Keyifli okumalar💜.
Hadi Kürşat beni araştırırken annemi buldu,tanıyor diyelim. Annem Kürşat’ı nerden tanıyor olabilirdi?
“Yani Kürşat derken Kürşat Anahtar demek istemiştim. Televizyonda hep gördüğüm adamı karşımda canlı görünce heyecanlandım.”
“Hande sizden bahsetmişti. Fotoğrafınızı da görmüştüm. Bir an böyle karşımda görünce,isminizi söyleyiverdim.”
Ben annemin fotoğrafını hiç göstermemiştim. Beni araştırırken bulmuştu kesin. Yine de böyle bir tepki vermelerini beklememiştim tabi. Bir şey demedim. Oyunu bu şekilde oynamak istiyorlarsa eğer buyursunlar böyle oynayalım bakalım.
“Anneciğim bu akşam Kürşat ile karı koca numarası yapacaksınız. Enes,ben,Bahadır ve Ufuk da çocuklarınız. İsimleri karıştırmamaya dikkat et.”
Annem başını olumlu anlamda salladı.Tam o sırada kapı çaldı. Enes yine heyecan yapmıştı. Kürşat’ın çalışanı kapıyı açmaya giderken Enes bir an ‘Dur!’ diye bağırdı. Herkes şokla ona bakarken o ‘Nasıl görünüyorum?’ diye saçma bir soru yöneltti. Hepimiz ‘İyisin Enes.’ dedikten sonra rahat bir nefes aldı. ‘Şimdi açabilirsin kapıyı.’
Derya ve ailesi içeri girdiler. Ellerinde de kocaman bir çiçek buketi vardı.Böyle tanışmalarda genelde erkek tarafı kızın evine giderdi. Sonra kız tarafı gelirdi. Niye böyle olmuştu ki?
“Oğlum bunlar seni istemeye geldiler herhalde. Şu çiçeğe bak.”
“Olabilir Hande. Bırak istesinler.”
“Lan sen daha geçen gün benim üvey kardeşimle flörtleşiyordun,ne ara ciddi düşünür oldun?”
“Sus duymasınlar.”
Derya çekingen bir şekilde önce Kürşat’ın sonra annemin elini öptü. Bahadır ve Ufuk ile de tokalaşınca sıra bana gelmişti.
“Merhaba canım,Hande ben. Enes’in kız kardeşiyim.”
“Çok memnun oldum.”
Derya benden 3 yaş büyüktü. Minyon bir tipi vardı. Enes ile yan yana gelince tamamen küçülüyordu.
Yemek masasında sıradan sohbetler dönüyordu. Canım sıkılmaya başlamıştı ki salonu bir ses doldurdu.
“İyi akşamlar Kürşat Bey. Baş-”
“Aşkım!” diyerek Tuna’nın boynuna atladım resmen. Elindeki cüzdanı da kapattım. Bu herif de her yerdeydi. Öyle ki gördüğüme şaşırmadım bile. Konuşmasına fırsat bile vermeden ‘Aşkım şuranda bir leke var sanırım,gel bir lavaboda bakalım.’ diyerek çekiştirmeye çalıştım.
Ne yapmaya çalıştığımı anlamış olmalı ki peşimden geldi. Onu gerektiği kadar uzaklaştırdıktan sonra bıraktım.
“Burda ne işiniz var Tuna Bey?”
“Onu benim size sormam lazım Hande Hanım. Ben soruşturmamı yapıyorum,siz? Ayrıca neydi az önceki?”
“Bakın,Enes yani içerideki siyah gömlekli,esmer olan, benim arkadaşım. Kürşat Bey de onun patronuymuş. Kız arkadaşının ailesi tanışmaya gelmek istemişler. İşte Kürşat Bey babası,ben kız kardeşi,benim annem annesi,diğerleri de diğer kardeşlerimiz oluverdi. Sizi de nişanlım olarak tanıtacağım şimdi. Şu aile gidene kadar lütfen bir sorun yaşanmasın. Bu arada Kürşat Bey’i neden sorguluyorsunuz?”
Tüm bunları nerdeyse tek nefeste söylediğim için derin bir nefes aldım ve endişeyle yüzüne baktım. Kürşat büyük bir iş insanı olarak ve yaptırdığı yardımlarla,açtığı vakıfla tanınırdı. Kimse onun diğer yüzünü bilmezdi.
“Şu Türkan Kutlu,Kürşat’ın şirketinde çalışıyormuş 3 hafta öncesine kadar.Hande Hanım,neden tüm bu olanlar sizinle ilgiliymiş gibi geliyor bana? Ayrıca arkadaşım dediğiniz Mustafa Özmen daha önce 2 kez seri katil olma suçundan göz altına alınmış.”
“Ne? Mustafa seri katil miymiş?”
Başını ağır ağır olumlu anlamda salladı. Her şey öyle sarpa sarıyordu ki.
“Türkan benim çok yeni bir arkadaşımdı. Enes ise neredeyse 10 senelik arkadaşım. Duyduğuma göre Kürşat Bey çok kapsamlı işler yapıyormuş ve çalışanı da çokmuş. Denk gelmiş olabilir. Enes müdürü Kürşat Bey’in. Türkan ne iş yapıyordu bilmiyorum ama.”
Gözlerimin içine bakıyordu. Kim bilir şu anda aklından neler geçiriyordu. Çatık kaşları düzelip gülümsemeye başlayınca ben de gülümsedim.
“İçeri geçelim mi?”
“Başkomiserlikten özel korumalığa,şimdi de nişanlılığa. Geçelim bakalım.”
Elimden tuttu ve beni içeri yönlendirdi. İkimiz de gülümseyerek girdik salondan içeri. Biraz önce kalktığım sandalyeyi çekti ve beni oturttu. Kendi de yanıma oturdu.
“Nişanlım Tuna,geleceğinden haberim yoktu. Sürpriz yapmak istemiş. Sizin için sorun olmaz değil mi?”
Derya’nın babası başını olumsuz anlamda sallarken annesi ‘Ne kusuru? Olur mu öyle şey?’ gibisinden söyleniyordu.
“Kürşat Bey biz aslında bugün isteme gününü kararlaştırmak için geldik. Hele bir sözlensinler de. Böyle sevgili mevgili işleri bize biraz ters.”
“Haklısınız Kamil Bey,Eh ne diyelim? Ne zaman uygunsanız biz o gün istemeye gelelim o vakit. Değil mi Hanım?”
Yemeğine odaklanmış olan annem bir anda irkilerek gülümsedi. ‘Sizler nasıl uygun gördüyseniz öyle olsun.’ diyerek gülümsemeye devam etti.
“Heyecandan bayılırsam tut beni.” Hemen yanımdaki Enes kulağıma böyle fısıldayınca gülümsedim.
“Nerde görülmüş erkek tarafının heyecandan bayıldığı? Gören de seni istiyorlar zannedecek.”
Karşımızda oturan büyük bir dikkatle bize bakan Derya’ya gülümsedim. Bugün de amma çok gülüyorduk.
❄️
Nihayetinde yemekler yenmiş,çaylar içilmiş ve isteme günü kararlaştırılmıştı. Deryalar kalkınca yine kalmıştık biz bize.
“Bahadır,sen annemi evine bırakabilir misin?
“Tabi ki Hande Hanım.”
Annemle vedalaşıp onu uğurladıktan sonra salona geri döndüm. Enes’in heyecanı yeni yeni duruluyordu. Tuna ise hâlâ oturuyordu.
“Tuna Bey?”
“Hande Hanım?”
“Siz yarın iş başı yapmıyor musunuz? Özel korumalığa yani.”
“Kovuluyor muyum şu an? Kürşat Bey’e birkaç sorum olacaktı.”
“Buyurun,çalışma odamda konuşalım isterseniz.”
Tuna ‘Nasıl isterseniz.’ diyerek Kürşat’ın peşinden gitti. Enes ile birbirimize baktık.
“Kızım soracağım soramadım da. Bu herif niye gelmiş?”
“Şu seri katille çalışan Türkan Kutlu vardı ya,Kürşat’ın şirkette çalışıyormuş. Ben de senin de çalıştığını,Türkan’ın da arkadaşım olduğunu falan söyledim. Kürşat bir pot kırmasa bari.”
Elinde tepsiyle önümüzden geçen kadını durdurup tepsiyi aldım elinden.
“Siz artık çıkabilirsiniz. Bugün çok yorulmuşsunuzdur. Bunu ben götürürüm.”
“Peki Hande Hanım,teşekkürler.”
Üst kata çıkıp Kürşat’ın odasına gülümseyerek girdim. Kürşat beni beklemediği için kısa bir an şaşırsa da ben gülümsemeye devam ediyordum.
“Neden sen getirdin Hande?”
“Çalışanınızın acil çıkması lazımmış Kürşat Bey. Ben aldım elinden. Buyurun lütfen.” derken fincanı ona uzatıyordum. Tuna’ya da verip ‘Afiyet olsun.’ dedikten sonra beklemeye başladım.
“Ee,bahşiş mi bekliyorsun?”
“Ha yok,Şey Kürşat Bey… Biraz başım dönüyor da.”
Elimi başıma atıp Tuna’nın karşındaki koltuğa oturdum.
“Siz devam edin,bana aldırmayın. Gözüm kararıyor da biraz,birazdan kalkarım.”
“Hastaneye gitmek ister misiniz Hande Hanım?”
“Gerek yok Tuna Bey. Geçer birazdan.”
Onları hiç dinlemiyormuş gibi yaparak başımı öne eğdim ve gözlerimi kapattım.
“Ben de kalkayım artık Kürşat Bey. Sizin yine aklınıza bir şey gelirse şu bıraktığım numarayı arayabilirsiniz.”
“Kahvenizi içseydiniz Tuna Bey.”
“Sağ olun, iyi geceler.”
Yüzünü yüzüme eğip bana baktı bir süre. ‘İyi geceler Hande Hanım,ben çıkınca geçer baş dönmeniz. Sabah görüşürüz.’
Arkasından ayağa kalktım. Oflayarak Kürşat’a baktım. Bu Tuna düşündüğümden daha da zekiydi. Ya da ben oyunumu çok aptalca oynamıştım.
“Sinirimi bozuyor bu herif.”
“Sık kafasına.”
“Oldu,her sinirlendiğimizin sıkalım kafasına. Sıkmak demişken,işe gideyim ben de artık.”
“Şu Şafak Yurt mu?”
“Evet,bu gece yarısı aşığıyla otelde buluşuyor. İkisini de öldüreceğim.”
“Diğerini niye öldürüyorsun Hande?”
“E ikisi de evli barklı adamlar. Karılarını bırakmışlar birbirlerini…”
“Tamam Hande detay verme.”
“Cinayetim çok detaylı olacak ama. Onları altlı üstlü öldüreceğim. Görmek istemediğim bir manzara,katillik zor iş be Kürşat. Neyse kaçtım ben.”
❄️
Otelin tam karşısındaki binada Şafak denen herifin odasına denk gelen kısımdaydım. Bu herif sadece karısını erkeklerle aldatmıyordu. Aynı zamanda birçok kez erkek çocuklarına cinsel istismarda bulunmuştu. Bu akşam buluştuğu diğer şerefsizle birlikte yapıyordu bu işi hemde.
Bu iki çocuk istismarcısını öldürmek benim en şeref duyduğum işim olacaktı.
İnce tülün ardından görebiliyordum onları. Bayağı bir hararetlilerdi. Önce üstte olan bizim elemanı hedef aldım. Tek atışımla diğerinin üstüne yığılırken,o gülüyordu. Ne olduğunu anlayamadan ikinci adresini buldu kurşun. Tam istediğim gibi ölmüşlerdi.
Tüfeğimi yine gitar kılıfına koydum ve çatı katından binaya girdim. Asansörün olmadığı bu eski binadan merdivenleri inerken sarhoş olduğu belli olan bir adam zar zor çıkıyordu merdiveni.
“O ne? Hırsız! Apartmanda hırsız var. Uyanın komşular.”
Yüzümdeki kar maskesinden ötürü sarhoş beni hırsız sanmış ve deli gibi bağırmaya başlamıştı. Daire kapıları açılırken hızla indim merdivenleri. Apartmanın dışına kendimi atar atmaz maskeyi yüzümden çıkardım ve hızlı adımlarla ordan uzaklaştım.
Alt sokakta beni bekleyen Bahadır’ın yanına varana kadar tedirgin ilerlemiştim. Neyse ki adam sarhoştu. Belki de sözüne itimat bile etmemişlerdi.
“Gazla Bahadır.”
Bahadır esneyerek kullanıyordu arabayı. Uykusundan uyandırmıştık aslan parçasını.
“İyi ki beklerken uyumamışsın,bir de seninle uğraşacaktım.”
“Hande Hanım gece gece enerjiniz yine yerinde.”
“Benim enerjim hep yerinde Bahadır.”
Kürşat’ın evinde indik arabadan. Henüz cinayet haberleri çıkmamıştı. Demek ki daha bulunmamışlardı. Acaba ilk bulanlar ne tepki vereceklerdi.
Tüfeğimi Kürşat’ın evindeki odama bıraktım. Babamın evine yerleşirken tüfeklerimi ve silahlarımı buraya yerleştirmiştim.
Kendi arabama binip evin yolunu tuttum. Kapıdaki güvenlik kabini boştu ve büyük demir kapı da açıktı. Vardiya değişimi olabilirdi. İyi de kapı niye açıktı o zaman?
Arabayı içeri sokarken babamın arabalarından hariç 3 tane farklı araba vardı. Aklıma anında gelen şeyi hiç istemesem de torpidodan silahlarımı alarak hızla indim arabadan.
Vana burda olabilirdi. Aileme zarar vermiş bile olabilirdi. Temkinli bir şekilde evin kapısına yaklaştım. Kapı kapalıydı. Arka tarafı dolanarak bahçe kapısının önüne geldim.
Yavaşça kapıyı sürükleyerek açtım ve içeriye girdim. İçerisi çok sessizdi. Dikkatli adımlarla salona girdim.
Güneş doğmaya başlamıştı. Günün ilk ışıkları yerde kan içinde yatan 3 bedeni aydınlatıyordu. Özge,Berat ve Yasemin.
Yan yana dizilmiş sandalyelerde ise annem,babam, ablam ve yeğenim.
Ablam,bir süredir yurtdışında olan ablam. Küçücük bedeni öylece duran yeğenim. Dördünün de başları sağa düşmüştü. Bir yerlerinde kan görünmüyordu. Ya baygınlardı ya da başka şekilde öldürülmüşlerdi.
Arkası bana dönük koltukta biri oturuyordu. Belli ki sigara içiyordu. Tam 12 tane koruma ise ayaktaydı. Elimdeki uzilere mermiyi sürüp içeri daldım.
Saniyede 15 mermi atan bu bebekler sayesinde saniyeler içinde 12 dallamayı da indirdim. Koltukta oturanın karşısına geçtiğimde aheste aheste içtiği sigarasını orta sehpaya bastırarak söndürdü.
“Mr. Vane öldürülen 3 korumasına karşılık sadece 3 kişiyi öldürdü.”
“Mr. Vana bunlardan hariç 3 kişi daha öldürmüştü yalnız.”
Bir silahı adamın başına dayamıştım. Yine de sakinliğini bozmadı.
“Şimdi de 12 kişi öldürdünüz. Yani bu da demek oluyor ki her an 6 kişi öldürülebilir.”
Bunu söylerken gözleri babamların üstündeydi.
“Şunu 7 yap.” diyerek adamın kafasına sıktım. “Yapabiliyorsan tabi.” diye de ekledim.
Hemen Enes’i aradım. Telefonu 2. çalışta açtı. Olanları kısa bir özetle ona anlattım. Kısa süre içinde yanında Bahadır ve Ufuk ile geldiler.
“Şu cesetleri kamyonete yükleyin. Ben annemlere bakacağım.”
Yaşıyorlardı ama hâlâ uyanmamışlardı. Öldürülen üvey annem ve kardeşlerime üzülmüştüm tabi ama yapılacak bir şey yoktu. Onlar da diğerleriyle birlikte kamyonete yükleneceklerdi.
Cesetlerle işleri bitince sıra babamlardaydı. Önce onu odasına yatırdık ardından ablamla yeğenimi. Valizlere bakılınca zorla değil de kendileri geldiği anlaşılıyordu.
İşimiz bitince salondaki kanları da temizledik. İşin en zor kısmı da oydu. O kısmı da halledince koltuklara yığıldık.
“Sabah iş görüşmesine geldim,öğlen işe alındım ve çağırdınız. Sonra bir siteye gittik. 2 ölü bulduk. Üstüne silahlı çatışma yaşandı,akşam Enes Bey’in kız arkadaşının ailesi ile tanıştık,peşinden Bahadır gecenin bir yarısı sizi almaya diye çıktı meğer siz de cinayet işlemişsiniz. Şimdi burda 16 ölü 4 baygın. Neyin içine düştüm ben? Bu nasıl bir iş?”
“Hâlâ anlamayıp soruyorsan sorun sende Ufuk. Anla artık biz belalı taraftayız.”
“Gangster misiniz?”
“Yok lan o kadar değilizdir. Değiliz değil mi Enes?”
“Ben bize ufak ganster anlamında ‘gang’ diyorum Hande. Siz çete mi dersiniz,örgüt mü dersiniz bilmem. Zaten ebem şey edildi.”
“Şey edildi? Buna bir kibarlık gelmiş.”
“Eh artık sözlü sayılırım.”
“Onu soracaktım bende. Sen ne ara bu kızla ciddi düşünür oldun?”
“Bugün,yani daha doğrusu dün öğlen 3. buluşmamızda emin oldum.”
“Yuh! 3 kez buluşmuş alt tarafı. Şimdi haftaya sözleniyor.”
“Yetti bana 3 sefer.”
“Ya biz şu an olay yerinde oturuyoruz ve ettiğimiz muhabbet bu mu? Enes Bey? Hande Hanım?”
Sessiz sedasız oturan Bahadır bir anda fitillenmişti. Saate baktığımda sabahın 6’sını geçiyordu. Tuna gelirdi 2 saate kalmadan.
“Haklısın Bahadır. Haydi gençler evli evine,köylü köyüne. Herkese çok teşekkürler. Şu kamyoneti de çekin bir yere.”
Onları uğurladıktan sonra kısa bir duş aldım. Geceliğimi giyip yatağa uzandım. Tüm gece boyu uykusuz kalmıştım ve başım ağrıyordu.
Babamlara hiç bakmamıştım bile. Annemi de evine götürmüşlerdi. Umuyordum ki hepsi kendi kendilerine uyanır.
Geriye ise tek bir şey kalıyordu. Babama karısına ve çocuklarına ne olduğunu anlatmak.