bc

Kanlı Berdel

book_age18+
8.7K
TAKİP ET
86.0K
OKU
billionaire
HE
confident
heir/heiress
drama
bxg
enimies to lovers
musclebear
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Kır Çiçeğim hikayesindeki Sahra`nın ağabeyi Revşen Şilvan`ın hikayesidir.

Kanlı Berdel

Bir berdel hikayesi… Kanla yazılmış bir kader… Ölümün gölgesinde atılan bir imza...

Kanlı Berdel adlı yeni romanımda, Revşen Şilvan ve Zelal Karakeçili’nin sürükleyici ve sarsıcı hikayesiyle tanışmaya hazır olun. Bu hikaye, sevda, fedakarlık, umut ve çaresizlik arasındaki ince çizgide yürüyen iki insanın kalp sızlatan yolculuğunu anlatıyor.

Revşen Şilvan, ağabeyinin kanına karşılık nikahına aldığı Zelal’e asla dokunmayacağına yemin eder. Bu nikah onun için sadece bir gölge, hayatının anlamını çalan bir zincirdir. Ancak, bu zincirler kalplerine vurulan prangaları çözebilecek midir? Revşen’in içindeki çatışmalar, sevgi ve görev arasında sıkışıp kalmıştır.

Zelal Karakeçili, ağabeyi yaşasın diye hiç tanımadığı bir adamın karısı olmuş, fakat asla kadını olamayacaktır. Çünkü o, yüreğini daha önce başka birine kaptırmıştır. Ancak, hayatın onlar için farklı planları varsa? Zelal’in geçmişindeki sırlar ve geleceğine dair belirsizlikler, onu zor bir yolculuğa sürükler.

Kanlı Berdel, sevda ve fedakarlık, umut ve çaresizlik arasındaki ince çizgide yürüyenlerin hikayesidir. Bu roman, kalbin derinliklerinde gizli kalan sırları açığa çıkarırken, okuyucuyu duyguların en yoğun yaşandığı yerlere götürecek.

Kaderin cilveleri ve kalplerin savaşları arasında sıkışmış iki ruhun öyküsü… Sevginin en saf haliyle sınandığı bu hikayede, gölgelerin ardında kalan gerçeklerle yüzleşmeye hazırlanın. Kanlı Berdel – Bir zincirin gölgesinde çiçek açan umut dolu bir hikaye.

Siz de bu unutulmaz yolculuğa katılın, kalbinizin derinliklerinde yankılanacak bu öyküyü kaçırmayın!

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
Dürüstlük, Sadakat, Güven!
Keyifli Okumalar... Genç kadın üzerindeki beyaz elbisenin ağırlığını ruhunda hissediyordu. Beyaz süssüz, tıpkı bir kefen gibi elbiseydi. Elbise sadece yüzünü, ellerini ve ayaklarını açıkta bırakmıştı. Geri kalan her kapalıydı. Sadece sırtında üç tane kuşak gibi bağ vardı ve o kuşakları kocası birazdan gelip çözecekti. Yüzünde makyaj adına hiçbir şey yoktu. Güzel yüzünü ağlamaktan şişmiş kederli gözleri süslüyordu. Saçlarını basit yandan örgü ile örmüş öylece omzuna salıvermişlerdi. Gerçi onun umurunda olan giyimi değil bundan sonraki hayatıydı. Neler olacaktı? Revşen Şilvan ona nasıl davranacaktı? Yıllardır içinde taşıdığı sırrı açığa çıktığında onu sağ bırakacak mıydı? Yere diz çökerek titreyen ellerini semaya kaldırdı. “Allah`ım sen ailemi koru. Ben yandım bari onların sağ salim ömür sürmelerini sağla.” diye duasını ederek besmelesini çekti. Ellerini indirerek dolan gözlerini silmek için yeltendiğinde odanın kapısı açıldı. Hızla gözlerini kurulayarak yerden kalktı ve kapıya arkasını dönerek durdu. Onların evliliği rıza dışında olduğu için adete göre kanlı berdele kurban giden kadın kocasını arkasını dönerek, ayakta beklerdi. Ellerini önünde birleştirerek başını eğdi. Göremediği için diğer duyuları keskinleşmiş adamın odanın taş zemininde yankılanan adım seslerini diniliyordu. Birkaç adım sonra adam arkasında durdu. Revşen tüm adetleri yerine getirerek onu bekleyen kızın ince fiziğine baktı. Saçları kumraldı ve basit örgü ile sağ omzunda toplanmıştı. Saatler önce nikahlandığı karısını birazdan görecekti. 21. Yüzyılda yaşanana adetlere hala şaşırıyordu. Bir berdel ile evlenmişti. Bu basit berdel değildi. Karşısındaki kadın ağabeyinin kanına karşılık alınmıştı ve her ikisi de bir ömür birlikte yaşamaya mahkum bırakılmışlardı. Bir adım daha atarak karısına yaklaştı ve sırtındaki ilk düğümü açmaya başladı. Zelal adamın kendisine temas bile etmeden nasıl gücünün etkisi altına alabildiğine şaşırdı. Adamdan sırtına doğru sıcaklık akıyordu. Güç, otorite, saygı.. Bu üç unsuru adam sadece varlığı ile bile elde edebiliyordu. Kim bilir dış görünüşü nasıldı. Kardeşi ve kuzeni ismini her ne kadar sosyal medyada aratsalar da bir profilini bulamamışlardı. Haliyle kocasının neye benzediğini şimdilik bilmiyordu. Adam ilk kuşağı açarken ilk kuralı dile getirdi.Kocasının sert ve otoriter sesini duyunca bir birine kenetlediği parmaklarını sıktı. “İlk kural. Dürüstlük. Senden beklediğim dürüstlük öylesine bir dürüstlük değil. aramızda en ufak bile sır olmayacak. Yalanın ne beyazını, ne pembesini, ne masumunu duyacağım senden. Yalanın rengi yoktur. Yalan her zaman yalandır. Ben sana sen de bana dürüst olacağız.” Zelal daha çok titremeye başladı. Korktuğu başına çok çabuk gelmişti. Az sonra dürüstlüğü yüzünden ölecekti. Gelin olarak girdiği bu koca oda mezarı olacaktı. Yutkundu. Boğazı kurumuştu ve yutkununca canı acımıştı. Yüzünü buruşturdu. Kocası ikinci kuşağa geçti. “İkinci kural. Sadakat. Evliliğimizin nasıl başladığı önemli değil. Önemli olan kendimizi içinde bulduğumuz bu evliliğin sadakatle ayakta kalması. Senden bu özveriyi bekliyorum. Bir birimize sadık olacağız.” dedi. Elinin altındaki bedenin nasıl titrediğini görse de devam etti. Birazdan bunun nedeni öğrenecekti nasıl olsa. Tabii ki, karısı kurallara uymaya karar verirse. Eğer ki akıllı bir kızsa ailesini ve kendisini ateşe atmayarak kurallara uymayı seçecekti. “Üçüncü kural. Güven. En önemlisi ve diğer iki kuralı da içine alan kural budur. Bana yaşamımız boyunca öyle güven vereceksin ki Zelal asla yapmaz diyebileyim. Sana olan güvenim sarsılmaz kalenin geçilmez surları gibi olmalı. Yıkılmamalı. En ufak bile çatlak bile almamalı. ” Kuşaklar çözülmüş öylece ayakta duruyorlardı. Revşen yaprak gibi titreyen karısını rahatlatmak için ellerini omuzlarına koydu. Yüzünü görmüyordu ama hafif omuz sarsılmalarından onun ağladığını hissediyordu. Onun ilk gecenin heyecanı ve gelin geldiği şartlar yüzünden korktuğunu ve üzüldüğünü düşünüyordu. Zaten o da odasına girmeden önce kendisinden çarşaf bekleyen annesi ve yengelerini terslemiş “Bu karımla benim aramda. ” diyerek göndermişti. Onların kana karşı kan istediklerini biliyordu ama o kadar da değildi. Madem zoraki bir evliliğin prangaları bileklerine vurulmuştu bari yatakta serbest olsunlardı. O iş iki tarafında rızasına dayalı bir eylem olacaktı. “Korkma. Sana istemediğin sürece asla dokunmayacağım. Senden tek isteğim bu üç kurala uyman. Çünkü o kuralların biri bozulursa berdel bozulur ve Mardin`de kan gövdeyi götürür. İlk kimin namlunun ucunda olduğunu tahmin etmen zor değildir. ” dedi. Zelal elbette ilk kimin öldürüleceğini biliyordu. Ağabeyi İbrahim`i vuracaklardı. Düşüncesi bile kalbi göğsünün içinde mengene gibi sıkmıştı. Tüm cesaretini toplayarak arkasına döndü. Şimdi kocasıyla yüz yüzeydi. Bakışlarını kısa bir an kaldırdı ve daha önce görmediği sertlikte ve yakışıklılıkta bir çehre ile karşılaştı. Kara gözleri kendisine öyle delici bakıyordu ki, istese de ondan bir şey saklayamayacağını anlamıştı. Uzun boylu ve yapılıydı. Yakışıklıydı da. Üzerindeki siyah takım elbise ile fazlasıyla dikkat çekici görünüyordu. Daha fazla onu incelemeden bakışlarını indirdi. Revşen karşısındaki kadının güzelliği ile sarsılmıştı. İnce vücut hatlarına, mermer gibi bir tene, dolgun dudaklara ve ağladığı için doğal olduğunu anladığı makyajlı gibi duran uzun kirpiklere sahipti. Makyaj malzemelerinin ismine ve işlevine hakim değildi ama gözlerindeki ya kalemdi ya da rimel. Hele o kumral beline kadar uzanan saçları. Tıpkı Rapunzel`in saçlarını kestikten sonraki rengi gibiydi. Genç adam uzun saçlara bayılıyordu. Şimdi onlara dokunmadan, sevmeden nasıl uzak duracaktı bunun yollarını bulmalıydı. Onun dış görünüşünü düşünmeyi keserek ellerini tekrar karısının omzuna koydu. Onun bir şeyler söylemek istediğini ama boğazının düğümlendiğini hissetmişti. Yutkunmakta da zorlanıyordu. “Su ister misin?” diye sordu gayri ihtiyari. Sorduğu soruya kafasını sallayarak cevap veren kadın hala kendisine bakmamakta ısrar ediyordu. Bir şey demeden ondan uzaklaştı. Şifonyerin üzerinde duran sürahiyi aldı ve yanındaki bardağa su koydu. Bardağı alarak ona yaklaştı. Zelal bardağı titreyen elleri almadan önce adama teşekkür etmişti. “Teşekkür ederim.” Suyu kana kana içerken utanmayı bir kenara bırakmıştı. Revşen tahmininde yanılmamıştı. Kadın susamıştı. Zelal suyunu içtikten sonra hızla bardağı yerine koydu ve tekrar kocasının delici bakışları altında yerine döndü ve önünde durdu. Derin nefes alarak ilk kurala uydu. Dürüstlük. “Benim sana bir şey söylemem lazım. Madem aramızda sır yok yalan yok. Sana gerçekleri söyleyeceğim. Biz apar topar evlendirildik ve benim seninle konuşma fırsatım asla olmadı. Yoksa asla bunu senden saklamazdım. ” dediğinde adam kafasını salladı. Durumları normal değildi ki evlenmeden görüşsünlerdi. “Seni dinliyorum. ” dedi adam. Zelal tekrar yutkundu. Terleyen ellerini elbisesine bastırdı. Az önce kurulacak olan dar ağacından kendini sallandıracaktı. Tek duası ağabeyine bir şey olmamasıydı. Ne yapıyorduysa hepsi onun içindi. “Ben Ankara`da üniversitedeyken biri ile tanışmıştım. Bir süre arkadaşlık ettik ama hislerimiz zamanla değişti ve yakınlaştık. Sevgili olduk. O zamanlarda ağabeylerinden, babasından başka erkek görmeyen toy Zelal çocuktan çok etkilenmişti. Hatta zamanla ona deli gibi aşık olduğunu hissetti. Hissettim yani. Aramızda çok güzel birliktelik vardı. Bir iki sene sonra ona öyle güveniyordum ki, beni asla bırakmaz diyordum. Evleneceğiz diyordum. Beni buna o inandırmıştı. Seni ailenden isteyeceğim demişti. Benim aile yapımı, doğduğum coğrafyaya rağmen isteyecekti. Bu onu benim gözümde korkusuz bir kahraman yapıyordu. ” konuşurken bakışları adamdan başka her yerdeydi. Yüzündeki acı gülümsemeyi saklamıyordu. “Bir gün beni üniversite arkadaşlarıyla kaldığı eve götürdü. Orada klasik film falan izledik ve sonra beni öptü. ” dediğinde Revşen gerilmişti. Bundan sonra olanları az çok tahmin ediyordu ama sonuna kadar dinleyecekti. “İlk öpücüğümdü ve şaşırmıştım. Çok da mutlu olmuştum ama. Onun bana karşı en ufak bir kötülük yapmayacağına öyle inanıyordum ki o gün kendimi her şeyi göze alarak ona verdim. Birlikte olduk. ” diyerek kısa bir an sustu. Kocasının tepkisini bekledi ama adam onu sadece dinliyordu. Bilmediği bir şey vardı adamın gözleri kararmış, bedeni öfke dolmuştu. Zelal ona bakmadığı için sessizliğinden cesaret alarak devam etti. “İki sene boyunca sevgili olduk . Bana o süre boyunca öyle güzel yalanlar söyledi ki hepsine kandım.” Farkında olmadan ağlıyordu. Revşen cebinden mendil çıkararak ona uzattı. Zelal kendisine uzatılan beyaz mendili aldı. yakanlarını kurularken kokusu burnuna doldu. Kokusu harikaydı. Fakat o bunu önemsemeyecek kadar farklı alemdeydi. “Üniversite bitince ben Mardin`e döndüm. O ise geleceğini söyledi. İlk aylarda telefonda konuşuyorduk. Bana iş bulduğunu ve birkaç ay sonra ailemin karşısına çıkacağını söylüyordu. Heyecanla gelmesini bekliyordum. Bir süre sonra aramaları ve mesajları kesilince merak ettim. Başına bir şey gelmesinden korktum. Tüm cesaretimi toplayarak ortak arkadaşlarımızdan birine mesaj yazdım. Onu sordum. Bana verdiği cevapla dünyam başıma yıkıldı. Meğersem o benimle konuşurken başka biri ile de birlikteymiş hatta kısa süre önce kendi aralarında sözlenmişlerdi bile. ” elinde olmadan hıçkıran kadına öylece bakan adam onu teskin etmeye yeltenmedi. Zelal ondan tepki gelmeyince tedirgin olmuştu. kafasını kaldırarak taş kesilmiş suratına baktı. Gözleri çok fazla öfkeliydi. Zelal Revşen Şilvan hakkında duyduğu ilk şeyin öfkesinin sınırsız olduğuydu. Mazluma kol kanat olur onun nezdinde suçlu olan kişiye ise asla acımazdı. Artık sona geldiğini biliyordu. Yanaklarını kurulayarak adamın önünde diz çöktü. Revşen karşısında diz çöken kadına kaşlarını çatarak baktı. “Ne yapıyorsun?” diye sordu. Sesi elinde olmadan fazla sinirli çıkmıştı. Zelal olduğu yere sindi. Ellerini kucağında birleştirerek başını eğdi. “Ben ölmekten korkmuyorum Revşen. Tek isteğim benim günahımın bedelini ağabeyime ödetmemen. Bugüne kadar çalışmak istiyorum, evlenmek istemiyorum diyerek ona yalvardığım için beni kapıya gelen hiçbir görücüye vermedi. Tüm aşiretin önünde dağ gibi dikildi. Beni korudu. Hayat bizi bu evliliğe mecbur bırakmasaydı ağabeyim babamı Ankara`daki şirketlerin birinde çalışmam için ikna etmişti. Gidecektim. Hatta yarın için biletim bile vardı.” bakışlarını kaldırarak adama baktı. Eline uzanmak istedi ama Revşen izin vermedi. Bir adım geri çekildi. “Ben sana yalan söylemedim Revşen. Kandırmadım. Benim tek derdim canımdan çok sevdiğim ağabeyimi korumaktı. Yalvarıyorum ona bir şey yapma.” Revşen ona sert bakış atarak “Kalk!” dedi. Zelal şaşkınlıkla ona baktı. Vurmayacak mıydı? Böyle soğuk mu olacaktı? Hakaret, aşağılama da yoktu. Bu işte bir terslik vardı. Islak kirpiklerini kırpıştırdı. “Beni vurmayacak mısın?” diye sordu. Revşen ona cevap vermedi. Sesini yükselterek “Lafımın ikiletilmesinden hiç hazz etmem Zelal. Sana kalk dediysem kalkacaksın!” dedi. Zelal panikle diz çöktüğü yerden kalktı. “Özür dilerim. Ben sandım ki..” cümlenin devamını getirmekte zorlanmıştı. Her ne olursa olsun hayat tatlıydı ve o ölmek istemiyordu. Hiçbir suçu yokken hem de. “Üstünü değiş ve duş aldıktan sonra uyu Zelal.” Karısı ilk sınavında yüzü ak çıkmıştı. Revşen her ne kadar öfkeli olsa da bunu takdir etmişti. Kadının yüzüne bakmadan terasa çıktı. Bundan sonra ne yapacağına karar vermesi gerekiyordu. Zelal onun arkasından baktıktan sonra odaya çevirdi bakışlarını. Artık bundan sonraki tüm hayatını bu evde yaşayacaktı. Revşen'in odası konağın en görkemli ve güzel odasıydı. İki bölmeden oluşuyordu: geniş bir yatak odası ve oturma odası. Banyo ve tuvalet de odanın içinde yer alıyordu. Oda genel olarak şık bir dekorasyona sahipti. Yatak odasında büyük, gösterişli bir yatak bulunuyordu. Yatak, kadife bir başlık ve altın varaklı çerçevelerle süslenmişti. Yatağın üzerine serilmiş ipekten yapılma örtüler ve yastıklar, odaya zarafet katıyordu. Yatak başının iki yanında zarif komodinler yer alıyordu, üzerlerinde antika lambalar ve birkaç kişisel eşya bulunuyordu. Odanın duvarları, pastel tonlarında seçilmiş, lüks bir duvar kağıdı ile kaplanmıştı. Duvarlarda, güzel çerçeveler içinde asılı birkaç tablo vardı. Gündüzleri büyük pencerelerden odaya giren doğal ışık, altın renkli perdelerle dengeleniyordu. Yatak odasının hemen yanında, rahat bir oturma odası bulunuyordu. Bu bölümde, konforlu ve şık bir koltuk takımı yer alıyordu. Koltukların üzeri zarif kumaşlarla kaplanmış, renkleri ise odayla uyumlu olarak seçilmişti. Odanın ortasında, işlemeli ayaklara sahip, cilalı ahşap bir sehpa bulunuyordu. Sehpanın üzeri çeşitli dergiler, bir vazo içinde taze çiçekler ve birkaç küçük dekoratif objeyle süslenmişti. Oturma odasının bir köşesinde, büyük bir kitaplık vardı. Kitaplık, klasik edebiyat eserlerinden, modern romanlara kadar geniş bir kitap koleksiyonuyla doluydu. Kitaplığın yanındaki duvarda, eski bir saat asılıydı; bu saat odaya nostaljik bir hava katıyordu. Zelal etrafı incelemeyi bırakarak dolaba yöneldi. Kendi giysilerinin olduğu bavullar birkaç gün sonra gelecekti. Şimdilik bu dolaptaki kıyafetlerle idare edecekti. Gerçi şu an ona gecelik gerekiyordu. Askılara bakarak gecelik aradı. aradığı gecelikleri bulunca birini seçti. Gül kurusu renginde ipek bir gecelikti. Geceliği sabahlığı ile birlikte aldı ve önündeki iki kapıdan birine yöneldi. İlk kapıyı açtığında oraların tuvalet olduğunu gördü. Kapıyı kapatarak diğer kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açarak içeriye girdi. Beyaz elbisesini çıkararak askıya astı. Tamamen çıplak kaldığında duşa kabine girerek suyu açtı. Su ılıdıktan sonra altına girerek saçlarının örgüsünü çözdü. Su başından aşağı süzülürken o öylece altında duruyordu. Üç gün önce yaşananlar zihnine üşüştü. Şampuanı alarak saçlarını yıkarken berdel kararını öğrendiğinde nasıl yıkıldığını hatırladı. İbrahim karara şiddetle karşı çıkmıştı. Yıllardır kimseye vermeye kıyamadığı kardeşi onun yüzünden tanımadığı bir adamla evlenemezdi. İbrahim öfkesiyle konağı inletirken babası Zelal`i odasına çağırmıştı. “Seçim senin kızım. ” demişti. “İstersen hayır diyebilirsin. Bu konuda özgürsün. Ama sen o kararı verirsen ağabeyin ölecek. Seçimini yaparken bunu da göz önünde bulundur. ” Server Ağa ona seçeneği olduğunu söylüyordu ama hiçbir açık kapı bırakmıyordu. Zelal ağabeyinin vurulmasına asla izin veremezdi. Şampuanın kokusu banyonun buğulu havasına karışırken, Zelal'in zihni karanlık düşüncelerle doluydu. Saçlarının arasından süzülen su, sanki içindeki çaresizliği de beraberinde götürüyordu. İbrahim'in öfkeli bağırışları hala kulaklarında çınlıyordu. Babasının sert ve kararlı bakışları, onun omuzlarına ağır bir yük bindirmişti. Odanın ağır ve kasvetli atmosferi, Zelal’in içine işleyen bu kararın ağırlığını daha da belirgin hale getiriyordu. Babasının otoriter sesi ve gözlerindeki kararlılık, Zelal’in seçeneği olmadığını her defasında ona hatırlatıyordu. İçinde fırtınalar kopuyordu ama dışarıya belli etmiyordu. Server Ağa`nın için kan ağlıyordu ama yapmak zorundaydı. Revşen ağabeyi gibi değildi. Esaslı adamdı ve kızını incitmeyeceğini düşünüyordu. Şu an sevmese de saygı duyacaktı. Çünkü Behram da suçsuz değildi. Uyuşturucu işine bulaşan oydu. Zelal içinde büyüyen kararlılığı hissedebiliyordu. Babasının karşısında dimdik durarak kararını bildirdi. Oturduğu koltuktan kalktı ve "Fikarkirinê hewce tune ye bavê. Biryarê min aşkar e. Ew berdel dê bibe." (Düşünmeye gerek yok baba. Kararım belli. O berdel olacak.) dedi. Babasının yüzünde beliren acı dolu rahatlama ifadesi içini ezmişti. Zihnindeki anıdan kurtulması gerekiyordu ve o da yıkanmaya devam etti. Duştan sonra kurulandı ve geceliğini giyindi. Duş alırken iç çamaşırları almadığını fark etmişti ama o an yapacak bir şey yoktu. Saçlarını kurutup ördükten sonra gidip alacaktı çamaşırını. Banyodan çıktıktan sonra tekrar dolaba doğru yürüdü. İç çamaşırlarının nerede olduğunu bilmiyordu. Kısa aramadan sonra dolapta kendi kıyafetlerinin olduğu bölmenin çekmecesinde olduğunu gördü. Çekmeceyi çekerek külotlardan birini seçti ve etrafa hızlıca bakındı. Kocası büyük ihtimalle hala terastaydı. O yüzden dolap kapağının arkasına geçerek külodu hızlıca bacaklarından geçirdi. Giyindikten sonra içi rahatlamış bir şekilde etrafa bakındı. Teras geçip geçmemek arasında gidip geliyordu. Acaba oraya giderse kızar mıydı? Peki gece yanına gelecek miydi? Gecenin en önemli sorusuydu. “Gerçi sana dokunmayacağım dedi ama bilemedim şimdi. ” dedi kendi kendine. Tüm cesaretini toplayarak terasa çıktı. Etrafa bakındı ama teras boştu. Ne yani onu bırakıp gitmiş miydi? Bunu yapmazdı değil mi? Kendisini ilk gecelerinde rezil etmezdi. Titreyen dudaklarını bir birine bastırdı. Arkasına döneceği sırada terasa açılan diğer kapıyı gördü. “Belki de oturma odasındadır. ” kendi kendine mırıldandıktan sonra kapıya doğru yürüdü. Adımlarının taş zeminde ses çıkarmaması için dikkatli yürüyordu. Kapının önüne geldi ve açmadan önce derin nefes aldı. Kapı kulpunu indirdi ve içeriye girdi. İçeri girdikten sonra gördüğü manzara hayatının bundan sonra nasıl geçeceğini suratına tokat gibi çarpmıştı. Kocası koltukta uyuyordu. Kitabı ilk okuduğunuz saati yazınız lütfen. Hikayeyi nasıl buldunuz? Yorumları bekliyorum. Diğer bölüm görüşürüz. Seviliyorsunuz.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
518.8K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

HÜKÜM

read
222.8K
bc

AŞKLA BERDEL

read
78.8K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook