bc

Çapkın Liseli

book_age16+
433
TAKİP ET
1.1K
OKU
family
second chance
sweet
brilliant
small town
school
friends
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Monoton bir lise hayatı olan Hayal kitaplarıyla mutluydu. Ta ki sınıfa yeni çocuk Arda gelene kadar. Arda sınıftaki kızların gözdesi olurken Hayal için burnu havada olan bir çapkından başka bir şey değildi.

Birbirlerini ilk gördükleri anda nefret eden bu iki genç sınıfın gözde çifti olmaya başladıklarında kaderin onlar için bir oyunu vardı. Birbirlerinden nefret eden bu iki genci kader ağlarıyla birleştirecekti. Kaderin yazdığı bu oyunda onların bu oyunu oynamaktan başka çareleri yoktu.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
KONU AŞK!
Hayatın en ısrarcı ve acil sorusu şu: Başkaları için ne yapıyorsunuz? (MARTİN LUTHER KİNG) Az sonra okuyacağınız Hayal Kaya'nın hikayesine başlamadan önce size üç uygulamayı anlatmak istiyorum. En çok okuma sayısı ilk bölümde olduğu için burada yazmayı uygun buldum. Aslında özel bölüm başlıkları altında bahsetmiştim bu uygulamalardan. Ama belki aranızda o bölümleri okumayanlar olabilir. İşte tüm bu sebeplerle burada bir kez daha bahsedeceğim o uygulamalardan. Merak etmeyin, uzun uzadıya bir anlatım olmayacak. Biraz sabırlı olup okumaya devam ederseniz birazdan ana karakterimiz Hayal'in hikayesi başlayacak. UYGULAMA 1: ECOSİA Bu uygulamada " her kırk beş aramada " dünyaya bir ağaç dikiyorsunuz. Ben 2019'dan beri bu arama motorunu kullanıyorum. Telefonumdan 7076 arama yaparak 156 ağaç dikmiş oldum. Bir arama motorundan daha fazlası! Uygulama ücretsiz üstelik. Ayrıca 2018 yılında gizlilik dostu bir arama motoru olmayı taahhüt etmiştir. Bu amaçla kullanıcıların yaptıkları aramalar şifrelenirken, kullanıcı bilgileri saklanmamakta, üçüncü kişilere satılmamaktadır. Kullanıcıyı takip eden Google Analytics gibi harici izleme araçları kullanmadığını belirtmektedir. Düşünsenize diktiğiniz ağaçlar yüzyıllar yaşayacak ve o ağaçlardan faydalanacak insanlar olacak yıllarca! Dünyada dikili bir ağacım bile yoktu diyemeyecekseniz, artık! Siz de Madagaskar, Burkino Faso, Kenya, Senagal, Etiyopya, Endonesya ve diğer ülkelerde ağacınız olsun istiyorsanız, Ecosia'yı kullanın derim. Bu ülkelerde aramalarınız sayesinde dikilen ağaçlar o bölgelerdeki insanlar için yiyecek, iş vb. ihtiyaçları karşılıyor. En önemlisi de küresel ısınmada mücadeleye ağaç dikerek destek oluyorsunuz. Bildiğiniz gibi ağaçlar oksijen üretip atmosfere yaydığımız zehirli gazları tutarlar. Bu yüzden çok fazla ağaç! Bu da Ecosia'da arama yapmak demek! Ecosia'da ne ararsanız arayın havadan CO2 atarak iklim değişikliğiyle mücadelede bulunacaksınız. Düşünsenize bunu sadece elinizde tuttuğunuz telefonda arama (Ecosia'da) yaparak yapıyorsunuz! Onedio'da da Ecosia ile ilgili açıklayıcı bir yazı var. İsterseniz aşağıdaki linkten bakabilirsiniz. https://onedio.com/haber/girdiginiz-her-kelime-basina-agac-diken-yesil-sevdalisi-bir-arama-moturu-ecosia-722352 Youtube 'da da ağaçların dikimini ve büyüdükten sonraki hallerini gösteren videolar var. Ve her ay mali rapor veriyorlar, sayfalarında. Şeffaflar yani! https://www.youtube.com/watch?v=6dgJ7hYd2aU https://www.youtube.com/watch?v=U2EDMawvJAo Bunlar Ecosia'nın videoları. Laptop 'ta izlerken ayarlardan otomatik çevire girip Türkçe altyazılı izleyebilirsiniz. Ecosia kullanıcıları 2020 yılında 100.000.000 ağaç dikti. Bu ağaçların arasında benim arama sonuçlarımla dikilen ağaçlar var. Sizin de neden olmasın? UYGULAMA 2: HELP STEPS Attığın adımları iyiliğe çeviren bir uygulama. Saat 00.00 olmadan attığın adımları dönüştürüp ihtiyaç sahibi insanlara veya derneklere bağışlıyorsun. Hedef rakamlara ulaşıldığında ihtiyaç sahibinin hesabına para yatırılıyor. İhtiyaç sahipleri; Ahbap, Kansersiz Yaşam Derneği, SMA-DER, Haçiko gibi çeşitli dernekler ve bazen pusete ihtiyacı olan bir çocuk oluyor bazen de engelli aracına ihtiyacı olan yetişkinler oluyor. Hedeflenen rakamlara ulaşıldığında ihtiyaç sahiplerine puset veya engelli aracı ulaştırılıyor. Uygulama ücretsiz. UYGULAMA 3: FREE RİCE Freerice oynadığınızda ve soruları doğru yanıtladığınızda, ekranınızda reklamlar belirir. Bu reklamlardan birini gördüğünüzde, dünya çapında hayatları kurtaran ve değiştiren çalışmalarını desteklemek için Dünya Gıda Programı'na (WFP) mali bir ödeme başlatırsınız. Freerice, ihtiyaç sahiplerine her doğru cevabınla pirinç gönderen bir uygulama. İngilizce Gramer ve kelime bilgisi, Antik Roma, coğrafya, edebiyat, resim, kimya ve insan anatomisi kategorileri var. Aşk Ve Rekabet bölümünde de yazdığım gibi sevdiklerinizle yarışabileceğiniz ve bilginizi ölçebileceğiniz çok yararlı bir uygulama. Ben bu uygulamayı kullandığımdan beri 68.016 tahıl bağışladım. Eminim siz benden kat kat fazla tahıl başlayacaksanız. Şimdi sizi Hayal Kaya ile baş başa bırakıyorum. İyi okumalar! *** Merhaba, ben Hayal Kaya. Sıkıcı bir lise üçüncü sınıf öğrencisiyim. Ve şunu da söylemeliyim. Her ne kadar da söylemekten ve söylenmesinden de nefret etsem de sınıftakiler bana 'İnek' diyor. Bu lakaptan hiçbir zaman hoşlanmadım. İnsanlar çalışkan diye etiketlenmemeli. Sıkıcı bir lise hayatımda yaptığım en büyük eğlencem kitap okumak. Çok şaşırdınız, değil mi? Tamam. Şimdi aklınızda inek kız profili oluşmuştur. Size biraz da fiziksel görünümümden bahsedeyim de kafanızdaki Hayal tam oluşsun. Kumralım. Kahverengi saçlarım var. Ve malesef de mavi ya da yeşil gözlerim yok. Çok isterdim mavi ya da yeşil renkte gözlü olayım ama olmadı. Kahve saçlar, kahve gözler, normal bir vücut ağırlığı, ortalama bir boy. İşte ben buyum! Siz şimdi bunu okurken "Eee... Ne var Bunda? Sıkıcı liseliyi mi okuyacağız?" diye düşünebilirsiniz. Keşke böyle olsaydı... Ama böyle olmadı. Çünkü hayatıma biri girdi. O girdiğinden beri deprem etkisi yaşıyorum. Sanki her an deprem olacakmış gibi paniğe kapılıyorum. Bazen diyorum keşke bomba atsaymış da bundan daha az zarar görürdüm. O kişi beni, duygularımı, mantığımı, hayallerimi değiştirdi. Sonra ailemle olan ilişkilerimi değiştirdi. Sonra da arkadaşlarımla olan ilişkilerimi. Kısacası tüm hayatımı değiştirdi. Peki ben ne yaptım o hayatımı değiştirirken? Onun deniz mavisi gözlerine bakarken onun hayatımı altüst etmesine izin verdim. Neden mi? Çünkü aşk buydu! Yakıp yıkarken onu delicesine sevmek. Ben de onu yaptım. O yakıp yıkarken onu delicesine sevdim. Ve şimdi acının ve mutluluğun tadını aynı anda yaşıyordum. Keşke her şey farklı olsaydı. Ve keşke onu hiç sevmemiş olsaydım diyordum bazen. Ama bu mümkün mü? *** Edebiyat öğretmenimiz Efsun hoca sınıfa girdiğinde edebiyat kitabından başımı kaldırdım. İnek bir öğrencinin yapacağı gibi merakla hocamızın yüzüne baktım. Bugün hangi konuyu işleyecektik acaba? Edebiyatın en sevdiğim ders olduğunu söylemem, bir eşit ağırlıkçı olarak gereksiz olmaz mı şimdi? Ben de öyle düşünmüştüm. “Günaydın, çocuklar.” dedikten sonra hocamız yoklama almaya başladı. Sınıftaki devam sayısı her sene olduğu gibi başlarda yani okulun ilk günlerinde muntazam sayılacak düzeydeyken dönemin ortalarına doğru eksilere doğru giden bir grafik doğrusu çiziyordu. Tahmin edersiniz ki dönem sonunda sayılı öğrenciler oluyordu. Onlar da; ya benim gibi gerçekten çalışkan oldukları için “İnek!” olarak nitelenen öğrencilerle devamsızlıklarını hesaplamayı dikkate almayıp bol keseden devamsızlık yaptığı için dönem sonunda okulda biz inek öğrencilerle dersi dinlemek zorunda olan bedellilerdi. Onlar bol keseden devamsızlık yaptıkları için bizimle okulda ders dinleyerek bedellilerini ödüyorlardı. Efsun Hoca yoklamayı bitirdikten sonra ayağa kalktı. “Evet çocuklar.” kollarını kavuşturup bizlere baktı. “Derse başlamadan önce sizinle sohbet etmek istiyorum. Ama bu tabiiki edebi bir sohbet olacak. Ne dersiniz?” Yanımdaki Selin eğilip kulağıma “Hayır desek sanki konuşma yapmayacak.” dediğinde hışımla ona döndüm. “Efsun Hoca hakkında böyle şeyler demeyi keser misin?” dedikten sonra tekrar hocaya baktım. “Edebi eserlerle ilginizi merak ediyorum. Kimler hangi edebi eserlerle ilgileniyor?” Sınıfa bakıp bir cevap bekledi. Ama sınıfta çıt çıktı. Efsun Hoca kaşlarını çatıp “Hiçkimse mi edebi eserlerle ilgilenmiyor?” derken sesi biraz sertçe çıktı. “Hocam sınav var, malum. Ona çalışmamız lazım ya … Ona çalışıyoruz.” dedi, hiç çalışmadığı halde Süleyman. Bu çocuğun söylediklerini duyan da bu çocuğu gece gündüz ders çalışır sanır. Tek yaptığı boş yapmaktı. Vakit bulamadığına eminim. Ama ders çalışmaktan değil. Arka sıra boş geyiklerinden. “Demek çalışıyorsunuz.” derken hoca o alaycı ses tonunda konuşmuştu. O da biliyordu Süleyman’ ın boş yaptığını. “Ama hep ders de olmaz. Biliyorsunuz değil mi? Dersler sizin bilgi birikiminizde ilk adımlardan biri. Ama kişisel gelişiminizi sadece derslerle destekleyemezsiniz, çocuklar. Başka bir şeyler de yapmanız gerekiyor.” Sınıftaki herkes kısa bir süre error verdi. Sınıfın çoğu sanki aradığınız sayfaya ulaşılamadı yazısı veriyormuş gibi boş boş bakıyordu. “Ruh diyorum. Ruhunuzu da geliştirmeniz gerekir. Bu hep ruhunuz için hem kişisel gelişim için.” Sınıfın çoğu biz edebiyat dersinde değil miyiz abi, hoca neden felsefeye bağladı modundaydı. Yoksa hoca ekders için felsefeye mi girmeye başladı diye konuşmaları arka sıralardan duymaya başladım. Hocamız bunları hiç duymamış ya da bunlara aldırmamış gibi konuşmasına devam etti. “Ruhun gıdası diyorlar ya…Sizce ruhun gıdası ne?” dedi boş yere. Kimseden yine ses seda yoktu. Bu sefer dayanamadım ve el kaldırdım. Hoca beni görünce gülümsedi. “Evet, Hayal. Sonunda biri konuşmaya başladı.” “Benim ruhumun gıdası edebiyat hocam. Ben kitaplarımla olduğum sürece çok mutluyum. Ama onlarsız bir dünyada…” sınıfa bakıp iç çektim. “O kadar mutlu değilim. Kitapların verdiği mutluluğu ve huzuru ne yazık ki gerçek hayatta bulamıyorum.” “Evet, teşekkürler Hayal. Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Bazen kurgunun yarattığı dünya kendi acımasız dünyamızdan çok daha huzurlu ve güzel gelir. Çünkü acımasız gerçekler ve akıl almaz kötülükler yoktur, onda. Kötülükler olsa bile bize kitabın satırlarından çıkıp ulaşamayacağını düşünür ve rahatlarız. Halbuki gerçek hayatta bunun yani o acımaz kötülüklerin bizi bulmayacağının bir garantisi yok, değil mi?” “Evet, hocam. Bazen satır aralarında yaşayan karakterlere o kadar özeniyorum ki…” içimi çektim. “Gerçek hayat bazen o kadar kurguymuş gibi geliyor. Asıl gerçek, olması gereken kurgu dünyasıymış da biz gerçek dünyada yaşayanlar ise kurgu dünyasının karakteleriymişiz gibi.” dedikten sonra yerime oturdum. Selin ağzı açık bana baktı. “Kızım sen ne de söyledin demin? Bana bir tercüme yapsana. İçine ne kaçtı senin ya? Sen geceleri yatmadan önce William Shakespeare ya da Nietzsche mı okuyorsun?” Elimle açık ağzını kapattım. “Gerçek dünyanın acımasızlığının ve satırlar arası huzurun getirdiği sözler bunlar.” dediğimde Selin söylendi. “Sende de ne bu dünyadan bıkmışlık varmış arkadaşım? Kitaplara kaça kaça kurtulamadın bu acımasız dünyadan.” Selin’e tam cevap verecektim ki hocanın bize doğru baktığını fark ettim. Bu yüzden Selin’e bize dik dik bakan hocayı işaret edip sustum. “Eminim aranızda Hayal’ den başka edebiyatla ilgilenen vardır. Bunu paylaşmak isteyen başka arkadaşımız var mı?” derken bitmek bilmeyen bir hevesle bize bakıyordu. Bu kadın, her seferinde bize nasıl inanıyor ve güveniyordu, anlamıyorum. Böyle bir sınıfım olsa bir kere sorar sonra da bırakırım. Ben mücadeleyi, mücadeleye değecek insanlar için yaparım. Mücadele edecek galiba kafamda deli sorulara neden olan insanlara değil. Hatice elini kaldırdı, ben bunları düşünürken. “Hocam ben makaleleri seviyorum. Bilimsel yazıları özellikle. Doğa olayları üzerine yazılardan oluşan bir makale dizim var.” Hatice’nin söylediklerine şaşırmıştım. Doğrusu da onu takdir etmiştim. Çünkü edebiyatta en uzak olduğum bir türden hoşlanıyor ve oldukça da ilgiliydi. Makale dizisi varmış. Aslında benim de kendi alanımdan çıkıp başka alanlarda kendimi geliştirmem gerektiğini fark ediyordum da hep erteliyordum bunu. Çünkü insan bildiği ve sevdiği alanı kolay kolay terk etmek istemez. Çünkü o alan konforludur. Başka ve yeni bir alan ise tedirgin edicidir. Bir kere endişe olursun, hemen alışamazsın. Anlamak için bocalar durursun, sonra da alışmak için bocalayıp durduğun için kızar durursun. “Çok güzel. Farklı bir edebi tür sevenemiz var. Genelde sevenerek okunan bir tür değildir.” Efsun Hoca sınıfa baktı. “Biraz da romanlardan bahsedelim. Sizce romanların olmazsa olmaz konusu nedir?” diye sordu bize. Sınıfta bu sefer kız öğrencilerin çoğunlukta olduğu bir sayıyla eller havaya kalktı. Selin yine kulağıma eğildi. “tabii ki aşk. Aşksız roman mı olur ya?” dedi kendinden emin bir halde. Onun gibi kulağına eğilip “Edebiyat sadece aşktan olmuyor, Selin. Hem dünya sadece aşk üzerine kurulu değil. Neden öyle diyorsun ki?” dediğimde dudak büktü. “Neden o zaman en çok okunan kitaplar hep aşk romanları? Bunu açıklasana bana.” Aklıma ilk geleni söyledim. “Klasikler. Klasikler sadece aşktan oluşmuyor. Savaşlar ve özgürlük mücadeleleri, açlık ve sefalet…” Selin ısrarla düşüncesini savunup “Bu konuların içinde de aşk var, değil mi? Bana ısrarla okumam için ısrar ettiğin İki Şehrin Hikayesi mesale. O kitap; özgürlük mücadelesini anlatsa da içinde aşk vardı. Ve çok etkileyiciydi.” dedi. Sonra da gözlerini uzaklara dikip içini çekti. “Keşke benim için de böyle fedakarlıkta bulanan olsa.” Sonra bana dönüp “Sence bir gün beni bu kadar çok seven biri çıkar mı, Hayal?” dediğinde şaşırmıştım. “Bunlar hep kurmaca. Gerçekte böyle şeyler olmaz. Biliyorsun değil mi Selin?” dedim, kendine gelsin diye. “Biraz önce satır aralarında mutluluktan bahseden kız mı bunu diyor?” dedi kaşlarını çatıp surat asarken. “Evet, dediklerimin arkasındayım. Gerçekten kitaplarımla mutluyum ama kitapların yarattığı dünyanın gerçek olmadığını da biliyorum. Ve aşk safsatasına da inanmıyorum. Tamam mı?” dedikten sonrada önüme dönüp dersi dinlemeye çalıştım. *** Okula erken geldiğimde hiçkimseyi görmedim. Sınıfın bu hayalet sınıf havasına bakıp gülümsedim. Aklıma ilk sessizlik geldi. Bunu değerlendirebilirim. Bu sessizliği kitap okuyarak değerlendirebilirim. Sınıftaki yerime yani kapı kenarı en ön sıraya geçtim. Çantamdan dün uykumun kaçmasını göze alarak geç saatlere kadar okuduğum kitabımı elime aldım. Kitabı heyecanla okumaya başladım. Sayfaları hızla geçerken savaşı kimin kazanacağına dair tahminde bulunuyordum. Birazdan savaşı kimin kazanacağını öğrenecektim. Kan ve gözyaşıyla dolu olan bu kitapta tek bir kazanan olacaktı. O da... "Yine mi kitap okuyorsun kitapkurdu? Kaldır başını şu kitaptan." dedi içeri giren Selin. Kitaba bakarken "Benim işim bu, kitap okumak. Bana bu yüzden kitapkurdu diyorlar." dedim. Selin masadan kitabımı aldı. "Hey ne yapıyorsun? Kitabımı geri ver Selin." dedim sabırsızca. Selin bir eliyle kitabı tutarken diğer eliyle eteğini düzeltiyordu. "Sence kilo aldım mı ben?" dediğinde "Ne?" diyebildim. Kitabı masaya koyup "Diyorum ki sence kilo aldım mı?" dedi çok yavaş bir biçimde. Sanki ben sağırmışım gibi. "Seni duyuyorum şapşal. Sadece dediğini anlamadım." Selin saçıyla oynamaya başladığında bir sorun olduğunu anladım. "Sanki kilo aldım gibi. Aldım mı Hayal? Doğruyu söyle." dedi. Oradan bakınca tartı gibi mi gözüküyorum? "Nerden çıktı bu kilo muhabbetti?" dedim merakla. Selin böyle kız değildir aslında. Kiloya takacak barbielerden değildi. Moda programlarını izlemez. Ona göre moda istediğin gibi giyinmekti. O kafasına göre giyinir, süslenirdi. Onun moda başkenti içindeki çılgın ruhuydu. Bana bir keresinde kızmıştı o renkle bu renk uydu mu dediğimde. "Sence uyuduktan sonra millete ne?" demişti. "Aslında yediklerime de dikkat ediyorum ama galiba kilo aldım." dediğinde şaşkınlıkla ona bakıyordum. Bu o muydu? Bu kadar çabuk değişmesinin nedeni neydi? İnsanlar böyle kararları neden veriyordu? Bir dergide okumuştum. Sınıftaki kızların aldığı kadın dergileri denk gelmişti bir gün. Orada kocaman harflerle "KADINLAR AŞIKKEN DEĞİŞİYOR. SAÇLAR KESİLİYOR YA DA BOYATILIYOR. DİYET BAŞLIYOR!!!" yazıyordu. Selin ve aniden gelen kilo kaygısı. Hayır bu olamazdı. Ne yani şimdi o... Yok canım değildir. Hayır ya! Sanmıyorum. Selin akıllı kızdır. Yok!!! Saçmalıyorsun Hayal. Hayır, Selin aşık olmadı. Bu şey yüzünden... Şeyden ya... Mevsim değişikliği ya da küresel ısınma yüzünden... Ne diyorum ben ya? Evde oturmuş kanalları karıştırırken latin pembe bir dizide durmuştum. Evin zengin ve yakışıklı oğlu olan Enriqo çapkındır. Anladığım kadarıyla dizide her kıza yazıyor. Bir de Maria var. Zavallı kız! Evin hizmetçisi olan Maria bu çapkına aşıktır. Maria Maria! Zavallı kız bu çapkını severken Enriqo her gün bir kızla gününü gün eder. Zavallı Maria Enriqo'nun onu sevmesini bekliyor. Daha da bekleyeceğe benziyor. Erkekleri anlamakta güçlük çekiyorum. Biraz yakışıklı olduklarında hemen çapkın oluyorlar. Bir kişiyi sevmek bu kadar mı zor? Bu kadar mı zor Enriqo? Bu Enriqo çıktığı kızlarla koro bile kurar. O kadar çok kız, o kadar çok gözyaşı var ki... Selin'e döndüğümde bu kişinin kim olacağına dair düşüncelere daldım. Sınıfa giren bir kişiye aval aval bakan Selin'in aklından zoru olduğunu düşünüyorum. Selin sen deli misin? Şu an "Bir Deli Gördüm Sandım!" modundayım. Gerçekten! Pes Selin! Hadi beğendin diyelim. Beğene beğene kimi beğendin? Selin'e inanamıyordum. Tamam, kabul. Ergensin hormonların etkisindesin ama insan biraz da aklını kullanır canım. Tüm kontrolü duygularını kontrol eden hormonlarına veremezsin. Buna aptallık denir. Neden mi? Çünkü hayran hayran baktığı kişi sınıfın çapkınlarından hatta okulun popüler çapkınlarından biri. Herkes ona "Çakma Behlül" diyor. Bu onun Behlül'e fiziksel benzerliğinden değildi. Bu onun gibi çapkın oluşundandı. İnsan hem sayısalcıyla, hem eşit ağırlıkçıyla aynı anda çıkar mı? Hadi çıktın, ikisini de mi aynı kafeye çağırıyorsun? Bu nasıl iş? Bu neyin kafası ya? Tamam ergensin de ergenliğini ergen gibi yaşa. Bu ne hal oğlum? Kırk yaş üstü kart zamparalar gibi tavırlar. Ayy! Ne diyorum ben? İyice anneanneme benzemeye başladım. Aynı o gibi konuşuyorum. Onun özlü sözleri dilime dolanmaya başlamıştı. Kart zampara ne ya? Behlül'e bakarken küçük dilimi yutmadığıma emin olmaya çalıştım. Onun yüzünden ölmek istemem. Aslında buna sebep olan Selin olur. Selin aval aval bakarken Behlül'e kızgın bir bakış attım. Behlül hiç bir şey anlamadığından geçip gitti yanımızdan. Bizim iki sıra arkamıza oturdu. Selin ona bakarken onu kolundan çimdikledim. Acıyla bağırınca "Şimdi ödeştik." dedim. Behlül telefonuna bakıyordu. Artık sosyal medyadan hangi zavallı kızı ağına düşürecek kim bilir? Selin'e "Tuvalete gidelim." dedim. Selin omuz silkip "Sen git. Ben gelmeyeceğim." dedi. Onu kolundan sürükleyip koridora çektiğimde nefes nefeseydim. "Sen deli misin kızım? Tamam ergensin. O da kabul de bu ne ya?" dedim sinirle. Selin "Ne ne?" dedi sadece. "Behlül o olduğuna göre sen Nihal misin Bihter misin? Dur dur. Sen bu akılla anca Nihal olursun." dedim. Tamam kabul Aşk-ı Memnu izledim. Hatta Selin'e de önerdim izlemesi için. Halit Ziya Uşaklıgil'in romanından farklıydı. Bir kere zaman farkı ve dil farkı vardı. Ama günümüze iyi uyarlamışlar, bence. Behlül'e yani dizideki Behlül'e vurulmuştum o zamanlar. Kıvanç Tatlıtuğ dilimden düşmez olmuştu o zamanlar. Bana şaşkın ördek gibi bakan arkadaşıma "Sakın bana ona aşık olduğunu söyleme." dedim. O hiçbir şey söylemeyince "Söylesene bir şey." dedim sinirle. O da bana sözümü hatırlattı. En yakın arkadaşım da artık Behlül fanıydı. O liseli Behlül'ü dövmek istiyordum. Döversem belki de acı çeken Behlül fanları bana teşekkür ederdi. Ya da plak verirlerdi. Aslında onu dövebilirdim. Çünkü heves edip kısa bir sürede bıraktığım karate derslerinden hatırladığım taktikler vardı. Onun üzerinde uygulamak hoşuma giderdi. Bu gidişle Selin yüzünden psikopat çıkacaktım. "Off Selin." dedim en oflusundan. Selin boynu bükük bana bakarken kalkanlarımı indirdim. "Hayal anlamıyorsun beni. Ben böyle olsun istemezdim. Kim ister modern zamanların çapkınına aşık olmak? Ama oluyor işte." derken sesi üzgündü. Ben de "Ben olmam. Akıl diye bir şey var, değil mi? Bir çapkını seveceğime aşksız bir hayat sürerim daha iyi." dedim. Selin kaderci bir şekilde "Büyük konuşma! Kader bu, ne olacağı belli değil." dedi. Bu kader muhabbetinden sıkıldığım için "Onun haberi yok değil mi? Gidip ona söyledin mi?" dedim. Böyle bir salaklığı yapmazdı değil mi? Yapacak kadar salak değil arkadaşım. Eğer ona söylerse o çapkın var ya onunla dalga geçer. O geçse iyi tüm sınıf onunla dalga geçerdi. Bu yüzden ona söylememeli ve bunu bir sır gibi saklamalı. Aşkını söyleyememek ne kadar kötü bir şeydi. Ona her baktığında acı çekmek. Sırf ona olan aşkın yüzünden acı çekmek. Onu uzaktan sevmek. Var ya bir tane söz. Seni uzaktan sevmek bile güzel. Yalan! Uzaktan sevmek güzel mi olur? İnsan yanındayken sevdiğini özler. Buna nasıl dayansın yürek? Off! Bu gidişle iyice aşk doktoru olup çıkıcam ya da aşk şairi. Kendi hayatım yeterince karışıkken aşk ile uğraşmak zor olur. İyi ki aşık değilim. Aval aval bakmalar ya da boş boş tavana bakmalar bana göre değil. Önemli olan Selin'i kurtarmak yani zararından neresinden dönersek kardır. Çünkü bu aşkın sonunda üzülecek olan Selin. Selin bana kızmış gözlerle bakarken "Neden böylesin? Aşka neden hiç şans vermiyorsun? Duygularını kapalı bir kutuda saklayamazsın. Sonuçta sen de insansın." dediğinde yumruk yemiş gibi oldum. Beni duygusuz biri olarak mi görüyordu? Duygusuz bir robot muydum ben? Böyle olmama sebep neydi? Onu biliyordu. Ona söylemiştim. Ama o yine de bana robot muamelesi yapıyordu. Belki de taş kalpli cadı. Onun gözünde buydum. "Ben sadece senin iyiliğini düşünüyorum." dedim zorlukla. Bana kızgın kızgın bakarken "Düşünme. Beni düşünme Hayal." dedi. Koşarak koridordan kayboldu. Zaman... Bazen uzundur, bazen kısadır. Tüm bunları belirleyen anlardır. Şimdi zaman uzundu. Hem de çok uzun. Dakikalarım saatlere dönmüştü. Zamanın uzamasının nedeni bendim yani benim korumacı tavrım. Selin'i küstürdüm. Duygusuz bir cadı gibi davrandığım için yanımda oturmuyor artık. Ben Selin'in olduğu tarafa bakınca bana bakmıyordu ya da bana baktığında çatılmış kaşlarla bakıyordu. En arkada Sude ile oturuyor. Sude bizim aramızda bir şey olduğunun farkındaydı. Teneffüste Sude yanıma gelip bana "Selin sana kızgın. Biliyor musun? Aşktan anlamayan biriyle oturmam ben.' dedi Selin." dedi. Sude bana ne olduğunu, aramızda ne geçtiğini sordu. Ona bir şey diyemedim. Selin'in duygusuz robot olduğumu ima ettiğini söylemedim. Belki de haklıydı. Robottan farkım yoktu. Beni bu hale getiren geçmişimdi. Geçmişim geleceğimi etkiliyordu. Aşk... Belki de o beni iyileştirirdi. Aşka inanmalı mıyım? Kararsızım. Konu aşk olunca hep kararsızdım.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
522.8K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.1K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

HÜKÜM

read
224.1K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
1.8K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook