Bölüm 5

772 Kelimeler
 "Tamam sevgilim sakin ol. Anlatacağım."diye sakinleştirmeye çalışırken yüzümüze doğru esen soğuk rüzgarın etkisiyle  kollarımın arasındaki kız titremeye başladığında oturup kaldığımız yerden kalkmamızı sağlayıp kapıyı örttüm. Ardından şöminenin karşısındaki koltuğa birlikte geçerek yine kollarımın arasına sarıp sarmaladım mucizemi. Kokusunu içime çekerek başından öptüm. "Biz gerçekten sevgili miyiz?"diye sordu. Kısa süreli şaşkınlık yaşasamda az önce ki sözlerimi hatırladım. Şimdi ona  ne söylecektim? Yaramazlık yapıp geçmişi hatırlamayan birine yalan söylemesi daha cazip geliyordu ama yapamazdım.  "Hayır! Seni daha önce hiç görmedim. Görsem emin ol bu bakışlarını unutmazdım." diye doğru söyleyerek cevapladım sorusunu. "Peki o zaman neden biraz önce 'sevgilim' diye hitap ettin bana? Yoksa ben mi yanlış duydum." -öyle söyleyerek seni biraz sakinleştirmem gerekiyordu -diyemediğim için "özür dilerim farkında olmadan çıktı ağzımdan. Uzun zaman sonra biriyle aynı evi paylaşmak ve daha önemlisi yalnızlığıma ortak olman benide karmakarışık etti. Söz veriyorum bundan sonra daha dikkatli olacağım." "Uyandığımdan beri düşünüyorum ama hiçbir şeyi yerine oturtamıyorum. Yani ben ne yaşadımda hatırlamıyorum, ya da sen neden buradasın? Birinden mi kaçıyorsun?"  Dedi ve doğrulup yüzüme korkuyla karışık dikkatlice bakmaya başladı. "Yinede, sanki bu güzel gözlerini hatırlıyotum."diyerek ince parmaklarıyla gözlerimi yavaşça okşadı.  Yutkundum! Beni biliyor olması tesadüf değildi. Bir yıl öncesine kadar bir çok kadın hayranımın 'hayallerini süslediğimi' belirten mesajlarıyla sık sık karşılaşıyordum. "Sanmıyorum emin ol daha önce hiç karşılaşmadık." "Lütfen anlat o zaman ben nasıl buradayım? Ama tüm gerçekliğiyle anlat... " diyerek ne ima ettiğini anladığımı belirmek için gözlerimi kıstım ve hafiften kaşlarımı çattım.  "Seni başına vurup kaçırmadım güzellik. İnan bana hatırlamıyor olmanın sebebi ben değilim. " "Tamam özür dilerim de..." " 'de'si neymiş peki?" "Saçın, sakalın böyle birbirine girmiş halde. Ürkütücü bir halinde yok değil hani."derken, sakallarım avucunun içindeydi.  Gülümsedim -unuttuğum bir durumdu bu gün sık sık yaptığım gülümseme- ve yüzümü okşayan elini dudağımın üzerine getirip öptüm.  "Üç gün önce dışarıda sıradan bir sonbahar havası vardı. Arada yağmur yağıyordu fakat şuan gördüğün kardan eser yoktu. Ben o sabah ormana günlük yürüşümü yapmak için çıkmıştım. Nehir kenarına geldiğimde suyun içinde bir dala  takılmış halde buldum seni." "Nasıl ya! Nehrin içinde miydim?" "Evet ilk gördüğümde öldüğünü zannetmiştim neyse ki şükürler olsun yaşıyordun. Buz gibiydin sonra ateşler içinde yandın ama ilerleyen saatlerde yağan kar nedeniylede bırak hastaneye gördüğün gibi kapının önüne çıkmak imkansız oldu. İlk iki gün Azrail'e seni vermemek çok için uğraştım."  "Bu anlattıkların çok saçma, inanmam mümkün değil. Benim nehirde ne işim olabilir."diye inlerken yanımdan kalkıp dolanmaya başladığında eli başının arkasına, yarasının olduğu gitti. Bende kalkıp yatak odasına astığım  yırtık elbisesini getirdim ve ona uzattım. "Üzerinde bu beyaz elbise vardı. Islak olduğu için kesmek zorunda kaldım. Üzgünüm."dediğimde aldığı elbiseye şöyle bir baktı ve eliyle dışarısını işaret ederken "Böyle bir ortam için oldukça şık bir elbise. Daha çok bir düğünden fırlamış gibi!"diye söylendi. Haklıydı ama en az onun kadar bende şaşkın ve bilgisizdim. "Şu an anlatırken kelimelerin ağzımdan  böyle kolay çıktığına bakma. O anları yaşamak hiçte kolay değildi. O yüzden sana mucize diyorum." Salonda gezinirken"Ne oldu bana ne..? Ne..? Ne..?"diyerek avuçlarıyla yanlardan başına vurmaya başladığında önüne geçip narin bileklerini tutarak daha fazla canının acımasına engel oldum.  "Tamam sakin ol!" "Sakin ol"Demesi kolay ama delirecek gibiyim. Adımı bile bilmediğim düşünürsen bu benim açımdan gayet normal." Sakinleşmesini için göğsüme yaslayıp biraz saçlarını okşadım. Bu hareketim etkili olmuştu. Az sonra başını geriye çekip güzel gözlerini gözlerime dikti.  "Peki senin ne işin var burda?" "Benim hikayemde en az senin ki kadar karmaşık." "Belkide senin için buradayım. Bu olamaz mı?" "Gazeteciysen belki. Ama benim mesleğin gazetecileri %95 erkek diğer %5 lik kısımdaysan diyeceğim ama yok sanmıyorum. Ben unutulalı çok oldu. Kim ne yapsın beni?" "Ne yaşadın ki böyle söylüyorsun?" "Bakma şimdi topalladığıma. Ben aslında yeşil sahaların her metresini koşarak adımlayan bir futbolcuydum." "Gerçekten mi?" "Evet gerçekten. 16 yaşında Karşıyaka'da başladı futbol hayatım.  Üç sene sonra Beşiktaş'a transfer oldum. 5 yılda orda oynadım sonra iki yıl yurt dışı. Geçen sene zorlu bir karşılaşmada üç yerinden kırıldı bacağım. Ne yaşadığım acıların tarifi vardı ne girdiğim onlarca operasyonun ardından yeniden kaybolan umutlarımın. Gün gün unutulmak daha çok acıtıyordu canımı. Sevdiğim insanlar anladım ki ünümü ve paramı seviyorlarmış. Bu ikiliyi kaybettiğimde herkesler terk etti beni. Ben de bakışlarında yatan acınası hali  görmemek için  buraya kaçtım. Beş aydır sessiz, sakin yaşayıp gidiyordum." "Ya ailen? Onlarda mı sana sırtlarını döndü?" "Babam ben çok küçükken ayrılmış bu dünyadan. Annemi de üç yıl önce çağırdı yanına. Babam zaten tek çocukmuş, annem ise evlilikleri yüzünden ailesiyle ters düşmüşler. Zaten Fransada yaşayan bir kız kardeşi olduğunu biliyorum. Yani güzel bayan ne kadar toplayıp çıkartsanda veya çarpıp bölsende sonuç sıfır. Şu hayatta beni önemseyen kimsem yok. O yüzden tek başına sadece doğayla yaşamaya başladım. " " Tek başına insanlardan uzak yaşamak! Ben seni anladığımı zannetmiyorum. Sen insanlardan değilde kendinden kaçıyor gibisin." “Kim bilir belki!”  ...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE