Telefonumu cebimden çıkardım. Metal kasa soğuktu parmaklarıma. Ekran parlaklığı loş ofiste gözlerimi kamaştırdı. En güvendiğim adamı, Burak'ın numarasını çevirdim. İkinci çalışta açtı. "Evren nerede?" Soru, odanın havasını aniden keskinleştirdi. Beklemedim, öfke sesime sızmıştı. Karşıdaki ses tereddütlüydü: Patron, henüz bulamadık. Saklanmış. Bütün depolarına, mekânlarına, bildiğimiz sığınaklarına baktık... Adam sanki yer yarıldı da içine girdi." Burak'ın bahanesi, içimdeki volkanın fitilini ateşledi. "O zaman sen de o yerin içine gireceksin!"diye hırladım, sesim tehlikeli bir alçalmayla. Parmaklarım telefonun kasasında beyazlaştı. Ve o orospu çocuğunu bulup bana getireceksin."Saate baktım, dijital rakamlar soğuk bir gerçekliği yansıtıyordu: "Şu an saat gece üç. Sabah beşe kadar vaktin v

