Büyük Yanlış..

2353 Kelimeler
Kor İstanbul'a inince benim de üzerimden bir yük kalkmış gibi hissettim. Yanımızdaki koruma ordusuna ek bir o kadar da havaalanında bekliyordu bizi. Ben önden ilerledim Şimal ve annem arkadan geliyordu. İtiraf edeyim çok bunaldım, günlerdir süren bu kovalamaca beni yordu epey. Biraz stres atmam lazım ama önce annemleri güvenli bir şekilde götürmem gerekiyor. Yanımızdaki koruma ordusuyla ilerlemeye başladık çok geçmeden de villaya geldik. Babamın kurdeşen döktüğüne eminim, karısı pek bir kıymetli.. Eve girdiğimizde babam hemen anneme sarıldı sıkıca, insanlar birbirine bu kadar nasıl aşık olabiliyor aklım almıyor, saçmalık yani! "Nasılsın kadınım?" "İyiyim hayatım merak etme bir sorun olmadı" deyip Şimal'e döndü. "Bu güzel kız Şimal, Şimalcim bu dünyanın en yakışıklı adamı da benim kocam Zemheri" Şimal'de güldü annemin tanımına ben bir iki öksürdüm aloo ben de varım der gibi ama yok anam kocasını görünce unuttu beni. "Çok memnun oldum Zemheri Bey nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. İyi ki çıkardı Allah sizleri karşıma" Babam tokalaşmadı ya da dokunmadı Şimal'e, bu konuda biraz hassas kadınlarla tokalaşmayı bile sevmez. "Bunlar önemli değil kızım, sen iyi misin?" "Olacağım.." "Hiç merak etme bundan sonra biz varız, Dizdar senin için bir sorun değil onu kafana takma tamam mı?" "Teşekkür ederim" "Senin odan hazır hadi çık keyfine bak tamam mı?" Şimal anneme baktı hemen annem de onu yine belinden tuttu. "Gel bitanem çıkalım" Onlar yukarı çıkınca babamla kaldık, sarıldı bana. "Aferin Kenan" "Aferinlik ne yaptım baba" "Moretti gibi bir adamın karşısında dik durmak kolay değildir._ "Hadi ama baba ya kendini mi kandırıyorsun beni mi? Benim orada olduğumu bile bile ne diye aradın Moretti'yi." "Alınganlık yapma senin gücünü yok saydığımdan değil tam aksine neye bulaştığını iyice anlasın diye." Sakin kalmaya çalışıyorum ama akşamdan bu yana sinir fıçısına dönmüş durumdayım! "Korum ben baba, bana yaklaşan yanacağını bilir! Bir ne idüğü belirsiz kız yüzünden sen benim kim olduğumu da unuttun galiba." "Laflarını seçerek konuş" "Yalan mı ya yalan mı. Ne değişti bir iki haftada. Ben senin bile çözemediğin işleri çözen adamım baba, ama bir Şimal hanım çıktı başımıza tüm hayatımız o oluverdi, tüm ailecek seferber olduk. Bazen kaderdir baba, herkes kendi kaderini yaşamak zorundadır." Babamın bana ilk defa böyle baktığını gördüm ve hiç beklemediğim bir şey yapıp boğazımı tuttu, sıkmıyor ama hakimiyetini hissediyorum. "O kulaklarını aç dinle, kimse anası babası ona sahip çıkmadı diye kötüyü yaşamayı hak etmiş olmaz. Kimse tecavüzü hak etmez, tacizi, zorla birileriyle yatmayı hak etmez. Bizim derdimiz bir başına bırakılan bir gence yardımcı olmak anladın mı beni? Bir kez daha benzer laflar duyarsam sonu iyi olmaz Kurt!" O beni bırakınca afalladım. Babamın hassas olduğunu biliyorum ama şuan söylediklerinin hissi onda da bambaşka sanki. "Baba" demiştim ki dedemin sesi geldi. "Kenan Kurt döndün mü oğlum." Dedem babamın babası Ali Bey, 89 yaşında ve hepimizin göz bebeği olan bir adam. "Oooo Ali Bey bu ne yakışıklılık ya, vallahi kıskanıyorum" "Hahah hayta, de get dedeyle dalga geçilmez" "Dedem dalga olur mu ayıpsın ya" Güldü bana sonra babama döndü. "Esat, Gülce nerde oğlum" "Yukarda baba iner birazdan" "İyi bakalım, ben odamdayım" "Dikkat et dedem" Dedemi yollayınca babama baktım çoktan arkasını dönmüş boğazı izliyordu. Baktım olacak gibi değil çıktım oradan. İstanbul'daki evime geçtim, önce duş almam sonra uyumam lazım.. Hızlıca duşa girdim ama Allah'ın belası kız çıkmıyor aklımdan. Ne o geceyi unutabiliyorum, ne o giydiği zincirli kıyafeti unutabiliyorum. Her banyoda bu işkenceyi yaşamak artık sinirlerimi bozmaya başladı. Bir an evvel bu kızı hayatımdan tamamen çıkarmam lazım. Son olaylardan sonra iyice sinir oldum. Allah'ın yaban gülü. Hayır sana mı kaldım elimi sallasam ellisi zaten! Yine de bu yine onu düşünerek rahatlamama mani olamadı. Hem kendime hem çalıya söve söve çıktım banyodan. Attım kendimi yatağa gözümün önünde o aptal kızın yataktaki halleriyle derin derin nefes alarak rahatlamaya çalıştım zaten çok geçmeden de uyumuşum.. Uykunun en cafcaflı zamanında çalan telefonumla açtım gözlerimi. Baktım Pars arıyor. "Alo" "Merhaba Kurt napıyorsun" "Uyuyom" "Saat 7'de?" "Hassiktir saat 7 mi oldu." "Hmm anlaşıldı sabahtan bu yana uyuyorsun yani" "He bilader he uyuyom" "İyi uyan birlikte yemek yiyeceğiz." "Birlikte?" "Evet Yiğiterler olarak" "Beni es geçin Pars, keyfim yok." "Saat 8 de her zaman gittiğimiz restoranda ol." Kapattı.. Allah Allah gelirim mi dedim acaba!!! Neyse el mecbur kalktım, iyi dinlenmişim ama.. Biraz ayılınca bir kot pantolon bir tişört giyip çıktım. Mekana gittiğimde Pars ve Aslan gelmişti. Üçüzlük yasaklansın abi bu nedir ya? Birebir aynı değilmişiz gibi üçümüz de kot pantolon siyah tişört giymişiz! "Vay vay vay Kurt Bey yakıyorsunuz?" "Aslan, kardeşim sana kıl oluyorum bil de.." "Ben seni seviyorum kardeşim, senin canın sağ olsun" Onlarla sarıldık Aslan yurtdışındaydı o gelmeden ben gidince uzun zamandır görüşmüyoruz. Özlemişim lan.. Biz sohbet ederken bizim meleklerimiz geldi. İnci, Gülçin ve Cennet Buz. Hemen sarıldık yine. Kardeşler önemlidir ama kız kardeşler baldır kaymaktır.. Cennetimiz en küçüğümüz olunca hepimizin kıymetlisidir onun çifti Naim Ayaz Bey nerde onu bilmiyorum. "Kızlar her geçen gün daha da güzel oluyorsunuz ve bu durum beni çok rahatsız ediyor bilin de" "Kenan abi, bizimki genetik biliyorsun annemize laf söyle" "Anneme laf söylemek kolay mı dağ gibi dikiliyor kocası olacak Zemheri kişisi.." Hepimiz sırıttık, adam aslan kesiliyor bir anda. Biz kardeşler laflarken de geldi bizim çifte kumrular yanlarında da o çalı. O ne alaka ya.. "Merhaba güzellerim, ayy Allah'ım hepsini ben doğurdum, nasılsınız benim iyi ki doğurmuşumlarım" Anne anne yanarız yapma anneee... Bir duyan olsa valla madara oluruz elaleme. "İyiyiz sultanım sen nasılsın" Bu Pars'ta çok gıcık. Anamın da içi gidiyor ona bakarken.. Onlar da oturdu sonra Ayaz'da gelince annem herkese Şimal'i tanıttı ama sinir olmaya başladım Dayanamadım daha fazla. "Hani Yiğiterler olarak yemek yiyecektik" Şimal bana baktı ama hala şaşkın aynından 3 tane var ve hangimiz kim bilmiyor. Bozuldu farkındayım da ne alaka arkadaşım. Kurtardık eyvallah alın güvenli bir yere, verin üç beş kuruş yaşasın gitsin. "Kenan?" "Anne yanlış bir şey söylemedim" Annem adımı söyleyince ben olduğumu anladı gözlerinde yine o hayal kırıklığı. Masadakilerde bana kötü kötü bakıyor. Hepsi de sevgi pıtırcığı oluverdi birden! "Ben özür dilerim, rahatsız etmek istemedim. Gülce Hanım müsaadeniz olursa ben gidebilir miyim?" "Otur kızım sen, masamıza oturan da bizdendir" Babama ters ters baktım, bakın herkese benim tavrım absürt geliyor olabilir ama gerçekten bu ne ya? Kim o da birden aileden oluverdi, annemin acıdığı için hepimizi seferber ettiği bir kız. "Ondan mı Sinem masanıza oturmasına rağmen kışkışladınız!" Aslan dişlerinin arasından konuştu. "Kurt kes kesini, alakasız konuları açıp durma." "Yalan mı Aslan, seviyordun o kızı ama babam bey kabul etmedi, o da oturmuştu soframıza. Ya ben anlamıyorum ne oldu da bir anda herkes sevgi kelebeği oldu. Annem acıdı diye seferber olduğumuz bir kız hoop aileden mi oldu birden!" Şimal birden kalktı masadan çıkışa doğru koşmaya başladı, arkasından Pars kalktı sakin hareketlerle. Önce bana baktı. "Yarın saat 11'de bana terapiye geliyorsun" Sonra diğerlerine döndü. "Hepinize afiyet olsun, gerisini merak etmeyin" Kızın arkasından çıktı, hayır da Pars niye gitti ki kızın arkasından! Şimal Nefes alıyorum.. Size çok basit bir şey gibi gelebilir ama nefes alıyorum. Havaalanında inince eğilip yeri öpmemek için zor tuttum kendimi, o andan beridir de nefesimin ciğerlerime ulaştığını hissediyorum. Gülce Hanım benim şu hayattaki en büyük şansım kesinlikle. Oğlu da her şeye rağmen beni kurtaran adam. O olmasa ya ölmüştüm ya İtalyan herifin eline geçmiştim hakkını yiyemem. Bu sebeple bana yaptığı şeyi kimseye söylememe kararı aldım, önemli de değil benim için zaten. Dediğim gibi kimseyi hayatıma almak gibi bir isteğim yok artık sadece kendi ayaklarımın üzerinde durmaya çalışacağım. İçime doldurduğum taptaze umutlarla Gülce Hanımın peşine takıldım, bu insanlara daha fazla yük olmamam gerektiğini biliyorum ama başımdaki tehlike devam ettiği için bir süre daha yüzümü eğip desteklerine sığınacağım, başka çarem yok. Sonra, düzenimi kurunca yani, çıkacağım zaten hayatlarından. Kimsenin hayatında parazit olmaya niyetim yok. Yalnız beni kurtaran adamın tavırları beni Gülce hanıma emanet ettiğinden bu yana değişti, bana bakarken rahatsız olduğu belli. Uçakta yüzüme bile bakmadı, inerken de öyle. Haklı başlarına bir sürü bela açtım, bir şey demiyorum bu sebeple. Biz Gülce Hanımla onların evine gittik o da bizden farklı bir arabada geldi. Evleri o kadar büyük ki yalı mı diyorlar onlardan. Boğazda denizi tamamen görüyor duvarlar hep cam. Hayran olunmalık. Biz içeri girince beni kurtaran adamın ileri yaştaki hali gibi duran birini gördüm ki Gülce Hanımın kocasıymış. Öyle güzel bakıyor ki karısına istemsiz siz de tebessüm ediyorsunuz. Gülce Hanım bizi tanıştırınca bana baktı yüzü sert, kaşları çatılı ama sesi yumuşaktı. Kızım dedi bana... O an rahatladım, zarar verecek biri değil belli ki. "Merak etme artık biz varız" dedi. Şu bir cümlenin verdiği güveni başka hiçbir şeyde bulamadım ben. Teşekkür edebildim sadece. Bu hal karşısında ne konuşacağımı da bilmiyorum ki. Sadece babası benimle konuşurken o adamın oflayıp pofladığını duydum ama duymazdan geldim, varlığımdan rahatsızsa bile şuan başka çarem yok.. Sonra Gülce Hanımla üst kata çıktık, birlikte bir odaya girdik ama nasıl anlatayım bizim evin tamamı kadar bir oda. İçinde banyo tuvalet ayrıyeten bir de dolapların olduğu bir oda var. Her yer beyaz ve pembe. O kadar ferah ki insan burda hiç sıkılmaz bence.. "Şimalcim, burası senin odan, lütfen rahat ol. Orası giyinme odası şimdilik birkaç parça kıyafet var, alırız beraber sonra tamam mı?" "Gerek yok, yeter bana onlar Gülce Hanım çok teşekkür ederim" Gülümsedi sadece. "Benden bir isteğin var mı?" "Şey, bana Los Angeles'ta yardımcı olan bir abla vardı, haberi yok döndüğümden deliye dönmüştür ona haber verebilir miyim?" "Tabi canım al benim telefonumdan ara" Telefonunu alınca kocaman güldüm hemen Meryem ablayı aradım. "Alo" diyor ama ağlıyor sesi kısılmış. "Meryem abla benim Şimal" "Hiii Şimaaal deliye döndüm Şimal, her yerde seni arıyorum geceden bu yana. Nerdesin güzel yavrum" Ben de ağlamaya başladım o ağlayınca. "Kurtuldum Meryem abla, Türkiye'deyim" dedim hıçkırıklarım arasından. "Oh Şimal Şimal, Allah'a binlerce şükürler olsun. Senin güzeller güzeli kalbinin tezahürü bu" "Meryem abla sana çok ama çok teşekkür ederim sen olmasan ne yapardım bilmiyorum" "Düşünme artık bunları, kurtuldun şükür. En yakın zamanda geleceğim Türkiye'ye. O Dan denen orospu çocuğunu da itine götüne soktum merak etme" Güldüm birden, Meryem abla bazen dişi bir pantere dönüşebiliyor çünkü. "Ellerin der görmesin, Meryem abla seni çok seviyorum" "Ah canım Şimalim ben de seni seviyorum. Bu numara senin mi?" "Yok değil, ben kendime bir telefon alınca ararım yine seni" "Tamam güzel kızım, Allah bahtından güldürsün seni. Kalbinin güzelliğini yaşa inşallah" "Teşekkür ederim ablam" Onunla konuşmamız bitince köşede dolu gözlerle bana bakan Gülce Hanıma baktım. "Ah Şimal, ah güzel kızım.. Ben çıkıyorum, duşunu al, güzelce uyu tamam mı" "Tekrar teşekkür ederim" "Rica ederim canım" O çıkınca yatağa sırt üstü bıraktım kendimi, hayatımın son birkaç ayı bir kabustu da sanki ben de o kabustan uyanmışım gibi hissediyorum. Biraz o şekilde kalıp kalktım hemen bir duşa girdim, uzunca kaldım bu defa, acaba Dizdar girer mi korkusu yaşamadan uzun bir banyo yaptım, arındığımı hissettim. Çıkınca giyinme odasına geçtim hava sıcak ama o kadar çıplaklığa mecbur bırakıldım ki vücudumun her bir noktasını örtmek istiyorum.. Bu sebeple kapalı bir pijama takımı giydim, bıraktım kendimi yatağa. Hemen dalmışım zaten ama aradan kaç saat geçtiğini bilmiyorum. Çığlık atarak uyandım, kan ter içinde kalmışım. Yine benzer rüyalar yine neredeyse tecavüze uğruyordum. Nefeslerim düzene girince banyoya geçip buz gibi suyla elimi yüzümü yıkadım, aynadaki kıza baktım, kendi yüzümü unutmuşum neredeyse.. Banyodan çıkınca biraz dışarıyı seyretmek istedim, balkonu var odanın ve denizi görüyor.. Muhteşem.. Dakikalarca kaldım orada ama arkamdan gelen sesle irkildim, öylesine dalmışım. "Özür dilerim canım korkutmak istemedim" "Dalmışım Gülce Hanım, siz kusura bakmayın" "Kapını çaldım duymayınca girmek zorunda kaldım" "Çok iyi yapmışsınız. Biraz hava alayım demiştim" "Şimalcim yemeğe gidiyoruz da sen de bize eşlik edersen çok mutlu olurum." "Ben hiç rahatsız etmeyim Gülce Hanım" "Duymamış olayım, seni çocuklarımla tanıştırayım bir de Kenan var hem benim hem Zemheri'nin kardeşimiz olur kendisi. O da katılacak onunla da tanışmanı çok istiyorum" "Yani bilmem ki" "Lütfen" Tamam rahatsız etmeyeceksem gelirim tabi" "Harika, sen giyin yarım saate çıkarız" "Tamam" deyip hazırlanmaya başladım. Odada güzel yazlık bir elbise var kolları dirseklere kadar uzanan boyu da ayak bileğimden bir karış kadar yukarıda onu aldım, herhangi bir makyaj malzemesi görmek istemiyorum.. Bu sebeple makyaj yapmadım, saçlarımı da tepede topladım. Ne kadar da 19 yaşında genç bir kıza benziyorum böyle... Benden çaldıklarınızın hesabını Allah'a veremeyin inşallah.. Hazır olunca indim aşağı Zemheri Bey ve Gülce Hanım oturuyordu yalnız bu adamda çok başka bir hava var, insan yanında hem tedirgin oluyor hem güvende hissediyor ve itiraf edeyim aşırı yakışıklı.. "Kusura bakmayın çok beklettim mi?" "Hayır canım biz erken hazırlandık ayrıca çok ama çok güzel olmuşsun Şimal" "Teşekkür ederim." Zemheri Bey hiçbir şey söylemedi, birlikte ilerlemeye başladık. Yol boyunca Gülce Hanımla oradan buradan sohbet ettik Zemheri Bey sadece Gülce Hanım bir şey söylerse girdi lafa. Sonra çok şık bir mekana geldik, boğaza karşı ve inanılmaz güzel ama o kadar buraya ait değilim ki... Kilometrelerce öteden bakan bile anlar benim ayrık otu olduğumu. Yine de yanımdaki insanlara saygısızlık olmasın diye sesimi çıkarmadan geçip oturdum ama gördüğüm şeyle hayret ettim. Karşımda 3 tane beni kurtaran adamdan var ve hangisi o anlamam mümkün değil. Onların yanında Gülce hanıma çok benzeyen iki tane kız var ve çok güzeller bir de birbirine çok benzeyen bir kız bir erkek var. Hepsi de siparişle hazırlanmış gibi, çok güzel ve yakışıklılar ama hepsi de güler yüzlü. Bana tebessüm etti kızlar, erkekler daha mesafeliler. Yalnız sonra.. Yer yarılsa da içine girsem dediğim lafları duydum. Beni kurtaran adam ağzına geleni saydı, annemin acıdığı için seferber olduğumuz kız dedi bana. Tüm ederim bu kadar aslında ben de farkındayım ama ne yapayım, sahipsiz olmak benim suçum mu? Masadaki herkes ona mani olmaya çalıştı ona benzeyen bir kişi hariç. O sadece onu izledi.. ama ben daha fazla dayanamadım kalktım masadan iki gözüm iki çeşme halinde. O kadar aşağıladı ki beni yerimde kim olsa dayanamazdı zaten.. Dışarı çıkınca koşmaya başladım nereye gittiğimi bilmiyorum bana ne olacağı da o an umrumda değil ama çok geçmeden biri kolumdan tuttu. "Durun artık" Baktım o pislik. Hışımla çektim kolumu. "Sen ne kadar pislik bir herifsin ya. Ne oldu ailene beni kurtarman için seninle yatmak zorunda kaldığımı mı söylerim diye korktun. Merak etme söylemeyecektim hiçbir zaman da söylemeyeceğim ama bu bana istediğin gibi hakaret etme hakkı vermez sana. Ayak bağı olurum falan diye de korkuyorsan hiç o tatlı canını üzme ben zaten gideceğim.. Sadece zor durumda olan bir kızım ben. Anladın mı." Ben bu ve buna benzer daha dolu dünya cümle sıraladım, hiçbir mimik yapmadan sadece dinledi beni. Sonra... Başımdan aşağı kaynar sular döküldü duyduğum şeyle.. "Şimal Hanım ben Ali Pars... "
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE