydi. Nisa, Tuğçe'yi gözleriyle aradı ve onun yanına gitti. Nisa : Niye burdasınız? Tuğçe : Sana da günaydın Nisa, gezi var görmedin mi? Nisa : Ne gezisi? Tuğçe : Günübirlik Efes Antik Kentine gidicekmişiz bu sıcakta. Nisa : Bu sıcakta mı gerçekten... Ne zaman duyurdular bunu? Tuğçe : Dün w******p grubundan söylemi- Nisa : Tamam sağ ol. Nisa, okul bahçesinde dolaşırken Kutay'ı tek başına otururken gördü ve yanına gitti. Nisa : Günaydın lan Kutay : Günaydınn. Nisa : Ne zaman gidiyoz? Kutay : Bilmiyorum ki bi yarım saat belki. Nisa : Tamamdır. Nisa, çantasını kucağına aldı ve telefonundan müzik dinlemeye başladı. Bu sırada Kutay'ı izliyordu. Oyun gibi bir şeyle ilgileniyordu Kutay. Sabah esintisine karşı gözlerini kapattı. Yaklaşık 15 dakika sonra da Kutay'ın dürtmesiyle ayıldı. Kutay : Nisa kalk gidiyomuşuz. Nisa : Ha, tamamdır. Beraber otobüse doğru ilerlediler. Halk otobüsünden biraz küçük, okul servisindense büyüktü otobüs. En arkanın bir önüne, cam kenarına Nisa oturdu. Yanınaysa Kutay izin alarak oturdu. Alsancak Milas arası hemen hemen bir - bir buçuk saatti. Yolculuk boyunca Nisa, kulaklığından müzik dinleyerek ve biraz açtığı camdan gelen rüzgarla uyuyarak geçirdi. Kutaysa telefonuyla ilgileniyordu. Nisa'nın kafası dündeydi, Emir'deydi. Ona yaptırdığı zalimlik miydi, ona göre zevkti. Hem istemese odadan çekip gidebilirdi, kitli olmasa. Daha çok düşünmek istemedi. Uyandığında güneş biraz daha açmıştı, saat 11 olmuştu. Biraz terlemişti, otobüstekiler yavaş yavaş kalkıyordu oturdukları yerden. Otobüsten indiler, güneş tam tepelerinden cayır cayır yakarken gölgelik bir alana öğretmenleri eşliğinde yürümeye başladılar. Önce bir gişeden giriş yaptılar, sonrasında ise etrafında tarihi eserlerle donatılmış toprak yoldan Efes Antik Kenti'ni gezmeye başladılar. Nisa ile Kutay nerdeyse en geridelerdi, Nisa yüzünden. Çok yavaş yürüyordu ve nefes nefese kalıyordu. Bir süre ilerledikten sonra Tiyatro olarak kullanılan bi bölgede oturdular. Nisa su içindeydi. Nisa : Abi.. bu sıcakta gezi.. Kimin fikriydi acaba? Kutay : Bilmiyorum ki ya. Nisa : Sen de ne biliyon ki. Beş dakika soluklandıktan sonra kütüphane olarak kullanılan bir harabeye doğru ilerlemeye koyuldular. Ağır adımlarla kafileyi takip ediyolardı. Yolun henüz yarısındayken Nisa aniden durakladı. Nisa : Ah- dursana. Kutay : Noldu? Nisa : Ayakkabıma taş girdi galiba. Nisa, bi duvara yaslanarak dizini kendine çekti ve bağcıklarını yavaşça açmaya başladı. Sol ayakkabısını çıkarttı ve yere tutarak silkelemeye başladı. Bu sırada Kutay, terden ıslanmış ve kirden siyaha dönen beyaz çorabına gözü gitmişti. Birkaç silkelemeden sonra içindeki taş düştü, Nisa da ayakkabısını ayağına yerleştirdi. Nisa : Bağlasana eğilemem şu an. Kutay : Tamam. Kutay, Nisa'nın önünde diz çökerek sol Converse'sinin bağcığını bağlamaya başladı. Birkaç dakika sonra bağladı ve kafileye yetişmek için biraz hızlandılar. Sınıf, son olarak eskiden kütüphane olan harabeyi ziyaret etti ve bir kafeye oturdular. Nisa'nın karnı acıkmıştı, garsondan tost ve limonata sipariş etti. Kutay da kola almıştı. Beraber yemekleri yedikten sonra biraz soluklandılar ve öğretmenlerin kalkışıyla herkes dönüş yoluna koyuldu. Güneş hala tepedeydi ve güneşe karşı yürümek Nisa'yı çok yormuş ve terletmişti. Kutaydan uzun olduğu için onun arkasına geçmek mantıklı olmuyordu. Yaklaşık 30 dakika süren yürüyüşün ardından otobüslere nihayet ulaşmışlardı. Sadece Nisa değil, birçok kişi nefes nefeseydi. Derhal otobüse geçtiler. Nisa, eski yerine geçti. Kutay da yerleşti yanına. Terden sırılsıklam olmuştu, Kutay da yorulmuş olmalıydı ki gözlerini kapatmıştı. Nisa, aniden ayaklarını bacaklarıyla beraber Kutay'ın üstüne attı. Kutay şaşkınlıktan gözlerini aniden açtı, Nisa'nın umrunda olmadığını görünce ellerini sadece ayakkabısının üstüne atmakla kaldı. Camdan esen rüzgarla uyumaya çalıştılar. Kutay'a nadiren de olsa Nisa'nın kokusu geliyordu. Kutay, elinin hemen altındaki Nisanın büyük ayaklarını hissedebiliyordu. Birkaç saat geçti, tam okulun çıkış vaktinde okula vardılar. Önce Nisa uyandı bu sefer, ayağıyla Kutay'ı dürttü. Kutay : He, efendim? Nisa : Geldik uyan. Kutay doğruldu, Nisa da ayaklarını kendine çekti. Herkes ayaklanmış, çıkış yapmaya başlamıştı. Nisa, Kutay ile vedalaşıp evin yolunu tuttu. Hala üstündeki tişört biraz terden dolayı ıslaktı. Eve ağır ağır adımlarla yürümeye başladı. Giderken yoldan içecek ve çikolata aldı. Yirmi dakika sonra eve geldi. Emir'in ayakkabısını görünce suratı düştü. Kapıyı sinirle çaldı. Açan Emir'di. Kutay : Hoş geldi- Nisa : Annemler nerde? Kutay : Markete diye çıkmışlardı. Nisa : Tamam. Nisa eğildi ve Converselerinin bağcığını açmaya başladı. Ağır ağır açtı ve ikisini de çıkartıp içeri girdi. Derhal odasına geçti ve yatağına uzandı. Çok terlemiş ve yorulmuştu. Telefonunu açtı ve tiktokta gezmeye başladı. Birkaç dakika sonra Emir odasına girdi. Emir : Günün nasıldı abla? Nisa : B*k gibi. Emir : Noldu ki? Nisa : Hiçbi şey. Emir : Peki abla, ben gideyim. Nisa : Nereye? Emir : İçeriye, rahatsız olursun diye. Nisa : Yok buraya gel ayrılma bi yere. Emir : Yok ben gideyim. Nisa : Sana..kal..dedim. Emir : P-peki abla. Emir çaresizce kafasını önüne attı, ellerini birleştirdi ve yatağın ucunda beklemeye başladı. Emir : Abla ben istemiyorum. Nisa : Ney? Emir : Ben istemiyorum. Nisa : Neyi istemiyosun? Emir : Ayağının içinde olduğu her şeyi. Nisa : Ne? Emir : Ayağını istemiyorum nolur bir daha yapmasan olur mu? Nisa : Olur, olur tabii.. Emir : Teşekkür ederim abla. Emir'in yüzünde cesur bir gülüş vardı. Nisanınsa kurnaz bi tebessüm. Emir tam odadan çıkarken Nisa onu karnından tuttu ve yatağına fırlattı, ağzını elleriyle kapadı. Nisa : Sen kendini ne sanıyosun da benim evimde benden ricada bulunuyosun lan? Nisa : Bu evde bir süre yaşayacaksan bana itaat etmek zorundasın duydun mu beni seni velet. Nisa : İlla elini kolunu bağlamam gerekirse, hiç şüphen olmasın bağlarım. Nisa : Gerizekalı. Nisa tek eliyle yerden dünkü çoraplarını aldı, Emir'in ağzını aralayarak zorla soktu ve kapattı. Nisa : Tek bi sesinle öldürürüm seni velet. Emir sadece çırpınıyor, ince sesle inliyordu. Gözündeki cesur ifade aniden korkuya dönmüştü. Ağzındaki kirli çorapların tadındaysa yüzünde ekşime görülüyordu. Küçük, karanlık odayı yalnızca Nisa'nın şeytani gülüşleri aydınlatıyordu. Birkaç dakika yüzünde zevkle sadece Emir'in çırpınmasını izledi. Daha sonrasında minik vücuduna rağmen Emir'in karnına oturdu. Oturmasıyla Emir acıdan inledi.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE