4

1824 Kelimeler
S4 Kaan denen yeni çocuk hiç boş yer yokmuş gibi gelip benim yanıma oturdu. "Burası dolu." dediğimde hiç umursamadan arkasına yaslandı. "Hey sana dedim!" Bana cevap vermek yerine elini kaldırıp hocaya seslendi. "Hocam oturduğum yer sahipli mi?" "Anlamadım evladım?" "Yani bu sıra dolu mu?" "Sanat'ın sıra arkadaşı yok." diyen hocanın bana imalı bakışını es geçip dişlerimi sıktım. Daha sınıfa girer girmez can sıkıcı biri olduğunu anlamıştım. Nihayet zil çaldığında Kaan hemen sıradan çıkıp Ada'ya doğru yöneldi. Ada'nın elinden tutup kendine doğru çekti ve yanağına samimi bir öpücük bıraktı. O sırada sınıftan yükselen "Ooooo" sesleri ile Kaan gülümseyip sınıfa çapkın bir bakış attı. Tam o anda Ada hiç beklenmedik bir şey yaptı. Kaan'ın suratına bir tokat patlatıp "Sersemler!" diye bağırıp sınıftan çıktı. Kaan'ın bozulmasını beklerken kahkaha attı. Ardından sesini ona duyurmak istercesine sınıfın içinde bağırdı. "Hastayım ulan nazına!" Yanağını okşayıp gülümserken Mercan endişeyle Kaan'a yaklaştı. Yanağına hafifçe dokunup kızaran yerini yokladı. "İyi misin? Sert vurmuş anlaşılan. Yanağın çok fena kızarmış." Kaan kolunu Mercan'ın boynuna dolayıp "İyiyim tabi Mercimek tanem, bir kızın vurmasıyla yıkılacaksam öleyim daha iyi." dedi. Mercan gayet sıcak bir tavırla gülümsedi. Daha önce hiç gülümsemediği kadar içtendi. "Yaa senin bu okulda ne işin var? Ailen devlet okuluna gelmene nasıl izin verdi?" "Sonra anlatırım da bir çay ısmarlamayacak mısın?" Kaan Mercan'ın kolundan tutup çekerken Feride önlerine geçip heyecanla elini uzattı. "Ben Feride, Mercan'ın en yakın arkadaşıyım. Hatta tek arkadaşıyım. Daha önce senden konuşmuştuk ama tanışmak bu güne kısmetmiş." Kaan aynı samimiyetle elini uzattı Feride'ye. "Yoksa sen Feride Doğan mısın? Panik atak olan kız?" Feride Mercan'ın koluna vurup "Ne paniğimi gördün vicdansız?" diyerek hesap sordu. Feride'nin panik olmadığı bir an var mı? Bence hiç yok. Mercan dudaklarını birbirine bastırırken hem mahçuptu hem de gülmemek için çabalıyordu. Nihayet Kaan durumu kurtardı. "Ne panik atağı ya, tamamen benim eşekliğim. Kalk göbek atak demek istedim." Mercan sanki çok komik bir şey demiş gibi "Bir daha bunu yapma, göbek atak ne be!" diyerek gülmeye başladı. Kaan tıpkı düğünde oynayan teyzeler gibi kalçalarını oynatıp "Aha böyle göbek atmaktan bahsediyorum." dedi bilgiç bir edayla. "Teneffüs bitecek biz hala göbekten öteye gidemedik. Bakın abartmıyorum, millet şimdiye tost bile yemiştir." Feride'nin haklı isyanının üzerine Buğra hiç konuyla ilgisi olmadığı halde üç yeninin yanına gidip "Biri tost mu dedi?" diye sordu. "Bu okulda tost, Buğra'dan dost olmaz diyordum. Uzaklaş!" dedi Feride yürek yemiş gibi. Buğra elini sıraya koyup Feride'nin boyuna inecek kadar eğildi. "Bana bak sarı kafalı, seni böcek gibi ezerim." "Ezsene! Senden korkmuyorum!" Buğra Feride'nin kolunu sertçe tutup öfkeyle bağırdı. "Bana baaak!" Kaan olaya müdahale edeceği sırada sıramdan çıkıp Buğra'nın omzuna elimi koydum. "Buğra sen git kantine benim hesaptan kendine birkaç tost al." "Emrin olur Sanat abi." Buğra sınıfı yıka yıka önüne bakmadan koşarken çarptığı öğrenciler arkasından saydırmakla meşguldü. Kaan ona iyilik yapmışım gibi "Eyvallah." dedi. Feride ise her zaman ki hayran bakışları ile beni süzüyordu. Sanırım bu kız gördüğü her yakışıklıya böyle bakıyordu. Mercan ise kısaca "Gerek yoktu." dedi. Sanırım bahçede ona aksi davrandığım için bana tavır yapıyordu. "Teşekkür etmene gerek vardı." Yanlarından ayrılıp sınıftan çıkarken Mercan duymadığımı sanarak "Ukala gereksiz!" diye söylendi. Koridor boyunca benimle konuşmak için fırsat kollayan çömlerden dolayı kendimi okulun en kuytu köşesine atmak üzere hızla yürüdüm. Tabii yoluma Ada'nın çıkması hesapta yoktu. "Sanat konuşmalıyız." "Seninle konuşmak istediğimi sanmıyorum." "Biliyorum, o aptal Kaan beni öptüğü için kızdın ama inan ki onunla aramda sandığın gibi..." "Ada, senden bana ne?" "Seni seviyorum. Bunu tüm okul gayet iyi biliyor." Ada'nın gece kadar koyu siyah saçlarını kulağının arkasına verip yüzüne doğru eğildim. Ada'nın heyecanla göğsü inip kalkarken onun bu haline sadece acıdım. Aşk aptallara göreydi, Ada ise aptaldan daha fazlasıydı. "Beni uzaktan sevmek istiyorsan sev. Beni ilgilendirmiyorsun kara kız." Geriye doğru çekildiğimde Ada'nın ağlamaklı yüz ifadesiyle kolumu tuttu. "Sadece bir şans istiyorum. Senin için bu ucuz devlet okuluna geldim. Seni görmek için bu okuldaki sersemlere katlanıyorum." "Katlanma. Boş çaba." Zilin sesiyle birlikte sınıfa doğru geldiğim yolu geri döndüm. Sınıfa girdiğimde Kaan benim sıramda oturmak yerine Mercan'ın yanında oturuyordu. Feride ise ön sıradaki boş yere geçmişti. Onların yanından geçip giderken Mercan'ın iri yeşil gözleri ile bir an kesiştik. Yüzüme dikkatle bakıyordu. Umursamadım. Daha önce bana dikkatle bakan diğer kızlardan bir farkı yoktu. Sakarlıkları beni bulmadığı sürece istediği kadar beni kesebilirdi. "Bu akşam bize gelsene Kaan, eminim ki teyzem çok sevinecek." "Aslında bir süre teyzende kalmayı planlıyordum. Her gün çiftliğe gidip gelmek kolay değil." "Çiftliğe mi?" "Evet, Mahir abi de kalmaya niyetim vardı ama çiftlikte yaşadığını unutmuşum. Bizimkiler İzmir'e taşınana kadar siz de kalabilirim değil mi?" "Tabii olur, ev büyük nasıl olsa." Kaan birden Mercan'ın kafasını tutup göğsüne çekti ve kızıl saçlarını çocukça karıştırdı. "Ohh be can sıkıntısından kurtuluyorum." Feride dudak bükerek onlara baktı. "Beni sattın hemen. İnsan bi der kankam akşam yatıya gel." "Kankam yarın akşam yatıya gel. Seni koynumda yatırcam." Mercan'ın dalga geçerek söylediği şeyi Feride ciddiye aldı. Hemen ayağa kalkıp Mercan'ın boynuna atıldı. "Yaşasın pijama partisi!" Ada'nın kırgın bakışlarını üzerimde hissedince kulaklığımı takıp pencereden dışarıya baktım. O esnada sınıfa giren hoca tahtaya vurup "Sessizlik!" diye bağırdı. Azap dolu kırk dakika daha başlıyordu. Güneş hoca yeni öğrenciyle tanışırken oldukça keyifliydi. "Kaan Kahraman, ailem İstanbul'da yaşıyor hocam. Kurtuluş Bileti Lisesi'nin namı tee İstanbuldaki kolejime kadar ulaştı. Ada benden daha hızlı davranıp geldi hocam. Eehh ben de ailemi ikna eder etmez yeni dönemde biletler tükenmeden almaya geldim hocam." "Yaa demek öyle, şu kara kızla aynı kolejden kalkıp bu çok ünlü devlet okuluna geldiniz öyle mi?" "Aynen hocam, rahat battı." dedi Kaan. Ada'ya manidar bir bakış atarken okula gelme sebebini herkes açıkça anladı. Ada benim için geldi, Kaan ise Ada için bu okula geldi. Ya Mercan? Ve Feride? "Belli belli." "Kalk Kara kız! Akıllı tahtayı hazırla." "Ama niye hep ben hocam? Bu sınıfta tek öğrenci ben miyim? Bence bu ulvi görevi yeni gelenler üstlenmeli." "Sana fikrini sordum mu kara kız? Sözlüne sıfır almak istiyorsan konuşmaya devam et." Ada sessizce tahtaya geçerken Güneş hoca arkasını döndüğü anda arkasından kol hareketi çekti. Başta Taha olmak üzere sınıfın çoğu kahkaha atmaya başladı. Gülmeyen sadece Mercan'dı. Ve ben... "Neye gülüyorsanız bana da söyleyin birlikte gülelim." "Olmaz hocam size söylersek kalpten gidersiniz." dedi Taha yalancı bir endişeyle. "Bu sınıfa sıra dayağı şartta yufka yüreğim el vermiyor. Neyse susun derse başlıyoruz." Güneş hoca dersi anlatırken Kaan başını eline dayayıp Ada'yı seyrediyordu. Mercan ise defterine gerekli gördüğü noktaları not almakla meşguldü. Ders esnasında taktığı gözlükleri ders bitince çıkarıp çantasına koydu. Çantasının fermuarını çekerken başını kaldırdı ve aynı gün içinde tekrar göz göze geldik. Yanaklarına mercimek taneleri gibi dağılmış çiller, minik burnu ve iri gözleri ile farklı bir havası vardı. *** Okuldan çıkış saati geldiğinde Ada herkesten önce sınıftan çıkıp gitti. Buğra ile Taha yanıma gelip "Sanat abi yeni sezon ne zaman başlıyor?" diye sordular. "Yakında başlayacak." "Bize de rol çıkar mı abi?" "Hallederiz." Taha ile Buğra yumruklarını tokuşturup kim kime yemek ısmarlayacak kavgasına tutuştular. Herkes sınıftan çıkarken daha fazla oyalanmadan sınıftan çıktım. Mercan ile Feride yine aynı telaşla hızla yürürken Kaan'ın onlarla birlikte olmamasına şaşırdım. Nasıl oldu da diplerinden ayrıldı? Önümden geçen son model araba Kaan'ın önünde durdu. Şoför çıkıp kapıyı açtı. Kaan arabaya binerken okulun zengin çocuk meraklısı kızları durup bu yeni ve zengin piçe hayranlıkla bakıyordu. En azından kızların dikkatlerini üzerimden çekmelerine yarıyordu bu yılışık Kaan. Okuldan uzaklaşınca kimsenin görmediği bir noktada satın aldığım depoya girdim. Motosikletimi çıkarıp kaskımı taktım. Depoyu kapattıktan sonra gaza bastım ve ara sokaklardan eve doğru sürdüm. Eve vardığımda annemi bahçede çiçekleri sularken buldum. "Annelerin en güzeli." "Evlatların en Sanat eseri." "Babam yok mu?" "Yok, işi uzamış. Geç gelecekmiş." "Babam eve geç mi gelecek?" "Evet, noldu ki?" "Anne nasıl izin verdin?" "15 dakikada bir görüntülü arama yapmak koşuluyla izin verdim. Ben malımı biliyorum. Şimdi o şirkette zengin koca meraklısı kızlar vardır. Kocamı saf bulup aklına girerler. Taner de ne yapsın kadınlara kaba davranamaz! Ay yok izin mizin veremem! Ben kocamı almaya gidiyorum!" Annem evden çantasını dahi almadan cebinde hazır bulundurduğu araba anahtarıyla çıkıp gitti. Zavallı babam... Eve girdiğimde annemlerin kaza kurşunu dadısıyla birlikte evcilik oynuyordu. Beni görünce koşarak boynuma atladı. "Nasılmış fındık kurdu?" "Hiçte iyi değilim. Ben ne zaman okula gidicem abi?" "Millet okula dinamit atmayı düşünür bizim deli okula gideceği günü saymaya başlar." "Ama abi okulda bir sürü arkadaş varmış." "Benim hiç arkadaşım yok. Kim demişse bol keseden sallamış." "Ama ben evde sıkılıyorum." "Tamam o zaman biraz eğlenmeye ne dersin?" Kız kardeşimi omzumun üstüne atıp etrafımda dönmeye başladım. Onun çılgın kahkahaları eşliğinde dönerken bakıcının valiziyle birlikte gelmesi üzerine durdum. "Hayırdır Elçin Hanım?" "İşten ayrılıyorum. Kübra Hanıma söylersin." "Ama?" "Nişanlım burada çalışmamı istemiyor. Gecikmeden gitsem iyi olacak." deyip hızla evden çıktı. Kadın arkasına dahi bakmadan giderken Azelya elimi tutup "Elçin abla da gitti. Kimse benimle oynamak istemiyor." dedi küskünce. "Halt yemişler, ben seninle oynamayı çok seviyorum." Azelya ile biraz daha zaman geçirdikten sonra annemle babam kapıdan gürültüyle girdi. Annem yine söyleniyordu. "Taner yemin ederim ömrümü çürüttün ömrümü! Çocuklarımız olmasaydı seni kapıya koyardım. Bak bakalım o zaman kim etrafında fink atacak, o para göz şırfıntılar yüzüne bile bakmaz be!" Babam süklüm püklüm bir halde annemin elini tutup önünde diz çöktü. "Canım karıcığım sen yanlış anladın. Pelin sadece yardım etmeye çalışıyordu." "Yaa ne yardım ama! Resmen kadın senin şeyine yani önüne dokunuyordu be!" "Yuh baba!" dedim istemsizce. "Sen bi dur Sanat, annen zaten laftan anlamıyor. Vallahi atacağım kendimi en yakın uçurumdan." dedi ağlamaklı bir ifadeyle. Sustum. "Sen hiç zahmet etme Taner, ben seni seve seve öldürürüm!" Babam annemin bacaklarına sarılıp "Affet beni ömrümün gül bahçesi, hayatımın en nadide eseri, evlatlarımın güzel annesi. O bir anlık hataydı. Engel olamadım." "Duyun duyun çocuklar, babanız beni aldattığını nasıl da kabul ediyor! Boşanıyorum senden Taner! O bir anlık hatanla mutsuzluktan çürü inşallah!" Annem babamı itekleyip bize doğru geldi. "Eşyalarınızı toplayın, gidiyoruz." "Kendimi kapıya zincirlerim! Gidemezsiniz! Ölürüm hasretinden Kübra'm, biricik sevdiğim. Beni bir başıma koma!" Babam kendini yerlere atıp anneme yalvarırken Azelya babamın sırtına oturdu. "Eşekcilik oynayalım baba. Annem gidiyorsa gitsin." dedi. Annem sinirle bağırdı. "Azelya!" "Efendim anne." "Gidiyoruz dedim!" "Babam benimle daha çok oynuyor. Ben babamı bırakmam." "Başına üvey anne gelince pişman olursan seni yanıma almam küçük hanım." Azelya kararsız bir halde bir anneme bir babama bir de bana baktı. "Abimle kalırım o zaman." "Sanat da benimle geliyor. Değil mi oğlum?" "Imm şey anne babamı affetsen olmaz mı?" "Beni boynuzladığı için teşekkür de edeyim mi? Malum bu devirde boynuzsuz gezenlere uzaylı gibi bakıyorlar." Bu defa babam ayağa kalktı. Anneme sıkıca sarıldı. "Aldatmadım, ben seni hiç aldatmadım. İnan bana gül kokulu arka bahçem." Annem babamın bacak arasına dizini geçirince babam acıyla inledi ve yere kapaklandı. "Bunu yapmasam içimde kalırdı. Seni hadım etsem anca içim soğur ya neyse, değmezsin." Annem bizi önüne katıp odamıza soktu. Her şey o kadar ani oluyordu ki ne yapacağımızı bilemiyorduk. Babamı biraz tanıdıysam ölür de annemden vazgeçmez. Eşyalarımızı toplayıp giderken babam resmen arkamızdan hüngür hüngür ağladı. Annem ise kaşlarını biraz daha çatarak adımlarını hızlandırdı. Evin anahtarını çantasından çıkarıp babamın kafasına fırlattı. "Sakın karşıma çıkayım deme!" "Kübram gitmeeeğğğğğ!" *** Annem arabayı hızla sürerken mutsuz bir ifadeyle "Nereye gidiyoruz?" diye sordum. Annem birden frene bastı. Derin bir of çekti. Telefonu cebinden çıkarıp arama yaptı. "Alo babacım, müsait misiniz?" Yani dedeme gidiyoruz. Evi terk eden kadınların gittiği yegane adres: baba evi. ***
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE