KARŞILAŞMA
Art arda çakan şimşeklerin gürültüsüne uyanırken telefonumu alıp saati kontrol ettim. Bıkkınlıkla etrafa baktım. Tekrardan uyursam derse geç kalacaktım ama çok uykusuzdum. Zorlukla ayağa katlım ve siyah bir etekle beyaz gömlek giyip, onun üzerine de koyu yeşil bir kazak giydim. Ayna karşısında hafif bir makyaj yapıp evden çıktım.
Havanın soğukluğuna aldırmadan uyuşuk uyuşuk yürümeye başladım. Hiçbir şey içine düştüğüm soğukluktan daha fazla etkileyemezdi beni. Ama insan alışıyordu her şeye. Ayrılık acısı, başka acıların yanında çerez kalırdı. Ama okulda eski sevgilim Gökalp ile karşı karşıya gelmek bana kötü hissettirecekti, biliyordum. Ondan sonsuza kadar kaçamazdım, bir şekilde hayatıma devam etmem gerekiyordu. Canım yana yana alışacaktım bu duruma.
Bizim iki aylık bir ilişkimiz vardı ve okuldaki başka bir kız için beni terk etmişti. Henüz aradan bir gün geçtiği için doğal olarak aşamamıştım ama geçecekti biliyordum.
Düşüncelere dalmış halde fırtınanın altında yürürken duyduğum bağırma sesleriyle duraksadım. Biraz ötemdeki sokaktan geliyordu ve açıkçası geçmeye korkmuştum. Gizlenerek kafamı eğdim ve olanları görmeye çalıştım. İki tane genç adam kavga ediyordu. Siyah deri ceketli adam lacivert montlu adamın yakasından tutup kendisine çekmişti.
Lacivert montlu adam zorlukla tısladı. "Sana yapmayacağımı söyledim ağabey."
Ağabey mi? Bir insan kardeşiyle bu denli kavga edebilir miydi? Adam sertçe onu kendisine çekerken kükredi. "Yapacaksın dedim sana. Buraya ne için geldiğimizi unutuyorsun herhalde!"
Telefonumdan bildirim sesi gelince panikle dudaklarımı dişledim. Kaçmaya hazırlandığım sırada ikisinin de bakışları bana dönmüştü ve hiç de iyi baktıkları söylenemezdi. Ben adeta topuklayıp koşmaya başladım. Bu nasıl bir şanstı böyle. Normalde hep susan telefonumun bugün böyle yapacağı mı tutmuştu?
Kalbim delicesine atıyordu ve korku ile heyecanın içerisindeyken avuçlarım terden sırılsıklam olmuştu. Çok fazla adrenalin vücudumu kaplamıştı, adeta yanıyordum ben. Ya beni yakalarlarsa? Kendi kardeşine öyle davranan adam bana neler yapmazdı ki? Psikopat gibi tavırları vardı.
Koştuğum sırada arkama baktığımda kimsenin olmadığını fark etmiştim. Onları atlatmanın verdiği sevinçle daha neşeli adımlarla okula yürümeye devam ettim. Şükürler olsun ki çok şanslıydım. Aksi halde olabilecek şeyleri düşünmek bile istemiyordum.
Okula geldiğimde gözlerim Gökalp ve yeni sevgilisi Hande'yi bulmuştu. Sarmaş dolaş halde gülerek birbirlerine bir şeyler anlatıyorlardı. Kalbimin üzerinde bir yumru olduğunu ve nefes alamadığımı hissettim ama çabucak kendimi toparladım. Dalga konusu olmaya hiç niyetim yoktu.
Hızla sınıfıma giderken bizim kapının kapanmak üzere olduğunu fark ettim. Koşarak kapıyı tuttuğumda kapıyı çeken elin sahibi bana döndü ve onun ela gözleri benim yeşil gözlerimi buldu. Onun sokakta kardeşinin boğazına sarılan adam olduğunu görmemle gözlerim fal taşı gibi açıldı. O ise pis pis sırıtıyordu. Hafifçe yüzüme doğru eğildi ve fısıldadı. "Yakalamama gerek kalmadan kendisi avucumun içine gelenler... En sevdiğim."
Dilim tutulmuş halde şaşkınca ona bakarken kapıyı açtı ve sınıfa seslendi. "Gençler, derslerime geç kalınmasından hiç hoşlanmam, sadece bugünlük tolerans gösteriyorum.
Derslerim mi? Ne yani bu adam benim yeni öğretmenim miydi?