Ne derler bilirsiniz bu hayatta en çok neyden kaçarsan ona yakalanırsın. Galiba Ahsen'in durumunu anlatabilecek en iyi söz bu olurdu akşam eve geldiğinde Anne ve Babasının tartıştıklarını görünce onlara görünmeden kendisini odasına atmak için üstün bir çaba sarf etmişti ama ne yazık ki babasının yüksek perdeden çıkan sesi onun yerinde durması için yeterli bir sebepti,
"Demet bu evde ne zamandır benim sözüm üstüne söz söylenir oldu. Onu bunu anlamam ne dediysem o, Ahsen gelince git usulünce anlat. 1 hafta sonra istemeye geliyorlar ona göre hazırlığınızı yapın. Bak Demet o gün bir aksilik çıksın o kızın bir taşkınlık yapsın olacaklardan ben sorumlu olmam anladın mı?"
Annesinin çaresiz çıkan sesiyle çok direndiğini anlamıştı Ahsen zaten ama evlilik onun için hiçte kabul edilebilir bir durum değildi. O çiçekleri ve tasarlayacağı bahçelerle bir arada olmak istiyordu. Evlilik hayat planları içinde yoktu. Korkardı evlilikten daha doğrusu evleneceği kişinin babası gibi biri çıkmasından çok korkardı, babasının küçüklüğünden beri annesine, ablasına ve kendisine karşı olan tavırları onu hep babasına karşı geri çekmesine sebep olmuş bir kere bile 'kızım' deyişini duyamamış bir evlat olarak hep çekinir korkardı. Tüm babalar böyledir diye düşünmüştü ilk başta ama sonra en yakından tanık olduğu Hamit amcası vardı o hiç babası gibi değildi kızı Melike'yi sanki dünyada bir tek ona bahşedilmiş bir şansmış gibi sevmiyor muydu? Akşamları her işten döndüğünde kızının ondan istediği hediyelerle elini kolunu doldurup 'neredeymiş benim kızım' diye koşa koşa kızına gelmiyor muydu? Babası niye böyle değildi Ahsen hediye istemiyordu ki babasından tek istediği içten bir 'kızım' kelimesi biraz da samimi bir gülüş, ablası Gülbende aynı durumdaydı ama o umursamıyordu yada öyleymiş gibi görünürdü kim bilir belki de bu umursamazlığı kendisi için ördüğü bir koruma duvarıydı ama Ahsen içini dışına vuran dili sussa gözleriyle anlatanlardandı. Amcası görürdü bu hallerini her defasında kardeşiyle konuşurduda ama bir insan bir şeyi yapmak istemiyorsa ne yapabilirdiniz ki amcası elinden geldiğince kardeşinin eksikliğini kapatmaya çalışıyordu kendi çocuklarına yaptıklarını Ahsen ve Gülben içinde yapardı ama bir baba gibi olmuyordu amca baba yarısıdır derler amcasının onlar için yağtıklarıda böyle yarım bırakıyordu onları işte. Büyüdü okudu kendi ayakaları üstünde durmayı öğrendi lise'ye geçtiği gibi en büyük hobisi olan çiçekleri iş'i yapma kararı aldı annesiyle beraber bir çiçek dükkanı açtılar ki onda da sadece dükkan annesinin üstüneydi her şeyiyle kendi ilgilendi ve sonunda çok güzel bir bahçeden oluşan dükkanıyla 4 yıldır mutlu mesut yaşıyordu bir yandan okul, bir yandan dükkan, bazen başka hobiler derken baba eksikliğini unuttu yada bir süreliğine halının altına süpürdü son sınıfa geldiğinde derslerine daha sıkı çalıştı neredeyse dükkanda yatıp kalkacaktı da annesi izin vermiyordu. Sınav zamanı geldi sınavına girdi çok iyi bir sonuç bekliyordu sınavdan ki beklediğinin de üstünde bir ortalamayla sayısal da ilk 10 bin sıralama yaptı babasına peyzaj mimarlık okumak istiyorum dese de babası git mühendislik oku en azından şirkette iş'e yararsın cümlesiyle kendisini çöp'e atılmış bir kağıt gibi hissetti evet babası ona yıllardır sürekli bu cümleyi kurardı ve o da hep bunun ne anlama geldiğini düşünür dururdu en sonunda bulmuştu sözün anlamını; üzerine istediğini yazıp çizip sildikten sonra karalanmış çizilmiş en sonunda iş'e yaramayack duruma gelince çöp kutusunu boylamak.İşine yaramayı bıraktığında layık olduğu yere çöp kutusuna direk. Evet bu sözü en iyi tanımlayacak cümle bu olurdu galiba Babasını dinledi yazılım ve bilgisayar mühendisliğini yazdı %99 ihtimalle gelecekti de ama tercihlerin son günü can dostum dediği Ebru'nun cesaretlendirmesiyle korka korka sonunu bile bile bir tercihini onu da ilk sıraya olacak şekilde peyzaj mimarlık yazdı hem ne demişti Ebru 'mühendislik kazandım der gider istediğin bölümü okursun ne güzel' diyip gülmüştü Ahsen ise hafif bir tedirginlikle "haa iyice yalancı queen banu'ya bağlayalım diyosun" demişti...
Üç hafta sonra nihayet sonuçlar açıklandığında babasına söylemek istemedi ama babası ondan önce öğrenmişti sonucu, eve bir sinirle gelip bağırıp çağırmış en sonunda da
"Gitmiyorsun ulan okula. Yok sana okul, benim sözümün dışına çıkarsın haa al sana okul hele o okula bir kayıt yaptırayım de bak bakalım neler oluyor" diye gürleyip o sinirle çıkmıştı evden bu evlilik de okul'u gibi olacaktı her ne kadar onunla ilgili olsa da onun haricindeki kişilerin onayıyla olacak ve o hayatına uzaktan bakıp sadece ona biçilen role ayak uyduracaktı. Göz yaşları içerisinde "Demek ki buraya kadarmış kaderde 19. Yaşıma bekar girip girmeyeceğim bile belli değilmiş." Ama bu sefer böyle olsun istemedi okul gibi değildi, okuluna gidemese de en azından sevdiği işi yapyordu bu onun için hafifletici sebepti ama evlilik o an bir ömür boyu bir pranga gibi göründü gözüne, kendisini yavaşça toparlayıp, tüm konuşulanları duymazdan gelerek merdivenlerden yukarı doğru çıktı odasına vardığı gibi kendini banyoya atıp ılık bir duş aldı yoksa kafasının içindeki sesleri susturup adam akıllı bir yol izleyemeyecekti. 15 dakika sonra çıkıp havlusuna sarınıp kendini yatağa attı. Ne yapmalıydı kendisi karşı çıksa hiç bir etkisi olmazdı, amcasından yardım istese o hiç olmaz bu sefer babası 'senin yüzünden yine amcanla yüz göz oldum' diyip daha kötü bilenecek ama çıkar yol bulamıyordu olmuyordu çıkmazda gibi hissetti kendini. Çok sürmeden annesi kapı aralığından başını uzatarak üzgün sesiyle
"Kızım müsait misin" diye sordu
"Müsaitim annem gel" annesi zayıf bir bünyeye sahip olduğu için yaz aylarında bile hasta olmayı başaran kızının kış'ın ortasında ıslak saçları ve sarındığı havlusuyla öylece uzandığını görünce endişeli sesiyle;
"Kızım zaten daha yeni iyileşmedin mi ne bu halin kalk giyin şu saçlarını da kurut bakayım" annesinin sitemiyle yerinden kalkıp dolabından çıkardığı kıyafetlerini banyoda giyindi annesinin neden odasına geldiğini çok iyi biliyordu her gece gelir biraz sohbet eder giderdi ama bu gecenin konusı belliydi. Annesini çok bekletmemek için banyodan kurutma makinesiyle tarağını alıp çıktı hiç bir şey söylemeden elindekileri annesine uzattı konuşmasına gerek yoktu annesi ne demek istediğini anladı bu Ahsence 'Anne canım sıkkın ve senin saçlarımla oynamana ihtiyacım var' demekti annesi bu hareketle onları duyduğunu anladı, kızının elindekileri alır almaz Ahsen annesine arkasını dönerek yere, dizinin dibine oturdu. Annesinin şefkatli elleri saçlarında gezinirken Ahsen kısa vadeli bir huzura daldı. Çok geçmeden saç kurutma makinesinin sesini duydu yinede açmadı gözlerini o rahatsız edici ses bile ona dünyanın en iyi melodisi gibi geldi, annesi işini bitirdikten sonra makineyi kapattı sesin kesilmesiyle son bulan huzuruyla gözlerini açarak etrafına baktı annesine değen hüzünlü gözleri annesinin içini titretirken o hüzün sesine yansıdı
"Anne neden böyle bir hayata mahkûm ettin kendini" kızının kendisini bırakıp onun için konuşmasına şaşırmadı ama anlamamazlıktan gelerek
"Nasıl yani kızım"
"Neden gitme şansın varken babamla kalmayı tercih ettin. Tamam onu seviyorsun ama o..." uygun kelimeyi aradı tam bulamasa da olabilecek bir cümle kurdu
"yani seven eşine nasıl davranır senden görüyorum ama babam sana aynı şekilde davranmıyor ki."
Kızının haklı serzenişine kulaklarını tıkadı
"Yok öyle bir şey kızım babanla birbirimizi seviyoruz biz, sadece karakteri böyle insan'ın huyu değişir mi? Değişmez insan yedisinde neyse yetmişinde de o'dur." annesi kendisiyle ilgili bir örnek verirse daha iyi anlayacağını düşünerek "Mesela sen küçüklüğünden beri nerede bir sokak hayvanı görsen onlar için elinden gelen her şeyi yapmıyor musun? Babanda böyle biri bebeğim onu böyle kabul ettim ben." Annesinin kendisi için başka bir şansı yokmuş gibi konuşmasına dayanamıyordu ama konuşmanın sonu nereye varacak onu biliyordu, Ahsen'in aklı ermeye başladığından beridir yaptığı konuşma her seferinde aynı kapıya çıkıyordu, bu da öyle olacaktı o yüzden çok uzatmadı. Annesi çok geçmeden asıl konuşmaya giriş yaptı;
"Ahsen'im, canım, birtanem söze nasıl başlanır bilmiyorum ama bizi duyduğuna eminim. Babanın ortaklarından Mehmet amcanı tanıyorsun hani şu bir ay önce bize yemeğe gelmişti." Ne, ne oluyordu yoksa o yaşlı adam mı? Diye düşündü ama hayır canım yani o adamın o gece ölen karısının arkasından hala nasıl özlem ve aşkla konuştuğunu kendi gözleriyle görmüştü, hatta hayatında ilk defa o gece 'evleneceksem böyle bir eşim olsun' dememiş miydi? Demek ki dua'yı da tam etmek gerekiyormuş, yaşlı başlı adama gelin mi olacaktı şimdi. Annesinin sesiyle düşüncelerinden kopup annesine dikkat kesildi
"Hatırladın mı kızım?" Annesinin sorusuna sesi titreyerek
"E..ee..evet" diyebildi ancak.
"İşte Mehmet amcan babana senin kızla bizim oğlanı evlendirsek ne güzel olur demiş"
"Oğlu mu?" Oohh ne oh mu? Tanımadığın etmediğin adam için mi için rahat ediyor diye kızdı kendine çok geçmeden itiraz cümlelerini sıraladı
"Anne olmaz yaa ne evlenmesi bu yaşımda ben daha 18 yaşındayım tamam yıl olarak 19 olmama üç ay kalmış olabilir ama..." umutsuz sesi bas bas bağırıyordu bu iş'in olacağını ama bir umut diyordu belki bir yolu vardır diye konuşuyordu.
"Kızım biliyorum en azından bir kaç yıl bekleyelim dedim ama baban söz verdim bir kere dönmem diyor. Biliyorsun sende huyunu."
"Oofff Mehmet amcanın oğlu ne diyormuş, işe bak ya daha adını bile bilmiyorum ama evlilik diyorsunuz bana." İsyanı babasınaydı aslında.
"Birkan, çocuğun adı Birkanmış" Birkan... Allahım adamla aramda kaç yıl var yaa bir kaç yıl geç doğsam abiliğin bir üst seviyesi amcalığa terfi ettirip, amca, dayı diye hitap edeceğim adamla mı? Bir de çocuk diyorlar Allahım sen yardım et.
"Birkan mı? Anne ona çocuk demek ne kadar mantıklı sence. Benden kaç yaş büyük yaa o zorlasa benim yaşıma yakın çocuğu vardı şimdiye."
"Abart Ahsen abart ne yaşlısı kızım en fazla 10 yaş var." Annesi ikna etmek için sakin tuttuğu sesiyle devam etti. "Hem tanısan seversin vallahi bak çok efendi çocuk."
"Anne çocuk deyip durma yaa kaç yaşında adam." Tamam söyle bari müsait bir günde oturup konuşalım." Ahsen evliliğe ikna olmamıştı sadece isteme öncesi Birkan'la oturup konuşursa ikna edebilir ve onun sayesinde bu işten yırtabilirdi tek gayesi buydu.
"Ne oturup konuşması kızım çocuk iş için şehir dışına çıkmış 2 gün sonra burada olacakmış geldiği gibide seni istemeye gelecekmiş."
"Tamam anne bana biraz müsade eder misin? Ben biraz kafamı toparlayayım sonra konuşalım olur mu?" En azından ılımlı yaklaştı diye düşünüp üstüne gitmenin doğru olmadığını düşünerek
"Tamam kızım sen nasıl istersen sen şimdi yat uyu yarın yine konuşuruz." Diyerek odadan çıktı.
Ahsen kendisine gelemiyordu, çok erkendi, çok küçüktü, hayal meyal hatırlıyordu Birkan'ı küçükken bir kaç kere görmüştü birbirlerinin evlerine gelip giderlerdi hatta evlerine geldikleri bir gün çok net hatırladığı bir konuşmaları vardı aklında, Ahsen Melikeyle oyun oynarken Melike misafirler geldikten sonra ne olduysa 'sıkıldım oynamaktan' diyerek evine gitmişti ne hikmetse o günden sonra Mehmet amcaları ne zaman eve gelse Melike sanki 9 yaşında değilde 19 yaşında gibi davranır 'ne oyunu Ahsen çocuk musun?' Diye terslerdi. Melike'nin gitmesiyle yarım kalan evcilik oyununa tek başına devam etmiş ama tek oynamaktan sıkılınca kabul edeceğini düşünerek Melike'nin abi'si Mirhan'a koşup "oynayalım mı?" Diye sorunca Mirhan evlerine gelen Birkan'ın hal ve tavırlarını görmüş kendisi de yeni bir ergen olarak ister istemez etkilenmiş ve insanların içinde onun gibi hareket etmenin daha doğru olacağını düşündüğü için Ahsen'e ilk defa 'hayır' diyerek onu raddetmişti.
Aldığı olumsuz cevapla üzgün bir şekilde odasına çıkmış daha sonra annesinin ona hep söylediği şeyi uygulayarak kendisini böyle bir şey için üzmemesi gerektiğini hatırlatarak Melikeyle oynadığı komşuculuk oyununu bozup annecilik oynamaya karar verdi, ne demişti annesi ona ''sen başkalarıyla kurduğun oyunda tek başına kaldıysan kendi oyununu kurmaktan çekinme" ilerde bu sözün hakkını gerçek anlamda verip veremeyeceğini bilmiyordu ama şimdilik hayat felsefesi buydu.
2 barbie bebeğini karşısına alıp onların annesiymiş gibi tamamen doğaçlama oynamaya başladı, oyunda anneydi ama bebeklerin ne konuşacağına da kendisi karar veriyordu tüm oyunun kuralları kendisine aitti ama sanki kendisinin dışında gelişen bir şeymiş gibi bir barbie bebeğinin "anne babam ne zaman gelecek çok özledim babamı" demesiyle gözleri dolu dolu oldu ama o bir anneydi ve kızlarına bunu belli etmemeliydi, oyuncak bebeğe gözlerini tatlı bir tebessümle dikerek "sen burada ablanla oyna ben babanı arayıp ne zaman geleceğini öğreneyim" diyerek yanından kalkıp odanın dışına çıktı tam o anda ablasıyla kendi odasının ortasında bulunan banyodan Misafirlerinin oğlu çıkınca kafası sert bacağına çarptı kafasını ova ova başını kaldırdı ve karşısında dev gibi duran çatık kaşlı bir abi gördü yeşil gözleri, bu büyüklük ve çatık kaşlar karşısında titreşince uzun boylu abi dizlerinin üstüne çökerek küçük kızla aynı boy'a geldi,
"İyi misin küçük kız?" Diye sordu Ahsen hala tedirgindi kimdi bu yabancı neden ablasıyla kendisine özel banyodan çıkmıştı ki. Bu sorunun cevabını almak için uzun boylu abi'ye
"Sen kimsin? Neden ablamla benim banyomuzdan çıktın?" Kızın soruları mantıklıydı ama sonuçta o da misafirdi ve kapıları karıştırmış olabilirdi
"Ben Birkan ve misafirinizim lavaboları karıştırmışım sadece" diyerek yanıtladı.
Cevap üzerine rahat bir nefes alıp
"Ben de Ahsen Birkan abi." Diyerek Birkanı iki yanağından öpüp sarıldı Ahsen'e göre o bir misafirdi ve anne babası gelen misafirleri böyle karşılıyordu yani öpmesinde bir sakınca yoktu. Gerçi babası ekekleri yanaklarından öpüp kadınlarla da sadece tokalaşıyordu aynı şekilde annesi de kadınları öpüp erkeklerle sadece tokalaşıyordu, ama olsun sonuçta misafir nasıl karşılanıyordu yanaklarından öpülüp sarılarak değil mi? Birkan'dan ayrılır ayrılmaz aklına gelen fikirle parlak orman yeşili gözleriyle masum masum bakarak biraz da çekingenlikle "Bebeğime baba arıyorum, sen benim bebeğimin babası olur musun?" diye sordu. Sorusunun cevabını dudaklarını ısıra ısıra beklerken kaşları tekrar çatılan Birkan ile cevabını almış oldu çok geçmeden Birkan da cevabını sesli söylemişti zaten
"Benden baba olmaz küçük kız sen bebeğine başka baba bul" diyerek hızla yanından ayrıldı... aldığı cevapla hüzünle odasına geri dönen Ahsen iki kızıyla beraber yatağına uzanarak kızlarına bir söz vererek uykuya daldı;
"İlerde size çok iyi bir baba bulacağım, tıpkı masallardaki gibi."