bc

Mevzu Var

book_age16+
144
TAKİP ET
1K
OKU
drama
tragedy
comedy
sweet
humorous
self discover
supernatural
special ability
twink
love at the first sight
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Dengiz, kendi halinde yaşadığı monoton hayatında oluşan absürt bir o kadar da eğlendiren şeylerin içinde bulur kendini.

"Ben Dengiz, Dengiz Kıraç. Siz şaşırmadan söyleyeyim, Deniz demek."

Hayatının aşkını rüyasında bulan Dengiz Izem için her şeye hazırdır. Peki gerçekler, rüyalar kadar güzel midir? karşılıklı destansı aşklar gerçek midir? Cevabı Dengiz de bilmiyor. Dengiz zaten kesin bir cevabı olmayan şeylerden pek hoşlanmaz..

Bol bol eğlenmek için, yeri geldiğinde üzülmek için, yeri geldiğinde kendinizi bulmak için Dengiz'in hikayesine bir bakın derim. Yalnız, içeriye girerken hazırlıklı girin. Çünkü bu bir absürt kurgudur.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
1-
Yatakta yatıp tavanı izlerken, içeriye giren güneş ışığı gözümü rahatsız etmeye başlamıştı, aldırmadım. Alıştırma yapıyordum, dolmuşa bindiğimde güneş gözüme vurunca rahatsız olmuyormuş gibi yapmam lazımdı. Daha önce görmüştüm. Göze güneş vurunca çok güzel oluyor. Göz rengim bal rengine kaydığı için güneş vurunca daha güzel olduğunu söylerler. Sabah sabah aynaya bakmadan önce kastığım ego bence yeterliydi, çünkü aynaya bakınca çok üzülecektim. Ben Dengiz, Dengiz Kıraç. Tamam siz şaşırırken ben size anlamını söyleyeyim, Deniz demek. Bence güzel bir isim ama insanlar çok garipsiyor ne gerek var? Bazen dalga da geçiliyor, hayır anlamı güzel olmasa üzülürdüm. İşin komiği, adım Deniz ama yaşadığım şehirde Deniz yok. Sanırım Ankara'nın Deniz ihtiyacını ben karşılıyorum. Pekala, komik değildi. Sizi suçlamıyorum, bana genelde gülmezler zaten. Annemin sesini ve ayak seslerini duymaya başlamıştım. Soluma döndüm ve yorganı başıma çekip gözlerimi kapattım. Uyuyor numarası yapıyordum, sanırım bu alışkanlığı kaç yaşıma gelirsem geleyim -21 yaşındayım- sürdüreceğim. Sanki beni uyanık gördükleri zaman kızacaklarmış gibi hissediyorum. aslında bence bu çok heyecanlı. Komik ama öyle. Kızarlardı da bence, emin değilim. Bilmek de istemiyorum, bilmem için önce denemem lazım ve ben bir şeyleri denemeyi sevmem. Bir şeyin net sonucunun söylenmesi veya bunu bilmem beni daha memnun eder ve rahatlatırdı. Bana balık tutmayı öğretmeyin bana balık verin. Annemin ayak sesleri yaklaştığında gülmemek için dedemin öldüğü günü hatırlamaya çalıştım. Aslına bakarsanız buna çok üzülmemiştim, çocuklar cenazelerde ağlamazlar. Bu da herhalde masumluğumuzdan kaynaklanıyor, içine atarlar. Ben ilgi çekmek dışında cenazede ağlayan çocuk görmedim. Biz maç oynamıştık dedemin cenazesinde. Kötü tarafı onun yokluğunu hissettiğimdeydi sokakta oynarken aynı saatlerde oyun oynarken başımı okşayan bir el olmaması, bana çikolata uzatmaması, " üstünü çok kirletme annen kızar sonra, üzülme e mi oğlum?" Uyarısı yapan tonton birinin olmaması çok koymuştu. Onu bir daha görememek, sanırım dedeler için farklı bir sevgi besliyoruz. Bana hep " büyüyesin, büyük adam olasın" derdi. Büyüdüm ama büyük adam olamadım be dedem. Annem odanın kapısını açtığında numarama devam ediyordum. Dede mevzusu beni epey üzdüğü için bugünkü numaramda gülmeyecektim, ne mutlu (!). " Oğlum, kalkmayacak mısın artık? Bak baban laf ediyor, senin yüzünden bana kızıyor. Hayır ne bu gece yatmak bilmez sabah kalkmaz bilmez. Adam da haklı yani kahvaltı etmek istiyor bizimle" " Hı?" Dedim, sanki yeni uyanıyormuş gibi. " Sanki bilmiyorum ben beni duyduğunu, bu bardakları da mutfağa getirsen ölür müsün oğlum? Hayır ben eşek miyim? Benim canım yok mu? Ben hiç dinlenmeyeyim mi?" Diye söylendi bardakları alırken. Yerimde doğruldum. " Annem, canım annem. Allah'ını seviyorsan her sabah aynı şeyi yapacak mıyız biz ya?" " Ekmek al" Bunu demeyeydi iyiydi. Gözümü kapattım açtım, kapının önündeydim. Hayır, bu uykusuzluk bana hiç iyi gelmedi. Gerçekten iyi gelmedi. Ayakkabılara baktım, annemin terliği vardı sadece. Ayakkabılığı açtım, hiç ayakkabı yoktu. Tövbe estağfurullah. Annemin terliği o giydim, aldırmadım mahalledeki kimse de aldırmazdı zaten. Ekmek alıp gelecektim, iş görüşmesine mi gidiyorum sanki? Yürüyordum, başka bir şey yapacak halim yoktu. Binalar ruhumu sıkıyor, okulu bitirdikten sonra şehir dışında iş bulacaktım. Burası insanı geriyor. Bankacılık okuyordum ben, tabii dışardan. 2 sene sınava girdim, üniversitenin ilk senesinde sınıfta kaldım. Alışma süreciydi canım. Şevket'i gördüm, buraya doğru koşuyordu. Valla koşuyordu. Şevket, benim dostumdu. Arkadaşım demiyorum, dost diyorum ikisi arasında çok ince bir çizgi vardır. Herkesle arkadaş olabilirsin ama dost olamazsın, benim tek dostum da Şevket işte. Arada uyuz olurum kendisine ama kiminle yüzde yüz anlaşabiliriz ki? O da bankacılık okuyordu o tabi ki dışardan. Dedim ya büyük adam olamadım diye, Dünya'da işler böyle yürür bilirsiniz. Babanın şirketi yoksa, doktor, avukat falan veya bir yerde adınızın çok büyük harflerle yazılmadığı sürece asla büyük adam olmuş olamazsınız. Şevket hâlâ yanıma gelememişti, koştukça uzaklaşıyor gibiydi. Ben de ona koşmaya karar verdim. Aynı yerimde sayıyor gibiydim. Başım döndü, gözlerimi kapattım başımı tuttum. Gözlerimi açtım.. " Şevket pasını attı top Dengiz'de" Önce Şevket'e baktım sonra yerdeki ezilmiş şişeye. Nasıl geldik lan biz buraya? Dalga mı geçiyorsunuz ya? " Oğlum alsana pasımı" Lan tam olarak vasfım bu aslında. O şişe ben vurup duran da hayat. Vay be, güzel konuştum. Şişeyi ileriye vurdum " Oğlum niye attın topu" Şevket'e döndüm " Top? Oğlum ne topu lan?" pantolonumun ceplerini çıkardım " Lan top alacak para yok ezmişsin şişeyi" " He lan" " İşsiziz oğlum biz" " Öyle deme okuyoruz biz" " Açık öğretim aynen" " Eee okumamış mı okuyoruz Allah Allah" Ceplerimi geri soktum " Şevket" dedim. Çekiniyordum, çünkü bunu sormam komik olacaktı. Bu da net dalga geçerdi. Diyorum ya kesinliği olmadan şeyleri sevmiyorum diye, şu anda Şevket'in ne diyeceğini kestiremiyordum. " Sor Deniz." Çoğu zaman beni sinir etmek için Deniz derdi. Salak. " Biz buraya nasıl geldik?" Bana baktı. Garip bir ifadeyle bakıyordu kestiremiyordum garip bir şekilde. "Nereye?" " Ya nereye olacak? Buraya işte. Şu anda bulunduğumuz yere. Nasıl geldik abi, en son sen bana doğru koşmuyor muydun?" Hafif güldü. " kafan mı güzel? Ben yanına geldim ekmek aldık eve dönüyoruz işte hacı manyak mısın?" " Ekmek mi aldık?" Elimdeki ekmeğe baktım. Duraksadım. Ne oluyor lan? Gözümü bir daha kapatmamaya karar verdim. Bana bir şeyler oluyordu çünkü. Eve gittiğimde Google'a yazacaktım ama kesin beni mezara sokacaktı. Düşüncelerimin arasında kaybolmuşken bir ses duydum. Hem yakındı, hem de pek yakın değildi. Kadın sesiydi, bizim mahallemizde kadın kavga olmadığı sürece kadınlar pek rahatsız edilmez. Edenin de hakkını veririz. " Hırsııızz, çantamı çaldı Allah'ın belası" Şevketle birbirimize baktık. İşte hayatımın fırsatı, kahraman olacaktım. Taytsız olanlarından ama. Bizim de bir Türkan Şoray kuralımız olmalı bir zahmet. Arkamı döndüm. Kadına doğru yürüdüm, Şevket arkamdan geliyordu " Ben hallederim bayan" Şevket arkamdan " Maaalll" diye bağırdı. Ses gidip geliyordu ama olsun. Sanırım bayan dememe takılmıştı. Aslında bu kelimeyi hiç kullanmam, kadınlarla da pek iletişim kurmayı beceremem zaten. Diğer kadınlar gibi değildi ama bu, gözleri.. farklıydı. Farklı bakıyordu, uçuşan saçları bir denizin dalgası gibiydi. Deniz severim ben, bana denizi hatırlatmıştı. Daha önce hiçbir rüzgar bu kadar hoş gelmemişti bana, biraz daha esse deniz dalgalı saçlarını biraz daha uçursa otursa izlesem gıkım çıkmazdı. Bu kız, bu kız cidden çok güzeldi.. " Bayan sensin hayvan" İşte gerçek dünyaya döndüğüm an. İçimden methiye düzdüğüm kadın bana hayvan demişti. Demiştim kadınlarla iletişim kurmayı pek beceremem. Buna bir karşılık vermeliydim. Madem hayvan olduğumu düşünüyor, gereksiz kibarlığa da gerek yoktu. " Tamam ben hallederim kadın mı deseydim?" " Hanımefendi bu demek bu kadar zor mu ya" Hırsıza baktım. Bizi dinliyordu, ona baktığımı gördüğünde koşmaya başladı. " Hanımefendi kadın, çantanız gidiyor" diye araya girdi Şevket. " Çantaaam" Göğüsümü öne çıkartıp ileriyi işaret ettim. Gözlerimi kıstım. Kahramanlar böyle olmalı çünkü. Çok cesaretli birisiymişim gibi. " Ben hallederim hanımefendi" Hırsızın peşinden koşmaya başladım. Küçükken az koşmadık buraları. Normalde ben asla böyle cesaretli bir hareket yapmam bu arada. Anca rüyamda ama bana ne olmuştu anlamadım. Cesaret iksiri mi içtim yoksa yürek mi yemiştim. Gerçi henüz kahvaltı etmedim, olsun. Adam fena koşuyordu, e hırsız idmanlı adam tabi. E biz de boş adam değiliz, halısahayı az turlamıyoruz. O kadar da boş adam değiliz, arada aktivite yapıyoruz biz de yani. Fena sayılmam maçta, o yüzden genelde mahalle maçın çağırırlar. Yani aslında övüldüğüm nadir konulardan birisi. Hoşuma gidiyor, o yüzden maçlara aksatmadan giderim. Dalağım şişmişti, daha fazla koşabileceğimi sanmıyorum. Gaza gelmem gerekiyordu. Gözümün önüne gözleri gelmişti, çok güzel.. İlkokulumun önündeydik. Ulan ne kadar koşmuşsak hemen geldik. Keşke küçükken de böyle gelebilseydik. " Hacııığ dur artık duuuuurrr. Hop leeenn. Dalağım şişti valla bak" Hırsız durdu, bana döndü. Elindeki çantayı sanki biri kaçıracakmış gibi kucağında sarmış tutuyordu. Bir çocuktan bir şey istersin de vermem derken ki tutuşu gibi. " Abicim ne kovaladın ne kovaladın. Hayır yani o ayağındaki terliklerle nasıl koştun anlamadım. Anne terliği mi o?" Ayağıma baktım. Vallaha annemin terliği. E ne yapayım yani ekmek almaya çıkmıştım. Lan ekmekler? Eline baktım. Ekmekler nereye gitti? Umarım Şevkettedir. " Ha o şey ya annem 2 ekmek al gel dedi bende hemen eve dönerim diye amaaan." soluklandıktan sonra devam ettim. " Şimdi güzel kardeşim bizim bir mevzu vardı da. Sen bizim mahallede nasıl hırsızlık yaparsın lan?" Fazla yükselmiştim sanırım. Bana kötü kötü bakışlar atıyordu. İşte bu da benim sorunum, malım ben. Hayır bunu öylesine falan söylemiyorum, bir insan kendine bunu niye yapar? Mal olmasa yapar mı? Yapmaz. Yapıyorum çünkü malım. Sen neyin gazına geliyorsun hıyar. Hırsız sırıttı, sağına soluna baktı. Bu sırıtma neydi ya, korkmuştum taciz edecek gibi bakıyordu. Hoş değildi umarım yaşanmaz. Islık çaldı. Güzel çaldı ama ben beceremiyorum, nasıl yaptı acaba. Hep özenmişimdir. Güzel özellik. Keşke ben de yapabilsem, ıslık çalıp "Taksi" diye bağırmak hoş olurdu. Neyse ben zaten pek -hiç- taksiye binmem. Bir, iki, üç, dört. Lan bu adamlar nerden çıkıyordu. 5 dakika geçmeden 15 kişi çıktı. 15 adam. Belki daha fazladır, korkudan bakamıyorum bile. Yukarıya baktım, belki sosyal deney falandır. Hırsız kovaladım kadına yardım etmek istedim. Değil mi? Değil sanırım. Ama yerden para alsam sosyal deney çıkar dimi. Hayata bak ya. Birazdan dayak yiyecektim hissettim. 15 tanesi birden dövmese bari. Beni artık tek Allah kurtarır. ♪♪"15 kişiye saldırdım vurdum vurdum saymadım" ♪♪ Ellerim cebimde taşlara vura vura yürürken bunu söylüyordum. Sanırım kahraman olmak için o taytı giymek şarttı. Ya da gaza gelmemek, süper gücün olmadığı sürece gaza gelmeyin arkadaşlar. Benim canım yanıyor. Çok hatırlamıyorum beni dövdükleri kısmı ama canım çok acıyordu. Cidden acıyordu. Harbi 15 kişiye saldırdım vuramadım saymama gerek kalmadan yere düştüm o sırada zaten caydım en son çok dövmeyin diye haykırdığımı hatırlıyorum. Sadece bunu hatırlıyorum zaten. Başka da bir şey yok. Abi adamlar beni dövdü ya Hanımefendi kadının olduğu yere döndüğümde şevketle oturmuş çekirdek çitliyorlardı. Ben dayak yedim o çantayı almak için ve onlar burda çekirdek çitliyordu. Ne güzel ya. Ben size demiştim o yerdeki şişe benim diye. Ezer geçerler, vurur geçerler ve bunları eğlendirir. Önlerinde durdum Şevket dizine vura vura gülmeye başladı " Dövdüler mi lan seni" Demiştim ya bazen gıcık oluyorum Şevket'e diye. O da bu anlardan birisiydi. Keşke seni dövselerdi Şevket. Keşke ayakkabını ağzına soksalardı. " Abi ne diyorsun ya ağzımı burnumu kırdılar. Abi adamlar beni dövdüler ya hemde ne dövmek dinlene dinlene dövdü adamlar beni" " Belli belli" Diyip bir kahkaha daha attı " Çantam?" Beni sormasını isterdim. Çantayı tercih etti. Ya ben insan olarak görülmeyecek kadar çirkin miydim? Fil adam filan mıyım? " Adamlar beni dövdü diyorum dövdü. Hayır derdin cidden çanta mı hanımefendi kadın?" " Eee bu adam bir kişiydi seni kim dövdü" Diye sordu. Sonunda konu bana dönmüştü. Hayır ilgi manyağı değilim ama onun için dayak yemiştim. Bir zahmet yani, bir zahmet ilgi bekleyeyim. " E herif adam topladı bir ıslıkla. Ya Şevket sende bir gülme gözünü seveyim ya. İğrençleşiyorsun gülme krizine girmişsin resmen orda" Dedim ama dinleyen kim? Şevket aynı Şevket. Gülmeye devam ediyordu. Çok komik çünkü. Hadi 3 diyince gülelim. 1 2 3 ha ha ha! " Çantamı alıp içindekileri sen mi aldın" Yuuuuhh. Bu nasıl suçlamaydı ya. Ben bu kızı övdükçe bu kız bana neler diyor? Ayıp ediyor. " Yooook artık daha neler" " Eee çantam?" " Bir tutturdun çanta da çanta dayak yedim diyorum ya 15 kişiye saldırdım bir çanta için 15" Şevket bir kahkaha daha patlattı " Vur..vurdun vu...vur..vurdun saymadın mı Dengiiiizzz" Hâlâ kahkaha atıyordu ya. Pislik herif suratından pislik akıyor " Yok abi vuramadım ki sayayım" Bu sefer hanımefendi kadını sallaya sallaya gülüyordu. Hey Allah'ım yarabbim. Kadın ayağa kalktı " Ya bak çok teşekkür ederim ama benim için önemli şeyler vardı orda. Bir de anneannem öldü ondan bana para kaldı o para da o çantanın içindeydi bulmam lazım çantayı. Dayak yediğin için özür dilerim. Böyle olmasını inan istemezdim." " Yok ben bıraktım bu işleri, ayrıca sen özür dileyecek bir şey yapmadın." " Hangi işleri bıraktın?" " Kahramanlık işlerini ya, tayt falan giyemem ben" " Ya ne taytı? Off Dengizdi dimi ismin? Bak Dengiz siz bana çantamı bulmamda yardım edin bende size hakkınızı vereyim" " Hakkımız?" dedi Şevket.. Hayır anladın ne olduğunu ne soruyorsun? " Evet hakkınız" " Ne ki hakkımız ne yani karşılıklı iyilik mi yapacağız şimdi. E bu iyilik mi olmuş oluyor ki ben anlamadım ki" Yok harbi anlamamış bu arada. " Sizin isminiz neydi hanımefendi" Diye sordum. Gerçekten merak ediyorum böyle bir güzelliğin çok güzel bir ismi olmalı. " İzem" İzem.. İzem mi? izem neymiş ya öyle isim mi olurmuş? Demeyeceğim tabi ki, işim konusunda ben de muzdaripim. Değişik bir isimle karşılaşmak harbi değişikmiş bu arada. " İzem? Gizem gibi bir şey mi ben mi duymadım baş harfini sanki?" " Yok ya düz İzem işte" İzem, sevdim güzel isim. Dengiz ve İzem, güzel olmaz mıydı? " Eee ne diyorsunuz? kabul ediyor musunuz?" Kabul etmezsem bir daha göremezdim ki seni. Şevket sonunda gülmesini bitirmişti. Ayağa kalktı. Kesin çok mantıklı bir şey söyleyecekti(!). Şevket genelde mantıklı konuşmaz. Dertleştiğinizde genel olarak mantıklıdır. İyi dert dinler hakkını yiyemem. Ama güzel de sinir eder. Keşke hep dert dinler gibi olsa, ne harika olurdu ama! " Yani şimdi biz işsiziz Gizem" Dedi Şevket. Hayır yani detaya gerek var mıydı? Demiştim. Çok mantıklı şeyler söyler canım dostum. Neyse, benim arkadaşımdan da pek bir şey beklememek gerek. Ayrıca kızın adı İzem. " İzem İzem, adım İzem Allah Allah" " Tamam G.. İzem izem" İzem uzun bir sabır çekti. Umarım Allah sabır verir, çünkü baya bir içten çekti. Gerçi yanında Şevket olan kimseye Allah sabır vermiyor. Hayır çok gömdüm biliyorum ama tanıyınca hak vereceksiniz. Aslında iyi, eğlenceli çocuktur ama işte bazen çok kafa açıyor. " Yalnız ben dayak yedim" dedim. Kimse de geçmiş olsun demiyor zaten. Ah annem olsaydı keşke, şefkat gösterirdi bana. 15 kişi dövdü diyorum. Boru mu bu ya? Kimsenin beni taktığı yok. Hakettiysem eyvallah yani. " Ya Dengiz bey anlıyorum, bunun için gercekten özür dilerim ama ne yapabilirim ki şu an? pansuman isterseniz şurda eczane var bir şeyler alıp yapabilirim" " Ya işi yaz dizisine bağlama eczaneden bir şey alacağına götürelim yapsınlar tanıdık zaten bizim mahallenin bebeleri hepsi" Diye araya girdi Şevket. Müthişsin Şevket ya, mantıklı konuşacak zamandı şu anda zaten. Hayatın boyunca kaç kere bu kadar mantıklı konuştun? Hayır neden bende deniyorsun bunu? Eğitim sisteminde deneme tahtası olduk eyvallah da bir de sen vurma yani. " Ya ağzım yüzüm kaymış siz pansuman diyorsunuz. Yani yüz nakli gerek ne pansumanı? şuna bakın en iyi estetikçi bile bunu düzeltemez." Olayları abartma seviyem fazlasıyla yüksek dozda, siz aldırmayın. Her şeyi abartırım, mesela küçükken bir yerime bir şey olduğunda bir hafta ağrısını anneme anlatırdım. Neden olmasın ki? Canım yanıyordu buna hakkım yok mu? Şu anda da öyle, canım yanıyor ve bir zahmet bana ilgi gösterilsin. " Biraz daha abartın Dengiz bey" " Yok yeterli bu kadar" Yüksek dozda abartmıştım zaten. " Taam şimdi napıyoz siz bana bi onu diyin" Şevket bi dur be tam kızla iletişim kuruyorum araya giriyor da giriyor. Garezi bana bunun ya. " Şimdi Gi.. aman izem hanımefendi kadınına biz yardım edeceğiz o da bize hakkımızı verecek öyle mi?" dedi şevket, abi neden anlamıyor anlamıyorum. bence biz genel olarak bir şey anlamıyoruz. " Sen bize para mı vereceksiniz İzem hanım" Neden cümlem gittikçe resmileşti. Senle başladığım cümleye siz'le devam edip hanımla bitirdim. Ya benim olmayan kafama göktaşı düşsün lütfen şuan biri benim kafama geçirsin. Vazgeçtim, yeterince dayak yemiştim " Yani evet, ya orda babaannemden kalan miras vardı bir de işte manevi birkaç bir şey" " Para istemiyoruz, parasıyla yapmayız ama yardım edeceğiz merak etme." " Yalnız aga o parayı harcarlar çatur çutur hemde" dedi şevket. Boz morali boz sanki her şey yolundaymış gibi. İç sesim gibi Şevket. Moral bozuyor, ortak yönleri ikisini de kapatma düğmesi yok. Aslında iç sesim bazen iyi geliyor, sanki yalnız değilmişim gibi hissediyor. Kontrol altına alabildiğiniz zaman gerçekten arkadaşınız olabiliyor. Belki benimki de bir gün moral bozmak yerine beni sakinleştirip moral olur. Bence başarılı insanların sırları da bu. Motive edici bir iç ses dostları olabilir. Kıskanılası. Hayali arkadaşı olan Amerikalı çocukları da kıskanırdım ben. Benim kıskançlıklarım kötü manada değil ama yüzde yüz saftır, merak etmeyin. Ben yerdeki şişeyim unutmayın. Genelde -her zaman- tekmeyi yiyen olurum. İzem'in gözleri dolmuştu, bana baktı. Şevket ne yaptın ya? Kıyamam.. Yutkundu " H.. harcarlar mı cidden?" Elimi enseme götürüp kaşıdım, en son böyle bir soru da strese girdiğimde matematik hocam sözlüye kaldırmıştı. Hırsızların parayı harcama oranını bulunuz. Kesinliği olmayan şeylerden hoşlanmadığımı söylemiş miydim? Keşke hırsız abilere "Parayı harcayacak mısınız, ona göre peşinizden gelelim" Deseydim. Bu sefer İzem'e kesin bir şey söylerdim. Boşuna ümit filan da vermezdim. Her neyse zaten bunu sorsaydım muhtemelen daha çok dayak yerdim. Belki bir ıslıkla 15 kişi daha toplar, toplam 30 kişiden dayak yerdim. " Yok ya bence buluruz biz o parayı, buluruz buluruz." Buluyoruz şuan Dengiz bak buldun. Hatta şu anda izemle de evlendin, 3 çocuklu evli ve mutlusunuz ve artık Şevket mantıklı konuşuyor. İşte imkansız şeyleri sıraladım size. Doların tekrar 1'e düşmesi kadar imkansızdı bunlar. İzem'in yüzünde bir tebessüm oluştu "Buluruz dimi" Dedi umutla. Güya umut vermek istemiyordum işte. Mal olduğumu da söylemiştim dimi? Söylemiştim. " Ah bulursun" ah bulursun? Kızın yanında küfür etmek istemedi sanki? Şevket napıyorsun abi napıyorsuuun. Acun'un programlarında araya giren telefon reklamı gibisin yemin ediyorum ya. O bile bu kadar sinir bozucu değil, en azından kanal değişebiliyoruz ama şevket'i değiştiremiyoruz. " Ya buluruz diyor işte neden araya giriyorsun ki? Nasıl buluruz Dengiz" Hooop bey kalktı havada yakaladım. Artık ben de hanımefendi yerine İzem diyecektim. Söylemesi çok güzel. İzem.. " İzem.." " Efendim?" Allah kahretmesin. Onu dışımdan mı söyledim? Ya ben çok rezil bir insanım. Boğazımı temizledim, konuya odaklanmalıydım. Bu rezilliği daha sonra bir gün uyumadan önce düşünürdüm. " Bizim koştuğumuz yerlerde illa kamera vardır mahalleyi turladık çünkü, en son beni dövdükleri yerdeki kamera kayıtlarına bakalım tabi varsa" Dedim. Oha mantıklı bir fikir sunmuştum. Ben de en az Şevket kadar pek mantıklı konuşmam bence. O yüzden bu çok şaşırtıcıydı. " Seni nerde dövdüler?" ... Beni dövdükleri yerdeydik. Ya ışınlanma mı bulundu? Biz her yere niye anlık gidiyoruz. Hayır alim falan mı oldum nedir yani? " Tam şu noktada ağzımı burnumu kırdılar" Solumdaki mağazaya baktım. Ya hayır ya, ya ben şansımı seveyim gerçekten. Kadın iç çamaşırcının olduğu yerde dayak yemişim resmen. Çok şanslıyımdır ben(!). Hayat hep yüzüme güler, öyledir ki işlerim hep rast gider sizin de gördüğünüz gibi. Dünya'nın en şanslı insanı olarak neden bir yere yazılmıyordum ki? Şevket'i bir kahkaha tuttu. Hayır bu o kadar da komik değildi. Dizlerini döve döve gülüyordu herif " Ya durun, siz burda bekleyin ben girip bakıp çıkayım. Yani kamera kayıtlarına bakayım" " Başka neye bakacaksıpuhahaha" İğrenç gülüyorsun Şevket, Şevket ben senin kafanı o mağazaya sokayım Şevket. " Tamam izem bekliyoruz." Kaldırıma oturdum, İzem içeri girdi. Şevket de yanıma oturdu. " Pişt" Şevket'e baktım, kaşı gözü ayrı oynuyordu iğrenç bir adama dönüşmüştü " N'apıyorsun Şevket" " sen bu kızdan hoşlandın gibi hee" Hoşlandığımı düşünüyorsan niye rahat bırakmadın da bi konuşalım Şevket? Bu da ayrı değişik yemin ederim ya. " Ne? Ben mi? Yok artık. Kıza yardım ediyorum yardım. Ne hoşlanması?" " Tamam ya ne bu kadar tepki verdin manyak mısın nesin" Te Allah'ım ya. Yola baktım, bakarken önümden biri geçiyordu kafamı kaldırdım. Aşırı tanıdık bir yüz hem de aşırı. O da bana baktı. Ayağa kalktım " İzeeeeeem kooooş yetiiiiş hırsız burda hırsız alooooooo" İzem dışarı çıktı, hırsız koşmaya başladı " Yardırın" diye bağırdı Şevket ...

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

HÜKÜM

read
223.6K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
520.9K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook