Havalar çok sıcak olduğu için insanlar kapı önlerinde oturmuş gülüşerek sohbet ediyorlardı. Komşuluk bağları kuvvetli olan Çiçek mahallesinde huzur vardı. İnsanların kahkahalarını yüzünde hafif tebessümle dinleyen Ali kendine çay almak için mutfağa gitti. Kupa bardağına çay doldurduktan sonra tekrar balkona dönüp yerine oturdu. Bakışları Ayşem'in oturduğu balkon hariç her yerde dolaşıyordu. Genç kıza bakmak istiyor ama kendine engel oluyordu. Hem onun karakterine yakışmazdı, hem de gecenin bir vakti komşusunun evini gözetlemesi hoş olmazdı.
Ayşem ise Ali ona baksın diye balkonda ses yapıp duruyordu. Kimi zaman küçük radyosundan müzik açıyor, kimi zaman ayağıyla tabureyi itip ses çıkarmasını sağlıyordu. Ali hiç birinde dönüp bakmıyordu. Kalbi deli gibi bakmak istese de o bildiğinden şaşmıyordu.
Genç adam ona bakmayınca yaptıklarına pişman olup eve girdi. "Salaksın Ayşem salak, daha ilk kez gördüğün adamdan mı etkilendin? Bir daha ona bakarken görmeyeceğim seni." Kendini azarladıktan sonra odasına girip yatağına yattı.
Ali ise Ayşem içeri girince sandalyesine yaslanıp Ayşem'in evine baktı. "Ayşem? Neden Ayşem ki? İnsan Ayşe koyar ismini. Şimdi bu kız evlense kocası kıskanır herkes karısına Ayşem diyecek diye, sanki benimsin der gibi." Kafasını iki yana salladı. "Sana ne oğlum kızın kocasından." Sandalyeden kalkıp odasını gitti, üzerindeki tişörtü çıkarıp yatağına uzadı.
"Ayşem? Of... Uyu Ali." Başını yastığının altına koyup zorda olsa uyudu.
Yeni bir güne uyandıklarında erkekler işlerinin başlarına geçti. Yanında çalışmaya başlayan Emre’nin ellerinin üzerinden gözlerini ayırmayan Ali onun dikkatle işine odaklanmasını sevmişti. Mankenin sakalını kesersen elleri titremiyordu. Cesaretine hayran olduğu gibi bu sevimli genç ilk günden gönlünde iyi bir yer edindi.
"Nasıl abi, yapabiliyor muyum?"
Emre'nin omzuna sıkıp, "Zamanla öğreneceksin," dedi tebessüm ederek. "Gözlerin sürekli elimde olsun ben bu işi öğreninceye kadar ustamın yanından bir saniye ayrılmadım."
Emre elindeki usturayı bırakıp Ali'ye döndü. "Okula gitmedin mi abi?" Ali iç çekip, "Gittim," dedi. "Neyse, sen biraz daha mankenin sakallarını kes, dikkat et elini kesme"
Emre başını sallayıp önüne dönünce Ali sıkıntılı bir şekilde sandalyeyi alıp kapının önüne çıktı.
Okulunu bitirmeyi çok istemişti. Herkes ona Topal Ali dedikleri için o zamanlar çok üzülüyordu. Lisedeyken hoşlandığı kız olmuştu, tüm cesaretini toplayıp kızın yanına gitmişti, kız Ali'nin aksayan bacağını görünce gülen yüzü düşmüştü. Ali o an kıza hoşlandığını söylemekten vazgeçip arkasını dönüp sınıfına gitmişti. Kimse ona acısın istemiyordu. O da herkes gibi normal bir insandı. İnsanların ona acıyarak bakmasından nefret ediyordu. Okulunu bırakıp, babasının arkadaşının yanında işe başlamıştı. Ustası ona saç, sakal kesmeyi öğretmişti o zamanlar. İşini iyice öğrenince ustası ben yaşlandım deyip dükkânını ona bırakmıştı. Ali o zamandan beri ustasını utandıracak bir hareket yapmamaya çalışıyordu. Kazandığı paranın yarısını ustasına veriyordu, hiçbir zaman iyiliği unutmazdı.
Kendi yağında kavrulduğu gibi insanlarla da iç içe olmazdı pek. Mutlaka arkadaşlarıyla toplaşır saatlerce sohbet ederdi ama taşkınlık yapacak bir harekette bulunmazdı. Genç bir delikanlı olmasına rağmen gözü kızlarda da değildi. Arkadaşları bazen ona takılsalar da onları umursamayıp yaşantısına devam ederdi.
Ederdi, etmesine ama iki gün önce gördüğü kız şimdi aklını da kalbini de karıştırıp duruyordu. Bakmamak için kendini zorluyordu, baktığı zamanda genç kızın ona baktığını görünce kalbi imkânı varmış gibi göğsünden çıkmaya çalışıyordu. Bu hisler genç adamı korkutuyordu, yaşamamıştı. Yaşamadığı içinde ona neler olduğunu bilmiyordu.
*
Ayşem her zaman olduğu gibi öğlene doğru uyandı. Yatağın içinde bir süre gerindikten sonra yataktan kalkıp annesinin yanına gitti.
"Kolay gelsin anne. "
"Sağ ol kızım. "
"Yorma kendini, başın dönecek"
"Ne yapayım kızım evi pislik mi götürsün? Mecbur temizliyorum."
Ev her gün temizlenmesine rağmen şikâyet eden annesinin yanaklarını öpüp, "Hadi dışarı çıkalım," dedi saçlarını toplarken.
"Ne yapacağız dışarıda?"
"Mahalleyi gezeriz, hadi anne."
Meryem Hanım elektrik süpürgesini açıp, "Sen tek git," dedi. Ev süpürülecek, yemek yapılacak bir sürü işi vardı. Ayşem annesinin gelmeyeceğini anladığında oflayarak odasını girdi. Üstünü başını kontrol edip pencereden Gül’ün evlerine baktı. Acaba Ali evde miydi? Gözleri balkon ve pencerelerinin üzerinde gezerken balkona çıkan Gül’e, “Ne yapıyorsun?” dedi dirseklerini pencerenin pervazına dayarken.
"Bir şey yapmıyorum. Canım sıkılıyor, işin yoksa mahalleyi gezelim mi?"
"Olur, geliyorum."
Tülü kapatıp dolabının yanına gitti. Bugün kot tulumunu giyecekti. Beyaz düz tişörtünü giyip üzerine askılı kot tulumunu giydi. Uzun saçlarını aynanın karşısında topladıktan sonra çantasını alıp odadan çıktı.
"Ben çıkıyorum. "
"Baban boş dükkân bulmuş. Ali’nin dükkânının karşısındaymış. Akşam işten gelince bakarım dedi Ayşem’le.”
Gözleri kocaman olan Ayşem, “Sahiden mi?” dedi. “Ben şimdi bakayım mı?” Sabırsız ve heyecanla bir şekilde yerinde kıpırdarken annesi başını iki yana sallayıp, “Babanı bekle kızım,” dedi.
“Tamam o zaman. Hadi görüşürüz.”
Heyecanını üzerinden atmadan merdivenleri inip dışarıya çıktı. Gül oturduğu kaldırımdan kalkıp koluna girdiğinde, “Hayırdır?” dedi sağ gözünü kırparken.
“Biliyorsun dikiş konusunda yetenekliyim, babam sana dükkân açalım dedi. Sanırım dükkânı bulmuş onun için çok heyecanlıyım.”
“Senin adına sevindim. Ben dikişten anlamam ama sana yardıma gelirim.”
“Gel tabii ki. Evde oturup boş vakit geçireceğine en azından iş öğrenirsin.”
Evlenmeyi hayal eden genç kız, “Hakan evlenirsek çalışmana gerek yok,” dedi. “O yüzden işi öğrenmesem de olur.” Arkadaşının bu halini garipsese de bir şey demedi.
"Nereye gideceğiz?"
"Parka gidelim."
"Olur."
Birlikte parka doğru yürüdüler. Yan yanaydılar ama ikisinin de aklında bambaşka düşünceler geçiyordu. Biri evliliği hayal ederken diğeri dükkânında yapacağı işleri, bir de Ali’yi. Annesi onun dükkânının karşısında demişti, eğer olursa her gün onu mu görecekti? Sıcaklayınca ellerini yüzünün önünde sallayıp, “Sıcak,” dedi yüzüne bir şey mi oldu bakışı atan arkadaşına. Genç adamı kafasına neden bu kadar takmıştı anlamıyordu. Önüne ekmek bıraktığı için mi etkilenmişti? Yoksa mutfakta gözlerine bakmadan konuştuğu için mi? Karnına ağrı saplandı ve kolay kolay geçeceğe de benzemiyordu.
"Alıştın değil mi buralara?
"Evet, çok güzel. Baştan çok çekindim kimse benimle konuşmak istemez diye. Seni görünce çok mutlu oldum."
Gülümseyen gül Ayşem'e sarıldı. "İleride benden bıkma. Ben biraz insanlara yapışırım, abim bu huyuma çok kızıyor ama elimde değil. Sohbet etmeyi, insanlarla dost olmayı severim."
“Ben de severim, benim yanımda çekinmene gerek yok bunu başında konuştuk. Samimiyetine inanmasam seninle dostluk kurmam. Ablam öldükten sonra kimseyle arkadaş olmak istemedim başta. Tek dostum o olduğu için ona haksızlık yaptığımı düşündüm sonradan aslında büyük haksızlığı kendime yaptığımı anladım. Ablam neşeli bir insandı. Benim içime kapanık olduğumu hissederse üzülürdü. O yüzden sen iyi ki karşıma çıkmışsın.”
Ayşem'in yüzü hüzünlenince Gül kolunu sıvazlayıp, “Kanserden vefat etti değil mi?” dedi.
"Üç sene önce rahim kanserinden öldü."
"Mekanı cennet olsun.
"Amin" dedi durgun bir şekilde. Ablasını çok özlüyordu. Evlendiğinin birinci ayı rahim kanseri olduğunu öğrenmişti. Onun için çok çabalarsalar da en fazla dört ay yaşayabilmişti. Yirmi yedi yaşında gözlerini dünyaya kapamıştı genç kadın.
Dolan gözlerini ovuşturup eniştesini düşündü. Kim bilir ne yapıyordu şimdi. Ablası öldüğünden beri hiç kimseyle görüşmüyordu genç adam. Henüz karısına doymadan kader onları ayırmıştı. Akşam eve gidince onu arayacaktı. Babası her hafta iş yerime yanıma gelip elimi öpüyor diyordu. Bir akşam yemeğe çağıracaktı onu. Her ne kadar gelmeyeceğini bilse de ısrar edecekti. Yine birlikte ağlayacaklardı ama teselliyi birbirlerinde bulacaklardı.
Üzücü olayları düşünmemeye çalışıp yürümeye devam etti. Çarşının içine inince Ali'nin dükkânına yaklaşmışlardı.
"Abimin dükkânına uğrayalım."
Ayşem telaşla Gül'ün kolunu tuttu. Çekinerek, "Rahatsız etmeyelim" dedi. "Çalışıyordur."
"Yok abim rahatsız olmaz, hem senin kardeşin yanında işe başladı, değil mi?"
"Evet."
"İyi işte onu da görürüz."
Ayşem itiraz etse de Gül kolundan çeke çeke dükkânın önüne getirdi. Kapının önünde Ayşem'i gören Ali ne yapacağını bilemedi. Elinde tuttuğu havluyu sıktığının farkında değildi. Kızlar içeri girince hafif tebessüm etti. "Nasılsın abi?" Havluyu askıya asıp yanlarına yaklaştı. "İyiyim, hayırdır?"
"Aşyem'le dolaşmaya çıktık, dükkânın yanından geçince sana uğrayalım dedik." Ayşem, Gül'e bakıp tek kaşını kaldırdı. "Yani ben gelmek istedim Ayşem senden çekindiği için gelmek istemedi."
Ali gülümseyip, "Niye kızı zorladın o zaman?" diye sordu. Ayşem panik yapıp ellerini iki yana doğru salladı. "Öyle bir şey yok, ben senden çekinmiyorum." Ali tek kaşını kaldırıp hafifçe güldü. Ayşem bu gülüşe bayılırdı.
"Şey öyle demek istemedim. Yani şey, of ya karıştırdım. Su var mı?"
"Emre, ablana su alıp gel aslanım"
"Abla sen oruçluydun."
Elini alnına vurup, "Doğru ya," dedi iyice kızarırken. Onu izleyen Ali'ye bakıp güldü. "Sanırım başıma güneş geçti."
"Sanırım, oturun dinlenin kendinizi iyi hissedince gidersiniz. "
Başını sallayıp koltuğa oturdu. "Bu ikinci rezilliğin Ayşem aferin sana"
"Efendim canım"
Gül'e bakıp, "Ne?" dedi. "Sen az önce bir şey dedin."
"Yooo, sana öyle gelmiş."
"İstersen yüzünü yıka arka tarafta lavabo var."
Ali'ye teşekkür edip başını yere eğdi. "Biz kalkalım sizi de işinizden alı koymayalım."
"Siz bilirsiniz."
Gül kahkaha atıp, "Ya niye resmi konuşuyorsunuz?" diye sordu. "Canım, abimin ismi Ali, ona Ali de Abi sen de Ayşem'e Ayşem de."
"Ayşem."
"Efendim."
Ali gülümseyip "İsmini kim koydu?" diye sordu.
"Dedem."
"Güzelmiş"
"Teşekkür ederim."Ayşem koltuktan bir anda ayağa kalktı. "Şey benim eve gitmem lazım anneme yardım edeceğim."
"Ama gezecektik?"
"Sonra gezeriz, hadi öptüm görüşürüz."
Dükkândan koşarak çıktı. "Ne oldu ki şimdi?" Ali ve Gül ne oldu der gibi birbirine bakarken, Emre kapıdan ablasına baktı. "Ablam biraz tuhaftır" Genç adam gözlerini kısıp ablasının arkasından sırıtan Emre'nin başına vurdu. "Ablan hakkında doğru konuş"
Başını sıvazlayan Emre "Olur usta." dediğinde Ali dışarı çıkıp Ayşem’in arkasından bakmamak için kendini zor tuttu. Niye heyecanlanmıştı ki? Hayır, böyle yaparak onun da elini ayağını birbirine karıştırıyordu. Bu kız çok garipti.
Ayşem ise koşa koşa eve geldi. Bu sıcakta oruçluyken koştuğu için kendine lanet edip odasına doğru sürünerek emekledi. Meryem Hanım kızını yerde nefes nefese kalmış bir şekilde görünce korkup yanına koştu.
"Ne oldu?"
"Çok yoruldum anne yatacağım"
"Daha yeni dışarı çıktın ne yorulması?"
"Çok sıcak anne."
"İyi git yat bari. Ben de bir şey oldu sandım."
Ayşem başını sallayıp odasına girdi. Kendini sırt üstü yatağa bırakınca ayaklarını tepinerek yatağa vurmaya başladı. Sanki susayan kendi değilmiş gibi yatağın üzerinde tepiniyordu.
"Ah Ayşem ah, neden heyecanlanıyorsun onun yanında? Neden kalbin böyle atıyor? Ya ne güzel Ayşem dedi o yaaa." Yataktan doğrulup saçlarını yoldu. "Of ya of, neden sürekli seni görmek istiyorum ben?"
Akşama kadar yatağın içinde neden böyle hissettiğini kendince çözmeye çalıştı. Düşüne düşüne akşamı etmişti. İftara iki saat kala kapının önüne çıkıp kaldırama oturdu. Bacaklarını yola uzatıp salık olan saçlarını siyah lastik tokasıyla topladı. Başını sokağın başına çevirdiğinde Ali'nin geldiğini gördü. Kalbi yine hızlı atmaya başlamıştı. Bacaklarını kendine çekip elini göğsüne bastırdı.
"Sakin ol Ayşem. O sadece bir insan, yakışıklı bir insan, çok yakışıklı bir erkek o. Of Ayşem, Allah seni kahretmesin."
Ali'ye bakarak içinden konuşuyordu. Genç adamın neden yavaş yürüdüğünü de anlamıyordu. Hayır, hızlı hızlı yürüse en azından yakından görürdü onu görmek için can atan Ayşem.
Ali’nin derdi ise bambaşkaydı. Ayşem'i görünce yürüyüşünü yavaşlatmıştı, nedense onu topallarken görsün istemiyordu. Evin önüne yaklaştığında Ayşem'in ona tebessüm ettiğini gördü. Başkasına mı gülüyor diye etrafına bakındığında yolda ikisinden başka kimsenin olmadığını gördü. Çocuklar ileride top oynuyordu onlara gülmeyeceğine göre Ayşem ona gülüyordu. Deli gibi atan kalbini sakinleştirip Ayşem'e tebessüm etti.
"Nasıl oldun?"
"Hıı?"
"Öğlen kötüydün, şimdi nasıl oldun? Onu soruyorum."
"İyiyim."
"İyi ol. Hayırlı iftarlar."
"Sana da."
Ali eve girince başını kapıya yasladı. "Olmaz Ali olmaz, kalbine düşürme o sana bakmaz."
Aklı ve kalbi çok karışmıştı. Sırf onunla sohbet etmemek için hemen binanın içine girmişti. Aslında konuşmak istiyor ama çekiniyordu bacağı yüzünden. Ayşem'in de bakışlarında acıma görürse hepten koparırdı insanlarla olan bağlarını.
"Abi?"
Gözlerini açıp kardeşine baktı. "Efendim güzelim."
"İyi misin?"
"İyiyim, nereye gidiyorsun?"
"Ayşem'in yanına, ezan okununcaya kadar dışarıda oturacağız."
"Tamam."
Kardeşinin saçını öpüp pideyi mutfağa bıraktı. "Kolay gelsin anne."
"Sağ ol oğlum, yorulmuşsun otur dinlen."
"Balkona çıkıyorum."
"Tamam oğlum."
Lavaboda yüzünü yıkayıp balkona çıktı. Mis gibi yemek kokusu sarmıştı mahallesini, sandalyeyi çekip oturdu. Ayşem Gül'le konuşurken kahkaha atıyordu. Ali kaşlarını çatıp aşağı baktı. Niye o güzel sesiyle bağırarak kahkaha atıyordu ki bu kız?
Bakışları etrafta rahatlıkla geziyordu ama Ayşem’e çekinerek değiyordu. Onun kahkahaları ve neşesini duyup gördükçe dudakları iki yana kıvrılıyordu. Elini yumruk yapıp göğsüne dayadı. Genç kadının gözleriyle gözleri tekrar çakışınca yutkundu. Ona gülümsüyordu, yanlış anlamıyordu. Bu kız ona gülümsüyordu. Belki hoşlanmıştır. Hızla oturduğu yerden kalkıp odasına gitti. Yatağına oturup elini bacağının üzerine koydu.
“Neden bana bakıyorsun bal gözlü? Bakma, bakarsan gönlüm yanlış anlar.”
O akşam yediği yemekten hiçbir şey anlamadı, aklı hep Ayşem'deydi, onu görmek istiyordu. Sürekli balkona çıkıp genç kızın balkonuna bakıyordu. Ayşem'i balkonda göremeyince içeri giriyordu. Bacağı ağrıdığı için teraviye de gidememişti. Koltuğa uzanıp eşofmanı kıvırıp bacağına krem sürdü. Aklı karma karışıkken bacağını krem sürerken salonun kapısı açıldı. Kardeşinin gelmiş olacağını düşündüğü için, “Sıcak havlu verir misin, çok ağrıyor bu sefer,” dedi. Cevap alamadı. “Niye konuşmuyorsun kız,” dediğinde bakışlarını kapıya çevirdi. Ayşem’i görmeyi beklemediği için yüzünde ateş hissetti. Eşofmanının paçasını düzeltip ilaç kutuları acele ederek aldı.
"Şey, Gül salona geç demişti."
"Gel otur, ben içeri geçiyorum rahat edin siz."
Ayşem Ali'nin yüzüne bakınca üzüldü. Acı çekiyor gibi hali vardı. Yanında geçen genç adam odasına gidince o da çekinerek koltuğa oturdu. Yanakları ve boynu kızarmıştı, utanmış mıydı o?
“Yüzün niye asıldı?”
Yanına gelen arkadaşına, “Abinin bacağına ne oldu?” dedi kısık sesle. “Az önce ovalıyordu beni görünce bozuldu sanki.”
Oturduğu yerden kalkan Gül salonun kapısını kapatıp Ayşem’in yanına gitti.
“Doğuştan bir bacağı kısa doğmuş. Ayakta fazla durunca damarları geriliyor bu yüzden de bacağı ağrıyor. Ona kendisini yormamasını söylüyoruz ama bizi dinlemiyor. Senden de çekinmiştir büyük bir ihtimal, inan kimse ona acıyarak bakmıyor ama o aklında ne kuruyor bilmiyorum ama sanki insanların ona acıyarak baktığını düşünüyor. Farkında mısın sana değişik bakıyor. Sanırım senden etkilendi, o yüzden çekinmiştir.”
Eteğinin kumaşını sıkan Ayşem, “Yok canım,” dedi kekeleyerek. “Nereden çıkardın onu? Bana baktığını hiç görmedim.” Ayağını kaldırıp çarpılmamak için duasını etti.
“Kör müsün kız sen, bildiğin bakıyor. Utanmasın diye ona ima etmiyorum ama bence senden gerçekten hoşlandı.”
Midesi düğüm düğüm olan Ayşem, “Sus be,” dedi oturduğu yerden kalkarak. “Ben öyle bir şey hissetmedim bakmıyor bana sen yanılmış olmalısın.”
“Yakın da mektup gelirse sana görüşüz.”
“Ay yok artık,” diyen Ayşem alelacele evden çıkarken yüreği ondan önce eve koşuyordu.
Ali gerçekten ondan mı hoşlanıyordu?