DAĞ EVİ

1037 Kelimeler
"Baronlar mı yaptı bunu Soysallar mı?" dedi Tuğberk öfkeyle. Tuğkan ise korkutucu bir sessizliğe sahipti. "Yarın öğrenirim." Tuğkan telefonunu çıkardı ve salonun çıkışına yöneldi. "Siz yemeğe devam edin. Dağ evine gideceğiz." Tepkimizi beklemeden salondan çıktığında kafamda dönen soru işaretleriyle masaya geri oturdum. Hiç iştahım kalmamıştı. Tuğberk elini omzuma koydu. "Yiyebildiğiniz kadar yiyin. Dağ evi şehre çok uzak ve yemek bulamayacağız." Onu dinleyerek zorlukla da olsa tüm tabakları bitirmeye çalıştık. Olanların şoku içerisindeydik ve sadece bize söylenenleri yapıyorduk. Saldıranlar kimdi? Devamı gelecek miydi? Tehlikede miydik? Tuğkan'a bir şey olacak mıydı? Aslı ise hala korkudan titriyordu. Tam onu sakinleştirmek için yanına gideceğim sırada Tuğberk benden önce davrandı ve gidip ona sarıldı. "Geçti güzelim. Atlatacağız merak etme.Hiçbir şey olmayacak. Sana bir şey olmasına izin vermem." Cümlelerinin arasında, Aslı'nın saçlarına minik öpücükler konduruyordu ve ben de onları tebessümle izliyordum. Tuğkan bir anda salona girdiğinde gözlerimiz anında buluştu. "Hazırsanız çıkalım." Hepimiz ayağa kalktık ama sessizlik yemini etmiş gibiydik. Hiçkimse konuşmuyordu ama ben, zihinlerimizde kopan fırtınaları duyabiliyordum. Alt kata indiğimizde mekanda kimsenin kalmadığını fark etmiştim. Silahlı saldırıdan sonra kaçmış olmalılardı. Önümde yürüyen Tuğkan'ın gergin vücudunu görünce elimle onun sırtına dokundum ve nazikçe okşadım. Dokunuşumla Tuğkan daha çok gerilirken elimi bicepslerinde dolaştırdım. Sert bakan gözleriyle bana döndü elini belime yerleştirip beni kendisine çekti. Öpmesini beklerken kulağıma doğru eğildi. "Dışarıda pusu olabilir. İşaretimle arabaya doğru koş." Benden ayrılıp dış kapıdan çıktı ve etrafı kolaçan etti. Gel işareti yaptığı anda hızlı adımlarla arabaya doğru gittim ve ön koltuğa yerleştim. Tuğberk de hızlıca Aslı'yı arka koltuğa itti ve kendisi de geçti. Tuğkan da hızlıca sürücü koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı. Yola koyulduğumuzda arkaya dönüp diğerlerine baktım. Aslı Tuğberk'in omzuna yatmıştı ve ikisi de dışarıyı izliyorlardı.Tuğkan ise hala gergindi. Bu korkutucu sessizliği yok etmek için konuşmaya karar verdim. "Ne düşünüyorsun?" "Bizi bulma ihtimallerini," dediğinde bedenim ürperdi. "Kim olabilir onlar?" "Aklımda seçenekler var ama yarın kesinleşir. Bu gece gitmemiz ve izimizi kaybettirmemiz lazım," dediğinde derin bir nefes aldım. "Kalan arkadaşlarıma bir şey olur mu?" "Ortama girmedilerse bir şey olmaz. Mekanlara gitmesinler, çetelere bulaşmasınlar," dedi Tuğberk yumuşak sesiyle. Tuğkan öfkeyle direksiyonu sıktı. "Çeteler mi? Burada çeteler mi var?" Tuğkan bana sert bir bakış atmıştı. Tuğberk ise gözlerini büyüttü ve düşünmeye başladı. "Evet var öyle olaylar şu anda." "Mekanı neden taradılar?" dediğimde omuz silkti. "Gece kulüplerine haraç için gelen çok oluyor. Ondandır." "O halde siz neden kaçıyorsunuz?" dedim kaşlarımı çatarak. Öyle ciddi hareketler sergiliyorlardı ki hiç de basit bir haraç olayına benzemiyordu. "Nereden ne geleceğini bilemeyiz de ondan." "Peki Baronlar ve Soysallar kim? Bardayken bahsetmiştiniz," dediğimde TUğkan bıkkınlıkla ofladı. "Fazla soru soruyorsun Hazal." "Neler olduğunu bilmek istiyorum," dedim kaşlarımı çatarak. Tuğkan da kaşlarını çatmıştı. "Eve gidince anlatırım." Beni geçiştirdiğini biliyordum bu yüzden gözlerimi devirdim. "Anlatmayacağını biliyorum." "Tabi ki anlatmayacağım," dediğinde tam ona vuracaktım ki yolun ikisinde iki araba gördüm. Biri polis arabasıydı. Polis arabasından inen memurlar kenardaki araca ateş etmeye başladılar. Korkuyla ağzımı kapatıp onları izlerken Tuğkan oldukça ifadesizdi. "Polislere saldırıyı bildirelim." Elimi kapının koluna attığım anda Tuğkan kolumu yakaladı. "Saçmalama kızım.Gitmiyorsun hiçbir yere." "Neden?" dediğimde yüzünü bana yaklaştırdı. "Çünkü onlar gerçek polis değil." Sessizce ona bakarken Tuğkan arabayı geriye doğru sürüp başka bir yola saptı. Kafamda dolaşan soru işaretlerinin ağırlığının altında ezilince uyumayı tercih ettim. Belki Barış ile gitmediğim için başıma böyle şeyler geliyordur. Barış,belalı gözüktüğü için ondan uzak durmayı tercih etmiştim ama ondan uzaktayken de bela başımdan eksik olmuyordu. Diğer kızlara sinirleniyorduk beladan uzak durmadıkları için ama Aslı ve ben uzak durduğumuz halde başımıza gelmeyen kalmıyordu. Birden saçlarımda bir el hissedince gözlerimi araladım. Tuğkan saçlarımı okşuyordu. Hissettiğim huzurla gülümseedim. Başımıza gelen her şey sırf Tuğkan yanımda olduğu için fazla güzel geliyordu. Ondan fazlasıyla etkileniyordum ve kesinlikle arabada baş başa olmamızı tercih ederdim. Saatler süren yolumuz bittiğinde arabadan inmiştik. Biz eve doğru yürürken Tuğberk de uyuyan Aslı'yı kucağında taşıyordu. Tuğkan kapıyı açtı ve içeriye girmemizi işaret etti. İçeriye girdiğimizde Tuğberk Aslı'yı bir odaya götürürken ben de Tuğkan'ı takip ettim. Tuğkan peşinden geldiğimi fark etmişti ama sesini çıkarmamıştı. Arka tarafta kalan bir odaya girdiğimizde dolabı açıp birkaç parça kıyafet çıkardı. Onları bir kenara itip Tuğkan'ın karşısına geçtim ve kollarımı onun boynuna doladım. "Çok stres altında kaldın bugün." "Her günüm böyle alışkınım," diye fısıldadığında kaşlarımı çattım. "Neden?" "Bunu daha sonra anlatırım," dediğinde ikimizin de fısıldayarak konuşması karnımın gıdıklanmasına neden olmuştu. Boynundaki ellerimden birini onun gövdesinde dolaştırdım. "Benim için nasıl korktuğunu gördüm bugün." "Sana bir şey olmasına izin vermem," dediğinde lafının devamını beklemeden dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım. Tuğkan anında karşılık verirken belimi kavrayıp beni kendisine bastırdı. Vücudumda hissettiğim karıncalanmayla istemsizce kafamı yukarıya doğru kaldırmıştım ve o da hemen kafasını boynuma gömmüştü. Yumuşak öpücüklerini hissettiğim anda gözlerimi kapattım. Dokunuşlarının, bana bu kadar büyük duygular hissettirebilmesine inanamıyorum. Basit bir öpücük veya bedenimi kavraması bile bende, tüm ipleri ona verme isteği oluşturuyordu. Tuğkan, tüm kontrolü ele almasına izin vereceğim tek erkekti. Tuğkan boynumun sol tarafını öperken birden saçımı kavrayıp kafamı sola eğmemi sağladı ve sağ boynuma yöneldi. Aynı anda boştaki elimi tutup kendi bacaklarına doğru götürdüğünde hızlıca gözlerimi açtım. Onu istemem, bir şeyler yaşayacağım anlamına gelmiyordu. Hızlı yaşamak bir ilişkiyi tüketirdi ve yakınlaşmaların oldukça minimal şekilde olması ve ilişkinin sağlamlaştığından emin olmadan bir şeyler yaşanmaması gerekiyordu. Elimi ondan çektiğimde bana baktı. "İstemiyor musun?" "Zamanı değil," diye fısıldadığımda Tuğkan sessiz kalmıştı. İleriye gitmememiz gerektiğinin o da farkındaydı. Ona doğru yaklaştım. "Ama sadece, öpmeden duramıyorum." Dudaklarımız arasında milimler kalırken elimi onun gövdesinde dolaştırmaya başladım. Onu tam öpecekken birden belinde hissettiğim sert şey ile hızlıca geri çekildim. Seri bir şekilde onun tişörtünü kaldırıp beline baktığımda siyah parlak bir silahı görmemle korkuyla ondan uzaklaştım. Tuğkan ise oldukça gergindi. "Hazal sakin ol. Korkacak bir şey yok." "H-hayır," dedim kekeleyerek. Bir taraftan da geriye doğru adımlar atıyordum. Tuğkan ise oldukça temkinli ve yavaş bir şekilde bana yaklaşmaya çalışıyordu. "Tuğkan sakın gelme üzerime." "Sakin ol bak konuşalım Hazal." Onu dinlemeden hiç beklemediği bir anda tüm gücümle koşmaya başladım ve çıkışa yöneldim. Tuğkan'ın arkamdan bağırdığını işitiyordum. "Sakın kaçmaya kalkma Hazal. Seni pişman ederim." Korkuyla kalp atışlarım çok hızlanmıştı ve ben kendimi her an bayılabilecek gibi hissediyordum. Onu dinlemeden tüm gücümle koşarak evden çıktım. Evin etrafı ormanla çevriliydi. Çok korksam da ormana doğru koşmaya başladım. Her yer korkutucu olsa da Tuğkan'ın yanında olmaktan daha güvenli olduğuna emindim. Kalbim acıyordu. Tuğkan tanıdığım o adam değildi, bilmediğim başka birisiydi ve bu beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Ama en çok hayal kırıklığı yaşatan ise duygularımızın ve hislerimizin sahte olmasıydı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE