Aslan ' ın Anlatımıyla
Ailemizin en büyük çocuğu olarak tüm sorumlulukların hepsi üstümdeydi. Tamam çok büyük şeyler değildi belki ama yine de bunu bilerek yetiştirilmiştim. Özellikle de kardeşlerime örnek olmak için neredeyse her adımımı özenle hesaplamıştım.
Zaten bunu hesaplamamam sıkıntı olurdu. Çünkü onlar beni o kadar özenle o kadar dikkatle izlerdi ki bu yüzden yanlış bir şey yapmamak için çok gayret etmiştim. Ailem her ne kadar bu konu da sıkıntı olmadığını dile getirse de sanırım o sorumluluktan bir türlü çıkamamıştım.
İlk çocuk olmamdan kaynaklı olarak bir yandan da ailem tarafından da hep baş tacı edilmiştim. Sağ olsunlar bir dediğimi iki yapmamışlardı. El üstün de tutulmuştun. Çocukluğum bile öyle geçmişti. Ama kardeşlerim, kuzenlerim olunca eski yaramazlığım da bu yüzden kalmamıştı.
Şimdi ise babamdan kalan işin devamını ben sağlıyordum. Aynı şekil de Yakup da eniştemden kalan işi devir almıştı. İlk günden bu yana hâlâ kardeştik.
Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Benim her şeyimi bildiği gibi aynı şekil de ben de aynı şekilde onun her haltını biliyordum. Şimdi yirmi beş yaşında olsak da ailemizin yanında beş yaşın da gibiydik.
Biz en üste olsak da tüm kardeşler bir aradaydık. Bahar ise yeni mimarlıktan mezun olmuş ve şirkette işe başlamıştı. Onun kontrolunu bizler sağlıyorduk.
Samet de burada psikolog olarak birçok açıdan şeyleri düzenliyordu ki aynı zaman da kendi kliniği de açmıştı. Bunun yanında Murat yeni üniversite okuyordu.
Ve en son kardeşimiz Gül yani halamın kızı daha liseye gidiyordu. Hepimiz en küçüğümüz olduğu için onun üzerine düşüyorduk. Gül ise bu ilgiden sıkılmak yerine çok mutlu oluyordu.
İşte aile üyemizdeki tek değişiklik oydu. Bunun haricin de bir kayıp da vermemiştik. Nenem yaşlı olmasına rağmen annem tarafından özenle bakılıyordu.
Bizler de ona bir o kadar kıymet veriyorduk. Aslında annemden daha çok kıymet verdiğimi söylesem yalan olmazdı. Annemi de çok seviyordum ama nenem ne olursa olsun hep bir tık farklıydı.
Şirketten çıkarken Yakup' un odasına geçtim. Kapıyı açtığım da masadan başını kaldıran kardeşime " Kalk hadi kalk çok çalıştık eve gidelim. " dediğin de gülerek ayağa kalktı.
" Bakıyorum hâlâ bensiz bir şey yapamıyorsun? " dediğin de güldüm.
" Bana bak lan sanki sen çok farklısın ya neyse sen toparlan ben bir de diğerlerine bakayım, kapı da görüşürüz. " diyerek kapıdan çıkıp Bahar ' ın odasına geçtim.
Kardeşim çoktan toparlanmış ayaktayken yakaladığım da " Abiş hadi hadi gidelim bu ne ya çok çalıştık. " dediğin de güldüm.
" Samet ' e gidelim sonra çıkarız güzelim. " dediğim de onu kolumun altına aldım.
" Abiş o çoktan çıktı, kliniğe uğraması gerekiyormuş, oradan eve geçecek. " dediğin de başımı salladım.
Kapının önüne geldiğimiz de Yakup bizi bekliyordu. " Lan iki saattir bekliyorum. " dediğin de " Hadi lan atma beş dakila olmuştur. " dediğim de güldü
" Ee bizim ki yok mu? " diye sordu.
Bahar hızla " Yakup abi o çoktan çıktı abime de dedim kliniğe uğraması gerekiyordu, oradan eve geçecek. " dediğin de başını salladı.
Yakup kendi arabasına binerken biz de benimkine geçtik. Eve geldiğimiz de yine beş yaşında gibiydik. Bahçe de bizi gören Murat " Ben de şirkete sizinle geleceğim. " dediğin de gözlerimizi devirdik.
Herkes bahçedeydi hemen annemin yanına gidip onun saçlarından öpüp sımsıkı sarıldım. " Nenem nerede fıstık. " dediğim de güldü.
Babam " Yapışma karıma yapışma ayrıca o nereden fıstık oluyor benim fıstığım. " dediğin de hepimiz gülüyorduk.
Annem " İçeri de oğlum namaz kılıyor. " dediğin de içeriye geçtim. Nenemin odasının kapısını açtığım da koltuğuna geçip oturdum.
Namazını bitirdiğin de duasını bekledim. En son topladığı secdadesiyle ona sarılıp öptüm. " Güzellik benim için de dua et. " dediğim de gülerek " Hepinize ediyorum yavrum. " dedi.
Ona sarılıp biraz da konuşarak dışarıya çıktığımız da onu baş köşeye oturttum. Ailemizle sohbet ederken herkes sonun da tamamlanmıştı.
Akşam olduğun da bahçeye masayı hazırlamışlardı. Her zaman olduğu gibi güzel sohbetlerimiz, kahkahalarımız ile geceyi geçirmiştik.
Son dakika aklıma gelen şey ile babama dönüp " Baba ben bizim köye gideceğim birkaç gün orada kalıp oradaki yerlerimizi kontrol edeceğim. " dedim.
Babam " Yakup gelmiyor mu? " dediğin de gülerek " Yok o buradaki kontrol etmesi lazım ne olursa olsun işleyişi kontrol etmemiz lazım geçen hasattan beklediğimiz verim olmadı bunlara bakmak lazım. " dediğin de hak verdi.
Geceyi başka şeyleri sohbete katarak bitirmiştik. Sabah olduğun da annem erkenden çıkacağımı bildiği için bana yol için bir şeyler hazırlayıp elime tutuşturmuştu.
Onları alıp araba ile yola çıktım. Yola çıktım çıkalım ailemin her ferdi beni aramıştı. En sonun da güzel bir müzikle yoluma devam etmiştim.
Annem hazırladığı şeyleri mola verip yediğim de bir kez daha anneme teşekkür ettim. Kesinlikle bu anneler de farklı bir güç vardı çünkü hissetmiş gibiydi. En sonun da köye geldiğim de direkt belirlenen yerlere geçtim.
Bir saat içinde sadece baktığım da sorunu çözmek için birkaç güne daha ihtiyacım var gibi gözüküyordu. Birkaç saat araba kullanmak beni yormuştu. Yollar da engebe çok olduğu için böyleydi. En iyisi bu yollara da bir el atmak gerekiyordu.
Eskiden oturduğumuz eve gittiğim de içim de her geldiğimiz zaman gibi büyük bir huzur vardı. Annemler evin bakımı için biriyle anlaşmışlardı. Bu yüzden ev gayet temizdi.
Bütün odaları gezdiğim de burası hiç bana yabancı gelmiyor hatta bazı kereler aklımda canlanmıştı. Yorgun olduğum için daha fazla dayanamayıp kendimi annem ve babamın odasındaki yatağa atmıştım.
Öyle güzel uyumuştum ki sabaha kadar deliksiz uyumuştum. Sabah kalktığım da kahvaltı yapmak istesem de bir şey olmadığı için yapamamıştım.
Bir yerlerden bir şeyler almam gerekiyordu. Bu yüzden üstümü giyinip evden çıktım. En aon lise de buraya geldiğim için bakkal gibi şeykerin yerini unutmuştum.
Etrafı geze geze en sonun da bir bakkal ve manav görmüştüm. İçeriye girip ekmek, makarna, domates, zeytin, peynir, yumurta gibi şeyler aldığım da karşımdaki kişiler kim olduğumu hep sormuşlardı.
Hamza ' nın oğlu olduğunu duydukların da hep Allah razı olsun beyimden gibi şeyler duymuştum. Bunun nedeni çok iyi biliyordum.
Babam asla köyünü unutmamış ve yaptığı işler de kapısına gelen kimse boş çevirmemişti. Onlar için okul, kadınlar için kurs, iş yerleri bile yapmıştı. Bu yüzden bu köyün minneti ya da sevgisi başkaydı.
Hatta aldıklarımın içine başka şeyler atıp bedava vermeye çalışsalar da ben fazla fazla para bırakmıştım. Sonuçta onların da ekmek teknesi buydu.
Hatta hazır gelmişken veresiye verilen defterlerin tüm borcunu kapatmaya yetecek paralar da vermiştim. Bunu babamdan öğrenmiştim ve bir elin verdiğini diğer elin duymaması gerektiğini bildiğim için kimseye söylenmemesi gerektiğini de dile getirmiştim.
Eve vardığım da kendime güzel bir kahvaltılık hazırlayıp yanına da bir güzel acılı bie menemen yapmıştım. Çayımı içip bitirdiğim de masayı toplayıp evden çıktım.
Bir an önce tarlayı kontrol edip mahsulun neden az verim sağlandığına bakmalıydım. Ziraat mühendisliği ve işletme okuduğum için topraktan kaynaklı gibi gözüküyordu.
En iyisi toprağa bakmak gerektiği için tarlanın içine girdik. Yanım da ki kişi bana topraktan, gübreden, hasattan söz ederken gözüm başka bir şeye takıldı.
Kadınlar bir genç kızı itip kakıyor gibiydi. Yanımdaki adama " Ne oluyor orada? " diye o tarafı gösterdiğim de adam sinirle nefes aldı.
" Şey yok bir şey beyim şimdi dağıtırım ben herkesi. " diyerek gidecekken kolunu tuttum.
" Anlat sen kahya ben gerekli mi gereksiz mi bakarım. " dedim.
" Beyim o gördüğün genç kızcağıza kadınlar kıskandığı için böyle davranır. Güzel bir kızımız olduğu için malum kadınlar arasındaki şeydir. " dediğin de kaşlarımı çatıp o bölgeye doğru yürüdüm.
Bizim aile de kadınlarımızın dahi birbirini koruduğunu gördüğüm için bu durum tuhaftı ama yine se üniversite de böyle şeylere denk gelmiştim.
Hiçbir zaman bunun nedenini tam anlayamamıştık. Yakup ile bu konuyu hep konulurken bizi Bahar bu konu da aydınlatmıştı.
Kadınlar kendinden güzel şeyleri çekemez hep kendini en üste görmem istermiş. Bunu mala anlatır gibi anlatsa da anladığımız söylenir mi asla.
Oraya gittikçe sesler netleşti ve arada şöyle bir cümleler duydum. " Bana bak kızım o masum yüzünün altına saklanma Duru Hanım sonuçta sen Gülsüm denilen ne olduğu belli kadının kızısın. Yani buraya gelip kocalarımızı nişanlılarımızı ayartmaya kalkıyorsun ben kimseye benzemem gebertirim seni. Zaten arkanı arayan da olmaz. " diyerek kıza aynı zaman da şiddet uyguluyordu.
" Ye... Yemin ederim ben bir şey yapmadım yemin ederim başımı bile kaldırmadım. " diye titreyen korkulu sesi duyduğum da duyduğum sesle kalbimden vurulmuştum.
Kahya " Ayrılın ne yapıyorsunuz? " diye bağırdığın da kadınlar ayrılmış dağılmıştı.
Duyduğum cümle ile şaşırmıştım. Kadınların birbirini koruması gerekirken başka şeylerle itham etmesi çok kötüydü. Ve ben ne olursa olsun bunu anlayamazdım.
Hayır senin şerefsiz kocam ve nişanlın bakmasın o zaman neden her şeyi kadından bekliyorlardı anlamıyordum.
Yer de olan kadına elimi uzatıp kaldırdığım da tıpkı sesi gibi yüzünün güzelliği de beni dumura uğratmıştı. Tülbentinin altın da ki o sarı saçları, gözlerine sürekli bakmak isteyecek ve ne renk olduğunu tam anlamadığım o gözler, küçük burun ve güzel dudakları kesinlikle insanı günaha davet ediyordu.
İşte o an anladım kadınların neden kötü davrandığını ama yüzünden bile belliydi ki masum biriydi. Tıpkı adı gibi duruydu, saf ve temizdi.
Ve Aslan ise ona ilk görüşte vurulmuştu. Karşılıklı bir şekil de birbirinin gözlerinin içine bakan çiftimiz birbirlerinin gözlerine dalmışlardı. Aslan genç kadının onda o kadar güzel o kadar başkaydı olduğunu anlamıştı ki gözlerine bakmak bile kalbinin ritmini değiştirmeye yetmişti. Zaten kalbi de genç kız için çarpması bir olmuştu. Biliyorlar fakat ikisinin de arasında da bir elektrik olmuştu Duru ' nun da yüreği tıpkı onun gibi çırpınuyordu. İki yürek de bunu hissediyordu.
Fakat şu an da hayatların da bunu ne kadar hissetseler de ikisi de bu durumu şimdilik anlamak da güçlük çekeceklerdi ya da her şey anne ve babasın da olduğu gibi dolu dizgin başlayacaktı. İşte onu ise zaman gösterecekti. Bu aşk nasıl başlayıp nasıl devam edecekti. Özellikle de geçmiş acaba bu iki genç için bir engel oluşturacak mıydı işte bu hikayenin ise nasıl devam edileceği yavaş yavaş görülecekti. Kader yavaş yavaş ilmeklerini dokuyacaktı.