Düğün - Kına gecesi 💃🎉

4001 Kelimeler
İyi okumalar dilerim. Adar'dan devam Karşımda gördüğüm kişiyle kısa bir şok yaşadım. Dicle gelinliğin içinde ve herkese gülücükler gönderiyordu. Bir gelinlik bir insana anca bu kadar yakışır. Bu gelinlik sanki Dicle için dikilmiş gibiydi. Prensesler gibi olmuştu o küçücük bedeniyle gelinlik içinde. O kadar güzel o kadar zarif o kadar narin ki Allah resmen boş zamanında özene bözene yaratmış. Böylesine duru bir güzelliği boş bırakırlar mı hiç? Tabii ki hayır. Hele İzmir gibi bir yerden geldiyse çok zor. Acaba inatla bu düğünü istememesinin sebebi sevdiği biri olabilir mi? Neden olmasın ki? Bu kadar güzel bir kızı boş bırakmazlar ki? Allahım neler diyorum ben? Kafayı yiyorum galiba. Olamaz tabi. O artık benim karım olacak, bana ait olacak. Benim olanı da kimse elimden alamaz. O benim bitti... Kendi kendime girdiğim kıskançlık krizlerinden çıktım. Hem o kız beni zerre sevmiyor, benden nefret ediyor, ben neden onu sevip kıskanayım ki? Zaten ağa karısı aşiret gelini ve en önemlisi benim olduktan sonra kimse yan gözle bile bakamaz benim karıma. Kafamı sağa sola sallayıp düşüncelerimden sıyrıldım tamamen ve yanlarına gittim. Herkese selam verip Dicle'yi beklemeye başladım. Çok geçmeden Dicle de gelinliğini çıkartmış kabinden çıkıyordu ki beni görünce şaşkın ördek yavrusu gibi bakmaya başladı. - Ooo Adar beyler gelmiş. Sonunda teşrif edebildiniz beyfendi. Gözümüz yollar da kalmıştı. - Ne oldu çok mu özledin beni? - Ayy ne demezsin öldüm hasretinden. - Bak sen. Dicle'nin gözlerin de yine sabahki aynı ışıltıyı görmüştüm. Bundan cesaret alıp üzerine yürümeye başladım. Annemler bizi yanlız bırakmak için çoktan kalkıp başka şeylere bakmaya gitmişlerdi. Duvarla benim aram da kalan Dicle kesik kesik nefesler alıyordu. - Ne.. ne ... ne yapıyorsun sen? Uzak dur benden. Sesi titremeye başlayınca gülümseyerek bir adım uzaklaşıp baştan aşağı onu süzdüm. Şuan ki hali o kadar güzeldi ki. Titrek korkak bir ceylan yavrusu gibi. Onu etkilediğimi düşünmeye başladım. Elimi yüzüne değdirecekken irkilerek yüzünü başka yöne çevirdi. Bu beni sinir etsede sakin kalmaya özen gösterdim. - Bana bak Dicle. İnatla bana bakmamaya devam ediyordu. Ne kadar sakin kalmak istesem de elimde değildi. Bu kız bir şekilde beni sinir etmeyi başarıyordu. - Dicle ben konuşurken yüzüme bak! Sesim biraz sert çıkmış olabilir ama zorluyordu beni. Yavaşça yüzünü bana döndü. O an gözlerindeki asiliği siniri ve bunun yanı sıra derinlerde bir yerde korkuyu utancı görmüştüm. Artık emindim bu kızı etkileniyordum. - Ne. ne var? Ne istiyorsun benden? - Ben konuşurken yüzüme bak anladın mı? - Emredersiniz ağam. Siz emredince yüzünüze bakarım, emredince yemek yerim, emredince uyurum, emredince kalkarım, emredince giderim, emredince gelirim, emredince susarım, emredince konuşurum, emredince nefes alırım, emredince ağlarım, emredince gülerim, emredince onu yaparım, emredince bunu yaparım. Emredince EVLENİRİM... Bunu mu istiyorsun Adar Ağa?! Sesi biraz yüksek çıkınca ister istemez herkes bize bakmaya başladı. Tutup kolundan götürecekken tekrar konuşmaya başladı. - Ben senin ne oyuncağınım ne de kuklan! Beni istediğin gibi yöneldiremezsin anladın mı Adar ağa?! - Kes sesini herkes bize bakıyor. - Ne oldu Adar ağa rezil mi oldun yoksa egon yerle bir mi oldu ha?! Ne oldu konuşsana?! - Sen iyice saçmalamaya başladın yürü hadi. İnatla yürümeyince zorla kolundan tutup götürdüm. Gelinliği alıp hesabı ödedikten sonra otoparka gidip arabanın kapısını açıp Dicle'yi oturttup yanıma sonra arabayı çalıştırıp yola devam ettik. Bir süre sessizlik hakimdi. Ne o ne ben tek kelime etmemiştik. İkimizde çalan telefon sesiyle irkildik. Arayana baktığımda annemdi. - Efendim anne - Oğlum nerdesiniz? Gelin kız da seninle mi? - Evet anne benimle. Beklemeyin bizi bugün dışarıda yiyeceğiz akşam yemeğini. - Sebep nedir oğul? - Hesap mı vereceğim? Müstakbel karımla yemek yiyeceğiz hepsi bu. - Peki oğul sen nasıl istersen öyle olsun. - Zaten öyle olacak. Telefonu kapattım Dicle'nin bana sert sert baktığını gördüm. Ona ne var bakışı attıktan sonra konuşmaya başladı. - Neden yalan söyledin annene? - Yalan söylemedim ki. - Öyle mi? Yemeği dışarıda yiyeceğiz yalanı ne demek oluyor peki? - Bu yalan değil akşam yemeğini dışarıda baş başa yiyeceğiz. - Sence ben bunu kabul edecek miyim? - Sana fikrini sorduğumu hatırlamıyorum. - Benim yerime karar veremezsin, anladın mı? Şimdi beni eve ailemin yanına götür. - Dicle bal lafımı ikiletme anladın mı? O yemeye gideceğiz ve sen eve gitmeyi aklından çıkar. - Ya gitmek istemiyorum diyorum anlamıyor musun beni kıt beyinli? Ya beni indirirsin ya da arabadan atlarım. - Hareket halindeki arabadan mı? Güldürme beni Dicle. - Evet aynen öyle iguana. - Birincisi benimle konuşurken üslubunu düzelt artık. İkincisi atla hadi yiyorsa. Dicle tam kapıyı açacakken hemen kilitledim. - Ya sen manyak mısın? Ne seni ne de seninle yemeğe gitmeyi istemiyorum. Anlamıyorsan eğer heceleyerek söyleyeyim sana. İS-TE-Mİ-YO-RUM! - Bende İS-TE-YO-RUM! -Off ağlamak istiyorum ya. - Ağlamak istiyorsan tabii ağlayabilirsin güzelim. Dicle'den devam Ne dedi ne dedi? O bana güzelim mi dedi yoksa benim kulaklar mı ağırlaştı? İstemsizce gülümsedim ve o da bunu fark etmiş olacak ki o da gülümsemeye devam etti. - Ne oldu küçük hanım söylediğim kelime hoşuna gitti galiba? - Ne... ne hoşuma gidecek yaa saçmalama. - Hmm öyle diyorsan öyledir. Öküz ya insan bir ısrar eder. Uyuz ağa, hödük ağa, odun ağa. Ne kadar hakaret varsa hepsi senin olsun. Ben kendi iç sesimle savaşırken araba durdu. - Geldik in bakalım. - Hayır gelmeyeceğim. Sen açsan eğer ye, gel. Ben seni burada bekliyorum. - Kızım sen ne saçmalıyorsun in hadi. - Hayıırr! - İnmiyorsun yani? - Evet! Arabadan önce kendi inip sonra da beni de zorla indirdi ve kolumu tutarak restorana soktu. İşin ilginç yanı kimse yoktu ki burada. Cam kenarına geçip oturduk. Dayanamayıp sordum. - Neden kimse yok? - Bu restorant bize ait bugün. Baş başa kalabilmek için kapattırdım. - Neden başbaşa kalacakmışız? - Düşün bakalım neden? - Se.. sen ne... ne düşünüyorsan, aklından ne geçiyorsa unut. Kahretsin yine sesim titredi, bu da onu mutlu ediyordu ki gülüyor uyuz ağa bozuntusu. - Vallah benim aklımda sadece yemek yiyip düğün hakkında konuşmak vardı ama senin aklında sanırım başka şeyler var. Benim için sıkıntı yok güzelim. Her daim hizmete hazırım. Şuan kıpkırmızı olduğuma yemin edebilirim. Nasıl da insanla alay ediyor, uyuz ne olacak. Gülüp konuşmaya devam etti. - Sen utandın mı yoksa? - Ne utanacağım be senden. Saçma saçma konuşma. - Hi hı belli. Yüzünün kızarması da utanmadığının kanıtı zaten. - Her neyse düğün hakkında konuşacaktın buyur konuş dinliyorum. Bir anda ciddiyetini ele alıp derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. - Bak Dicle biliyorsun bu berdel ile gelen bir evlilik. Zoraki yani. Ne sen beni istiyorsun ne de ben seni. Ama bizim kurallarımızı bilmen gerek. Bak burası Mardin. Burada böyle sürekli laf söyleyemezsin karşındakine. Hele birde bu kişi kocansa. Sonra böyle gezemezsin yadırgarlar seni. Adar Ağanın karısına bakın demeye başlarlarsa bu hiç iyi olmaz. Bugün bir istisna yaptım sadece ama bu her zaman olacak diye bir kural yok. Bugün seni savundum çünkü şimdilik misafir olduğun için. Yakında benim karım olunca böyle giyinmen yakışı kalmaz. Ayrıca tek başına dışarı çıkamazsın. Ya yanında ben olacağım ya da evden biri ile şoförle gidip gelirsiniz anca. Asla bir erkekle konuşamazsın buralarda. Arkadaşça bile olsa olmaz. Bu başka yöne çevrilir ve en önemlisi Dicle annem babam ne derse desinler asla saygıda kusur etmemelisin. Onlar benim anam babam dolasıyla senin de anan baban olacaklar. Ben senin ailene nasıl saygı duyuyorsam sende benim aileme öyle saygı duy. Şimdilik bunları bilsen yeter. - Anladım Adar ağa sen bana kısaca hapis hayatı yaşayacaksın diyorsun. - Yapacak bir şey yok Dicle burası Mardin. Sizin oralarda benzemez. - Tamam Adar ağa dikkat edeceğim. Saygıda kusur etmemeye özen gösteririm ama üzerime gelen biri olursa cevabını veririm. Kıyafet konusuna gelecek olursak eğer, ben hep böyle giyinirim ama daha uzun şeyler giymeye özen gösteririm merak etme. - Pekii. Dicle önemli bir şey daha var. Sevgilin filan var mı? Bir şeyler yaşadın mı hiç? Bu sorusuna hem şaşırdım hem sinirlendim ama sakinliğimi korumaya çalıştım. - Neden soruyorsun? - Bilmem gerek. - Bence gerekmez özel hayatım seni ilgilendirmez çünkü. - Bak Dicle kocan olacağım sonuçta ve bunu bilmem gerek. - Gerekmez. - Bu kadar ısrarla öğrenmemi istemediğine göre bir şeyler var ve bir şeyler yaşanmış demek ki? Sinirlerim iyice bozulmaya başladı artık. Bir hışımla ayağa kalkıp bağırmaya başladım. - Sen beni ne sanıyorsun ya?! Ben öyle basit ucuz sıradan bir insan mıyım?! İzmir'de yaşıyorum diye mi beni ucuz kadınlar gibi görüyorsun ha?! - Hayır hayır Dicle bak yanl- Konuşmasına izin vermedim. Elimle susturdum onu. - Bak Adar ağa bu sana ilk ve son söyleyişim. Aklına iyi kazı bunu ve bir daha da böyle saçma bir soruyla gelme bana. İzmir'de yaşıyor olabilirim biraz rahat da olabilirim ama asla annemi ve babamı utandıracak bir şey yapmadım ben ve o aklına gelen şeylerin hiç biri olmadı. Hayatımda hiç kimse olmadı bu yaşıma kadar, olamaz da. Sevgilim olmak isteyen çok kişi oldu ama ben istemedim. Ne bir erkek arkadaşım oldu ne de bir şeyler yaşadım. Kendimi sevdiğim, aşık olduğum adama adamak istedim. İlkim sevdiğim adam olsun istedim anladın mı? Ama malesef istemeyerek de olsa ilkim sen oluyorsun. - Ben öyle söylemek istemedim özü dilerim. Niyetim sadece... Yine konuşmasına izin vermedim. - Sen sadece ne ya? Kes sesini bir kelime daha etmek istemiyorum. Eve gitmek istiyorum beni eve götür. Lütfen. - Dicle otur konuşalım lütfen. - Hayır eve gitmek istiyorum. Ya beni eve götürürsün ya da sana yemin ediyorum burayı dağıtırım! - Tamam sakin ol gidelim hadi. Arabaya bindik ve çok geçmeden konağa geldik. Yolda ikimiz de tek kelime etmedik. Arabadan inince doğru konağa geçtim ve herkese selam verdikten sonra odaya çıktım. Yarın kına gecemiz vardı. Benim ve Zerrin'in Allah kahretsin ki istemiyorum ama elimden de bir şey gelmiyor. Yarın kına gecesi ertesi gün düğün. Ne kadar konuşsam da dil döksem de beni dinlemediler. Doğru bu aşiret ne emrederse o olur. Benim hayallerim vardı. Sevdiğim adamla yaşayacaktım o anları ama şimdi sevmediğim nefret ettiğim bir adamla istemeyerek de olsa zorla hayatımı birleştireceğim. Allahım sen bana yardım et. ~~~~~~~~~~~~~ Sabah çalan telefonun sesiyle uyandım. Arayan Duygu idi. Benim bitanem beni yanlız bırakmamak için geliyordu. Beş saate burada olacaktı. Hava alanına gidip onu almam gerekti. Acaba gidip söylesem mi Adara? Gideyim söyleyim ya ne olacak ki sanki? Adar'ın odasına gidip kapısını çaldım ama ses gelmedi. Bir daha çaldım ama yine ses yoktu. Benden günah gitti vallahi cevap verseydi dedim ve içeri girdim. Tabiri caizse odaya daldım ama odada yoktu. Allah Allah nereye gider ki diye düşünürken pat diye banyodan belinde havuyla çıktı. Duş almış anlaşılan. Resmen adam taş kaya meteor yaa. Oha. Allahım kaslara bak ya. Tövbe tövbe kendine Dicle elin adamını ne dikizliyosun diyen iç sesimi kıskandım resmen. Hıhı sanane o benim kocam olacak sonuçta. Neyse iç sesimle olan kavgamı bitirdim derken konuşmaya başladı ağamız. - Dikizlemen bitti mi? - Ne.. Neden seni dikizleyeceğim? Git işine ya. Ben şey demek için geldim. Arkadaşım gelecek bugün birazdan burada olur ben onu almaya gidebilir miyim diyecektim. - Ooo sen benden izin alır mıydınız küçük hanım? - Bunun keyfini sana yaşatmayı çok isterdim ama bana bir cevap verir misin? - Hmm düşünelim bakalım. - Bana bak uzatma işte iyi ki bir izin istedim senden ha. - Az önce rica ediyordun şimdi ne oldu? - Adaar lütfen. Bak o burayı bilmiyor bende bilmiyorum. Şoförle gider gelirim lütfen. Masum bakışlarımı atmayı da ihmal etmedim tabi eminim dayanamayacak. - Sen böyle bakarsan izin vermek istemesem de veririm. Git bakalım hadi. - Yaşasınnn! Çok çok çok teşekkür ederim! Hemen boynuna sarıldım. Birkaç saniye sonra ne yaptığımı farkedince hemen geri çekilmek istedim ama kollarını belime doladığı için izin vermedi buna. - Adar bırakır mısın? Resmen beni duymadı. Bir süre böyle kaldıktan sonra geri çekildi. - Tamam git ama benimle. - Ya boşver yorulma ben giderim şoförle. - Olmaz ya benimle gidersin ya da gidemezsin. - Off peki sen kazandın hadi gidelim. Hadii gelsene. - İzin verirsen önce giyineyim Dicle. - Aaa çok pardon kusura bakma. Hızla odadan çıktım. Bir kaç dakika sonra Adar da odadan çıkınca evden çıkıp arabaya binerek hava alanına geldik. Bir süre bekledikten sonra gelen kişiye kardeşime Duygu'ya koşarak sarıldım. - Bitanemmm çok özledim seni. - Bende kuzucum bende seni çok özledim. Önce sorularıma cevap ver Dicle. Nerden çıktı bu evlilik? Ne zaman karar verdin? Hani üniversiteye gidecektik beraber? Hani daha evlilik yoktu? Kim kocan? Neden bana anlatmadın? Neden buraya geldin? Ve en önemlisi neden her şeyden en son benim haberim oldu anlat bakalım. - Kızım bir dur. Dakika bir gol bir. Sakin ol bitanem anlatacağım her şeyi. Hadi şimdi gidelim. - Hmm kocan bu mu? - Evet canım bu Adar. Adar bu da Duygu. Benim çocukluk arkadaşım, kardeşim, diğer yanım. - Memnun oldum Duygu. - Bende memnun oldum. Enişte mi desem ne desem bilemedim. - Öhöhö. Duygucum gidelim mi artık? - Ayy ayyy ayy benim kuzum utandın mı yoksa? - Duyguu gebertirim seni. Gelir gelmez beni katil etme. Hadi gidiyoruz. - Tamam bebeğim gidelim. Çaktırmadan Adara baktığımda gülüyordu. Sinir olsamda fazla üzerinde durmadım. Kısa bir yolculuktan sonra konağa geldik. - Oha! Kuzum bu ne? - Ne ne Duygu? - Kızım burası ne böyle? Kocaman. Ayy çok beğendim ben. - Evet biraz büyük ama manzarası şahane görmelisin. Hem gece hem gündüz ayrı bir güzel manzarası oluyor. Bende çok beğendim. Neyse içeri girelim mi? - Olur canım. Hep birlikte içeri geçtik. Duygu herkesle selamlaştı anne ve babama da sımsıkı sarıldı. Onları da soru yağmuruna tutmaya başlayınca hemen elinden tutup kaldığım odaya çıkarttım. Duygu bana soru dolu gözlerle bakınca her şeyi anlatmaya karar verdim. Sonuçta o benim arkadaşımdı ve bilmeye hakkı vardı. Aklında bir soru işareti kalmasın diye her şeyi en başından en sonuna kadar anlattım. Yaşadıklarımı, çaresizliğimi, her şeyimi hiç bir detay atlamadan anlattım. Başta Duygu sinirlerip küfüretmeye başlasa da onu sakinleştirmeyi başardım. Her ne kadar bana polise gitmekten bahsetse de bir şekilde vazgeçerdim onu. Elimden bir şey gelmeyince anlayınca bana sarılıp ağlamaya başladı. Bende göz yaşlarımı tutamayıp ikimiz de hem sarıldık hem ağlaştık. Bana destek olacağını her zaman yanımda olacağını söyledi kuzum benim. Kapının çalmasıyla göz yaşlarımızı silip gir diye seslendim. Evin yardımcısı kuaförün geldiğini haber verdi. Sanki çok lazımdı. Önce Zerrin'in saçı ve makyajı yapıldı. Ardından benim de saçım ve makyajım yapıldı. Kına elbisemi de giyince tamamen hazırdım. Annem ve babam beni böyle görünce duygulanmışlardı. Onlarda çok isterlerdi bu hazırlıkları isteyerek mutlu bir şekilde yapalım diye ama nasıp böyleymiş. Hava kararınca türküler eşliğinde bahçeye girdik. Önce acıklı türküler söylediğiler ağlatmak için benim buna ihtiyacım yok ki zaten sevmediğim bir adamla istemediğim bir hayat kuracaktım. Bu bile ağlamam için yeterli bir sebepti. Zerrin elini açmayınca annem bir altın bıraktı sonradan elini açtı. Ben bunu bile yapmak istemiyordum ama Duygu'nun bakışlarını görünce mecbur kabul ettim. Neymiş efendim öyle ya da böyle bir kez yaşıyormuşum bunları ve her şey tam olmalıymış Duygu'ya göre. Elimi açmayınca Dilşah hanım yani çok sevgili kayınvalidem boynuma bir kolye taktı elime de bir altın bıraktı. Şaşırmıştım. Bir altın bile yeterdi. Önce Zerrin'in kınası yakıldı ardından da benim. Bir müddet sonra kadınlar kendi aralarında oynamaya başladılar. Zerrine baktığım da gülerek oynadığını gördüm. Mutluydu tabii sonuçta sevdiği adama kavuştu. Bakışları bana kayınca yüzündeki gülümsemesi silinip suçlu bir şekilde bakmaya başladı. Üzülmüştü. Tebessüm edip onun yeniden gülümsemesini sağladım. Her ne kadar sevmediğim adamla da olsa bu günden tat almaya baktım çünkü bir daha asla olmayacaktı böyle bir şey. Duygu haklıydı yani. Öyle ya da böyle ilk kez yaşıyordum bu duyguları. Duygu'nun elimden tutup kaldırmasıyla bende onunla birlikte oynamaya başladım. Saat epey geç olmuştu. Misafirler yavaş yavaş gitmeye başlamışlardı bile. Çok yorulmuştum. Bunu fark eden Defne elimden tutup beni odaya kadar çıkardı. Onun yardımıyla üzerimdeki kına elbisesinden kurtuldum. Yüzümdeki makyaji da çıkarınca çok rahatlamıştım. Yarın abimin nikahı ertesi gün de benim düğünüm vardı. Eski günlerdeki gibi Duygu ile birlikte uyumaya karar verdik. ........ Güne hareketli başlamıştık. Bugün abim ve Zerrin'in nikahı ardından da düğün vardı. Hiç hazırlanmak bile istemiyordum ama sonuçta benim abimin düğünüydü ve ben onun kardeşiydim. - Eee deli görümce ne giyeneceksin abinin düğününe? - Buz mavisi tüllü bir abiye. Sen getirdin dimi? - Deli misin tabiiki de. - Ee hadi o zaman hazırlanalım. Dünkü kuaför bugün yine geldi. Yine önce Zerrin'in saçı ve makyajı yapıldı, gelinliğini giydi. Ardından benim ve Duygu'nun da saçı ve makyajı yapıldı. Kuaför odadan çıkınca elbiselerimizi giymeye başladık. ~~~~~ - Oha kızım taş mısın sen? Çok güzel oldun bebeğim. Enişte beyin senin görünce dibi düşmese iyi. - Teşekkür ederim balım sende çok güzel olmuşsun. - Ayy teşekkür ederim canım. Ee Kaya abi bir senin abin değil benim de abim. Yani iki tane görümcesi var Zerrin hanımın. Bu yüzden tabiiki de güzel olacağım. Asıl elbisemi yarına bırakıyorum. Senin düğün için özel olarak aldım. Her ne kadar bir günlük sürem de olsa bir şekilde hallettim onu ben. Nedimen benim sonuçta. - Canım benim ya. Çok seviyorum seni Duygu. - Bende seni çok seviyorum Dicle. ................ Akşam olunca herkes bahçede toplanmaya başladı. Koskaca konak olduğu için düğünü de kınayı da burda yapmaya karar verdik. Annemler artık inmemizi söyleyince Duygu ile kol kola aşağı indik. Son merdivenlerden de indikten sonra başımı kaldırdığım da bana şaşkınca bakan bir adet Adar ile karşılaştım. Duygu beni dürtmeye başladı. - Kızım enişte beyin dibi düştü benden sana demesi. Adam gözünü alamıyor senden. - Yok be saçmalama. - Sen öyle san Dicle. Adar bize doğru yaklaşıp Duygu'dan müsade isteyip kolumdan nazikçe tuttu ve boş bir odaya soktu. Şaşkındım. Neydi bu şimdi? - Dicle - Efendim - Sen beni delirtmek mi istiyorsun kızım? Biz seninle ne konuştuk? - Tamam ama bugünlük maruz gör lütfen. Sonuçta bugün abimin düğünü ve çok özendim. Sonuçta bir tane abim var. Her şeyi bir kenara bırakıp güzel olmak istedim. - Sen zaten her halinle güzelsin bı kere. - Efendim? Anlamadım? Adar'ın aniden gelen itirafı ile şaşırmıştım. Bu adam ne demişti bana? Allah Allah başına saksı falan mı düştü ki acaba? - Doğru duydun. Her halinle çok güzelsin ve güzelliğine ekstra güzellik katmana hiç gerek yok. - Adar sen iyi misin? Elimle alnına dokundum ateşi falan var mı diye ama yoktu. - Ateşin de yok senin. - İyiyim gayet iyiyim. Sadece doğruları söylüyorum buna şaşırmana gerek yok. - Ne bileyim ilk kez böyle şeyler duyuyorum senden. - Beni daha hiç tanımıyorsun. İleri de daha başka huylarımı da görürsün o zaman daha çok şaşırırsın. - Bilmiyorum. - Çok güzelsin ve bugün katil olmazsam iyi. - Anlayamadım. - Boşver anlama sadece fazla hareket etme ve özellikle sakın eğilme. - Peki tamam. Gidelim mi artık? - Gidelim. Odadan çıkıp bahçedeki kalabalığın arasına karıştık. Duygu'nun yanına geçip oturdum. Ne olduğunu sorduğun da üstü kapalı anlattım. Önce abim ve Zerrin'in nikahı kıyıldı ve ardından eğlence başladı. Halaylar çekildi, çeşitli yöresel oyunlar oynandı. Düğün boyunca Adar'ın gözleri üzerimden bir dakika bile ayrılmadı. Düğün bittikten sonra misafirler yavaş yavaş gitmeye başladılar. Bahçe de sadece ev ahalisi kalmıştı. Adara dönüp baktığımda hâlâ bana baktığını gördüm. Bu adamın derdi neydi bugün? Hiç aldırmadan Duygu ile birlikte odaya çıktık. Üzerimizi değiştirip makyajımızı sildik. Önce Duygu sonra ben ılık bir duş alıp günün yorgunluğundan dolayı hemen uyuduk. Yarın benim için hayatımın son günüydü ya da ben öyle sanıyordum... ≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈ Sabah güneş ışıkları yüzüme vurarak uyandım. Mutlu olmam gerekirken çok hüzünlüydüm. Kahretsin ki bugün ölüm fermanımı imzalayacaktım. Duygu da uyanınca aşağı indik. Herkeste tatlı bir telaş vardı. İstemsizce gülümsedim ve kahvaltı masasına geçtik. Her kes masadaydı bir tek Adar yoktu. - Geldim geldim merak etme. Boş sandalyeye o kadar dalmışım ki arkadan Adar'ın sesini duyunca yerimden zıpladım. - Hah bende çok merak ediyordum yaa. - Eminim. Herkes bizim bu halimize gülerken Adar yanağıma tüy gibi dokundu. Bu dokunuşla ister istemez gerilmiştim. Son birkaç gündür bu adama neler oluyor? Bunun üzerinde fazla durmayıp kahvaltımı hızlıca yaptım. Duygu ben hazırlanmak için odaya çıkarken Adar da yanımızdan hızlıca çıkıp odasına girdi. Aynı kuaför tekrar bugün de geldi. Önce Zerrin'in saçı ve makyajı ardından Gönül ablanın onun ardından Duygu'nun ve ondan sonra da benim saç ve makyajımı yaptılar. Duygu ve kuaför hanımın yardımı ile gelinliğimi giyindim. Gelinliyi giyindikten sonra son dokunuşları yaptılar. İşte şimdi tamamen hazırdım. Bir kaç dakika sonra içeri annem babam ve abim girdi. Annem beni gelinlik içinde görünce çok duygulandı ve göz yaşları akmaya başladı. Babama baktığım da ise gözleri dolmuştu. Canım babam benim. Yanıma gelip sımsıkı sarıldı bana. - Yavrum affet beni prensesim. Seni istemediğin bir evliliğe mahkum ettik. - Baba lütfen üzülmeyin artık olan oldu bir kere. Hem sen dersin ya her şey nasip kısmet diye bu da aynen öyle bir şey. Hayırlısı olsun diyorum sadece. - Güzel kızım benim seni burada bırakıp gitmek hiç içime sinmiyor. Aklım hep sende kalacak bebeğim. - Hayır babacım kalmasın ben güçlüyüm ve burdaki herkesin de hakkından gelirim. Kimse bana bir yapamaz en başta Adar izin vermez zaten. Hem ben Afşar reisin kızıyım, kimse bana hiçbir şey yapamaz merak etme. - Benim güçlü prensesim. Her daim arkandayım ben. Ne olursa olsun bir telefon etmen yeter gelip alırım seni. Hiçbir şey de umurumda olmaz. - Merak etme babam. - Annecim yavrum seni çok özleyeceğim meleğim. - Bende seni çok özleyeceğim annem. - Senin güçlü olduğundan bir kez daha emin oldum bitanem. Burda ki herkese her şeye kafa tuttun. Sen kendini kimse ezdirmezsin inanamıyorum ben. Yine de anne yüreği işte yapamıyorum. Aklım sende kalacak güzel kızım benim. - Annem merak etme ben iyiyim. Ve hep de iyi olacağım. - Kardeşim bitanem canımın diğer yarısı. Affet bu abini. Bu kez gerçekten eşşeklik ettim. Hayatını bizim için feda ettin. Seni çok seviyorum fındık faresi. - Abi ya oldu mu şimdi? Bende seni çok seviyorum orangutanım. - Allahım bunlar kardeş mi seviyolar yoksa hayvan mı belli değil. Benim güzel evlatlarım. İkiniz için de her şeyin güzel olması için çokça dua edeceğim evlatlarım. - Bitanem bana hakkını helal edebilecek misin? - Ne hakkı abim sen benim canımsın. Varsa bile helal olsun. Mutlu olun inşallah. - İnşallah bitanem sende Adar ile mutlu olursun inşallah. - Hiç sanmıyorum ama her şeyin hayırlısı olsun tabi. - Aaa yeter bu kadar duygusallık. Makyajı akacak vallahi Dicle'nin. Bende sarılacağım kardeşime. İnşallah mutlu olursun bitanem. En azından mutlu olmayı dene olur mu? Çünkü hiçbir şey imkansız değildir inan bana. - Deneyeceğim Duygu söz. Ne kadar söz versem de böyle bir şey kesinlikle olmayacaktı. İçimden geçenleri haykırmak istiyordum ama olmadı sadece gözümden yaşlar döküldü yavaşça. Duygu ile son kez sarıldıktan sonra artık çıkmamız gerektiğini söylediler. Adar çıkaracaktı odadan ama ben kabul etmedim. Abimle çıkmak istedim. Abim kırmızı kuşağımı belime dolayıp alnıma bir öpücük kondurdu. Koluna girip merdivenlerden aşağı indim. Karşımda Adar vardı ve fazlasıyla yakışıklı olmuştu. Allahım neler diyorum ben? Kendine gel Dicle. Bakışlarım tekrar onu bulduğun da göz göze geldik. Beğeni dolu gözlerle bakıyordu bana. Işıl ışıldı o gözler. Adar'ın yanına geldiğimiz de abimin kolundan çıktım ve onun koluna girdim. Arabanın kapısını açıp benim binmeme yardımcı oldu daha sonra da kendi yanımdaki yerini aldı. Kına ve Zerrin'in düğünü konağın bahçesinde olduğu için kendi düğünümün burada olmasını istemedim. Bu fikri Adar ile paylaştığımda kabul edip yeni bir yer bulmuştu. Nikah ve düğün kır bahçesinde olacaktı. En azından hayallerimin bir kısmını yaşıyordum. Mekana gelince arabadan inip Adar'ın koluna girdim ve içeri giriş yaptık. Masaya geçip oturduğumuz da nikah memuru çok geçmeden gelmişti. İşte ölüm fermanımı imzalayacağım o an gelip çatmıştı. - Tekrardan hepiniz hoş geldiniz. Nikahımıza başlayalım o zaman. Gelin hanım adınız, soyadınız? - Dicle Kozcuoğlu - Damat bey sizi her ne kadar tanıyor olsak da prosedürler gereği sormak zorundayım. Adınız, soyadınız? - Adar Aybars - Teşekkürler. Siz Afşar Kozcuoğlu kızı Dicle Kozcuoğlu, Ecmel Aybars oğlu Adar Aybars'ı kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta eş olarak kabul ediyor musunuz? İçimden ne kadar hayır diye haykırmak istesemde yapamadım. Dönmezdim bu saatten sonra. Abimi ölüme yollayamazdım. Derin bir nefes alıp cevapladım nikah memurunu. - EVET. KABUL EDİYORUM. - Siz Ecmel Aybars oğlu Adar Aybars, Afşar Kozcuoğlu kızı Dicle Kozcuoğlu'nu kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta eş olarak kabul ediyor musunuz? Adar'dan devam Nikah memurunun sorduğu sorudan sonra önce Dicle'ye dönüp baktım. Resmen o gözler ( Hayır) de diye yalvarıyordu. O kadar masum ki ona bu kötülüğü nasıl yaparım? Ama sözümden de çayamam. Yapamam güzel gözlüm. Bu saatten sonra dönemem. Hem ben bunu ne abin ne de kardeşim için yapıyorum. Senin için yapıyorum. Seni asla bırakamam, kaybedemem. Şu boktan hayatıma giren en güzel en temiz şeysin sen. Benim için gönderilmiş bir meleksin sen ve benim senin gibi bir meleği kaybetmeye hiç niyetim yok. Şu birkaç günde anladım bunu. Baran haklı çıktı ben senin rüzgarına kapıldım bi kere şimdi istesem de geri dönemem. Sen benimsin güzelim gözlüm. Affet beni. - EVEEETTT!!!
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE