Keyifli okumalar🤍🫠
Dicle'den devam
Hâlâ çok sinirliydim. Resmen cinnet geçirmek üzereydim. Kendimi bir türlü sakinleşdiremiyordum.
- Bu ne demek ya? Siz ne dediğiniz farkında mısınız? Bu çok saçma ama.
- Karar budur gelin hanım. Ya berdeli kabul edeceksin ya da abin ölecek. Az önce de dediğim gibi biz ölümden yana değil akraba olmaktan yanayız. Yine de son karar sizin çocuklar.
- Abimi görmek istiyorum Ecmel Ağa!
- Tamam kızım Adar seni götürsün.
- Takip et beni.
- Emredersiniz Ağa bozuntusu!
- Bana bak kızım benimle doğru konuşmaya başlasan iyi olur senin için. Sonuçta kocan olacağım.
Bir şey demeden ağa bozuntusunu takip etmeye başladım. Eğer biraz daha üstelersem bu konakta kaos çıkabilirdi. Konaktan çıkıp ahırların olduğu yere doğru yürümeye başladık. Adar adamlara birşey söyleyince anladım ki abimi burada tutuyorlar.
- Siz nasıl insanlarsınız ya? Burada mı tutuyorsunuz abimi?! Bu pis yerde!
İstemsizce sesim yüksek çıkmıştı ama abim söz konusu olunca birde ahır gibi bir yerde olduğunu anlayınca kendimi tutamadım.
- Kes sesini ve bana bir daha sakın sesini yükseltme! Sadece gidip bakacaksın. Fazla durmak yok fazla konuşmak da yok. Emirlerime uy yoksa her şey senin için kötü bir son olur.
- Sen kimsin ya? Ne sanıyorsun sen kendini? Dünya sadece senin etrafında dönmüyor Adar ağa bana emir veremezsin anladın mı?
- Çok konuşuyorsun sen ya. Birde boşa konuşup çeneni boşa yoruyorsun. Ben ne dersem o olur buralarda. Şimdi bana laf yetiştirmek yerine abine git yoksa buna bile izin vermeyeceğim.
- Pislik
- Teveccüğünüz. Gir hadi abin burada
Ahırın kapısından girer girmez abimi görünce şok oldum. Abime canıma bitaneme neler yapmışlar. Dövmüşler abimi. Kaşı patlamış, dudağı patlamış, gözü morarmış. Bağlamışlar ikisini de. Abim de şaşkınca bana bakıyordu. Bunu es geçip koşup sarıldım boynuna.
- Abicimmmmmm
- Canımmm. Güzelimm. Ne işin var senin burada?
- Abii bizi aradılar buraya çağırdılar.
- Sakın! Sakın dediklerini kabul etme güzelim. Bak ben kendi canımdan vazgeçtim senden ne istediklerini de biliyorum. Kabul etme bırak ben öleyim bitanem.
- Abii abicimm yapamam. Seni öldürmelerine seyirci kalamam. Seni çok seviyorum abicim.
- Bende seni çok seviyorum Diclem ama sakın yapma.
Biz abimle konuşurken pat diye biri daldı içeri. Kim bilin bakalım? Tabiki de doğru tahmin. Ağa bozuntusu.
- Hadi bu kadar yeter gidiyoruz.
- Bırak biraz daha kalmak istiyorum abimle.
- Yeter dedim yürü gidiyoruz.
İnat edip kalkmadım. Bunu fark edince kolumdan tutup zorla dışarı çıkardı beni.
- Sen! Sen! Sen! Sana diyecek bir şey bulamıyorum artık!
- Biliyorum etkilendin benden o yüzden diyecek bir şey bulamıyorsun.
- Sen çok iğrençsin biliyor musun?
- Bunu az önce söylemiştin. Zeki kız olduğunu düşünmüştüm senden daha yaratıcı kelimeler beklerdim.
- Ya ben daha 18 yaşındayım 18. Bu berdel midir nedir olmazsa olmaz mı? Bunun başka bir yolu yok mu?
- Ya abin ölecek ya da berdel olacak. Töre bunu emreder. Karar senin Dicle. Eğer abinin ölmesini istiyorsan buyur meydan senin. En azından benim vicdanım rahat olur.
- TÖRELERİNİZDEN DE SİZDEN DE NEFRET EDİYORUM ANLADIN MI?
- Bana bak kızım bu berdel öyle ya da böyle sen istesen de istemesen de olacak. Namlunun ucunda benim de kardeşim var. Senin abini sevdiğini sanıyordum ama yanılmışım. Kendi hayatını abinin canından üstün tutuyorsun baksana.
- Sen nasıl böyle bir şey düşünürsün
ha?
- Berdeli kabul etmiyorsun da ondan. Demek ki senin o çok sevdiğin hayatın abinin canından daha değerli demek.
- Sen ne biliyorsun ya? Ne biliyorsun da konuşuyorsun? Benim abime canım feda. O benim canım her şeyim.
- Madel öyle o zaman kabul edeceksin.
- Sırf abim için kabul edeceğim ve sen ağa bozuntusu seni bu evliliğe pişman edeceğim. Benimle evlendiğin için her gün pişman olacaksın. Sana sevgi dolu gözle asla bakmayacağım. Sana güzel aşk dolu cümleler kurmayacağım. Bir evde hatta bir odada yaşayan iki yabancı olacağız seninle ve bu çizgiden de asla çıkmayacağız. En önemlisi Adar Ağa seni asla SEVMEYECEĞİM!!!
Dediklerim karşısında bir süre sessiz kaldı ağa bozuntusu. Tabii iyi laf soktum sesini çıkaramaz. Az bile ona. Gözlerini kapatıp bir süre öyle kaldı daha sonra gözlerini açıp konuşmaya başladı.
- Zaten öyle olacak Dicle hanım emin ol. Seni gibi İstanbullu kendini beğenmiş aptal bir kızı seveceğimi sanma sakın. Sırf kardeşim için bende senin gibi hayatını feda ettim. Hem kızım sen kim ben kim? Yanımda bile yürüyemez sen benim. Dengim bile olamazsın.
- Yapma ya kimmiş seni dengin? Aaa çok pardon sen ağasın dimi? Herkes sana kul köle dimi? Ama sakın beni onlarla karıştırma.
- Kızım sen kendini güzel filan mı sanıyorsun? Hiç aynaya bakmıyosun galiba? ( Vallahi yalan taş gibi hatun mübarek. Ne yapacağım ben bu kızla ? )
- Ha Ha Ha! Farkındaysan sana gülüyorum. Sen benim güzelliğime kurban ol be. Hem ben elimi sallasam ellisi ne diyorsun sen?!
- Sen o elini salla bak ben sana neler yapıyorum?!
- Aaa üstüme iyilik sağlık. Sanane be kimsin sen?!
- Müstakbel KOCANIM!
- Kocaya bak kocaya. Ağa bozuntusu ne olacak?
- Kızım kabul et işte yakışıklıyım, çekiciyim giderim var. Hem bu boy pos endam kimde var ha?
- Hahahaha! Sen bu özelliklerin hangisini taşıyorsun ki? Şuan hiç birini göremiyorum da sende. Sen misin yakışıklı? ( Yuh Dicle ne yalan attın be Allah şuracıkta çarpsa haklı yani. Offf adam taş kaya meteor) "Kes sesini iç ses hiç sırası değil şuan."
- Kızım sen yat kalk dua et benim gibi yakışıklı kocan var. Buradaki kızlar benimle evlenebilmek için canlarını bile verebilirler.
- İyi madem öyle git onlarla evlen beni de abimi de rahat bırak.
Birden ellerini cebine soktu karşımda kasılarak konuşmaya başladı.
- Cııkk küçük hanım o dediğin olmaz işte. Ben kolay ve sabit şeylerden değil de daha çok zor şeylerden hoşlanırım.
- O ne demek ne?
- Zamanla anlarsın.
- Yaa bırak işte ne güzel sevmişler birbirlerini evlensinler. Kimse ölmesin berdel denilen bu saçma şey olmasın. Aşıklar birbirlerine görmüyor musun? Aşkı görmeyecek kadar kör mü gözlerin.
- Bak Dicle burası sizin o rahat İzmir'e benzemez. Burası Mardin kızım burda her şey gerçek. Orada kurduğun toz pembe hayalleri burada yaşayamazsın. Buradan bir kız asla dışarı verilmez. Ha kaçtıysa o zaman cezası ölüm olur. Tabi ailede kız varsa karşılık olarak kan dökülmesin diye ona berdel yaparlar. Eh bu da ölümden iyidir bir nevi.
- Aman ne iyi ne iyi ne demezsin. Siz berdel ile hayat kurtardığınızı sanıyorsunuz ama bilmiyorsunuz ki onlar da diri diri her gün ölüyor. Yazık sadece yazık diyorum. Bu yüzden her gün her dakika her saniye senden nefret edeceğim Adar Ağa.
- Dicle bu kuralları bu kanunları koyan ben değilim anladın mı? Beni suçlamaktan da vazgeç artık. Ben ister miydim böyle olsun? Bende senin gibi kurbanım işte anlasana.
Gözlerinde bir anda olsa masumiyet gördüm, suçluluk gördüm. Ona çok mu kaba davranıyorum acaba? Hayır yapamam. Taviz veremem tavrımdan. Onlar hak ediyorlar abime neler yapmışlar.
- Hey! Daldın gittin Dicle.
- Hıhı? Şey evet daldım.
- Doğru benim gibi yakışıklı kocan olduğu için hülyalara dalman çok normal.
- Hıı ne demezsin. Adar ağa hak var hukuk var sen emir veremezsin.
- Emin ol Dicle kimse bu düzeni bozamaz. Öyle ya da böyle bizim istediğimiz illaki olur. Bir şekilde hallediriz işimizi. O saçma düşünceleri kafadan çıkar bir an önce yoksa bir hata yaparsan eğer berdel bozulur. Senin abin benim de kardeşim ölür.
İkimiz de susmayı tercih ettik o andan sonra. Eve gidip ailemizle konuşup evliliği kabul ettiğimizi söyledik çünkü başka çıkar yolumuz yoktu. Yarı sevindik yarı üzüldük. Abimle Zerrini de oradan çıkardılar. Sabah düğün alışverişine gidecektik. Hiç istemiyordum ama mecburdum....
~~~~~~~~~~~~~~
Yüzüme vuran güneş ışıklarıyla uyandım. İlk kez böyle bir yerde uyanmak hoşuma gitmişti. Pencereye yaklaşıp dışarıyı izledim. Mükemmel bir manzarası vardı gerçekten. Aşağıdaki hareketlilik dikkatimi çekmişti ister istemez. Sandalye ve masalar geliyordu. Ağa bozuntusu da ordaydı ve herkese emirler verip duruyordu yine. Pencereyi açıp bir adım daha atıp dikkat kesildim adamların yaptığı işe. Adamın biri başını kaldırınca göz göze geldik bir anda. Adam resmen beni süzüyordu. Üzerime baktığım da şortlu gecelik takımımın üzerimde olduğunu fark ettim. Kahretsin böyle nasıl çıktım ki ben pencereye? Unutmuştum ben bunu ya. Duyduğum yumruk sesiyle tekrar aynı yere baktım. Adar bana bakan adamın gözüne bir yumruk atmıştı. Sertçe bana baktığında ister istemez ürpermiştim.
Seninle görüşeceğiz dercesine kafasını salladı ve hızla pencereden geri çekildim.
Bir süre böyle kaldım. Tırsmıştım ister istemez. O adama onu yapan bana neler yapmazdı ki? Silkinip kendime geldim. O kim oluyor ya? O kim oluyor ya? Hiçte bir şey yapamaz bana. Kendime verdiğim gazla bavulumdan bir şeyler bakındım. Uygun bir şey bulup hemen giyindim. Dizlerim de biten mavi çiçekleri olan bir etek giydim. Üzerine de beyaz omuzları açık bir gömlek giyip saçlarımı serbest bıraktım. Mavi babet ayakkabılarımı da giyinip aşağı indim. Herkes kalkmış kahvaltı masasında oturuyordu. Gözler bana döndüğünde ister istemez utanmıştım. Gözlerim ağa bozuntusuna kaydığın da ise bana sinirle baktığını gördüm. Aman çokta umurum da.
- Günaydın herkese
- Günaydın mı? Öğlen oldu gelin hanım ne günaydını? Sen hep böyle öğle saatlerinde kalkacaksan çok işimiz var seninle.
Dünden beri ilk kez sesini duyuyordum sevgili kayınvalideciğimin.
- Dilşah! Sus, kız yol yorgunu tabii dinlenecek.
- Sen zaten laf ettirme gelinine.
- Kusura bakmayın normalde erken kalkan bir insanım ben ama dün çok yorulmuşum birde buranın havası çarptı sanırım uyanamadım. Tekrar kusura bakmayın.
- Ne kusuru güzel kızım estağfurullah. Yorgunsundur tabii hak veriyorum sana.
Ecmel babamın beni desteklemesi ister istemez beni mutlu etmişti. En azından beni anlayan biri vardı bu evde.
- Bu ne giyimdir böyle gelin hanım? Hiç böyle gezilir mi buralarda? Ağa karısına yakışır mı böyle giyim kuşam?
- Kusura bakmayın Dilşah hanım ama benim giyim tarzım bu. Kimse için de kendimden ödün veremem. Beni böyle gördünüz böyle de kabul edin. Hem zaten herkes görüyor ve biliyor ki berdel için evlenen iki kurbanız biz. Bu yüzden kimsenin bana karışmasına izin vermem.
- Bu ne hadsizliktir böyle gelin
hanım?!
- Ana tamam sus! Benim haberim var. Dicle bana söyledi bende kabul ettim. Hem Dicle benim müstakbel karımken kimse ona yan gözle bile bakamaz.
Şuan şaşkınlıktan küçük dilimi yutabilirdim. Ağa bozuntusu beni mi savunmuştu şimdi? Dünyanın sonu geliyor olmalı. Bunları bir kenara bırakıp minnettar bir şekilde ona bakmaya başladım. İlk kez beni mutlu etmişti.
- Hadi kızım geç kahvaltını yap, sonra da düğün alışverişine çıkacaksınız.
- Peki.
Masada tek boş yer Adar'ın yanındakı sandalyeydi. Özellikle hoş bıraktılar eminim. Adar ile yakınlaşayım diye. Bu kesinlikle olmayacak. Derin bir nefes alıp onun yanındaki sandalyeye oturdum ve kahvaltıya başladım. Kısa bir süre sonra kahvaltı faslı bitince yardımcılar masayı topladılar.
- Ne zaman gideceksiniz alışverişe Dilşah?
- Şimdi çok sıcak güneş tepede. Bu sıcakta gidilmez. Birkaç saate çıkarız.
- İyi bakalım
- İyi madem öyle benim ufak bir işim var sonra gelirim yanınıza.
- Ne işi bu oğlum?
- Var bir işim işte. Siz şoförle çıkarsınız ben alışveriş merkezine gelirim.
- Tamam oğlum.
Adar bana bir bakış atıp evden çıktı. Hıh biz alışverişe gidiyoruz beyefendinin umurunda değil nerdeyse. Birde işi varmış. Yesinler işini senin. Gece de gelmedi zaten. Feneri nerde söndürdüyse artık. Allah Allah ne oluyor bana ya? Dicle kendine gel kaptırma kendini. Sanane hem. Sonuçta zoraki bir evlilik bu, merak etmene gerek yok.
Adar'dan devam
Şirketteki işim bitince Barana haber verip her zaman ki tepeye gittim. Bizimkiler çoktan çıkmıştır alışverişe. Off bir yanım gitmeyi isterken diger yanım hiç istemiyordu. Özellikle o baş belasının söylediklerinden sonra. Dicle'nin söyledikleri ister istemez zoruma gitmişti. Asla sevmeyeceğim dedi ve benden nefret etmeye devam edecekti. Ben ister miydim sanki böyle olsun? Sonuçta işin ucunda benim de kardeşim var. Hele bugün ki kifayeti neydi öyle ya? Allahım bu kız beni delirtmek için geldi buraya belli. Allah bana sınamak için gönderdi onu. Onu savunduğumda gözlerinde gördüğüm ışıltı neydi peki? Allahım deliriyor muyum yoksa? Off Dicle ne yaptın sen bana iki günde? Kafam allak bullak yaa. Ne yapacağım ben bu kızla? O kadar güzel o kadar masum o kadar zarif bir o kadar da inatçı keçi. Lan kendine gel Adar. Daha bir günlük gördüğün kızdan etkilenmiş olamazsın. Ergen miyim lan ben? Ulan Dicle siktin attın beynimi iki dakika da. Bomba gibi düştün hayatımın tam orta yerine.
- Ooo damat bey çok dalgınsınız bakıyorum da.
O kadar dalmışım ki Baran'ın geldiğini çok sonradan fark ettim.
- Haa. Yok be kardeşim öyle düşünüyordum. Ne dalması?
- Ne düşünüyorsun, böyle dalgın
dalgın?
- Dicleyi. Evleneceğim kızı. Sen haklıydın. Kız çok güzel. Bir içim su resmen. Benim başıma çok büyük bela olucak belli şimdiden.
- Vaaayyy Adar ağam siz böyle düşünür müydünüz? Bende diyorum neden bu kadar dalgın. Tabii ya Adar ağamızı da hayallere daldıracak birileri varmış.
- Zevzek zevzek konuşma lan. Dediği laflar sinirlerimi bozdu sadece.
- Ne dedi ki?
- Bu evliliği istemediğini beni kocası olarak görmeyeceğini bu evlilik yüzünden beni pişman edeceğini falan filan söyledi işte. Birde bir dik başlı asi inatçı ki sorma. Abisine toz kondurmuyor. Benim karşımda ilk kez biri sesini yükseltiyor ve ilk kez biri bana karşı geliyor Baran görmelisin.
- Vaayy vayy vayyy kardeşim siz işi ilerletmişsiniz.
- Ulan Baran ne adamsın. Bugün canımı sıktın fazlasıyla.
- Ne oldu ki?
- Bugün sabah pencereye çıktı ama öyle böyle değil. Kısa bir şort üzerinde ince askılı bir kol bir badi. Aşağıda adamlar var masa, sandalye taşıyor. Biri Dicleye baktı bende görünce o an nevrim döndü ve adama bir yumruk çaktım. Dicle'ye de sert bir şekilde baktım. Sinir etti beni ya.
- Of of of. Ben az önce işi ilerletmişsiniz mi diyordum? Vazgeçtim kardeşim ateş bacayı çoktan sarmış. Kızma ama sen bu kıza abayı yakmışsın benden demesi.
- Saçmalama oğlum yok öyle bir şey.
- Kardeşim saç malanmaz taranır.
- Iyyy Baran esprilerini de al defol git. Gözüm bir süre görmesin seni.
- Şaka yapıyorum ama o kızı yani müstakbel karını bana anlatırken kendi görmeliydin. O kızı anlatırken gözlerinin içi parlıyor be. Ben seni ilk kez şuan böyle görüyorum kardeşim. Hele bir kadını kıskandığını ilk kez görüyorum.
- Yok lan kıskanma filan. Hem neyini kıskanacağım o kızın?
- Hadi lan ordan.
- Neyse ne kardeşim bu konu hakkında daha fazla konuşmayacağım. Ben gidiyorum alışveriş yapacakmışız daha.
- İyi bakalım şimdilik üstüne gelmiyorum damat bey.
- Eyvallah kardeşim görüşürüz.
- Görüşürüz kardeşim.
Aslında niyetim gitmek değildi Baran'ın haklı çıkabileceğinden korktuğum için yanından ayrıldım. Ben. Adar ağa. İlk kez korkmuştum. Duygularımla, hisslerimle ve en önemlisi de kalbimle yüzleşmekten korkmuştum. Acaba haklı olabilir mi Baran? Yok canım daha neler? Ben kim aşık olmak kim? Hem de o kıza? Olsa olsa bir anlık beğenme başka bir şey değil. Düşünceler içindeyken alışveriş merkezine geldim ve bizimkileri görüp yanlarına gittim. Gördüğüm şeyle adeta şok oldum. Bu... bu gerçek olamazdı değil mi?