Saatler geçmişti, karanlık odamın içinde zaman akmıyordu. Yatağın kenarında oturmuş, ellerimi dizlerimin arasına sıkıştırmıştım. Gözlerim kapıya takılıydı — her an açılacak, o içeri girecek diye bekliyordum. Ama gelmiyordu. Sessizlik, kulaklarımı acıtacak kadar derindi. Kalbim hâlâ biraz öfkeli, biraz da yorgundu. Gitmeyi düşünmüyordum. Gidecek olsam bile, nereye gidecektim ki? Demir’e mi? Onun bana ihanet ettiğini söylemişti Kaya… doğru muydu, bilmiyordum. Belki yalan söylüyordu, belki de gerçekti. Ama emin olmadan bir kez daha kendimi ateşe atamazdım. Kaya bana zarar vermemişti — en azından fiziksel olarak. Ama ruhumun içinde bıraktığı izler hâlâ tazeydi. Kalbim çelişkilerle doluydu. Onu sevmiyor, ama nefret de edemiyordum. Kafamın içinde “kal” diyen bir ses, diğer taraftan “kaç” diye b

