Kadının masmavi gözleri kendisine korkuyla odaklanmıştı. Gözlerindeki donukluk gitmişti. Şimdi bir şeylerin farkındaymış gibi bakıyordu ona. Sapsarı uzun ve güzel saçları sırtından aşağı dökülüyor uçları yere değiyordu.
Güçten düşüyordu. Karanlık onun güçlerini emiyor ve kadını yavaş yavaş öldürüyordu. Gerçi buraya bilinçli gelmişti. Öleceğini bilerek girmişti bu hücreye ama bu korkmasına engel değildi. Gerçi korkularında son derece açık olmuştu.
Gerçekten onu görüyor olamazdı. Bu güne kadar bu hücreye gelip de onu görebilen olmamıştı. Karanlık onları hissizleştiriyordu. Duyularıyla oynuyordu. Önce görü yeteneklerini alıyordu. Sonra işitme yollarını köreltiyordu. En sonunda ise dokunma hissi yok oluyordu. Bu duman bir şekilde savunma mekanizmasıydı. En sonunda bütün hislerden yoksun olan kurban çıldırıyor ve kendini öldürüyordu.
Satan çoğu kez onlara elini bile sürmüyordu. Gelen en iradelisi bile en fazla bir hafta dayanabiliyordu. Gerçi bu karanlığın içinde zaman kavramı yoktu. En azından Satan’ ın yoktu.
Kadın zorlukla nefesler alıyordu ancak gözlerindeki bakış keskinleşmişti. Mavi gözleri artık dikkatliydi ve Satan hareket ettikçe onu takip ediyordu. “Beni görüyor musun?” diye sordu erkek en sonunda.
“Sadece gözlerinizi” diye cevap verdi genç kadın. “Gözlerinizi görebiliyorum. Bunun haricinde zifiri karanlık.”
Bu cevap Satan’ ı şaşırtmıştı. Demek gözlerini görebiliyordu. Bu bir ilkti. Satan, başını yana eğdi. Dayanne ilgisini çok çekmişti. Ayağa kalktı ve kadının göremediğini bildiği hücre kapısına doğru yürüdü. Kapıyı açamıyordu. Aslında kapıya yetişemiyordu bile. Ancak ona yol gösterebilirdi.
“Çabuk ol” dedi sakin bir sesle. “Bir an önce karanlıktan çıkman gerek yoksa gücün tamamen tükenecek ve ölene kadar durmayacak”
Dayanne şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Ayağa kalkmak için doğruldu ama gücü çoktan bitmiş gibiydi ki dizleri titredi ve yere düştü. Satan, bunu tahmin etmeliydi. Dayanne denen bu melek şu ana kadar ona gönderilen en zayıf mahlûktu.
Ona doğru yürüdü ve kollarından tuttu onu. Ayağa kaldırdı. Onu hücrenin dışına çıkartırdı ancak sonrasında Dayanne kendi başına savaşmak zorundaydı.
Onu kapıya kadar götürdü ve durdu. “Buradan itibaren kendi başına halletmen gerek Dayanne” dedi. “Bundan sonrasında yardımcı olabilseydim senin ellerinde olmazdım.”
Dayanne başını salladı. Ardından arkasına döndü ve duvara yaslandı. El yordamıyla yolunu bulmaya çalışırken bir yandan da kendine destek oluyor ve yürümeye çalışıyordu. Her adımda kendi bedeni ona ağır geliyordu. Yorgunluğu artık çok büyüktü.
Zar zor yerde sürünerek dumanın içinden çıktı. Son bir adım daha attı ve temiz hava ciğerlerine doldu. O anda nefes nefese tamamen yığıldı. Etrafında bir hareketlilik olduğunu hissedebiliyordu. Işık gözlerine çok fazla gelmişti. Bedeni gevşemiş ve rahatlamıştı.
Gözlerini kapatırken meleklerin etrafında koşuşturduklarını gördü.
Satan, onun karanlığın içinden çıktığını hissetti. Ürkek Dayanne başarmıştı demek. Satan bunu beklemiyordu. Öleceğine neredeyse emindi ancak Dayanne’ de görünenden fazlası vardı demek ki. Oldukça enteresan bir yaratık olduğu kesindi.
Korkularına karşın buraya gelmişti. Ölümünü kabullenmiş görünüyordu. Basitliğine karşın onun gözlerini görebilmişti. Zayıflığına rağmen dumanın içinden çıkmayı başarmıştı.
Kolay kolay geri gelebileceğini sanmıyordu Satan. Ürkek Dayanne burası için fazla kırılgandı.
Erkek birden başını eğdi ve yere baktı. Az önce Dayanne’ nin düştüğü yere baktı.
Çok fazla güzeldi…
Satan, sırtını duvara yaslayarak oturdu. Neden dışarı çıkamadığını ya da neden onu burada sıkı sıkıya tuttuklarını iyi biliyordu. Onu öldürmenin bir yolunu arıyorlardı. Bulana kadar da onu Dayanne gibi masum dişilerle oyalıyorlardı.
Bir işe yarayıp yaramayacağını bilmiyordu ama Satan kendi gücünün sınırlarının az çok farkındaydı. Ondan korkuyorlardı çünkü karanlığı çok büyüktü. Erkek dudaklarını büzdü. Neden yaratmışlardı ki onu? Madem bu kadar korkuluyordu, madem öldürmenin ve sonsuza kadar her şeyiyle onu yok etmenin bir yolunu arıyorlardı neden var etmişlerdi ki onu?
Satan gözlerini kapadı. Elleri iki yanında serbestti. Bacaklarını dizlerinden kırmıştı. Yıllardır değişen bir şey yoktu. Ona isteseler altın bir kafese kapatsınlar. Sonuçta kafesti. Tutukluydu. Tek dostu bu karanlık dumandı.
Dayanne bir daha gelmeyecekti muhtemelen. Güzel ve masumdu ama zayıftı da. Karanlık onu çok zorlamıştı.
Satan hüzünle gülümsedi. Acaba onu bir daha görebilir miydi ki?
Dayanne, gözlerini kırpıştırarak açtı. Yattığı yerde çevresinde melekler doluşmuştu. Lord Michael ve diğer baş melekler çatık kaşlarla ona bakıyorlardı.
Genç kadın doğrulmaya çalıştı ama başı döndü ve tekrar düştü.
Michael, onun yüzüne dokundu. “Nasıl kurtuldun?” dedi sesi bunun imkânsız olduğunu düşünür gibiydi.
Dayanne bir an düşündü. O yeşil gözleri hatırladı. Satan’ ın onu hücre kapısına kadar götürmesini düşündü ve gülümsedi. “O kurtardı beni” dedi Lord Michael’ e bakarak. “Beni dışarı çıkmam için o zorladı. Yoksa öleceğimi söyledi. Bende çıktım.”
Sözlerinin yarattığı şokun farkında olmadan Dayanne yorgunlukla tekrar bayıldı.