Yazar ' ın Anlatımıyla
Ellerini ellerinden çeken genç kız utanarak bir yandan saçlarının üzerinden kaymış bir şekil de eşarpını düzeltirken bir yandan da ona bakmamaya çalışıyordu. Utanmıştı genç adamın karşısın da özellikle de kadınlarının ona söylediği şeyler ile çok ama çok utanmıştı.
O kimse ile göz göze gelmezdi ki zaten biri bir şey diyecek başka bir şey yapacak diye ödü kopuyordu. Ama herkes ise annesi üzerinden onu vurmaya çalışıyordu. Hemen kahyaya dönerek " Özür dilerim emmi yemin ederim ben bir şey yapmadım. Bir daha benden şikayet duymayacaksın. " diyerek hızla işinin başına döndüğün de Aslan ve kahya ise öylece o yer de durarak genç kıza bakıyorlardı.
Duru ise gözlerinden akan yaş ile bir yandan da işini yapmaya çalışıyordu. Annesini çok seviyordu özellikle de o ev de çektiğini bir tek o biliyordu. Babasının diğer eşleri bile her gün annesine eziyet ediyordu. Bu yüzden o kadar çabuk bir şekil de hastalanıyordu ki günlerce yataktan bile kalkamıyordu.
Ne babası ne de abi ve ablalarını hiçbiri onları sevmiyordu. Annesi ise sırf onun için birçok şeye göğüs gerse de babasının ölümü ile evden kovulmuşlardı. Annesinin babası ölmeden önce kendi üzerine aldığı ev ile neyse ki başlarını sokacak bir yer edinmişlerdi.
Sanki annesi bu günleri görmüş gibiydi ve onun için uğraşmıştı. Duru annesinin kendi için yaptığı fedakarlıkların farkın da olmasına olmuştu ama artık annesine de şimdi o fedakarlık yapıyordu.
Annesi artık çok hastaydı ve ayağa bile kalkamıyordu. Abileri ise babasının ölümün de onları konakların da kovmuştu kovmasına ama bir ekmeğe de muhtaç etmişti. Ne aş ne de para vermişti.
Duru ise on iki yaşından itibaren tarlalar da çalışmaya çalışıyordu. İşte kadınlar ise onu sürekli böyle sıkıştırdığı için sürekli kovuluyordu. O ise sürekli yeni iş bulmaya çalışıyordu.
Hayır başını hiç işten kaldırmıyordu, öğle paydosların da bile kadınlardan hatta erkeklerden çok uzakta bir şeyler atıştırıyordu ama yine de kadınların kötü sözlerinden bir türlü kurtulamıyordu. Yapamıyordu, ne olursa olsun herkes onu annesi ile vurarak sürekli bir şeyler söylüyorlardı.
Zar zor bu işi bulmuştu, parası da iyiydi ama kadınlar yine de onu rahat bırakmıyordu. Onun elin de değildi ki güzel olmak o hiç istemezdi ki bu halde doğmak ama bu haldeydi. Sarı saçlı, mavi gözlüydü, annesi onu hep güzel kızım diye sevse de çoğu zaman bahtın kara yavrum derdi.
Gerçekten de bahtı karaydı. İsteyeni çok değildi. Özellikle erkekler onu bir köşe de sıkıştırmaya çalışıp faydalanmak isterdi çok ama çok zor onların elinden kurutulurdu. Bir de sürekli ağızların da hep aynı cümle olurdu.
" Anan bile babanın altın da yakalandı hayır o senin gerçek baban mı belli de değil ama paramız yok diye mi bize gelmezsin güzelim. " dediklerin de kalbi çok acıyordu.
Annesinin geçmişi kirliydi fakat annesi sürekli tövbe ederdi. Kendini bildi bileli annesi sürekli abdestli, namazlı bir şekil dr dolaşırken bir yandan da ağzından tövbesi düşmezdi.
Şimdi ise sanki para ile bedenini satıyormuş gibi davranıyorlardı. Halbuki bu yaşına kadar doğru düzgün bir erkeğin gözlerinin içine bile bakamamıştı ki o kadar bu durum onun için zorluydu ki anlatamıyordu. Halbuki böyle söyleyen kişilere sadece adam olun yeter demek istese de söyleyemiyordu.
Korkuyordu.
Erkeklerden çok korkuyordu. Babası abileri bile sürekli onu itip kalkarken ona vurup dururken erkeklerden korkma durumu zaten olamazdı. Genç bir kızdı ama nereden bakarsanız bakın kendini genç hissetmiyordu.
Bu yaşın da çok yorulmuştu. O kadar yorgundu ki ne yapacağını bilemiyordu. Tek istediği dinlenmek, o da diğer genç kızlar gibi evlenip çocuğu olmasını istiyordu. İstediği tek şey buydu başka bir şey istemiyordu.
Evleneceği adamın zengin bile olmasını istemiyordu zaten sevdiği zaman bir kuru soğana bile talim olacak biriydi. Ama işte hayat her şey gibi bunu da elinden almıştı. Kimse ona evlenmek için yanaşmıyordu. Kadınlar ilk başta güzelliğinden etkilense gelin olarak istemek istese bile kimin kızı olduğunu duyunca hemen vazgeçiyorlardı.
" Oruspunun kızı da oruspu olur oğlumu ceza evine sokar. " diyerek dolaşıyorlardı.
Halbuki o kadar temizdi ki adı gibi duruydu, saftı, temizdi. Ama işte kimse anlamak istemiyordu. Herkes işine geldiği gibi davranıp ona göre konuşuyordu. Kimin kalbi kırılmış kimin kırılmamış hiç ama hiç umursamıyorlardı.
Duru aslın da annesinin bir zamanlar yaptığı şeyin cezasını çekiyordu. Duru tüm kötülüklerin için de açan gonca bir güldü hatta bataklığın için de açan bir zambaktı ama işte onlar o çiçeğe zarar vermeye çalışıyorlardı.
Bir insanın suçu olmasa bile neden suçlu gibi davranıyorlardı bilinmiyordu. O kadar kendilerinden habersizlerdi ki bir gün kendi başlarına gelebileceğini düşünmeden genç bir kıza hiç acımadna iftira atıp itip kakıyorlardı.
Kendi halin de zar zor geçinmeye çalışan, biriydi. Tek gayesi annesinin biraz da olsa iyi bir şekil dr yaşamasını amaçlıyordu ama olmuyordu. Olduramıyordu ki bırakmıyorlardı. Gitmek istiyordu artık buralardan fakat ne gidecek bir yeri vardı ne de yer bilir iz bilirdi.
O burada doğmuş burada büyümüştü. Köyünü terk edip nereye gideceğini bile bilmiyordu. Sadece şunu biliyordu ki yapamıyordu artık burada iş verilmiyordu. Çalışsa bile hemen bir şey çıkartıp kötü bir duruma sokarak işten çıkartıyorlardı.
Bu yüzden buradan gitmek istiyordu. Başka bir köy de ya da şehir de iş bulabilirdi fakat işte onda da kadın başına ne yapacağını bilmiyordu. Korkuyordu da başına kötü bir şey gelebilir diye o yüzden böyle bir adım atmaktan çok çekiniyordu.
Zaten birazcık cesaretli olduğu an her şey yoluna girecekti fakat işte o birazcık da olsa cesareti kendin de bulamıyordu. Belki çocukken babasından ya da abilerinden o cesareti almış olsaydı şu an da böyle olmayabilirdi ama işte o hep itilip kakıldığı için cesaret göstermiyordu.
Şimdi ise şimdi bir yandan çalışıyordu bir yandan da göz yaşları toprağı suluyordu. Artık çok zorlanıyordu hem de her konu da o kadar zorlanıyordu ki ne yapacağını bilemiyordu. Bazen keşke annesinin yerine kendi hasta olmasını istiyordu ama artık annesine kıyamıyordu.
Annesi gençti, çok da güzel bir kadındı fakat yaşadıkları onu öyle bir çökertmişti ki sanki çok yaşlıymış gibi duruyordu. Ee dile kolay onca sene geçmişti ve Gülsüm gün yüzü bile görmemişti.
Geçmişin bedelini ağır ödüyordu ve kızı da bu bedeli ödüyordu. İçi yanıyordu Gülsüm ' ün o kadar pişmandı ki yaptıklarından ağzından pişmanlığı hep dökülürdü. Sadece şimdiler de en büyük korkusu ona bir şey olsa kızına ne olacağıydı.
Evet bundan o kadar korkuyordu ki dilinden sadece onun mutlu olduğunu görmeden ölmek istemiyorum Allah ' ım duası dökülüyordu.
Biliyordu ki abileri kızına sahip çıkmazdı ve kızı ise hakkını bile arayan bir tip olmadığı için başına çok kötü şeyler gelirdi. Zaten güzelliği ile herkesin dikkatini çektiği için kadınlardan şimdiden kötülük görüyordu. Kızı ailesinden kimseye benzemiyordu.
Hele ki küçüklüğünü düşünüyordu da sapsarı ipek gibi saçları büyük masmavi gözleri kırmızı dudakları ile çok güzeldi bebeği doğduğun da bile güzelliğine vurulmuştu. Onun büyükçe güzelleştiğini gördüğün de o kadar sakınmıştı ki yavrusunu bu yaşa kadar sırf onun için dayanmıştı.
Babası olacak o şerefsiz kötü bir adamdı, kötü bir kocaydı, kötü bir babaydı ama en azından onun başın da kimse onlara bir şey diş yemiyordu. Fakat yaşından dolayı da öldüğün de ailesi ilk iş onlardan kurtulmuştu. Gülsüm o adamın koynuna her gün midesi bulanarak girse de sırf kızı için katlanmıştı.
Şimdi ise şükür ediyordu bu evi bile olmayabilirdi. O zamanlar da sabrettiği her şeye şimdi dua ediyordu. Artık hastalıktan ayağa bile kalkamadığı için kızı çalışıyordu ama gece ağlamasını duyuyordu. Onun geçmişi yüzünden kızı sürekli hakarete uğruyordu.
Koruyup kolladığı can parçasını paramparça ediyorlardı. Elinden bir şey gelmiyordu, bir yuva kursun diye çok uğraşsa da kendi yaptığı hatalar yüzünden kimse onun ile evlenmek bile istemiyordu. Bu yüzden korkuyordu.
Artık bir yuvası olsun, mutlu olsun istiyordu ama bunu göremeyeceğini de çok iyi biliyordu. Hastaydı hem de çok hastaydı, günleri sayılıydı fakat bu dünyadan göçerse kızı kimsesiz kalıp çakallara yem olacaktı. Bunu bildikleri için akbaba gibi bekliyordu herkes işte bundan korkuyordu.
Bu yüzden ağzından ölmemek için dua dökülüyordu. Ama ne kadar faydası vardı işte bunu ise şimdilik bilmiyordu. Tıpkı duasının aslın da kabul olduğunu bilmediği gibi bunu da bilmiyordu. Kızının asla mutlu gününü göremeyecekti fakat kızını güven ile bir yere teslim ettiğin de işte o zaman da bu dünyadan göçüp gidecekti. Hem de yaptığı tüm günah ve sevapları ile gidecekti.