6

889 Kelimeler
Olivia gözlerini ateş saçan o kömür karası gözlere diktiğinde kalbinin üzerine sıcak bir şey akmış gibi hissetti. Tuhaf bir heyecan bütün bedenini tesiri altına alırken o hâlâ üstünde durduğu adamın etkisindeydi. Pusat ise daha önce hiçbir kadınla bu kadar yakınlaşmamış olduğu için kendini tuhaf hissediyordu. İkisi için de bu bir ilkti. Üstelik birbirlerini daha tanımıyorlardı bile... Pusat üstündeki kadının hayran olunası yüzüne baktığında kalp ritminin arttığını fark etti. Bir insan bu kadar güzel olabilir miydi ki? İkisi de birbirinin tesiri olmuş bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı. Sanki o an zaman durmuş çevrelerindeki her şey soyutlaşmıştı. Bu etki her ne kadar üç saniye kadar sürse de ikisini şiddetli bir deprem kadar sarmıştı. "Bırak beni!" dedi genç kadın ingilizceyle. Pusat genç kadını serbest bırakıp öfkeyle ona baktı. Üzerinde hâlâ bir şey olmaması ve büyük beden göğüslerinin açıkta olması genç adamın iradesini zorluyordu. Hem de fazlasıyla! Karşısındaki kadının yabancı olduğunu düşünüp iyi bildiği ingilizceyle cevap verdi. "Odama nasıl girdin?" Genç kadın üzerine geçirmek için bir kıyafet arıyordu fakat bulamamamıştı. Soyunurken nereye fırlatmıştı onları?! Sonunda pes edip ellerini göğüslerini kapatmak için omzuna sarıp genç adama öfkeli bir bakış attı. "Burası benim odam..." Devamını getiremeden gerçek kafasına ani bir şekilde dank etti ve yaşadığı her şey bir çorap söküğü gibi çözümlendi. Burası onun odası değildi. Sekreterin ona verdiği oda numarası üç yüz yirmi üçtü, dört değil! Omuzları yenilgiyle çökerken devamını getiremediği cümleyi "Değil..." diye tamamladı. Ve sonunda büyük bir yanlış yaptığının farkına varabilmişti... Bu cevap üzerine genç adam daha da hiddetlenmişti. "Burası senin odan değilse nasıl izinsiz girebilirsin?" "Ben odaları karıştırdım. Özür dilerim." "Bana rol yapma!" diyerek genç kadının önünde durdu. "Kimin ajanısın? Kim gönderdi seni? Fotoğraf mı çektin?" Pusat'ın ard arda sıraladığı sorularla genç kadın donup kalmıştı. "Yok hayır ben kimsenin ajanı değilim. Yemin ederim. Off..." Genç kadın nasıl bir açıklama yapacağını bilmiyordu. Yorgunluktan başı dönüyor, üstünde sadece alt iç çamaşırı olduğu için de üşüyordu. Derin bir nefes alıp her şeyi açıklamak için duraksadı ve ellerini göğsünden çekti. Zaten göreceğini gördü daha neyi saklayayım? diye içinden geçirip bakışlarını adama çevirdi. Pusat kaşlarını çatık ve yüzünde memnuniyetsiz bir ifadeyle karşısındaki kadına bakıyordu. Tabii ki sadece yüzüne. Yatağın üstünde duran kazağını "Titriyorsun. Al giy şunu." diyerek genç kadına doğru fırlattı. Olivia kazağı hemen üstüne geçirip Pusat'a döndü. "Dilerim ki içinde bulunduğumuz saçma durum hakkında makûl bir açıklaman vardır." dedi Pusat türkçeye. Genç kadın, Pusat'ın yüzüne hayranlıkla baktı. Aman Allah'ım! Bu adam kelimenin tam anlamıyla mükemmeldi. Simsiyah parlak gözleri ve kömür karası dümdüz saçlarına tezat beyaz tenli ve oldukça uzun boyluydu. Üstelik karın kasları ve kol kasları onu fazla güçlü gösteriyordu. "Ben bura yabancı. Ee... Rezervasyon yapmak olan oda karıştırmak. Veeee... Ben, sen... Yok eee şey... Senden özür dilemek ben." Olivia bu adamla karşılaştığından beri ilk defa türkçe konuşmuştu. Daha doğrusu konuşamamıştı. Tabii bunda karşısındaki adamın aklını başından alması da etkiliydi. Pusat bu sözler üzerine sinirden deliye döndü. "Peki oda numarası... Sana benim odamın anahtarlarını vermeleri imkansız." "Ben suç. Onlar, ben söylemek oda numara karıştırmak. Veeee..." Pusat göz devirip "İngilizce konuşabilirsin eğer zorlanıyorsan." dedi. Genç kadın olumlu anlamda başını sallayıp söze girdi. "Bak olayı başından hızlı bir şekilde anlatacağım. Tek istediğim bir şey var o da uyumak. Çünkü gerçekten çok fazla yorgunum." deyip yatağa oturdu. Ayakta duracak hali bile yoktu. "Ben buraya başka bir ülkeden geldim ve rezervasyonum vardı. Oda numaralarını karıştırıp yanlış odanın numarasını istedim. Resepsiyondaki kız bana o odaya giremezsin dediğinde de sinirlenip onunla kavga ettim. Sonra da bana fahişe deyince anlamdıramasam da haksız yere dediğini sandım ve oda anahtarını vermezse onu döveceğine dair tehdit ettim. O da mecbur verdi. Ve durum bu... Yanlış odada seninle birlikteyim." Pusat'ın kaşlarını çatıp gözlerini deniz mavisi gözlerle buluşturdu. "Ve yanlış bir pozisyonda." dediğinde genç kızın yüzü kızardı. "Bunu hatırlatıp durma lütfen." dedi ve ayağa kalktı. "Ben durumu düzeltmeye gidiyorum." Kapıya doğru ilerledi genç kadın. Pusat arkasından kahkaha atmıştı. Ona dönüp ters bir bakış atan Olivia "Tamam bir salaklık yapıp oda numaralarını karıştırmış olabilirim ama bunda bu kadar komik olan ne?'' deyip tam kapı kulpunu açacakken Pusat ona cevap verdi. "Bu halde dışarı çıkacak olman olabilir mi acaba?" Olivia kafasını eğip üzerindekilere baktı. Ah, lanet olsun! İkidir rezil oluyordu bu adama. Üzerinde sadece bir kazak vardı. "Aaa... Sanırım yorgunluktan ne yaptığımı bilmiyorum." Genç adam olumlu anlamda başını salladı. "Bence de..." Olivia odaya doğru ilerleyip koltuğun üzerine fırlatmış olduğu elbiseyi aldı. İkisi birbirlerine arkasını dönüp üzerlerini giyinmeye başladılar ve Pusat temiz bir havlu bulup saçlarını kuruladı. İşi bittiğinde havluyu bir kenara fırlatıp kapıya doğru yöneldi. O sırada hâlâ üzerini giyinmeye devam eden Olivia'ya ters bir bakış attı. Genç kadın fermuarını hızla çekerken kopçası sıkışmıştı. Ne kadar denese de bir türlü üste çıkaramamıştı. En son pes edip ayağına bugün gitmekten ayaklarını şişiren topuklu ayakkabıları da giyip Pusat'ın yanına gitti. "Çeker misin fermuarımı?" dedi ingilizceyle. Genç adam gözlerini devirdi. Bu kadın tam anlamıyla bir ayaklı belaydı. Sıkışan fermuarı zor da olsa çıkarttı ve elbiseyi kapattı. "Şimdi sana başka bir oda bulalım." diyerek tam kapıyı açacakken aklına gelen şeyle duraksadı. "Valizini alamayacak mısın?" diye sordu aynı şekilde ingilizceyle. Olivia başını olumsuz anlamda salladı. "Önce odamın anahtarını alayım ardından alırım valizi." dedi ve eli Pusat'la aynı anda kapı kulpuna gitti. Elleri birbirine değince ikisi de irkildi ve Olivia elini geri çekti. Pusat kapıyı açıp Olivia'nın geçmesi için yol verdi ve ardından kendisi de çıkıp kapıyı kapattı. Tam o sırada ikisinin de yüzünde patlayan flaşlarla ve etrafını saran gazeteciler topluluğuyla ikisi de neye uğradığını şaşırmıştı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE