Kenan Kurt
Geceden bu yana nasıl etsem de yarın ki yemeğe ben gitsem diye düşünüyorum. Pars'la Şimal'in yakın olmasından nefret ettiğimi fark ettim. Pars Bey de hiç sevmez normalde yemekti, toplantıydı falan filan ama pek bir hevesli oldu.
"Hayırdır şirket işlerine mi merak saldın" dedim.
"Yok Şimal'le sohbet etmek harika oluyor bazen kendimi terapide gibi hissediyorum ama tek farkla bu defa hasta benim" dedi.
Ölür müsün öldürür müsün şu adamdaki gevşeklik karşısında. Aslan'la konuşuyorum telefonda. O başlıyor Şimal şöyle güzel böyle hanım.. Yok ebesinin amı artık. Size ne lan size ne!
Baktım Pars ikna olmuyor kimse beni o toplantıya götüremez ben Şimal'le yemeğe gideceğim diyor ben de onun da hayır diyemeceği kişiye müracaat ettim.
Babam efendi!
Bana hala aşırı kızgın hele bir de Şimal'e yakınlaşmışken bana sürekli nasıl olur da böyle melek(!) gibi bir kızı üzebilirsin bakışları atıyor ama bir yerde evladım işte. Atsa atılmıyor satsa satılmıyor.. Aradım sabah olur olmaz..
"Efendim Kenan"
"Günaydın baba ya bir şey diyecektim. Akşamki toplantıya ben katılmasam senin için sorun olur mu?"
"Olmaz, niye sorun olsun. Senin bildiğin kadar benim unuttuğum var"
Hah yardır oğlum Kurt burdan.
"Son birkaç seneye pek vakıf değilsin diye dedim baba, eğer altından kalkamam dersen geleyim yine de."
"Siktir git lan o toplantıya gelirsen kelebek vadisine götürürüm seni" deyip pat diye kapattı telefonu. Sırıttım o telefonu kapatınca adam hiçbir konuda blöfü yemez ama ne zaman işler konusunda onun geri kaldığını söylesem cellalleniyor..
Kelebek vadisi babamın düşmanlarını ya da bir şekilde fena iş yapanları kapattığı, başına bir kelebek koyduğu ve adamlara o kelebek ölene kadar işkence ettiği yer, kelebek ölünce o kişi de ölüyor. Evet evet biraz psikopatlık var canım babamda. Neyse bu konuyu hallettiğime göre hemen Pars efendiyi aradım.
"Pars napıyorsun"
"Yemeğe ben gideceğim Kurt"
"Bismillah lan bir günaydın deseydin"
"Niye aradığını biliyorum çünkü."
"İyi de babamla atıştık, o toplantıya gelirsen seni kelebek vadisine kapatırım dedi"
"Ne dedin de damarına bastın acaba?"
"Standart muhabbetler ya"
İyi Allah'ın cezası iyi, onu sırtlanların arasına yalnız göndermeyeceğim elbette. Tamam sen kazandın ama Şimal'in üzüleceği bir şey yaparsan bu defa karşında kardeşin Pars'ı görmezsin"
"He he kardeşim Pars hadi selametle"
İşi gücü tehdit, işi gücü şov. Neyse bu meseleyi halledince hemen hazırlıklara başladım ben de. Şimal kahvaltıya inmedi onun odasına bir kahvaltı gönderdim, enerjik olması lazım..
Akşam nihayet vakit gelince çaldım kapıyı şimdi ben Kurt desem arıza çıkaracak en iyisi çaktırmamak. Hala ayırt edemiyor nasılsa.. Kapıyı açtı ama makyaj yapmış! Uzun zamandır görmemiştim makyajlı.. Zaten çok güzel bir kadınsın neden şu saçmalıkları sürüyorsun ki yüzüne. Elbisesi fena değil çok açık değil yani ama sırtının yarısı görünüyor, hemen bir şal aldı üzerine. Hah şöyle. Annem de açık kadındır kardeşlerim de ama annem her zaman ölçülü olmuştur tabi kız kardeşlerimde. Annem daima açık giyinmek başka teşhircilik başka. Her kadının bedeni kendine özel ve ulu orta sergilemek kadınlığın ağırlığına yakışan bir şey değil der. Sonuna kadar katılıyorum..
Neyse Pars gibi davranmaya çalışıyorum nasıl şakıyor nasıl güzel güzel konuşuyor.. Bana gelince dil dikenli tel adeta. Bir iki kez yükseldim şaşırdı, kodumun Pars'ı heykel gibi adam sinirlenmek ne demek bilmiyor. Ben sakin kalmak ne onu bilmeyen adamım, harlanıyorum hemen..
Mekana gidince onu kimse görmesin istedim, çok ilgi çekici her şeyden önce gencecik. Cennet Buz 23 yaşında en küçük kardeşim yani ondan bile küçük ve aşırı alımlı, güzel. Girdiği ortamda hemen ilgi çekiyor. Yanından ayrılmak istemesemde onlarca iş insanı var ve hepsi bir şekilde sohbet etmek istiyor ya da tanışmak istiyor. Hala dünya deniz ticaretinin akışını değiştiren bir şirketiz çünkü. 2 kez yanına herifler gitti tetikte bekleyen de onlarcası var. Hepsi tek gecelik ilişki peşinde.. O saf da herkesle konuşuyor. Ya siktir git de, ya da gel benim yanıma.. Sonraki gevşeğe kadar da çok iyi götürdüm aslında ama geçmişte iş yaptığımız bir herif olunca beni tanıdı. Adam Kurt deyince Şimal ümüğüme yapışacak gibi baktı ama oralı olmadım. Şuan ders verilmesi gereken bir göt var!
Beni kandırdın diyor.. Hiç de bile. Sen Pars mısın dedin de he mi dedim....
Azıcık alttan al azıcık uyumlu ol ben de sana sesimi çıkarmayım ama yok hemen pençelerini gösteriyor bana ama sonra yaptığı hareket! Tenini yeniden hissetmek nefesinin tenime demesi, o dolgun dudaklar o efsunlu sesi, saniyesinde benim küçük bey şahlandı.. Zaten aklımdan bir dakika bile çıkmıyor o gece, şu hareketle beni kızgın lavların içine attı. Zorlukla yutkundum , gözlerim karardı..
Bu hali başkası da gördüyse yıkılırım. Net söylüyorum.. Peki hep Pars'la konuşması hemen onu araması, gülüşmeleri sohbetleri.. Aralarında bilmediğim bir şey oluyor olabilir mi.. Pars benimle bir geçmişi olduğunu bilmiyor pek ala etkilenmiş olabilir Şimal'den.
Aklıma gelen şeyi sormazsam ölürüm eğer Pars'la yattıysa sittin sene bakmam daha yüzüne ama yatmadıysa daha fazla durmam, ben Şimalsiz duramayacağım anladım çünkü. Giderken hemen geçtim önüne.
"Şimal?"
"Buyurun?"
"Parsla yattın mı?
🥀
Şimal
Mevzu bu herif olunca artık şaşırmamam lazım aslında biliyorum ama maşallahı var, her geçen gün kendi seviyesizlik rekorunu kırıyor.. Sadece baktım gözlerine boş boş bana sorduğu sorudan sonra.. Sana ne demeyi çok isterdim şuan ama yapmayacağım.
"Cevabı duymak istediğine emin misin?"
Güçlükle yutkundu, kravatını gevşetti..
"Cevap ver!"
Gülümsedim..
"Yattım ve biliyor musun senden çok daha iyiydi(okur yorumu:)) Hatta..."
"Kes lan"
"Olmaz detay da vereyim ki aklında soru işareti kalmasın.. Öncesinde harika bir striptiz yaptım kendisine direk üstünde tamamen soyunarak.."
"Sus dedim lan, elimde kalacaksın" deyip boğazımı tuttu. Sıkmıyor da hakimiyet bende mesajı veriyor. Bir hamlede kurtuldum elinden.. Yumruklarını sıktı, kor ya hani ateşi başından çıkacak şimdi. İyidir iyi.. E bunları duymak istemiyor muydun paşam sen ne bu şiddet bu celal.. İyice yaklaştım yanına.
"Aslında bunu yapmayacaktım ama yazar okuru kıramıyormuş" deyip dizimi kıymetlisine geçirdim.. Aynı iki büklüm hal ve yine arkada aynı tanıdık ses.
"Şimal?"
Koşarak geldi Pars Bey.
"Ne oluyor burda, Kurt iyi misin? Şimal?"
"Harikayım Pars Bey hayatımda hiç olmadığım kadar iyiyim, ben arabaya geçeyim siz kardeşinizle ilgilenin dilerseniz."
Onları arkamda bırakır bırakmaz arabaya ilerledim ama daha da fazla direnemedim, zaten yağmur yağarcasına akmaya başladı göz yaşlarım. İçimde bir yer ama en derinimde bir yer sızım sızım sızlıyor şimdi. Belki annesiz yanım belki çocuk tarafım belki hiç olmadığım masum genç kızlığım sızlayan; bilmiyorum ama canım çok yanıyor. Kağıt kesiği gibi.. Ben üst sınırıma ulaştım.. Dahasını ne mayam kaldırır ne de acı eşiğim.
Yorulmak fiziken olunca lütufmuş meğer, insanın kalbi yorulur mu.. Sizin yorulmasın dilerim.. Birkaç dakika sonra da Pars Bey geldi, bindi bana bakıyor farkındayım ama kafam camdan tarafa dönük.
"Şimal.?"
"Efendim Pars Bey"
"Nasıl bir hayvanlık yaptı bilmiyorum ama kardeşim bile olsa bir kadının gözyaşlarından daha kıymetli değil. Akıtma.."
Ben ağlamaya hevesli değilim ki bana gülmek sana haram muamelesi yapan insanlar...
"İzin verin biraz ağlayım.. Onlar da olmasa çatyalayacağım. Zihnimin kirden pastan arınmaya ihtiyacı var."
Derince soludu.
"Tamam ağla bakalım"
O aracı hareket ettirdi gidene kadar ben ağladım o sadece sustu. Otele geldiğimizde odama çıktık.
"Pars Bey işiniz yoksa içeri gelebilir misiniz?"
"Tabi ki gelirim." dedi sanki bu daveti bekler gibi, birlikte odama geçtik. Hemen banyoya geçip elimi yüzümü yıkadım. O odadaki koltukta oturmuş sadece bana bakıyordu.
"Pars Bey yardımınıza ihtiyacım var"
"Kesinlikle var ve ben yardımcı olmak için hevesliyim"
"Teşekkür ederim.."
"Anlat bakalım şimdi her ne anlatmak istersen"
"Kurt Beyle yaşadıklarımızı anlatmak istemiyorum izin verirseniz. Sadece benim Türkiye'ye dönmem lazım bana yardımcı olur musunuz?"
"Hemen mi gitmek istiyorsun?"
"Mümkünse şimdi"
"Tamam, hadi bakalım hazırlan."
Kaldım öylece niye demedi, nasıl demedi..
"Ne oldu?"
"Şey yani niye diye sormayacak mısınız?"
Gülümsedi bu defa.
"Şimal yaralısın, kırgınsın, üzgünsün ama en çok da ağzına kadar hayal kırıklığıyla dolmuşsun. Açıkçası burda sana ihtiyaç yoktu ama annem farklı ortamlar görmeli kafasının dağılması için dediğinden memnuniyet duyduk bizimle gelmenden ama senin ihtiyacın olan şey yeni ortamlar görmek değil bunu da anlayabilecek tecrübeye sahibim. Bu sebeple her ne yapmak istiyorsan onu yapmalısın çünkü bu hayatın ikamesi yok. Telafisi de.."
"Çok teşekkür ederim Pars Bey. Şu hayatta kendimi anlatmadan beni anlayan tek insan sizsiniz diyebilirim."
"Evet evet harikayım, mükemmel bir psikiyatrım ve daha niceleri. Dikkat edin küçük hanım bana aşık olabilirsiniz."
İstemsiz kıkırdamaya başladım. Onun böyle espri yaptığı zamanlar zaten sınırlı ama yapınca gülmeden duramıyorsunuz.
"Aklımda tutarım" dedim gülerek. Kalktım hemen çantamı topladım ve yarım saatin sonunda çıktık otelden. Ben arabaya bindim o bu süre boyunca aralıksız sürekli telefonla konuştu, Bilmiyorum belki de Türkiye'dekilerle konuşmuştur. Havaalanına geldik.
"Şimal ben dönünceye kadar seninle Kenan amcam ilgilenecek. Sen gittiğinde o alacak seni oradan. Tanıdığında derdin tasan kalmayacak garanti veriyorum."
"O kadar çok bahsi geçti ki ben de merak ediyordum kendisini. Her şey için çok teşekkür ederim Pars Bey"
"Rica ederim, kendine yüklenme ve burada olan şey her neyse zihnine izin ver onu azat edebilmesi için. Seninle yaşarsa çürütür.."
"Deneyeceğim Pars Bey, Zemheri Bey'e özürlerimi iletirseniz çok mutlu olurum"
"Babamı dert etme sen"
Kafamı salladım sadece onunla vedalaştık ve ben uçağa bindim.. Mola verdiğim gözyaşlarım eşliğinde elbette..
Bazen bazı şeyler sadece kaderdir. Kaçsan kaçamazsın saklansan korunamazsın. Kader sağanak bir yağmurdur ve sen ona her defasında şemsiyesiz yakalanırsın.. Nasibinde ne kadar yağmur tanesi varsa o sana isabet etmeden bitmez o sağanak..
Saatler süren uçak yolculuğu nihayet bitti bir dakika biler uyuyamadım düşünmekten, onlarca plan yaptım.. Aklıma yatanları uygulamaya koymak için zihnime kaydettim. İndiğimde Zemheri Bey yaşlarında bir adamın elinde bir kart tuttuğunu gördüm.
Şimal Hanım yazıyor kartta ama Ş ve L ters..
Kendime mani olamadım güldüm hemen adamın yanına gittim.
"Merhaba"
Baktı bana..
"Evliyim ben hanımefendi, hadi kış kış"
"Ah ne büyük şanssızlık sizin gibi bir beyle daha önce karşılaşmadığım çin çok mutsuzum şuan."
"Hanım hanım her kuşun eti yenmez, benim karım var. Çok güzel hem de. Yallah başka kapıya"
Daha fazla tutamadım kendimi kahkaha atmaya başladım o da güldü..
"Kusura bakmayın Kenan Bey, yazıdaki muzipliği görünce karşılık vermek istedim."
"Güzel olmuş ama değil mi ben yazdım"
"Muazzam olmuş"
"Gel bakalım Şimal kız, bana zimmetlisin Pars gelene kadar. Biraz keneliğim vardır artık kusura bakmayacaksın"
"Adınızı çok duydum tanışmayı çok istiyordum"
"Hiç dillerinden düşürümezler beni, çok severler ailecek. O nemrut Zemheri bile"
Öyle mimikleri var ki istemsiz güldürüyor insanı.. Birlikte benim burada kaldığım eve geldik ama içeri girmedi.
"Dışarıda korumalar var merak etme ben de bir telefon kadar uzağındayım Şimal, akşama geleceğim. Sen biraz dinlen"
"Çok teşekkür ederim Kenan Bey."
"Bi şi diil de şş sen benim Esatl'a tanıştın mı?"
"Evet abimin davasını Esat Bey görmüştü"
"İyi iyi, yakışıklı çocuk ama de mi aynı ben."
"Bey bey ben sizin bildiğiniz kızlardan değilim. Her kuşun eti de yenmez." dedim onun bana yaptığı gibi. Kahkaha atmaya başladı..
"Aferin kız sana, daha da ben seni bırakmam biz de oğlan çok merak etme.. Gözüm üstünde" yaptı iki parmağını gözlerime uzatarak.. Gülerek gitti, kapıyı kapattığımda yine bir başımaydım ve artık durmaya niyetim yoktu, bir mektup yazdım, hazırlığımı yaptım.. Bu kadar...
Kaderime düşen her ne ise amenna. Aldım kabul ettim..