BÖLÜM 10

562 Kelimeler
Yalıya ağır bir sessizlik çökmüştü. Aras, salonun ortasında eski bir sandığın başında durmuş, içine gömülmüş belgeleri bir bir çıkarıyordu. Tozlu dosyalar, kırık kalemler, sararmış mektuplar... Hepsi yıllarca saklanmış, kimseyle paylaşılmamış bir geçmişin taşıyıcısıydı. Zeynep koltuğun kenarında, onu izliyordu. Gözleri Aras’ın ellerinde değil, yüzünde takılıydı. O ellerin titrediğini ilk kez o gün fark etti. Aras, sandıktan ince bir defter çıkardı. Cildi yıpranmış, köşeleri çatlamıştı. “Bu kardeşimin defteri,” dedi. “On dört yaşındaydı. Ama yazdıkları… bir adamın acısını taşıyordu. O gece, her şeyi kendi yazısıyla anlatmış. Ama kimse okumadı.” Defteri Zeynep’e uzattı. “Sen oku. Çünkü artık bunu taşıyamıyorum.” Zeynep defteri yavaşça açtı. Sayfalar arasında, titrek bir el yazısıyla yazılmış kelimeler onu yuttu. “Babamın arkadaşları bana silah gösterdi. Güçlü olursan seni severler dediler. Korktum ama itiraz etmedim. O gece sandığın içindeki kolyeyi buldum. Annemin. Aras bilsin istemediler. Onu sakladım.” Zeynep’in elleri ürperdi. “Annenin kolyesi?” Aras başını salladı. “Kardeşim annemin kolyesini bulmuş ama... o kolye Kemal’in cebindeydi. Demek ki… onu o aldı.” Zeynep sayfaları çevirmeye devam etti. “Geçide girdim. Duvarlar arasında bir oda vardı. Ama içeride biri vardı. Bana ‘konuşursan annen gibi kaybolursun’ dedi.” Zeynep’in gözleri büyüdü. “Annen… kaybolduğunu söylemiştin. Öldüğünü değil.” Aras, başını yere eğdi. “Hiçbir zaman cesedi bulunmadı. Babam onun kaçtığını söyledi. Ama kardeşim başka bir şey yazmışsa… demek ki yalan söylemişler.” O an Aras’ın omuzları çöktü. Yıllardır bastırdığı yük, artık taşınamaz hale gelmişti. “Kardeşim o gece sustu. Ben de. Ama şimdi artık konuşma zamanı.” Zeynep ayağa kalktı. “Bu defteri kullanabiliriz. Bu bir kanıt. Polisle konuşabiliriz. Seni bu işin içinden çekebiliriz Aras.” Ama Aras başını iki yana salladı. “Hayır. Bu sistem dışarıdan yıkılmaz. İçinden çökertilmeli. Ve bunu ancak içeriye ait biri yapabilir.” Zeynep, gözlerini Aras’tan ayırmadan, yavaşça yaklaştı. “Ben içeriye ait değilim. Ama senin yanında yürümeye razıyım. Ne gerekiyorsa… ama tek bir şartım var.” Aras gözlerini ona dikti. “Ne?” Zeynep derin bir nefes aldı. “Yalan olmayacak. Ne bana, ne kendine.” Aras uzun bir süre sessiz kaldı. Sonra yavaşça başını salladı. “Tamam. Gerçekle başlıyoruz.” İlk hamle, Kemal’in izini sürmek olacaktı. Aras, geçmişte bağlı olduğu aileye ait gizli kayıtları açmaya karar verdi. Zeynep bu süreçte planların çizimini tamamladı. Kaçış rotaları, gizli bölmeler, güvenli noktalar. Hepsi artık harita üzerindeydi. Ama Aras, daha büyük bir şey hazırlıyordu. On yıllık bir bekleyişin finalini… Ve o gece, her şeyin değiştiği gece oldu. Yalının duvarları arasında yankılanan ayak sesleri, sessizce yerleştirilen güvenlik kameraları, kayıt cihazları… Aras artık oyun kurucu değildi. Oyunu bozmaya hazırdı. Zeynep, çalışma odasında Aras’a ait mektupları inceledi. Bir tanesi dikkatini çekti. Zarfın üzerinde sadece bir isim vardı: M. Mektubu açtığında Aras’ın el yazısıyla yazılmış tek bir cümle buldu. “Eğer bu satırları okuyorsan, demek ki ben dönüş yolunu kaybettim.” Zeynep’in elleri titredi. Bu bir veda mıydı? Koşarak alt kata indi. Aras, mahzene inmişti. Onu bulduğunda karanlığın içinde tek başına duruyordu. Zeynep bağırdı: “Bana veda mektubu mu bıraktın?” Aras döndü. Yüzü sakin ama gözleri fırtınaydı. “Hayır,” dedi. “Sadece ihtimalleri yazdım. Ama şimdi tek bir ihtimal var: Ya birlikte kurtuluruz... ya birlikte yanarız.” Zeynep ağlamaya başladı. İlk kez, korkudan değil. İçindeki duvarların yıkılmasından. “Ben her şeye razıyım ama sensiz değil,” dedi. Aras yaklaştı. Elini Zeynep’in yüzüne koydu. “O zaman bu, bizim son yıkımımız değil... ilk zaferimiz olacak.”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE