Kuzey’in malikânesinden çıktıktan sonra Lara soluğu Karaköy’de aldı. Ablasının son görüldüğü binanın yerinde şimdi bir vintage kafe vardı. Kafedeki eski tahta sandıklar, kitap rafları ve gramofon sesleri, Lara'nın içindeki kaosu bastıramıyordu.
Köşede duran yaşlı adamı fark etti. Göz göze geldiklerinde adam başını çevirdi. Ama çok geçti. O bakışı tanımıştı.
Yanına gidip karşısına dikildi.
"Rana Soysal. On yıl önce buradaydı. Sen de o gece buradaydın."
Adam titredi. Cebinden bir fotoğraf çıkardı, eski bir Polaroid. Fotoğrafta Rana, elinde gitarla gülümsüyordu. Ama arkada… loş bir gölgede duran genç bir adam vardı.
Lara’nın içi buz kesti. Kuzey.
“Sen kimsin?” diye sordu.
"Ben mi? Ben sadece bir pişmanlığım evlat. O gece kızın gittiği arabayı unutmam. Siyah bir Bentley… ön koltukta Kuzey Arslan vardı."
---
Aynı Saatte – Kuzey’in Gölgeleri
Kuzey, malikânenin gizli bodrumuna indi. Kapısı şifreliydi. İçeride kimsenin bilmediği bir oda daha vardı. Duvarları ses geçirmeyen, sadece bir sandıkla aydınlatılan odada, tahta bir kutu duruyordu. Eskimiş, ama sağlam.
Kutunun içinden eski bir defter çıkardı. Kan lekeli sayfaları çevirdi. Rana’nın yazdığı satırlar, eski bir melodinin çığlığı gibiydi:
> "Ona âşık oldum. Evet. Ama o beni sevmiyor. Sadece sahip olmak istiyor. Ve ben sahip olunacak biri değilim."
Kuzey, sayfayı okudukça yumruklarını sıktı. Yıllar geçmişti ama bazı kadınlar silinmiyordu. Bazı kelimeler yara gibi kalıyordu tenin altında.
Ömer kapıda belirdi.
“Kız, Karaköy’deydi. Rana’nın eski tanıklarından biriyle konuştu.”
“Lara'nın burnu fazla iyi. Bu onu ya mezara ya da yatağa götürecek.”
---
Gece – Lara'nın Dairesi
Lara eve girdiğinde ışıklar yanmıyordu. Silahını çekti. Sessizce yürüdü. Mutfak kapısını açtığında biri ona arkadan sarıldı. Soğuk, güçlü elleriyle.
“Sakin ol. Benim.”
Kuzey.
Lara silahı bırakmadı.
“Ne işin var burada?”
“Sana yardım etmek için geldim. Ablan hâlâ yaşıyor. Ama onu bulmak istiyorsan benimle birlikte cehenneme yürümen gerekecek.”
Lara geri çekildi, ama gözlerini ondan ayırmadı.
“Ben cehenneme yalnız yürümeye alışığım.”
Kuzey bir adım attı. İkisinin nefesleri birbirine karıştı.
“Ama bu sefer yalnız değilsin.”
O an dudakları birleşti. Karanlık, tehlike ve geçmişin kırıkları arasında bir öpücük… öyle bir öpücüktü ki; yara gibi, yangın gibi, pişmanlık gibi.
Ve o an Lara fark etti…
Bu adamla sadece geçmişin değil, kendi kaderinin de düğümünü çözecekti.