Lanetli Nişan
Serdar Ateş; uzun boylu, esmer, yapılı ve en az görünüşü kadar sert bir asker. Hayatta en sevmediği şeylerin başında sarışınlar var çünkü tüm sarışınların aptal olduğuna inanıyor.
Ceren Keskin; ise en az soyadı kadar keskin, kafasına yatmayan her şeyi kestirip atan, hayatı doruklarda yaşayan bir sarışındı… Ve esmer erkekler onun için her zaman 1-0 öndeydi.
Sarışınların aptal olduğuna inanan Serdar’ın; bir sarışının peşinde aşktan aptal olma vakti çoktan gelmişti ve ikisi de tehlikenin farkında değildi… yani birbirlerinin…
***
“Nerden çıktı bu nişan anlamıyorum ki?” dedi Serdar. Sakallarını düzeltip siyah saçlarını geriye doğru taradıktan sonra geçen sene silah arkadaşı Kuzey’in düğünü için alıp giydiği smokine girmeye çalışıyordu. Büyüyen kol kasları yüzünden ceketin kolları ölçüsüne uymuyordu.
Kuzey ona bakarak kahkaha attı. “Penguene benzemişsin oğlum, o kollar ne?”
Serdar sessiz bir küfür savurdu. “Penguen ne piç? Şu kaslarıma bak, goril desen alınmazdım.”
Kuzey viskisinden bir yudum alırken gülmeye devam etti. “Sen neden bekarsın biliyor musun?”
Serdar söverek ceketini çıkardı ve yere attı. “Nedenmiş?”
“Çünkü sadece kendine bakıyorsun. Silahın ve kol kaslarından başka değer verdiğin bir şey yok.”
Serdar göz devirdi. “Yuvarlak memelere de değer veriyorum.”
Kuzey kahkahayı yapıştırdı. “İşte o memeler tek gece hayatında kalıp gidiyorlar anasını satayım. Hepimiz evlendik, barklandık. Evinde bile yaşamıyorsun, ormanda tek odalı bir barakada yaşıyorsun. Bir gün ayının biriyle boğuşup biz fark etmeden geberip gideceksin tek başına.
Serdar kaşlarını çattı. “Barakamda silah koleksiyonumla mutluyum.”
O sırada odaya Alp girdi. “Napıyonuz lan?”
Serdar eliyle Alp’i gösterdi. “Bu da bekar. Buna niye bir şey demiyorsunuz?”
Kuzey, Alp’in sırtını sıvazladı. “O gözde bekar çünkü… Adam hiç olmazsa deniyor. Düzenli olarak aşık olup aşk acısı çekiyor. Bir kalbi olduğunu anlayabiliyoruz. Senin yok ki amınakoyim.”
Alp son aşk acısını hatırladı ve yere çöktü.
Serdar ise sinirlenerek ona baş parmağını salladı. “Bir daha doğudaki operasyonlarda Kürt kızlarına aşık olup aşireti peşine takıp operasyonu tehlikeye atmak yok gerizekalı! Tamam mı?”
Alp sessizce başını salladı. “Tamam abi ya, ne istedim sanki… Mutlu olup yuva kurayım istedim.”
İkisi aynı anda Alp’e bağırdılar. “Sus başlama sakın!”
Serdar aynadaki birkaç denemeden sonra ceketi giymemeye karar verdi. “Kimse bana o ceketi bir daha giydiremez. Zaten ne işimiz var burada anlamıyorum ki anasını satayım.”
Kuzey geriye yaslandı. “Sonuç olarak bizi eğiten, bugünlere getiren ve bizden sonra emekliye ayrılan Kadir Komutanımızın biricik kızının nişanı var. Tabii ki gelecektik.”
Serdar göz devirmekle yetindi. “Yine de ne işimiz var? Kadir komutan tekrar evlense koşa koşa gelirdim ama kızını ne biliriz, ne tanırız. Hiç gerek yoktu. Zaten yurtdışında okumuş saçma sapan aptal bir sarışın.”
Kuzey şaşırdı. “Lan kıza mı baktın?”
Serdar geriye yaslandı. “Ne bileyim öyle instagramda gezerken karşıma çıktı. Saçma sapan aşko kuşko bir tip. Bir de sözde doktor olmuş, klinik açacakmış ama hastalıktan sürünsem güvenip gitmem. Allah nişanlanacağı adama sabır versin.”
Serdar bu şekilde konuşurken gecenin devamında olacaklardan habersizdi. Sabah Hakkari’de dağın başındaki karakolda koordinasyon sağlamaya çalışırken bir anda İstanbul’a geri dönmüşlerdi ve ayakları geri geri gitmek istiyordu. Niyeyse onu buradan iten bir şeyler vardı.
***
“Başlicam kaderime! Bu ne ya? Bu ne? Adi piç!” Ceren nişan kıyafetini makasla yırtarken, yakın arkadaşı Eda ne yapacağını bilemiyordu ve çaresizce yerdeki buruşmuş fotoğraflara bakıyordu.
Fotoğraflarda Ceren’in sevgilisi Oktay vardı ve başka bir kadınla öpüşüyordu. Talihsiz Ceren, nişanından 2 saat önce aldatıldığını öğrenmişti ve yaptığı tek şey uzun olan nişan kıyafetini mini olana kadar makasla kısaltmaktı.
Eda ise çaresizdi. “Ceren lütfen kendine gel. Babanı çağıralım, konuş onunla. Bu gece iptal edilsin, davetliler daha gelmediler.”
Ceren elindeki makası bırakıp ayağa kalktı. “Saçmalama Eda. Ne söyleyeceğim babama? Baba… Sen başından beri haklıydın. Bana bu piç Oktay’dan adam olmaz dedin, ayrıl dedin ama ben yine de burnumun dikine gidip devam ettim. Şimdi de nişan günümde aldatıldığımı öğrendim mi diyeyim?”
“Evet!” dedi Eda. “Başka ne yapacaksın ki Ceren? Onunla seni aldattığını bile bile nasıl nişanlanacaksın?”
Ceren derin bir nefes alıp gözyaşlarını sildi ve düşünmeye başladı. “O şerefsizi buna pişman edicem!”
“Ceren,” dedi Eda korkuyla. “Davetliler gelmeden iptal mesajı ayarlayalım.”
“Hayır,” dedi Ceren inatla. “Bu nişan iptal olmayacak.”
Eda anlam veremiyordu. “Evlenmek senin için cidden bu kadar önemli mi?”
Ceren gözyaşlarını silip aynanın karşısına geçti ve makyaj malzemelerine baktı. Savaş boyalarını sürmeye hazırdı. “Benim için çok önemli, bu gece benim babamla savaşım ve ne olursa olsun kazanacağım.”
Eda ne yapacağını bilemedi. “Elbiseni niye yırttın o zaman Ceren!?”
Ceren artık ağlamıyordu aksine gülüyordu. Yavaşça Eda’ya döndü. “Çünkü böyle daha asi ve güzel oldu.”
Nişan elbisesi kısa ve kabarık eteğiyle geceye meydan okuyacaktı. Talihsiz Ceren hızlıca aynanın karşısına geçti ve elbisesinin askılarını düzeltti. Göğüs dekoltesi yuvarlak göğüslerini sanat eseri gibi gösteriyordu. Beline kadar düzenli dalgalarla uzanan sarı saçlarını geriye attı ve makyajını yapmaya başladı. “O piç Oktay buraya gelecek! O zaman gününü göstereceğim ona.”
Eda anlamıyordu. “Ceren, hem Oktay’ı öldürmekten bahsediyorsun hem de Oktay’la nişanlanmak için hazırlanıyorsun. Ben cidden kafayı yiyeceğim, hiçbir şey anlamıyorum.”
Ceren kahkaha attı. “Belki de artık onun nişanlısı olmam onun için bir ölümdür.”
***
Yaklaşık bir saat sonra Ceren makyajını yapmıştı ve makyajını yaparken de bolca alkol almıştı. Eda boş bira şişelerine baktı. “Sarhoş oldun dimi Ceren?”
Hafiften kafası güzelleşen Ceren güldü. “Bu gece çok güzel olacak.”
Eda koluna girdi. “Lavaboya gidelim biraz boynuna su çarpalım hadi.”
Ceren kolunu çekip yürümeye başladı. “Kendim gidebilirim, sen hazırlan ben hazırlıkları kontrol edip birazdan geliyorum.”
Çıkmadan önce odanın aynasına Oktay ve öpüştüğü kadının fotoğraflarını astı ve Eda’ya döndü. “O adi geldiğinde görsün de haberim olduğunu bilsin. Tüm gece ne yapacağımı düşünerek korkudan gebersin.”
Hemen ardından gelin odasından çıktı ve lavaboya yöneldi. Topuklularla yürümekte zorlanıyordu ve bir dağ ayısına toslayacağından habersizdi.
***
Serdar en son ceketi fırlatıp gömleğini spor hale getirdi ve saate baktı. “Birkaç saat durur gideriz tamam mı?”
Kuzey geriye yaslandı. “Oğlum kalalım belki burda sende kendine bir kısmet bulursun.”
Serdar hazırlandıkları odanın camına doğru gitti. Deniz kenarında bir oteldeydiler. “Şu gelenlere bak,” dedi kadınlara bakarak. “Bunların arasında barakamda benimle yaşayacak bir tip çıkacağını sanmıyorum.”
Kuzey kahkaha attı. “Hazırlanırken çok içtin galiba oğlum sen. O nasıl laf.”
“Bu gecenin sıkıcılığını içmeden atlatamam, hem bir ortalığı kontrol edip geleyim,” dedi Serdar ve şişeyi kafaya dikti.
Aynı kattaki 2 farklı odada 2 farklı kişi daha gecenin başından sarhoşluğa ilk adımı atmıştı. Serdar ve Ceren… birbirlerinden habersiz aynı koridorda birbirlerine doğru yürüyorlardı.