Boşanma protokolü

1525 Kelimeler
Serkan’ı kızlarla beraber o kadınla basmamın üzerinden tam olarak bir hafta geçmişti. O gün eve döndükten sonra; bahçe kapısını, garajı, arka bahçenin kapısını kısacası her yeri kilitlemiş ve eve girmesine izin vermemiştim. Pelin’in gönderdiği videoyu da babasına göndermiş, oğullarından ayrılacağımı ve yüklü bir tazminat alacağımı da söyledim. Tek diyebildikleri “kusura bakma” olmuştu. Pelin ve Merve’nin eşleri de arkadaşlarının değil benim yanımda durmuşlardı. Yaptığı yanlışın savunulacak bir yanı yoktu, onlarda biliyordu bunu. Yarın yapılacak olan mahkemeden önce avukatlarımız aracılığı ile bir buluşma ayarlandığı için oraya gidiyordum şu anda. Anlaşmalı bir şekilde boşanmak içindi bu buluşma. İtiraz edebileceği maddeler de yoktu. Buluşmanın ayarlandığı kafeye geldiğimde, arabamı parkedip, dikiz aynasından makyajımı kontrol ettim. Gayet güzeldim. Üzerimde de ilk evlendiğimiz sıralarda Serkan’ın çok beğenerek aldığı kırmızı renkli, beyaz çiçekli bir elbise vardı. Her ne kadar bebeğimi kaybettiğim için depresyona girip onu kendimden uzaklaştırmış olsam da, aldatılmayı da haketmemiştim. Gerçi son zamanlarda aklımda geçmişte kendi yaptığım yanlış vardı. Onun bir sonucunu yaşıyor olmalıyım diye düşünüyordum sürekli. Ah etmiş miydi bilmiyorum ama durup dururken pat diye eski nişanlımda ayrılınca, üstelik de en saçma nedenden olunca bu, ister istemez onun karması olarak geçiyordu aklımdan bu yaşananlar. Arabadan inip, üzerimdeki elbiseyi de düzelttim ve kafenin kapısına doğru yürüdüm. İçeri girdiğimde onları bulmam fazla bir zamanımı almadı. Yüzüme düz bir ifade kondurup, oturdukları masaya doğru ilerledim. Benim geldiğimi görünce, Serkan hemen yerinden kalktı. Bana doğru bir adım atacakken, elimle dur işreti yapıp, durdurdum. Yerime geçip otururken o da kalktığı gibi geri yerine oturdu. “Bir an önce imzalayalım. Fazla kalmak istemiyorum, bu adamla aynı ortamda. Pardon adam dedim.” İğneleyici bir tonda konuşmama göz devirdi, Serkan. “Çok acelen var galiba?” Telefonumu masaya koyup, avukatımın önündeki anlaşma dosyasını kendi önüme çektim. “Evet çok işim var. Kardeşimin görev yaptığı yere gideceğim. Biraz onunla kalmayı düşünüyorum. Hazırlanmam gerek.” Avukatımın hazırladığı maddelere tek tek göz gezdirdim. Tam da istediğim gibi hazırlamıştı. “Sen Hakkari’de yapamazsın, Melisa.” Gözlerimi devirirken, önümdeki dosyayı imzalayıp, Serkan’ın önüne doğru ittim. “Neyse ki sana sormadım, yapıp yapamayacağımı!” Başını sağa sola sallayıp, dosyayı incelemeye başladı. “Seni tanıdığım için söylüyorum ben. Başka bir sebebi yok!” Kendisi baktıktan sonra dosyayı avukatının önüne doğru itti. Hoşuna gitmeyen bir yer yoktu anlaşılan. Yaşadığımız evi, arabamı ve banka hesabıma da yüklü bir miktar para istemiştim yalnızca. Kardeşimin yanından dönüp, çalışmaya başlayıncaya kadar, kullanmasam bile dursa iyi olurdu. Bilgisayar mühendisiydim ama okulu bitirir bitirmez evlendiğim için, herhangi bir iş tecrübem yoktu. İş bulup bulamayacağım ise muallaktı. Tedbirli davranmak en iyisiydi. Dosyayı inceleyen avukat, Serkan’a bakarak olumlu anlamda başını salladı. Serkan da dosyayı önüne çekip, imzasını attı. “Yarın benim gelmeme gerek var mı?” Avukatıma dönüp sorduğum soruyla, adam başını kaldırdı. “Gelmeniz iyi olur. Hakim sizden de dinlemek isteyecektir olayı. Biz zaten videoyu dosyaya koyduk ve Pelin hanımla, Merve hanımı şahit gösterdik. Sizin olmanız önemli.” Şu anda karşımda oturan bu şahsı daha fazla görmek istemediğim için sormuştum bende. Başımı salladım sözlerine karşılık. Serkan imzaladığı dosyayı önüme doğru itti. Bende avukatıma doğru ittim. Avukatım dosyayı alıp, evrak çantasına yerleştirdi. Sonra da ayaklandı. Onun kalkmasıyla bende kalktım. “Aracınızla mı geldiniz, Aziz bey?” Bana bakıp başını olumsuzca salladı. “Öğlen trafiğe yakalanırım diye, otobüsle geldim.” Çantamı ve telefonumu elime aldım. “Ben bırakayım sizi o zaman. Buyurun lütfen.” Önüme geçip yürümeye başladı. Bir kere bile arkamı dönmedim. Yürümeye devam ettim. Bir devir kapanmıştı artık. Arabanın yanına geldiğimiz zaman şöför koltuğuna geçip oturdum. Aziz beyde yolcu koltuğuna geçti. Fazla konuşmadan Aziz beyin ofisinin olduğu yere geldik. Yarın görüşürüz fasılından sonra indi arabadan. Onun inmesiyle evime gitmek için arabamı hareket ettirdim. Yolda giderken canım kardeşimi aradım. Bir kaç çalıştan sonra telefon açıldı. “Aslan parçam nasılsın bakalım?” Direksiyonu sağa doğru girip, bir ara sokaktan geçtim. “İyiyim ablam sen nasılsın?” Yeniden ana yola çıkarken dikkatlice sağıma soluma bakındım. “Bende iyiyim. Boşanma belgelerini imzaladık. Eve gidiyorum şimdi. Sana başka bir şey söylemek için aradım ben.” Devam etmemi belirten bir ses çıkardı. Hızımı ayarlayıp, yoluma devam ettim. “Yarın boşanmadan sonra, senin yanına geleceğim. Kalmak için. Hem seni özledim, hem de kafam dağılır biraz diye düşündüm.” Kısa bir sessizlik oldu. Ardından sessizce konuşmaya başladı. “Şey abla gelmesen mi acaba? Sen burada yapamazsın, hem şu anlık sıcak olduğuna bakma bir kaç aya buz gibi olur burası. Soğuk havaları sevmezsin sen.” Gözlerimi devirip, evin bulunduğu sokağa saptım. “Yapamazsam geri döner gelirim zaten, Melih. Kalacağım bir kaç ay benimde zaten, belki daha az bilemiyorum. Ömür boyunca kalacak değilim. Bana bak sen istemiyor musun yoksa gelmemi?” Arabayı garaja sokup park ettim. Motoru durdurup anahtarı çıkardım. “Yok ablam ondan değil de. Şey yani burada biri varda, ben ondan… Of ya.” Bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama anlamamıştım. “Sana sataşan birileri mi var orada? Onu mu demeye çalışıyorsun? Merak etme ben gelince hepsini döverim.” Yüksek sesli bir kahkaha attı. O gülünce bende güldüm. “Yani abla hiç gülmek yoktu aklımda, yemin ediyorum. Acaba sen nasıl döveceksin buradakileri? Yani dövüş eğitimli adamları dövebilir misin gerçekten?” Arabadan inerken telefonumu omzumla kulağımın arasına sıkıştırdım. “Yapamayacağımı bende biliyorum. Maksat sohbet muhabbet. Valla bir kavgaya karışsak ben seni bırakır giderim ona göre. Bana güvenme sakın!” Yeniden güldü. Arabanın kapısın kapatıp, kilitledim. “Tamam ablam. Sana güvenip de kavgaya girmem merak etme. Ama şey diyecektim ben, burada biri var.” Nefesimi seslice dışarı verdim. “Melih hadi aslanım ben kapatıyorum. Birine aşık olmuşsun belli. Geldiğimde söz ben kendi ellerimle yapacağım aranızı. Ama şimdi sal beni, hazırlanmam lazım.” Konuşmasına izin vermeden kapattım telefonu. Böyle iki lafı bir araya getiremeyenlere aşırı sinir oluyordum. Evin içine geçtiğimde doğruca mutfağa gittim. Asmir tezgahı siliyordu. “Asmir, bana bir kahve yapıp, odama getirebilir misin?” Sesimi duyunca hemen bana döndü. “Hemen yapıyorum efendim.” Gülümseyip mutfaktan çıktım. Merdivenleri ağır ağır tırmanıp odama girdim. Hakkari’den dönünce bir çok yeri elden geçirmeliydim. Serkan’ı hatırlatacak en ufak bir eşyaya bile tahammülüm yoktu. Önce üzerimdeki elbiseyi çıkartıp, rahat bir şeyler giydim. Elime aldığım bavulumu giysi dolabının önüne getirip, ağzını açtım. Her şeyden bol bol koymak iyi olurdu. Ne kadar kalacağım belli değildi ama yinede hazırlıklı olmak lazımdı. Bu yüzden en büyük boy bavulumu hazırlıyordum. Her zaman böyleydim ben. Biraz süslü. Yarın mahkemeden dönünce yola çıksam, ertesi gün öğlene doğru varırdım galiba Hakkari’ye. Çukurca’da tugaydaydı, Melih. Şehre yakındı ama şehir merkezinde neler vardı hiç bir fikrim yoktu. Sadece iyi bir kuaför olmasını diliyordum. Ve gezecek bir kaç yer olması da fena olmazdı. Eşyalarımı özenle yerleştirken kapı çalındı ve Asmir elinde, tepsiyle içeri girdi. “Ben hazırlasaydım, Melisa hanım. Siz zahmet etmeyin.” Gülerek başımı iki yanıma salladım. “Kendim yaparım canım. Bu arada; ben burada yokken, maaşınız düzenli olarak yatmaya devam edecek. O konuda bir endişeniz olmasın.” Yanıma gelip, tepsideki kahveyi sehpaya bıraktı. “Sizin hakkınızda bir endişemiz yok, Melisa hanım. Hakkımızı yemeyeceğinizi biliyoruz. Eksik olmayın.” Mahçupca başını eğdi. Bu duruma sinirlenmiştim. “Kaldır başını, Asmir. Kimse kimseden üstün değil! Çekinmene gerek yok.” Başını kaldırdığında dudaklarında buruk bir gülümseme vardı. “Serkan beyin size bunu yapmış olması, sinirime dokunuyor Melisa hanım. Haketmediniz!” Dudaklarını birbirine bastırıp etrafa bakındım. “Belki de haketmişimdir, Asmir. Yıllar önce birini kırmıştım. Onun ahı tutmuştur belki. Her neyse yaşandı ve bitti. Konuşmanın bir anlamı yok.” Başını salladı. Gidebileceğini belirten bir işaret yaptım. Elindeki tepsiyle dışarı çıktı. Kahvemi sehpadan alıp, cam kenarındaki koltuğa oturdum. Son zamanlarda olan kişi yine aklıma düşmüştü. Neredeydi acaba? Rütbesi yükselmiş miydi? Hayatına birini almış mıydı? Pek sevgisini gösteren bir değildi, ama umarım biriyle hayatını birleştirmiştir, diye dua ettim içimden. Benim ardımda bıraktığımı toparlamıştır umarım biri diye devam ettim. Aslında dağılacak kadar beni seviyor muydu ondan da emin değildim. Hiç bir zaman da olamayacaktım. Zaten sırf ailesinden biriyle ya da onunla karşılaşmamak için, ailemin yanına gitmemiştim. Doğrusu onu ayrıldıktan sonra bir daha görmemiştim. Ayrılmadan kısa bir süre sonra da annemden sınır dışına göreve gittiğini duymuştum sadece. Düşüncelerim beni güzel bir anıya götürdü. Nişandan sonra ilk izne geldiği ana. Yalan yok özlemiştim onu. Boynuna sarıldığımı hatırlıyorum. O da bana sıkıca sarılmıştı. Bir müddet sarılı bir halde kalmıştık. Bir nefes alıp, kahvemi yudumlamaya başladım. Ayrıldıktan sonra hiç düşünmediğim bir düşünce yerleşti kafama. Acaba evlenseydik mutlu olur muyduk? Güzel bir evliliğimiz olur muydu? Ya da çocuklarımız. Bir çok buna benzer sorular vardı aklımda. Bir ara annemi arayıp, bir şeyler sorsam iyi olurdu. Başımı bavuluma çevirip bakındım. Umarım bundan sonraki hayatım daha iyi ve güzel olur diye geçirdim içimden. Şu anlık istemiyordum ama beni gerçekten sevebilecek birinin ilerleyen zamanlarda karşıma çıkmasını istiyordum. Kahvemi bitirip, boş fincanı sehpaya geri bıraktım ve hazırlanma işine kaldığım yerden devam ettim. Bir çok iç çamaşırı, tişört, kot pantolon, elbise, etek…ne elime geçerse doldurdum. Makyaj malzemelerimi de önce kendi çantasına ardında bavula yerleştirdim. Saç kurutma ve saç düzleştiricimi de koydum bavula. Takı kutumu da yerleştirdim. Bayağı bayağı hazırdım aslında. Yedek kulaklık ve şarj aleti de ekledim. Her şeyi düşünerek hareket etmeye çalışıyordum. Yarın eve dönerken bir kaç tane şampuan ve duş jeli de almayı telefonumun hatırlatıcısına ekledim. Ben güle oynaya hazırlanırken nereden bilebilirdim ki, son zamanlarda aklıma düşen adamla çok yakında yeniden karşılaşacağımı. Üstelik ondan ayrılmam için aklıma giren kuzenimin de yanında olacağını. Hayatımı düzene koymaya çalışırken daha çok karışacağını, hiç bir şekilde bilemezdim.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE