Kor
"Kalk masadan Kenan"
"Anlamadım baba"
"Gayet netim Kenan masadan kalk, git!"
"Ama ba.."
Bir anda masaya yumruğunu indirince neye uğradığımı bilemedim. Mekan boş bizim her geldiğimizde boşaltılır zaten ama şu tavrı da hak etmiyorum.
"Çık lan! Adam olup insanlarla nasıl konuşulacağını öğrenene kadar bu masada yerin yok"
Annem elinin üzerine elini koydu babamın göz göze geldiler ama babam asla geri adım atmadı.
"Çok güzel ya, valla bak çok güzel. Zemheri Yiğiter'e bakın kendi evladını bir kenar mahalle dilberi için yok sayıyor."
"Kenan Kurt yeter oğlum, uzatma"
"Neyi uzatmayım anne, ne bu tavrınız ya. Size ne oluyor asıl, babam beni aile masasından kovuyor.. Niye? Zor durumda kalmışmış da kurtarmışız da falan filan, bir kıza niye bizimle oturuyor dedim diye."
"Siktir git lan! Şimdi ayağımın altına alırım seni zor durumda kalmak ne demek o zaman görürsün"
Babamın kükremesine ilk defa şahit oluyorum. Hiçbirimizle böyle konuşmadı bu zamana kadar. Onun kükremesini Kenan amcamın sesi böldü.
"Hop hop hop, ne oluyor burada böyle."
"Kenan al şu iti götür buradan"
"Babaaa senin de ağzından çıkanı kulağın duysun" dedim ama bu hayatmın hatası oldu zaten. Babamın masadan kalkıp yanıma fırlaması birkaç saniye sürdü öyle bir tokat attı ki yüzüme dudağım patladı fark ettim.
"Zemheri kendine gel ne yapıyorsun lan sen" dedi amcam ama duymadı babam.
Beni kolumdan tutup dışarıya sürüklemeye başladı, arkamdan annemin çığlığını duydum ama babama şuan o bile engel olamıyorsa sanırım fena damarına bastım! Birlikte dışarı çıktık beni arabaya itti o da şoför koltuğuna geçti. İkimizde sertiz ikimiz de tavizsiz. Ne o konuştu ne ben. Çıktık, epey bir gittik onun burada bir dağ evi var sadece aile eşrafının bildiği oraya gittik.
"İn"
İkiletmeden indim, birlikte içeriye geçtik.
"Derdin ne lan senin"
"Asıl sizin derdiniz ne, evladına vurdun bir kız için bunu açıklaması gereken sensin baba"
"Birincisi ben evladıma birisi için değil kendi terbiyesizliği için vurdum ikincisi.." dedi derin bir nefes aldı, gözlerini kapatıp açtı.
"Dinle sana bir hikaye anlatacağım"
Oturdum kanepeye bekliyorum.. Başladı konuşmaya.
"Bir çocuk varmış, çok küçük yaşta babası terk etmiş annesinden her gün şiddet görmeye başlamış çocuk daha 7-8 yaşında bu arada. Aç bırakılmış, kömürlüğe kilitlenmiş, o yaşında ağır işlerde çalışmaya başlamış ama yetmemiş annesine ve annesi onu bir gün satmış. Kime biliyor musun?"
Kafamı iki yana salladım.
"Erkek çocuklara hallenenlere" dedi birden. Put kestim duyduğum şeyle, yumrukalrımı sıktım. O kadını ayrı onu satın alanları ayrı yakmaz mıyım ben!
"A annesi öz mü?"
"Öz ya.. Sonra o çocuk yıllarca kalmış o adamların içinde ne kadar pis iş varsa yaptırmışlar her gün kemerlerle dövülmeler de devam.. Çocuk daha 12 yaşındayken bir adam çıkıp gelmiş bir gün. O gün o çocuğu oradan almış ve o çocuk sonra çok güçlü olmuş. Çok güçlü!"
"Baba ben.."
"Sen hayatı boyunca hiçbir zorluk görmemiş, bir eli yağda bir eli balda büyümüş bir çocuksun annesi ve babası tarafından çok da sevilen bir adamsın aynı zamanda. Demem o ki Kenan efendi sen bir insanın zor durumda kalması ne demek bilmezsin, bir insanın kurtulmak uğruna neler yapabileceğini bilmezsin. El altından yüzlerce çocuk okutuyorsun, nerde fakir fukara görsen hemen yardımına koşuyorsun ya hani. Hah asıl yardım o değil işte asıl yardım tek bir çaresi bile kalmayana çare olmak. Şimdi burada kal, adam gibi düşün. Kendine geldiğinde gel ama benim sana sinirim geçene kadar aile sofralarında yoksun!"
Babam bunları söyleyip çıktı gitti. Duyduklarım ağır geldi nasıl diyeyim, her ortamı gördüm ama babamın söylediği kadar büyük çaresizlik... Anlatılması zor!
Şimal.. Niye asla yapmayacağım bir davranışı sana yaptım.. Niye seni görmek bana iyi gelmiyor dahası neden Pars'ın senin arkandan gelmesi hala kalbimi sıkıştırıyor...
Orada bir saate yakın bir başıma kaldım, kanepeye yığılmış halde sonra kapı açıldı, baktım Aslan gelmiş.
"Buraya mı sürgün edildin"
"Öyle.. Sen niye geldin"
"Annem çok fena, babam sana vurduğundan beri sakinleşmiyor. Ben de yalnız kalma diye geldim."
"Annem, şimdi nasıl" dedim doğrularak yerimden.
"Daha iyi, Pars bir sakinleştirici yaptı"
"Pars döndü mü?"
"Döndü."
"O kız..."
"Kendi evine götürmüş, oradaymış kız"
Yumruklarımı sıktım, öfkem paçalarımdan bile akıyor ne işi var lan Şimal'in onun evinde..
"Kurt?"
"Hı.." dedim birden nasıl daldıysam Aslan'ı bile unuttum.
"Bak babam ilk defa vurdu birimize, merak etme seninle beraber hepimizin de canı yandı ama babam haklı.. Sinem konusuna gelince.."
"Bak Sinem babama aşıkmış ona ulaşmak için beni kullanmış"
"Nee"
"Öyle.. Babam daha bize getirdiğim ilk akşam anlamış durumu ama çaktırmamış. Usulüyle bana bu kızdan olmayacağını anlattı ben ısrar edince de ispatlarıyla gösterdi durumu. Anladın mı?"
"Off, lan 25 yaşında kızın babamla ne işi olur"
"Hadi ama Kurt, babamın peşinde hala 25 likler var bilmiyor gibi.."
"Sikeyim böyle dünyayı!"
"Sakin ol, Şimal konusuna gelince niye bu kadar cephe aldın kıza. Masum lan görmüyor musun? Yanımızda kırk şekle girdi, ezilip büzülmekten. Tamam çok uğraştın kurtarmak için yıprandın anlıyorum ama bu sen değilsin. Kor masumu yakmaz!"
O böyle dedikçe içimdeki ateş harlandı. Yaktım lan yaktım gittim en masumu yaktım diye bağırmamak için zor tuttum kendimi.. Ne bok yiyeceğimi de bilmiyorum, tüm bunların üstüne Şimal bir de onunla yattığımı söylerse babam net evlatlıktan reddeder beni. En iyisi kızla konuşup halletmek birkaç milyonun susturamayacağı çok az insan vardır neticede...
"Benim kimseye bir şey yaptığım yok Aslan."
"Öyle diyorsan öyledir kardeşim ama bizim de 3 tane kız kardeşimiz var. Saçlarının telini yere düşüreni darağacına götürürüz. Öyle düşün.. Lan en küçük kız kardeşimizden bile küçük kız, gerisini sen hesap et."
Sikeyim amına koyim ya. Biri ülkenin en iyi avukatlarından biri ülkenin net en iyi psikiyatrı . Ben bunların çenesiyle nasıl baş edeyim. Hoş Pars efendi tek kelimeyle anlatır çoğu zaman derdini.
"Abisi olacak o şerefsiz kumar oynayıp elin heriflerini eve getirmeseydi oğlum o zaman.."
"Ah Kurt ah hala diretiyorsun yalnız bir konuyu unutma.."
"Hangi konu?"
"Pars terapiye gel dedi. Biliyorsun bu terapinin ne olduğunu.."
"Bir de o var içimden geçecek ya!"
"Ben bilmem gitmek zorundasın saat 11 unutma."
"Geç dalganı birader geç"
Kahkaha attı, ne yalan söyleyim onun gelmesi çok iyi geldi ve bir dediğinde haklı.. Şimal bu hikayenin masum tarafı..
🥀
Şimal
"Şimal Hanım ben Ali Pars.."
Gözlerim kocaman oldu duyduğum şeyle. Yapabileceğim en aptalca şeyi yaptım.
"Hadi be bir de yalan söylüyorsun utanmadan" dedim ama üç buçuk atıyorum. Allah'ım nolur yalan olsun nolur... Yine yüzünde mimik oynamadan cebinden kimlik çıkarıp uzattı, göz ucuyla baktım Ali Pars Yiğiter.. Yer yarılsın lütfen lütfen..
"Şey biraz önce söylediklerimi duydunuz mu?"
İlk defa hafif tebessüm etti.
"Hangi söyledikleriz?" dedi, sırıttım kocaman. Oh bee.. Duymazdan gelecek demek ki yani inşallah..
"Kusura bakmayın ben sizi Kurt Bey sandım da ettiği laflar zoruma gidince öyle yalan yanlış çıktı laflar ağzımdan"
"Anlıyorum"
"Tamam sağ olun, o zaman ben müsaadenizi alayım Gülce Hanıma çok teşekkür ettiğimi söyleyin lütfen" deyip arkamı döndüm ama onun bırakmaya pek niyeti yok sanırım..
"Nereye gideceksiniz."
Durdum anlık, kafamı çevirdim.
"Evime"
"Massimo Moretti sizin için hala tehdit unsuru diye biliyorum"
Dudağımı ısırdım, biliyorum biliyorum da ne yapayım Allah aşkına biri bir şey söylesin..
"Öyle ama daha fazla insanların huzurunu kaçıramam Pars Bey, benim yüzümden masanızda tartışma çıktı. Zaten benim için elinizden geleni yaptınız hepiniz. Allah hepinizden razı olsun. Artık benim bir şekilde başımın çaresine bakmam lazım. Polise gideceğim yarın ilk iş durumumu anlatınca yardımcı olurlar."
"Ayak üstü konuşmayalım, buyurun bir yere geçelim"
"Yok istemiyorum gerek yok"
"Lütfen Şimal Hanım buyurun"
Daha da karşı duramadım birlikte bir kafeye geçtik. Aklım almıyor insanlar birbirine bu kadar nasıl benzer ama ya.. Karşımda o herif var sanıp sinirleniyorum ara ara..
"Artık sakinleşin ben Kenan Kurt değilim, bakışlarınızdaki öfke size zarar verir."
"Özür dilerim.."
"Dilemeyin.. Sadece anlamama izin verin. Bu arada psikiyatrım ben. Kurt'un kardeşi olarak değil de bir doktorla konuşuyormuş gibi konuşabilirsiniz"
"Bir şey itiraf edebilir miyim bana kırılmazsanız"
"Sakinliğim sinirlerinizi bozuyor"
"Ama ama nasıl ya.. Akıl da mı okuyorsunuz?" dedim ama aşırı tırsıyorum şuan.
İlk defa kocaman güldü akşamdan bu yana.
"Hayır sadece çok fazla duyuyorum bunu, alıştım artık ama küçük bir sır vereyim, sakin görünen insanlar kasırgayı sırtında taşır.."
Gizemli bir herif belli ama açıkçası korktum. Öbürü biraz salak, her şeyi pat pat yapıyor. Ne hissediyorsa yüzünde.
"Kurt'la beni kıyaslamanız bittiyse biraz sohbet edelim mi?"
Yeniden kocaman oldu gözlerim yemin ederim bu adamın 3. gözü falan var. Benim şok ifademi görünce kafasını sağa sola salladı hafif gülerek.
"Mikro mimik, bakış, jest.. Tüm bunlar için özel eğitim aldım. Bakışlarınızdaki anlam, derinlik, duruşunuz hal ve hareketleriniz açık bir kitap gibi.. Şaşırmayın yani."
"Ta tabi"
Onunla orada bir saat sohbet ettik, değişik bir adam ama bir süre sonra aşırı yakın hissediyorsunuz kendinizi çünkü çoğu söylediğim şeyin arkasını da görüyor rahatlıkla.. Kurt'un benimle yattığı detayını bir kez bile ima etmedi mesela, açmadı konuyu.. Bu da içime su serpti belki onca laf kalabalığının inde gerçekten anlamamıştır. İnşallah yani..
"Şimal Hanım benim İstanbul'daki evime bırakayım sizi. Ben annemlerin yanına geçeceğim, bu gece orada kalın. Yarın duruma göre bakarız yeniden."
"Pars Bey ben rahatsız etmek istemiyorum ki gerçekten."
"Rahatsız etmiyorsunuz şu psikolojiden çıkın, annem size yardımcı olmak istedi ve oluyor sadece bu kadar tamam mı?"
"Peki" dedim el mecbur birlikte mekandan çıkacakken uzaktan biri fotoğrafımızı çekti. Pars Bey her zamanki sakinliğiyle çıkardı telefonunu.
"Fotoğrafım çekildi, halledin" dedi kapattı. Sonra hiçbir şey olmamış gibi buraya ne zaman getirildiğini anlamadığım bir arabaya bindik ve beni çok lüks bir semtteki bir rezidansa getirdi. En üst kata çıktık ama burası İstanbul'u nerdeyse tepeden gören harika bir yer. Ben anlamıyorum bu insanlar nasıl paralar kazanıyor ki böyle evlerde oturabiliyor.. Biz ara sokaktaki 3+1 daire bulana kadar günlerce gezmiştik mesela, da o eski binanın 5. katını zar zor kiralayabilmiştik. Ne asansör var ne doğru düzgün güneş alıyor..
O içeri girmedi, ben girince kapıdan konuştu.
"Burada güvendesiniz merak etmeyin, iyi geceler"
"Tekrar teşekkür ederim Pars Bey, iyi geceler"
O gittikten sonra çöktüm kaldım koltuğa.. Sürükleniyorum bir yaprak gibi her esen rüzgar bir yere savuruyor beni bilmiyorum ki ben kendi ağacıma ne zaman kavuşacağım..
🥀
Pars her zamanki sakin haline tezat bir biçimde kuşandığı öfke ile babasının evine gitti. Kenan Kurt'u orada bulabilirse vay halineydi onun bu yaptığı kabul edilebilir türden değildi ama gittiğinde gördüğü bambaşkaydı. Babası annesini sakinleştirmeye çalışıyor annesi ise yarı baygın halde sadece ağlıyor. Hızla annesinin yanına gitti hemen panik atak geçirdiğini anladı.
"Benim odamdaki sağlık dolabından en üstteki iğnelerden getirin"
Yardımcılardan biri hemen çıktı yukarı dediğini yaptı, Pars gelen iğneyi annesine enjekte ettikten sonra kucağına almak istedi ama Zemheri kendi aldı.
"Sabaha kadar uyur baba" dedikten sonra Aslan'a döndü.
"Kurt nerde Aslan"
"Babam dağ evine bırakmış, bir süre yanımıza gelmesi yasakmış"
"Bela herif.. Ben odama çıkıyorum ona söyle yarın gelmeyi unutmasın"
Pars odasına geçip biraz çalıştı o gece. Hayatı bu rutin etrafında dönüyirdu ama son zamanlarda bir gazeteci kendisine fazla merak salmıştı, yine çekilen kareyi gördü, bunu da halletmek üzere kenara koydu. Biraz dinlenmesi lazımdı bu gün için.
Saate aldırmadan yattı.. Sabah olduğunda önce annesini gördü ama annesi düne nispeten iyi olunca çıktı oradan kliniğine geçti saat 10 da bir hastası gelecekti. Yer altı dünyasının en acımasız mafyalarından biri Pars'tan seans alıyordu... Bu alemin nerdeyse tamamının aldığı gibi..
1 saatlik seans bittiğinde adam yine yüklerinden arınmış halde çıktı klinikten ama çıktığında Kurt'un beklediğini görünce yardımcısına seslendi.
"Betül Hanım, bugün için başka hasta kabul etmeyin lütfen"
"Tamam hocam"
Arkasını dönüp içeri adımladı Kurt'ta paşa paşa arkasından girdi ama Pars içeri girerken o sakinliğini de bırakmıştı. Kurt'un içeri adımlaması ve Pars'ın onun suratına yumruğunu indirmesi bir oldu.. Bu hamleyle yere düştü Kurt...
Halbuki daha başlamamıştı Pars...