2 -

1099 Kelimeler
Hırsızın arkasından koşmaya başladık. Ayağımda hâlâ doğal olarak annemin terlikleri vardı, o işi de halletmem lazımdı. Aslında rahat terliklerdi, anneler işi biliyor bence. "Aloo aga! la dursana nereye kadar koşacaksın. Bak yoruldun sende dur da konuşalım" diye bağırıyordu Şevket. Adam tınlamadı tabi, ben de tınlamazdım. Neden kaçtığım birisi bana dur dediğinde onu takayım ki? Bu benim iyiliğime olmazdı. Evet empati yaparken mantıklı konuşabiliyorum. Lan mahallenin delisi, yine işiyordu hay ben senin. Durup durup sigarasını içerken yola işerdi bu. Onu görünce yolumu değiştirirdim, açıkçası beni biraz ürkütüyor. Ayrıca kimsenin çişini çekemem be. "İzem sağına bakma sakın" diye İzem'e seslendim. O da baktı, bakma dersem bakar tabi bunu unutmuşum. Ters psikoloji, hep de böyle olur. Bana döndü ve kötü kötü bakıyordu. Bakışlarındaki o öfke iliklerime ilmek ilmek işlenmişti. Gerçekten çok haklıydı. Mal olduğumu söylemiş miydim? "çok pardon." Dedim. Biz bunu konuşurken deli işeme yönünü öndeki hırsıza çevirmişti "Lan napıyorsun?" dedi ve deliden uzaklaştı hırsız. Üstü hep çiş olmuştu. İğrenç be.. Deli de işemesini bitirip sigarasını yaktı Bizde durmuştuk. Hint dizisinde gibi birbirimize bakıyorduk. Sanırım hepimiz hırsızla empati yapmıştık, leşti. Keşke empati diye bir şey olmasaydı şu anda. "Nerde lan çanta" diyerek üstüne yürüyüp hırsıza diklendim. Bilirsiniz bana gaz saçma anlarda gelir. "Ne çantası la?" Dedi. Cidden sordu bu soruyu. Salağa yatıyordu. Şaka mıydı ya? İnsanlar nasıl bu kadar rahat oluyordu? Onlar mı patavatsız ben mi enayiyim anlayamıyorum. "Bu güzel hanımefendinin çantası." dedim İzem'e bakıp iç çekerek. Şevket bana bakmıştı. Yine kaşı gözü ayrı oynuyordu. İğrençleşmişti yine, Şevket genel olarak iğrençleşmeyi severdi zaten. "Tanımıyorum bu hanımefendiyi ben" dedi sevgili hırsız bey. Suratına yumruk istiyordu anladığım kadarıyla. Kadının elinden zorla çantayı çekti aldı ve tanımıyorum diyordu. Yok yok sıkıntı kesinlikle bunlardaydı, benimle alakalı bir sıkıntı değildi bu durum. "Lan bana bak salarım deliyi üstüne suratına işer haa, 40 yıl unutamazsın" diye tehdit etti Şevket. O nasıl tehdit beee, ben olsam cebimdeki paraları da verirdim. Hatta üstüne kredi çeker onu da verirdim. Hırsızın suratı değişti, rengi bembeyaz oldu ve omuzlarını kabartıp bütün özgüveniyle "Bende değil paralar." dedi. Alaycı bir tavırla güldüm. "Kimde annen de mi?" diye sordum. Gözlerini devirdi "Ben para falan bilmiyorum." Diye yanıtladı. Hâlâ yalan söylüyordu. E anlamışsınızdır zaten. "Lan sidikli, leş gibi de koktun ha. Gel bizim eve gidelim sana ben kıyafet vereyim böyle dolaşma." İzem bana baktı. Gerçekten sinirliydi ve ben sinirine sinir katıyordum harikayım "Bir de kıyafet mi vereceksin adama?" Diye sordu sinirle. Bende onaylarcasına başımı salladım. Adamı evden başka bir yerde konuşturamazdım bence gayet mantıklı bir plandı. Başıyla onayladı hırsız. Salak valla, hırsızlık yaptığı insanlar eve götürüyor bu da kabul ediyor. Hem de ona o kadar sinirliyken. Cesaretimi topladım ve o soruyu sordum İzem'e. "İzem, senin için de bir sakıncası olmazsa sende gel eve." dedim. Böyle de söyleyince umarım sapık gibi gözükmemişimdir. Amacım tamamen hırsızı konuşturmaktı çünkü "Yok sakıncası olmaz, sonuç olarak bu işte beraberiz ve benim yüzümden girdiniz bu işe." Bu kız Şevket ve benim aksime çok mantıklı konuşuyordu. Gerçi bence Şevket ve benim karşıma kim geçse mantıklı konuşur gibi hissediyorum. Ama İzem cidden mantıklı bir kadındı. "Evet.." dedim.Önüme düşen hırsızla şokum ağzıma girmişti. Lan adam sidik kokusundan gitti. İzem'e baktım ağzı açık bir şekilde yerdeki hırsıza bakıyordu. Birbirimize baktıktan sonra bakışlarımız Şevket'e dönmüştü o da elindeki odunla bize bakıyordu. İkinci bir Hint dizisi bakışma sahnesi gerçekleştiriyorduk. Böyle anları pek sevmezdim, çünkü kimse ne yapacağımız hakkında ufak bir bilgiye sahip olmazdı ve kıçımızı kurtaracak yollar arardık. Tüm şaşkınlığmla Şevket'e dönüp: "Şevket?" Dedim "Dengiz?" Diye yanıt verdi o da aynı şaşkınlıkla. "Şevket naptın adam gitti" dedi izem. Hâlâ hepimizin ağzı açıktı. "Bayılmıştır ya" diye savunma yaptı Şevket. Sokrates'in savunmasından büyük gerçekten, adam mezarında ters döndü "Şevket, abi ben adamı konuşturmak için eve çekiyordum nasıl götüreceğiz bunu biz? Abi ne yaptın ya? Başımız az belada mı dedin? Ne yapıyorsun?" "Yani Dengiz hırsızı kendi elinle eve sokmak da tam senlik hareket." dedi Şevket. Fena girmişti bu laf bana. Hani malım demiştim ya, Şevket sağ olsun bana dolaylı yoldan mal demişti. Ama haketmiştim. Yalan yok. "Abiii adam sidikli, biz nasıl taşıyalım bunu. Kokar hep öğhk." dedim yüzümdeki iğrenmiş ifadeyle. İzem de aynı şekilde bakıyordu, zaten sabahtan beri öyle bakıyordu. "Ya abartma Dengiz her haltı abartıyorsun, adamın paçalarına gelmiş kolunun altına gireriz götürürüz" dedi Şevket. "Tamam o zaman siz ikiniz koluna girin bende tam onun hizasında önünden yürüyeyim." Dedi İzem. Yine de hâlâ bu iş bana mantıklı gelmiyordu. " Kimse de bu mallar napıyor diye sormayacaktı zaten." dedim, dedim ama Şevket ve İzem bana söylediklerimi ağızlarına sokacaklarmış gibi bakıyorlardı. Cidden korkunçtu bu arada, geri adım atmam gerekiyordu. Bir dayağı daha kaldıramazdı hassas bünyem. "Tamam tamam birini seçme hakkına sahibim." ikisi de aynı anda kafa salladı. "Gemileri karadan yürütmek gibi bir şey bu" dedim. " E ama onu başarmışlar, ya nolacak çok içmiş deriz" dedi İzem İzem kafasındaki güneş gözlüğünü sidikliye taktı. Yakışmıştı, güneş gözlükleri herkese ayrı bir hava verirdi zaten. Şevket'e baktım. İkimizde gözlerimizde anlaşıp kaldırmaya karar vermiştik. kaldırıp kollarının altına girdik. İzem de bizim için taksi çevirdi, sidikliyi yerleştirip bindik. Adresi söyledim. on iki dakika sonra eve gelmiştik. Arabadan havalı bir iniş yaptım, burnumu çektim. Sonuçta adam kaçırmıştım hayatımda ilk defa. Gizem ve Şevket de indiler. Şevket'le beraber bizim sidikliyi indirdik. Eve doğru baktım. Anne özür dilerim, bu sidikli eve girmek zorunda. Kapının önüne geldik. Hırsız uyanmıştı, etrafa bakıyordu. "Noluyor ya? Aa geldik mi? ne oldu bana ya?" dedi uykulu tavırıyla. " Burda soruları biz sorarız." dedi Şevket. kapıya biraz daha yaklaştığımızda gördüğüm manzara karşısında bela okudum. Hani yorgun argın eve geldiğinizde karşılaştığınız o iğrenç lanet manzara vardır ya, işte ondan bahsediyorum. Kapının önünde otuz beş tane kadın ayakkabısı vardı. Hayır ya, ne bu şimdi annemin gününe mi denk gelmiştik? Biz de şans olsa İzem ile böyle tanışmazdık zaten. Ne bileyim belki daha romantik bir ortamda. Ya da dayak yemezdim, ya da şu anda sidikli bir hırsıza bakıyor olmak zorunda olmazdım işte. Hiçbir zaman şans benden yana olmadı ki. Ondan hoşlanmıyorum o yüzden. "Sizin ev kadınlar hamamı herhalde kirvem." Üçümüz birden bunu söyleyen hırsıza baktık. "Daha da ağzımı açmam." Dedi. Bence de açmamalıydı. Ağzına fermuar çekti, anahtarı aşağı attı, üstüne bastı, kibriti aşağı atıp yakar gibi yaptı ve ellerini çırptı. Yok artık, daha da ağzını açamaz herhalde. Anahtarımı çıkardım ve anahtarla kapıyı yavaşça açtım. Ayakkabılarımızı çıkardıktan sonra parmak uçlarımızla içeri geçip yürümeye başlamıştık. Sanırım içerde çok eğlenen bir kitle var, göbek atıyorlardı. Salonun kapısını sadece küçük bir kısmı açıktı, bizi görmeleri imkansızdı. Bir anda Şevket mutfağa yöneldi, onun kolundan tuttum. Başımı hayır anlamında salladım. O da bana lütfen der gibi bakıyordu. "Sonra, söz." diye fısıldadım. Başıyla onayladı ve odama geçip görevi tamamlamıştık. Kapıyı kilitledim. Arkamı dönmemle yerdeki hırsızı görmem bir oldu. Şevket'e baktım, İzem bu sefer sadece yerdeki hırsıza bakıyordu ...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE