DİLA İçimde bir şeylerin kırıldığını hissettim. Sadece kırılmakta değil... Parçalanmak. Bihar, gözleri kan çanağı olmuş bir halde Ferhat'a baktı. Yutkundum. Bir an… Sadece bir an, her şeyin düzeleceğini sandım. Onun, “Bu bir yanlış anlaşılma.” diyeceğini, “Asla yapmam.” diye bağıracağını düşündüm. Ama yapmadı. Bihar, titreyen sesiyle fısıldadı: "Dila… Yemin ederim, hiçbir şey bilmiyordum." Sesinde çaresizlik vardı. Ama benim içimde… İçimde ne kalmıştı ki? Gözlerimi Ferhat’a çevirdim. Ona baktım. Yıllardır en yakınım dediğim adamın gözlerine. Ve içinde hiçbir şey göremedim. Ne pişmanlık, ne üzüntü, ne de korku. Sadece boşluk. Ellerimi yumruk yaptım. Göğsüm sıkışıyordu, nefes almak bile zordu. "Söyle bana, Ferhat." Sesim kısılmıştı. Ama içinde fırtınalar kopuyordu. "Beni sattın

