Vicdan🖤

2314 Kelimeler
Kitaplığınıza ekleyin yorum yapın 🌸 ~~~~~~~ "Kalbin, mantığın almadığı bir mantığı vardır. Bunu hepimiz çok iyi biliriz." ___ Blaise Pascal ~~~~~~~~~~ Bedirhan'ın Gülfem'le evlendikleri zaman yaşacağı eve misafir olarak girmişti Sibel. Küçük ama sevimli bir evdi burası duvarlar hardal sarısı kapılar koyu yeşildi. Gülfem'in çok sevdiği çiçekler birbiri ardınca salon duvarının dibine sıralanmışlardı. Kitaplık ikinci el kitaplarla doluydu Sibel birçok kez buraya geldiği için hepsine göz gezdirmişti. Daha sonra Bedirhan'dan Gülfem'in ikinci el kitapları daha çok sevdiğini öğrenmişti. Televizyon izlemekten çok radyo dinlediğini de tabii. Duvarlar onun fotoğraflarıyla kaplıydı. İç ısıtan bir bakışı vardı güzel ve alımlıydı. Gülfem'i görmek ona vicdan azabından başka bir şey hissettirmiyordu. Ceyhun onu yaraladığı için bir daha hiç gitmeyeceğim dediği eve kendi ayaklarıyla isteyerek girmişti. Bedirhan'ın ona moral vermesini istiyordu yine. Yaptığı papatya çayını Sibel'e uzatırken "O geri zekalı herif kalbinin ve duyguların sana ait olmadığını söyleyerek seni kandırmış sende hemen inanmışsın o beyinsize" diye konuştu Bedirhan. "Üzerinden tam beş yıl geçti Sibel elbette ne hissediyorsan tüm duygular sana ait Gülfem'e değil kaç yaşında kadınsın bunu sana ben mi öğreteceğim yahu. Bu kapıya bir daha bu şekilde gelirsen seni içeri almam bunu bilmiş ol." Papatya çayından bir yudum alıp üzgün bir sesle "En çok sen acı çektiğin halde hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edebiliyorsun ama ben senin gibi güçlü olamıyorum Abi" dedi Sibel. Gözlerini önüne eğip "Keşke ölseydim diyorum ölseydim de bu vicdan azabını çekmeseydim. Ben olmasaydım belki Gülfem şimdi yaşıyor olurdu belki o kazayı hiç geçirmeyecekti kim bilir" diye iç geçirdi. Bedirhan "Çok yanlış düşünüyorsun kardeşim hemde çok" dedi esefle. "Düşüncelerin senin hislerin senin duyguların senin kalbin senin bunu anla artık lütfen. Senin kadar bu dünyada kendine eziyet eden biri yoktur bence" diye sitemde bulundu. "Biraz cesur ol be ne böyle hep bir karamsarlık gülmeyi bilmez misin sen hiç? duyguların değişmedi her ne hissediyorsan sana ait onlar Gülfem'e değil" diye belirtti "Kendini sevmeyi denemelisin" Elinde olmayarak hıçkırdı Sibel yaşlı gözlerini Bedirhan'a çevirip "Denerim" dedi usulca. Bedirhan samimi bir tebessümle "Ha şöyle bir yerden başlamalısın artık ve lütfen kapıma seni mutlu eden şeylerden dolayı gel olur mu ? Gülfem'le ilgili bir şey söyleyip gereksiz vicdan azabı duyma bir daha" Gözlerini kırpıştırdı Sibel. O kadar acılar yaşamasına rağmen hâlâ gülümseyebiliyordu Bedirhan. Gülfem'i kendi içinde yaşattığı belliydi çünkü. ~~~~~~~~ "Üff, Adana fıstığına bak sen." Kendisine öyle seslenildiğini duyunca hışımla dönüp baktı Ayla. Bülent'in ona sırıttığını görünce kan beynine sıçradı resmen. Yanındaki çocuğun onu sertçe dürtüp bir şeyler söylediğini gördü. Gür bir sesle "Kime dedin lan o lafı, kahpenin evladı!" deyip yerinden fırlayıp Bülent'in ağzının üstüne sert bir yumruk salladı Ayla. Bülent'in sendelediğini görünce fırsat vermeden üstüne atlayıp babasının ona öğrettiği gibi art arda yumruklar indirdi yüzüne ve başına. "Buraya geldiğinden beri uyardım seni, uzak dur dedim, sen illa gel, beni öldür diyorsun. Hadi bir daha öyle seslen de, o ciğerindeki pis havayı alayım. Sahipsiz mi sandın beni, it!" diye konuşup vahşi bir şekilde Bülent'in yüzünü dağıttı. Güvenlikler ve öğretmenler Ayla'yı Bülent'in üstünden kaldırdılar. Daha sonra öğretmen odasındayken ikisini yan yana getirdiler. Bülent sessiz bir şekilde Ayla'ya kinle bakıyor, ona yapacaklarını kafasında tasarlıyordu. "Yakışıyor mu senin gibi bir genç kıza, babana güveniyorsun değil mi?" Öğretmenin ona söylediklerine karşılık "Eğer babama güvenseydim, onu yumruklayan ben değil, babam olurdu ve sadece bununla da sınırlı kalmazdı. Ya ne yapsaydım, geldiğinden beri beni taciz ediyor bu piç. Kendini ne sanıyor? Önüne gelen her kızı becereceğini falan mı sanıyor? Yani bana öyle seslenirken durup dinleyip yola düşüp evime mi gitseydim ha!" dedi. Leman öğretmen "Terbiyesiz!" diye çıkıştı birden. "Hakkımı arayınca terbiyesiz oluyorum tabii, değil mi? Tamam o zaman, bugünden sonra babamla konuşursunuz. Kim terbiyeli, kim terbiyesiz, o zaman konuşursunuz babamla. Okulunuzda böyle bir sapığı barındırdığınız için görün bakayım neler olacak!" diye konuşup ardına bile bakmadan odadan çıktı. Arkadaşı Hale'nin onu kapıda beklediğini gördü. Bülent'in yanında gezen Emre de oradaydı tabii. Mahçup bir tavırla "Valla ben onu defalarca uyardım Ayla ama dinlemedi beni, gerizekalı herif," dedi Emre. "Sende kafa olsa ondan uzak dururdun zaten. Bu ateş seni de yakar zamanla, hiç merak etme." diye tısladı Ayla. "Kim kimi zıplatacak, görecek o piç" dedi, Hale'nin koluna girip "Yürü hadi gidelim" deyip oradan uzaklaştılar. "Neden söylemiyorsun ki babana, benim babam olacak. Bir an bile durmam, söylerdim valla," dedi Hale. "Ama senin baban değil işte, anlamıyorsun. Babama söylesem iş büyür ve bu iş babamla da sınırlı kalmaz, Polat manyağı da araya girer." "Iyy, o psikopat herif," diye yüzünü buruşturdu Hale. Ayla güldü, avluya geçtiklerinde bisikletine binerken "Sonra görüşürüz" deyip uzaklaştı oradan. Ayla'nın arkasından bakarken "Ben de bunu o kahpenin yanına bırakırsam," deyip kanlı tükürdüğünü fırlattı Bülent. Emre, "Sen kafayı mı yedin? O kıza bir zarar gelirse, senin mezarındaki sülaleni bile rahat bırakmaz o herifler. Haplana haplana beynin erimiş senin. Ben canımı seviyorum, senin gibi bir manyakla gezip ölmek gibi bir niyetim yok. Son kez uyarıyorum, burası senin geldiğin İstanbul'a benzemez. Kızın ailesi zaten manyak, abileri hapiste ama bugün iki kuzeni de çıktılar," dedi. Bülent alayla kaşlarını havalandırıp "Ne yaparlar, söylesene," diye sırıttı. "Yanisi şu, Polat'ın eline düşersen, kan kusturur. Sana da ailenizede ne namusunuz kalır ne de başka bir şeyiniz. Kartal suskundur, onun suskunluğu daha tehlikelidir. Bulaşma demem o ki, Ayla'dan uzak dur, karışma. Canını hiç mi sevmiyorsun?" Umursamaz bir tavırla "Hepsi bu kadar mı yani?" dedi Bülent, soğuk bir tebessümle. İnanamayarak bakıp "Sen gerçek bir ruh hastasısın," deyip ondan uzaklaşırken "Konuşma benimle bir daha. Ne bok yersen ye, manyak herif. Bir gün çok pişman olacaksın ama o gün de ölüme çok yakın olduğun an olacak," dedi. ~~~~~~~~~~~~~ "Valla ben Mirza'yla konuştum, artık yeter. On yıl geçti, Kartal'a bir tane kız bulacağım. Ya onun memleketinden ya da buradan bir kız olacak," deyip yaptığı halka tatlısını şerbet dolu tencereye daldırdı Fidan. Feride, kardeşine şaşkınca bakıp "Yani hemen konuştun mu eniştemle? Bir bıraksaydın, Kartal gelseydi ona da deseydin bari," dedi. Büyükleri olan Belkıs, "Seni de dinleyecekti zaten, Kartal değil mi?" dedi. Fidan ablasına dönüp sitem ederek, "E tamam, bırakalım da Asude'nin yasını bir ömür boyu tutsun yeğenimiz. Hayat böyle geçmez. Tamam, Asude'ye de bebeğine de yazık oldu ama onları geri döndüremeyiz, değil mi?" dedi. "Bazen fazla duygusuz oluyorsun, Fidan," dedi Feride kınayarak. "Duygusuz değilim, size kalsa hep yas tutacağız. Zaten Kartal intikamını aldı mı aldı, o itlerin soyunu bile kuruttu. Ondan iki can gittiyse, diğerlerinden onlarca gitti. E yeterli değil mi? Artık insan sevmeli, yeni bir hayat kurmalı. Benim inancım da bu," deyip, "Aslında siz de aynı benim gibi düşünüyorsunuz da, çekiniyorsunuz sadece," diye ekledi. "Eyüp'le Duran çıksın, onların da başını bağlayacağım hemen." "Maşallah, ne tez evlendirdin yeğenlerimi, yaw," diye güldü Belkıs. "Siz gülün durun," diye burun kıvırdı Fidan. Kızının eve geldiğini görünce, "Üstünü değiştir, gel, bulaşıkları yıka," diye seslendi. Mutfak kapısının eşiğinde dururken, "Makineye atsana anne," diye söylendi Ayla. "Elektrik gitti, hem ne olmuş, yıkasan eline mi yapışır?" "Bok gibi para var, iki tane yardımcı olacak kadın tutmadın, gitti ha." "Valla ben öyle yabancı kadınları evime almam. Mahrem diye bir şey var, canım. Kendi evimde yabancı mı olayım bir de?" "Her şeye de bir kılıf uydur zaten," diye konuşup, bulaşıkları eviyeye koyup suyu açıp, bulaşık bezine deterjan döküp köpüklemeye başladı bardakları. "Allah seni bildiği gibi yapsın, önce koysana onları leğene. Kaç defa söyleyeceğim, bulaşık öyle yıkanmaz diye." "Valla ben böyle yıkıyorum, tertemiz de oluyor. Beğenmiyorsan bırakabilirim, yani sorun değil." Belkıs'la Feride kıs kıs gülmeye başladılar. Ablalarına dönüp, "Allah aşkına gülmeyin, siz de zaten hep babası onu böyle yetiştirdi," diye söylendi Fidan, kızının kulağını çekip, "Ama artık hanım gibi olacaksın," dedi. Ayla, "Biz neyiz, erkek miyiz?" diye ciyakladı. "Erkekten daha betersin, yeminle. Git kız, bırak, yıkarım ben bulaşıkları." "Yok valla, başladığım işi yarım bırakmam ben," deyip gülerek bulaşıkları yıkamaya devam etti Ayla. "Hele şuna bak, aynı katır gibi." Omuz silkip, "Olabilir, seneler boyunca senin o rahmetli dayının kasabından hep at ve katır eti yedik, o yüzden de böyle olduk. Babam onu göndermeseydi, az daha katır olmaya doğru ilerliyorduk." dedi. Hayretle kızına bakarken, "Bir kere benim akrabamdan öyle adamlar çıkmaz. Adam yaşlı ve şaşıydı, ne bilsin ne et aldığını. Baban da zaten anlayıp dinlemeden dükkanını kapattırdı zavallı adamın," dedi. Burun kıvırıp "Akraban olunca suçlu olmuyor tabii değil mi." dedi Ayla. Bıkkınca ablalarına dönüp, "Ben sezaryen oldum, kendimde değildim o zaman. Siz emin misiniz bu kızın benim kızım olduğundan? Bir karışıklık olmasın," diye söylendi Fidan. "Yok valla, hiç şüphen olmasın, senindir bacım," dedi Belkıs, keyifle gülüp. Bulaşıkları yıkayıp mutfaktan çıktığında, babasını görünce yüzünde güller açtı Ayla'nın. Mirza kuşkuyla, "Senin suratın niye asık böyle de hele bir," deyip kızına yaklaştı. "Yok, niye asık olsun ki," diye lafı geliştirdi Ayla. Annesi değil ama babası anında fark etmişti ondaki gerginliği. "Okulda mı bir şey oldu, biri rahatsız mı ediyor?" Kendini zorlayıp gülümserken, "Kim rahatsız edebilir ki beni?" deyip babasına sarıldı; bu dünyada onu babası gibi kimse anlayamazdı. "Ben yarın okula gelir, öğretmenlerinle konuşurum. Bir sıkıntı var mı, yok mu, derslerin nasıl falan öğrenirim, nasılsa," dedi Mirza. "İnanmıyorsun demek." "Bir şeylerin ters gittiğini fark ediyorum sadece ama seni anlamıyorum. Sana karşı hiçbir zaman baskıcı olmadım ki, neden çekiniyorsun benden?" "Zarar vermenden korkuyorum. Bir çocuk var, İstanbul'dan gelmiş, değişik değişik konuşup duruyor, kelime yapıyor hep yani beni zıplatıyor. Artık dayanamadım, ben de daldım ite." "Kimmiş o piç? Hangi cesaretle sana sataşabiliyor, tanımıyor mu seni?" "İşte bu yüzden anlatmıyorum sana. Sen de normal babalar gibi gelsen, çocuğun kulağını çeksen, olmuyor mu? Ben artık kavga dövüş istemiyorum, insanlar benden korkuyor, çekiniyor. Normal değil bu." Kızını alnından öpüp, "Sana söz, bu seferlik istediğin gibi davranacağım, umarım anlar o köpek," dedi Mirza. "Yani ben zaten dağıttım onu, pişman da ettim. Yaklaşmaz diye düşünüyorum ama yine de haberin olsun" deyip odasına gitti Ayla ~~~~~~~~~~ Kendi mahallesine ayak bastığında büyük sevinçle karşılandı. Kartal kapının eşiğinden geçecekken Mirza "Dur hele babam" deyip gençlerin getirdiği koçu yatırıp dualar okuyup Kartal'ın ayaklarının dibinde kesmeye başladı. Akan kana işaret parmağını banıp Kartal'ın alnına bastırdı. "Eyvallah dayı" deyip eniştesinin elini öpüp ona sarıldı. Kartal ona dayı diye sesleniyordu. Annesi de ölünce tamamen sahipsiz kalınca Mirza onu yanına almıştı, bu yaşa kadar getirmişti, diğer çocuklarından da ayırt etmemişti. Teyzelerine tebessümle bakıp "Vay vay maşallah teyzeler, hâlâ aynısınız yaw" dedi. "Hoş geldin oğlum" dedi Belkıs, Kartal'a sarılıp. "Banada bırak biraz" dedi Feride, ablasını kenara çekip yeğenine sarılıp. "Ne kadar zayıflamış, öyle görüyor musun?" diye hayıflandı Fidan. Kocasına dönüp "Yoksa az para mı gönderdin oğluma?" diye çıkıştı. "Bak hele ne diyor ya" diye karısına burun kıvırdı Mirza. "Zayıflamış işte" diye diretti Fidan. Kendini tutamayıp gülerken "Yani benim gibi bir yiğit adamı da zayıf diye gösterdin ya, ne diyeyim bilemedim şimdi" dedi Kartal. Fidan'ın elini öpüp kolunu omzuna atıp "Ben iyiyim, hem de çok iyiyim" dedi. "Abim gelmiş" diye çığırdı Ayla, Kartal'a içtenlikle sarılıp. "Nasılsın kız?" "Süper" dedi Ayla, neşeli sesiyle. Daha sonra diğer kuzenleriyle sarılıp kaynaştı. Birlikte yemeğe oturdular. Teyzelerinin baskısıyla önüne konulan yemeklerin hepsini bitirdi Kartal. Yemekte yükselen kahkahaları özlediğini ayrımsadı. Kapı çalınca Ayla gidip baktı. Polat "Hayırdır amca kızı, yıllar sonra böyle mi karşılıyorsun beni?" dedi. Kendini toparlayıp "Şaşırdım sadece abi" dedi Ayla, Polat'a çekinerek bakıp. Ayla'yı kenara çekip salona geçtiğinde amcasına bakıp "Ben de hoş buldum amca" dedi, sitemkar bir tavırla. Kartal'a gösterilen ilginin zerresini bile ona göstermedikleri için içerlemişti. Mirza sıkıntıyla ayağa kalkıp "Siz yemeğe devam edin" deyip salondan çıktı. "Böyle mi karşılıyorsun yeğenini? dedi Polat soğuk bir ifadeyle Sert bir tokat savurup, "Siktir git, senin gibi kadın pazarlayan, uyuşturucu satan biri benim yeğenim olamaz. Sana kaç defa dedim, gelme buraya. Sen benim hiçbir şeyimsin lan, aynı kanı taşıdığımız için her gün lanet ediyorum. Zaten senin yüzünden kimsenin yüzüne bakamıyorum bile. Sakın bir daha bölgeme girmeye kalkma ailemden de uzak dur" Kanayan dudağının köşesini parmağının boğumuyla silip düşmanca amcasına bakıp "Kartal kadar sevemedin beni." dedi Polat. Mirza çileden çıkmak üzereyken "Adam ol, seni de seveyim, seni de koruyayım. O pis işleri bırakmadığın sürece buraya gelemezsin, bana amca diyemezsin bile. Şimdi siktir git." diye gürledi. Polat ses etmeden giderken, Mirza evine girmek için döndüğünde Kartal'ı evden çıkarken gördü. "Nereye böyle?" "Evime gideceğim." "Sorun Polat'sa, gönderdim iti" "Ondan değil, Dayı, evime gitmek istiyorum sadece." diye açıkladı Kartal "Nasıl istersen," deyip Kartal'a bir kez daha sarılıp, dostane bir tavırla "İyi ki geldin," dedi Mirza. ~~~~~~~~~ Evine gittiğinde ışıkların yandığını görünce usulca gülümsedi. Nana'nın insanın içine işleyen sesiyle şarkı mırıldandığını duydu. Şarap gibi sıcacık ediyordu içini. Kanını ateşliyordu; sırtını duvara yaslayıp onu dinledi. Şarkısını bitirdiğinde sofaya geçip tatlı tatlı bakıp, "Hoş geldin beyim," deyip Kartal'ın yakasından tutup kendine çekti Nana. Sıcak dilini boynuna sürdü. Gömleğinin düğmelerini açarken istekli gözlerini ona dikip, "Çok özledin mi beni?" diye kışkırtıcı bir biçimde iç çekti. "Görmeyeli çok konuşur olmuşsun, Nana Hanım," diye konuşup çevik bir hareketle Nana'nın ayaklarını yerden kesti Kartal. Bütün kasları yanıyordu şimdi. Nana'nın üstündeki saten geceliği vahşi bir tavırla parçaladı; sızlayan dudakları sıkı göğsünün üstüne kapandı. Altındaki bedenin ona doğru yay gibi gerildiğini gördü. Uzvunu ele geçiren bir alevle olanca uzunluğuyla içine itti kendini. Nana'nın attığı acı dolu çığlığa karşılık dudaklarına kapandı; rahatlayana kadar durmadı. Onu acımasızca talan etmeye başladı. Genç kadının kalçalarına sertçe çarpmaya devam etti. Ellerini beline sarıp onu kendine göre ayarladı; arzusu şiddetin en yüksek boyutundaydı şimdi. Onları birbirine bağlayan tek bir noktaya kuvvetli bir basınç uyguluyordu. İçini kuşatan sıcaklıkla ritmini hızlandırdı, son nefesini verir gibi oldu. Nana'nın başı yastığa gömüldü, nefesi boğazında tıkandı. Yarı aralık gözleriyle Kartal'a baktı, zafer edasıyla gülümsedi. Asude karısı olabilirdi ama şimdi seviştiği kadın kendisiydi. Hem de sonsuza dek. Asude olsun ya da olmasın, Kartal'ın zaten onunla sevişmekten başka bir işi olmadığını biliyordu; fakat başka bir kadınla da evlenmesini istemiyordu. Gözlerini yumdu, intikam hissiyle hafifçe kıvırdı dudaklarını, azgın bir tavır sergileyip ellerini bacaklarının arasındaki hassas noktaya bastırıp okşamaya başladı. Asude bir zamanlar karşısına dikilip "Ben varken Kartal'ın değil yanında yaşadığı şehirde bile olamazsın sen" deyip onu başka bir şehre kovmuştu. Şimdiyse Kartal'ın evinde, onun yatağında dilediği gibi sevişiyordu Nana. İçinde gidip gelen güçlü erkekliği canını dayanamayacak kadar acıtsa da sesini çıkarmıyordu. Ömrü boyunca bir şeyi ilk defa yaşıyordu; birçok erkeğin muamelesine kendi isteğiyle maruz kalmıştı fakat Kartal bambaşkaydı. Bir kadınla nasıl sevişeceğini biliyordu, doğru noktayı yakalayabiliyordu. İçindeki gergin doluluk aklını başından alıyordu. Şimdi ömrü boyunca onun kendisinden başka bir kadınla sevişmeyeceğine ise yürekten inanıyordu. Bölüm sonu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE