Eylül’den. Burada zaman ve mekân algısını tamamen yitirmiş durumdaydım. Günler birbirine karışmış, kaç zamandır bu karanlıkta olduğumu bilmiyordum. Ne kadar süredir buradaydım? Günler mi, haftalar mı, yoksa aylar mı geçmişti? Her şey bir sis perdesi ardına gizlenmiş gibiydi. Buradaydım ve delirmek üzereydim. Sessizlik ve karanlık… Beni yavaş yavaş tüketiyordu. Cadı lideri düzenli olarak yanıma geliyordu. İlk başta bana nazikmiş gibi davranıyordu, sesinde sahte bir yumuşaklık, bakışlarında ise soğuk ve sahiplenici bir ifade vardı. Bana yemek getiriyor, tutsaklığıma rağmen beni iyi hissettirecekmiş gibi yapıyordu. Ama sonra… Sonra değişiyordu. Bana eşim olacağımı söylüyordu. Gözlerindeki karanlık, ruhumda yankılanan bir tehdit gibi üzerime çöküyordu. Ben her seferinde aynı cevabı veriyord

