Tanıtım

474 Kelimeler
Yine yapmıştı. Yine aklımı alacak bir inatla karşıma dikilmişti. Dikdi o minik burnunu. İnanamıyordum — gerçekten inanamıyordum. Sanki bu yer cücesi, hayatıma sırf sinir katsayımı ölçmek için girmişti. Eskiden gözümün içine bakmaya çekinirdi, tamam öyle olsun istemem ama bu… bu nasıl bir değişimdi? İzin günündeydi, “Evin eksiklerini alacağım,” dedi. “Tamam,” dedim, “askerler gidiyor seni alsınlar.” Duygusuz sesiyle “hayır ben giderim” dedi. “Tamam ben götürürüm” dedim Yine “yok ben giderim” dedi “yok mu? Efsun, niye yok?” “Otobüsle gideceğim.” Bir an boşluğa baktım. Otobüsle… Bu nasıl bir manyaklık, Efsun? Manyaklığın kaçıncı evresi bu? diye söylendim kendi kendime. Ama o, yüzünde tek mimik oynamadan, sadece başıyla selam verip çıktı. Sanki dünyayı sırtında taşıyordu da, benim sözümün o dünyada yeri yoktu. Otobüs zaten her saat başı geçiyordu, “30 dakikası var, yetişir,” diye düşündüm. Otobüs oraya yarım saat yürüme mesafesinde. Ben de çarşıya çıkacaktım ama içimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Sonra bizim çocukların ısrarıyla merkeze indik; yemek yedik, biraz oyalandık. Akşam eve dönünce kendimi koltuğa attım — evdeki en sevdiğim yerdi orası. Bir süre tavana baktım. Sonra saate gözüm ilişti. “Efsun dönmüş olmalı,” dedim kendi kendime. “Şu baş belasını bir arayayım, sağ salim gelmiş mi bakalım.” İkinci çalışta açtı. “Efendim.” O tanıdık, soğuk ton. Kaşlarım hemen çatıldı. “Efsun, ne yaptın? Hallettin mi işlerini, gittin mi?” “Evet, hallettim. Dönüyorum.” Kaşlarım iyice çatıldı. “Daha dönmedin mi?” “Hayır, bir otobüsü kaçırmıştım. Son otobüse yetiştim.” Derin bir nefes aldım. “Ya kızım, niye kaçırıyorsun otobüsü? Hadi kaçırdın, niye aramıyorsun? Akşam olacak, buralar tekin yerler değil! Kaç kez dedim sana!” Görmüyordum ama göz devirdiğine yemin edebilirdim. “Yüzbaşı, yoldayım. Başka bir şey var mı?” Dudaklarım gerildi. “Buna da iyi ki bir kere bana adımla seslenme dedim,” diye geçirdim içimden. “Bir daha hiç anmadı adımı.” “Adımı kullanabilirsin, Efsun. Sana demiştim.” “Gerek yok,” dedi, sesi buz gibi. “Benimle ilgilenmenize de gerek yok. Ben çocuk değilim.” Dişlerimin arasından konuştum, sesim kısık ama buyurgandı: “Bana emanetsin.” Kısa bir sessizlik oldu. Sonra o sessizliği paramparça eden cümle geldi: “Yüzbaşı, ben emanet değilim. İlginize de gerek yok. Başka bir şey yoksa kapatıyorum.” “Huysuz yer elması…” dedim kendi kendime, Ne olacak senin bu halin? Tam telefonu kapatacaktım ki, birden bağırışlar duydum. Ardından borazan sesi, sonra birkaç adamın paniğe kapılmış çığlıkları… “Ne oluyor Efsun?” dedim, sesim sertleşmişti. Bir an sessizlik. Tekrar sordum: “Efsun, ne oluyor dedim!” Bu kez sesi geldi, biraz titrek, biraz endişeli. Hayret… bizim o soğuk nevale, endişelenebiliyormuş. “Teröristler… yolumuzu kesti,” dedi. Ve hat kesildi. Yumruklarım istemsizce sıkıldı. “Sana tek gitme demiştim be kızım… Sana bir şey olursa… anneme ne derim ben.”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE