1. Bölüm

3800 Kelimeler
Yeni kurgumdan hepinize merhaba. İlk kez bir hikayeme okuyanlar varsa ki muhakkak vardır. Umarım hoşunuza gider. Bölüm sonunda veya satır aralarında düşüncelerinizi belirtirseniz çok sevinirim. Ve her hikayeme yaptığım gibi buraya başlama tarihi kısmını bırakıyorum. Buraya başlama tarihinizi bırakabilirsiniz ? Hikayeme oy vererek destek olmayı unutmayın ? Keyifli okumalar ? Önemli not: Kitap bildiğiniz üzere futbol konusu üzerine. Kitapta geçecek futbolla ilgili bilgiler birebir doğru olmayabilir. Bu hususu göz önünde bulundurup, bunun bir kitap olduğunu unutmazsanız sevinirim. ~ 1 ~ "Valeria, çek şunu burnumdan." Burnuma değdirip durduğu makyaj fırçasını elimin tersiyle ittirdim. Gözlerimi inatla hala kapalı tutarak huzurlu uykuma dönmeyi planlıyordum. "Türkiye'ye dönmeden önce son kez göle gideceğimize söz vermiştin ve sen yarın dönüyorsun Beren. Bugün gitmemiz için son gün, kalkmalısın." Rus aksanıyla konuştuğu ingilizceye alışmış olsamda hala bazı kelimleri kaçırıyordum ama söylediğini anlamam çok zor olmamıştı. "Tamam kalkacağım, lütfen bana biraz izin ver. Kendime gelmeliyim." dediğimde bana rusça bir şekilde 'tamam' diyerek fırçayı son kez burnuma sürtmüştü. Saniyeler sonra gelen hapşırma isteğiyle gözlerimi aralamak zorunda kaldım ve hemen ardından hapşırdım. Bunun nedeni elbette Valeria'nın burnuma soktuğu fırçanda ki pudra tozlarıydı. Rahatsız bir şekilde üzerimdeki yorganı iteleyip yatağımda doğruldum. Öyle bakınırken kapımın yanına dizilmiş valizlerimi gördüm. Rusya'da ki son günümle bir kez daha yüzleştim. "Sana Rusya'da ki son kahvaltın için zapekanka yaptım. En sevdiğinden! Hemen gelip yemelisin yoksa hepsini bitireceğim." Valeria'nın sesiyle gözlerimi valizlerimde ayırmak zorunda kaldım. Ona geldiğimi belirten bir yanıt verdikten sonra oturduğum yatağımdan kalkarak banyoma yöneldim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra tamamen kendime gelmiş sayılırdım fakat kesinlikle güzel bir kahvaltıya ihtiyacım vardı. Salona girdiğimde yemek masasında oturmuş beni bekleyen Valeria'yı gördüm. Gözlerimi masada gezdirirken ister istemez ağzımdan şaşkınlık nidaları çıkmıştı. Gerçekten güzel bir veda kahvaltısıydı. "Valeria, sen en mükemmel arkadaşsın. Bunu söylemiş miydim?" Hevesle sandalyeye kurulurken ondan gelen yanıtta gecikmemişti. "Sanırım birçok kez." Evet birçok kez söylemiştim ve genelde hepsi kahvaltı hazırladığında oluyordu. Rusya'da geçirdiğim iki senede en güzel kahvaltıları hazırlamıştı bana ama yinede içimden 'En iyisi Türk kahvaltısı' demekten de geri kalamıyordum. "Şimdi sana bugün için planlarımızı anlatıyorum..." Valeria hem bana planı anlatıp hemde kahvaltısına devam ediyordu. Bende aynı şekilde onu dinleyerek masayı silip süpürmekle meşguldüm. Plan basitti aslında. Canın çıkana kadar gölde kay ve canın çıktığında Rusya'da ki arkadaşlarınla veda gecesi için restauranta git. Evet, uzun bir gece olacağı kesindi ve ben sabahın altısında Türkiye'ye uçacaktım. Harika! "Yeterince doyduysan artık göle gidelim, seninle kayacağım son günü doya doya geçirmek istiyorum." Valeria'nın söyledikleriyle son lokmamı yutarak başımı salladım ve söze girdim. "Türkiye haberlerine bakayım, hemen giyineceğim." der demez masada duran telefonumu alıp türk haber sitelerinden birine girdim. Günlük kontrolümü yaparken dün akşamki maç sonuçları çarpmıştı gözüme. Galatasaray dünkü maçı kaybetmişti ve bu demek oluyordu ki babam şu an sinirden küplere binmişti. "Babamı aramam gerekiyor. Sonra hemen giyineceğim." Ona şirin olduğunu düşündüğüm bir gülümseme göndermeyi ihmal etmiyordum aynı zamanda. "Pekala pekala, son günün olduğu için masayı ben halledeceğim ve sende babanla konuşup giyiniyeceksin." Sandalyeden kalkıp onun yanağına bir öpücük bıraktım ve odama doğru ilerleyemeye başladım. Bir yandan babamı aramayıda ihmal etmiyordum. İki çalıştan sonra arama cevaplanmıştı. "Duymaya ihtiyacım olan ses!" Babamın söylediğiyle gülümsemeye başladım. "Anneme söyleyeceğim bunu, eminim birkaç gün misafir odasına postalanacaksındır." Neşeli bir şekilde söylediklerim babamı da güldürmüştü. "O halde anneni ikna etmenin bir yolunu bulmam gerekecek." Aklıma ikisinin yetişkin içerikli görüntülerini getirmemek için hemen sildim bu fikri aklımdan. "Baba! Annemle özel hayatınızı bilmek istemiyorum." Diyerek sitem ettim ona. "Bende kızımı yanımda istiyorum. Son 6 yıldır kızımı toplasan 3 ay gördüm ve bu hiç hoşuma gitmiyor." "Belki de kızının artık bir yetişkin olduğunu kabullenmen gerekiyordur." "Hala küçük bebeğimsin Beren ve bebeğimi yanımda istiyorum anlaşıldı mı?" Ender Sinan Tüzün ve vazgeçilmez otoritesi. "Takımın maçı kaybediyor ama cezasını ben çekiyorum. Bu hiç adaletli değil." "Güzelim bana maçı hatırlatmak istemezsin bence. Zararlı çıkarsın biliyorsun değil mi?" Sanki golleri ben yemiştim. Lafa bakın şimdi! "Baba, her zaman kazanacak değilsiniz ya. Hem biraz diğer takımlara da sevinmesi için fırsat vermelisiniz değil mi? Böylelikle kaybetmek daha sarsıcı olur." Dedim sanki bir işe yaracayacakmış gibi. "Takımım kaybettiğinde mutlu olamam Beren, ve fazlasıyla öfkeliyim. Gidip onlara güzel bir azar çekmemek zor tutuyorum kendimi. Yaptıklarının affedilir bir yani yok." "Maçı izlemedim, neden kaybettiniz bir fikrim yok ama eminim bir dahaki maça düzelteceklerdir." "Düşünmemeye çalışıyorum, tek düşündüğüm sabah gelecek olacak minik bebeğim." Minik olmayan minik bebeği! "Artık minik olmasamda bebeğinin geleceği kesin. Bu kadar yıl sonra güzel bir karşılama bekliyorum yalnız. Annem kırmızı halıyı bahçe kapısına kadar sermeli." "Seve seve yapcaktır, söyleyeceğim. Ayrıca hoş geldin hediyen şimdiden hazır ve seni beklşyor." "En güzelini aldığına eminim." Düşen ses tonumu hızlıca toparlamaya çalıştım. "Çok heyecanlıyım döneceğim için." "Sorun ne, söyle bana. Kızımın ses tonundan keyifsiz olduğunu anlayabiliyorum." Elbette babam bunu fark ederdi. Ne zaman fark etmediği olmuştu ki? "Baba, bilemiyorum. Türkiye'ye dönmek istiyorum ama buradaki hayatımı seviyorum ve kurduğum düzeni de. Anlıyorsun değil mi?" Bunu söylerken babamdan duyacağım yanıtı elbette biliyordum ama denemekten hiçbir zaman zarar gelmezdi. "Hayır prensesim, anlamıyorum. Sen okumak için giderken döneceğine söz verdin ve ben senin sözüne güvendim. Şimdi kızımı yanımda istiyorum, anlaşıldı mı?" Okuma kısmını biraz uzatmış olmamaydı bu sitem. "Bende dönmek istiyorum, sizi özlüyorum ama kurduğum hayatı bırakıp dönmek ben üzüyor." "Sık sık tatile gidersin, istediğin zaman gidebileceğini biliyorsun..." duraksadığında beni mutlu edecek bir şeyler geleceğini anlamıştım. "Dinle beni biriciğim, sen benim prensesimsin. Gözümün bebeğisin ve mutlu olman her şeyden önemli. Eğer döndüğünde mutsuz olacağını bilseydim senin gelmeni istemezdim biliyorsun. Her zaman verdiğin kararların arkasında durdum. İtalya'da okumak istedin ve ben seni destekledim. Okulun bittiğinde buz patenini hobi olmaktan ileriye götürmek istediğini söyledin ve ben bunun için çok mutlu oldum bebeğim. Senin sevdiğin şeyler yapman benim için en önemlisiydi ve bunun için Rusya'ya gitmende de arkanda durdum ve artık dönmek istediğini söyleyen sendin. Hiçbir zaman seni bunaltmadım ama hala dönmekte şüphelerin varsa önemli değil. Giden sadece bir uçak bileti olacak ve inan bana senin mutluluğundan önemli değil." Anında tüm endişelerim gitmiş, yerine tatlı sevinç gelmişti. "Baba, iyi ki varsın. Seni çok seviyorum." "Bende seni çok seviyorum kızım." "Ve yarın geliyorum. Alışmam biraz zaman alsada artık sizinle olmak istiyorum. Sizi özlüyorum." "Annen hazırlıklara başladı, seni bekliyoruz." "Yarın orada olacağım, ikinizide öpüyorum." "Bizde seni." Sonlanan görüşmeyle telefonumu kilitleyip az önce seçtiğim kıyafetlerimi giyinmeye başladım. "Beren, hazır mısın?" Buz patenlerimi sırt çantama hızlıca yerleştirdikten sonra koluma takarak odamdan çıktım. "Hazırım, gidebiliriz." • Yapılan anonsla birlikte kemerimi takıp kendimi iniş için hazırladım. Resmen Türkiye sınırına girmiş, İstanbul'a iniş yapmak üzereydim. Şu an beni havaalanında beklediğine emin olduğum ailem beni daha da heyecanlandırıyordu. Onları en son dört ay önce görmüştüm ve sadece bir kaç gündü. Ayrıca Türkiye'ye gelmeyeli de 4 yıldan fazla olmuştu. Heyecanlanmak en büyük hakkım olmalıydı! Gözlerimi ucağın pencerisine çevirmiş, gittikçe zemine yaklaşmasını izliyordum. Sonunda tekerlekler piste değdiğinde yaşadığım sarsıntı anında mideme vurmuştu. Uçaklardan bu yüzden nefret ediyordum. Havadayken bir sorun yoktu ama kalkarken ve inerken felaket bir mide bulantısı yaşıyordum. Sarsıntıdan daha az etkilenmek adına gözlerimi yumarak uçağın yavaşlamasını beklemeye başladım. Dakikalar sonra uçak iniş alanına park etmişti ve yolcular inmeye başlamıştı. Kabin valizimi yukarıdan aldıktan sonra hızlıca uçaktan indim. Yürüyen banda doğru ilerlerken yanımdan hızlıca geçmeye başlayan formalı bir ordu yüzünden dikkatim dağılmıştı. Merakla formalarını incelerken onların Fenerbahçe takımının futbolcuları olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Takım formaları olmasada hepsinin ceketi veya montunun Fenerbahçe'ye ait olduğu aşikardı ve vücutlarıda futbolcu olduklarını kanıtlar nitelikteydi. Dikkatimi onlardan çekmiş yürüyen banda ulaşmaya çalışırken valizimin savrulmasıyla dudaklarımdan bir şaşkınlık nidası döküldü. Savrulan valizimi sıkıca tutarken bakışlarımı buna neden kişiye çevirdim ve az önce dikizlediğim futbolculardan biriyle göz göze geldim. "Affedersiniz, acelem var kusura bakmayın lütfen." Bana hitaben söylediği sözlerle başımı iki yana salladım. "Sorun değil." dedim. Elbette değildi, alt tarafı acelesi olan bir futbolcuydu ve ben buna fazlasıyla alışıktım. "İyisiniz değil mi?" Valizinin valizime attığı darbenin bana bir etkisi olmadığına emindim. Ani bir panik dışında elbette. "İyiyim, gerçekten sorun yok." Başını rahatladığını belli edercesine salladı ve iznimi isteyerek az önce yanımdan geçen takımına doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Babam muhtemelen ezeli rakiplerinden birinin çarptığını görse onlara olan rekabeti yüzünden fazlasıyla öfkelenirdi. Sanırım burada olmadığına dua etmeliydim. Yeniden adımlarını yürüyen banda yöneltip ilerlemeye başladım. Tabii ki temelli dönüşüm nedeniyle benimle gelen 8 büyük boy valizimi almak adına bagaj teslimine gelip beklemeye başladım. Valizlerimi bagaj arabasına yerleştirmek benim için bir challenge olsada yarım saatlik bu serüvenini de atlatmıştım. Sonunda havaalanın yolcu kısmından ayrıldığımda, yolcu karşılama kapısında bekleyen anne ve babamı gördüm. Biraz daha ilerledikten sonra valiz arabasını bırakarak onlara ilerleyip iksine birden sıkıca sarıldım. Onlar bana bir şeyler söylesede o an ikisinide duymuyordum. Sadece sıkıca sarılmış gerçek olduklarına inanmak istiyordum. Sonunda geri çekildiğimde bu kez ikisinede ayrı ayrı sarılıp özlem giderdim. Özlem faslımızı geçtikten sonra otoparka ulaşmıştık. Babam valizlerimi arabaya yerleştirirken biz annemle çoktan arabaya yerleşmiştik. Annem bana Rusya'yla ilgili sorular sorarken babamda sürücü koltuğuna binmişti. Arka koltukta oturmuş, küçük bir çocuk gibi orta koltukta öne yaslanmış onların ortasında duruyordum. Babam dikiz aynasından bana kısa bir an baktığında gülümseyerek yola döndü. "Küçükkende yapışırdı iki koltuğun arasına, hatırlıyorsun değil mi hayatım? Zaman ne çabuk geçiyor." Babamın içli içli söylenmesile annem bana dönüp yanağıma sulu bir öpücük bıraktı. "Hatırlamaz mıyım? Bütün yol orda durup radyoyu kurcalardı ve ikimizi de öpüp dururdu." "Dikkatinizi çekmek istiyorum ki artık 25 yaşındayım." "Büyümemeni tercih ederdim." diyen babamla kaşlarım çatıldı. "Ne, neden?" dedim şakınlıkla. Neden böyle söylemişti şimdi? "Büyüdükçe annenin güzelliğini aldın ve bu hiç hoşuma gitmiyor." Çatılan kaşlarım anında düzelirken annem babamın söylediklerine kahkaha attı. Şimdi anlaşılmıştı söylediklerinin nedeni. Elbette annemin yıllarca çektiği kıskançlıktı sorun. Benimde geç bir kız olmamala babamın kıskanç yönüyle tanışmam kaçınılmaz olmuştu. "Baba! Bunu annemle evlenip, çocuk yapmandan önce düşünmeliydin." "Annen aklımı öyle bir çeldi ki o sıralar pek mantıklı düşünebildiğimi söyleyemeceğim. Hoş hala çeliyor ya neyse!" Gözleri yolda olsada anneme kur yapmaktan geri kalmıyordu. "Sinan, çocuğun yanında söyleme şöyle şeyler." "Ne dedim ki güzelim, yalan mı aklımı çeldiğin? Sadece benimkini çelmiyordun gerçi ama neyseki bu güzel kadını ben kaptım." Annemin yanaklarının kızardığını gördüğümde sessizce gülümsedim. O kadar tatlıydılar ki uzanıp ikisininde yanaklarını mıncırmak istiyordum. Allah'ım karşıma babam gibi bir adam çıkar lütfen! Allah'ım özür dilerim, dua yanlış oldu. Kıskançlığı hariç olsa olur mu? "Bu kadar aklını çeldiyse keşke banada bir kardeş yapsaydınız." En büyük eksikliğim bir kardeşti. Kardeşimin olmasını ne kadar çok istesemde hiçbir zaman olmamıştı ama şanslıydım ki annem bana bir kardeş gibiydi ve canımın içi bir abim vardı. "Sen fazla güzel olunca zirvede bırakmaya karar verdik bebeğim." "Abimden memnun kalmadığınızı biliyordum." Dedim hemen. Burada olmayışını fırsat bilip hemen onu çekiştirmiştim. Dönüşüm maalesef abimin iki günlük bir iş seyahatine denk gelmişti ama gelir gelmez bana saracağını biliyordum. "Birde kızımız olsun dedik denedik. Baktık oldu. Dünya güzelide oldu, dedik yeter." Annemle ben onun sözlerine gülerken babam yola odaklanmıştı. Dünkü sinirinin geçtiğini görmek beni mutlu ederken aklıma havaavlanında gördüklerim gelmişti. "Havaalanında Fenerbahçe'nin futbolcularını gördüm." Babam kısa bir an dikiz aynasından bana bakıp tekrar yola döndü. "İtalya'da maçları vardı, ordan dönüyorlardır." diyen babama başımı salladım. Normal şartlarda babam onunla futbol hakkında konuşmama bayılırdı fakat kaybettiği maç yüzünden pek hevesli değil gibiydi. Yinede mutlu olabileceğini düşünerek söze girdim. "Avrupa ligi nasıl gidiyor?" Bilgilerim kısıtlı olsada bazı şeyler ister istemez aklımda kalıyordu ve teknik direktör bir babayla büyüdüğünüzde bu bilgiler biraz fazla oluyordu haliyle. "Üçüncü eleme turuna hazırlanıyoruz. Ondan sonra asıl serüven başlayacak." "Diğer takımlar ne durumda? Fenerbahçe ve Beşiktaş'ta ligde değil mi?" Babamın malum ezeli rakipleri. "Evet, şu an farklı gruplardayız ama karşı karşıya olacağımız maçlar olacaktır diye düşünüyorum." Evimizin otoparkına doğru giderken babamın omzunu sıvazlayarak ona istediği cümleleri sundum. "Bu sene başaracağınıza eminim baba, sana ve takımına güveniyorum." "Ve bende aynılarını düşünüyorum kocacığım." Anneminde destek çıkmasıyla babam fazlasıyla mutlu olmuştu. Arabayı garaja park ettiğinde 4 senedir görmediğim evime göz gezdirdim. Aklıma ilk gelen şey 7 sene önce ergen olarak seçtiğim mobilyalardan oluşan odam oldu. Muhtemelen o odayı değiştirmem gerekecekti. "Kırmızı halınız prenses." Annemin sözleriyle gösterdiği yöne doğru baktım. Evin kapısının önüne yerleştirilmiş küçük kırmızı halayı gördüm. "Anne, gerçekten bunu yaptığına inanamıyorum." Gülerek ona sarılırken babam yanımıza gelmişti. "Pekala, sıra benim sürprizimde. Daha doğrusu annenle ortak sürprizimiz." Kollarımı sardığım annemden ayrılıp babama doğru döndüm. "Fazlasıyla heyecanlıyım, nerede sürprizim?" Babam omuzlarımdan tutup beni arkaya döndürdüğünden kısa bir süre sonra diğer garajın kapısı açılmaya başladı ve hep hayalim olan siyah bir jeep göründü. Gözlerim şaşkınlıkla aralanırken bir anneme bir babama birde arabaya bakıyordum. "Bunun benim olduğunu söyleyin lütfen!" Heyacanla söylediğim cümle üzerine babam cebinden çıkardığı anahatarı bana uzattı. Anahtarı ondan almadan önce ikisinede sıkıca sarıldım ve mükemmel arabama yönelip kildini açtım. Ben arabamı keşfederken babam valizlerimi eve taşımıştı. Annemde benim arabamla aşk yaşamama daha fazla dayanamamış olmalıydı ki bir süre sonra o da eve girmişti. Arabamdan inmeden önce sürücü koltuğunda bir fotoğraf çekilip en yakın arkadaşım ve aynı zamanda kuzenim olan Arya'ya gönderdim. Hemen ardından havalanında çektiğim fotoğrafı da gönderip geldiğimi haber vermiştim. Arabamla vedalşatıktan sonra eve girip annemlere odama yerleşeceğimi söylerek odama çıktım. Odama girdiğimde en son bıraktığım renkli odamın yerine daha sade dekore edilmiş, beyaz eşyalı bir oda bulmuştum. Bunun annemin işi olduğuna emindim. Ve şimdi yerleşmem gereken yeni bir odam vardı. • "Anne ben çıkıyorum. Arya'yla buluşacağız." Merdivenlerden inerken bir yandan salonda oturan anneme bilgilendirme yapıyordum. Elinde tuttuğu dergiden gözlerini ayırıp bana doğru döndü. "Erteleseniz mi acaba Beren? Kar çok şiddetli ve araba kullanman pek güvenli gelmedi." Gözlerimi salonun bir duvarını kaplayan boydan pencereye çevirdim. Evet fazlasıyla şiddetli görünüyordu ama Rusya'da yaşayan biri için sıkıntı değildi. "Sorun yok anne, Rusya'da da araba kullandığımı biliyorsun." Annem ikna olmuşçasına başını salladı. "Yine de dikkatli ol ve bana gidince haber ver lütfen. Ayrıca baban akşam yemeği için erken geleceğini tekrar ve tekrar belirtip durdu. Yani masada olman gerekiyor." Anneme başımı sallarken montumu giymeye çalışıyordum bir yandan da. "Tamam, görüşürüz. Çıktım ben." Elimle ona hayali bir öpücük gönderdikten sonra konsolun üzerine bıraktığım çantamı alıp evden çıktım. Garajdaki arabama yerleştiğimde içimde hala Türkiye'de olmanın mutluluğu vardı. Dün gece yarısına kadar odama yerleştiğim için zaman fazlasıyla hızlı geçmişti. Uyumaya hazırladığım sıralarda Arya'yla bir an önce görüşmek istediğimden hemen plan yapmıştık. İkimizinde en sevdiği restauranta gidip, iki kahve söyleyecektik ve restaurantın sahibini akşama kadar sadece içtiğimiz iki kahveyle rahatsız edecektik. Arabamı otoparka park eder etmez hızlı adımlarla restauranttan içeriye girip etrafıma bakındım. Pencere kenarında bir masada oturan Arya'yı gördüğümde gülümseyerek ona doğru ilerlemeye başladım. Aslında sadece bir ay olmuştu onu görmeyeli ama önemi yoktu. Arya ailemden bile sık beni ziyarete geldiği için onu özlememe fırsat bile vermiyordu. Yine de bu özlememe engel değildi. Sessiz olmaya özen göstererek oturduğu sandalyenin arkasına geçtim ve ellerimi gözlerinin üzerine kapattım. "Bil bakalım kim geldi?" Elbette sesimden anlayacaktı ama ne önemi vardı ki? "Sanırım dünyanın en güzel kuzeni." Gülümseyerek ellerimi çektim. "Doğru bildin." Sandalyesinden çığlık atarak kalktığında bana sarılması bir kaç saniye sürmüştü. Attığı sevinç çığlığı yüzünden restauranttaki bakışlar bize dönsede artık bunu aşmıştım. Arya ve aşırı tepkileri, eşittir insanların 'bunlar deli mi' bakışları demekti. Tıpkı onun gibi kollarımı ona sardım ve söze girdim. "Biraz daha sıkarsan presleneceğim." dediğimde kolları biraz olsun genişlemişti. "Ama özledim, ne yapayım?" Gülümseyerek kollarının arasından çıkarken ona söylenmeye devam ediyordum. "Bende özledim ama seni öldürmeyede çalışmıyorum değil mi?" Tek kaşım havada sorduğum imalı soruya gülerek yanıt vermişti. Bu sırada karşısında ki koltuğu çekerek yerleştim. "Ya sen bırak onu bunu, artık burdasın Beren. Şaka gibi. Hala inanamıyorum." Herkes ülkeyi ebediyen terk ettiğimi sanıyordu galiba. Elbette geri dönecektim, dönmeyipte ne yapacaktım? "Öyle oldu, artık beni tüm alışveriş işkencelerine dahil edebilirsin yeniden." Dedim alışveriş hastası kuzenime. "Mesela yarına ne dersin?" Gözlerimi şaşkınlıkla araladıktan sonra hayretler içerisinde devirdim. İnanılmaz bir şeydi bu. Bir insan alışverişi bu kadar sevemezdi. "Tamam tamam, hadi biraz İstanbul'a alışman ve yerleşmen için seni bu planlarımdan uzak tutarım." Onunla sohbetimize devam ederken garsonlardan biri siparişlerimizi almış, fazla geçmedende getirmişti. Ben kahvemi yudumlarken Arya bana yokluğumda olan şeyleri hiç bilmiyormuşum gibi tekrar anlatıyordu. "Ayrıca annem seni bir an önce görmek istiyor, babamda öyle. Çok özlemişler ve yarına sizin evde bir yemek bile planlanmış. Hem Sarp abide dönmüş olacak. Hep birlikte olacağız ne güzel." Bu habere sevinmiştim çünkü teyzem ve eniştemi görmeyeli de çok olmuştu. Son geldiğimde onlar yurt dışında olduğu için görememiştim. Ailecek kalabalık olmalaya bayıldığımız içinde sık sık böyle yemekler olurdu birimizin evinde. "Annenle babanı elinden alacağım desene." Arya gözlerini kısarak kötü bakışlar gönderdi bana. Küçükken teyzem benimle ilgilendiğinde çok kıskanırdı ve elbette büyüdükçe bu geçmişte kalan bir çocukluk anısı olmuştu. Annem gibiydi teyzem benim için. Aynı şekilde benim annemde Arya için öyleydi ve durum bizi inanılmaz sevindiriyordu. "Sen olimpiyatlara girmeyi düşünüyor musun?" Arya'nın sorusuyla başımı iki yana salladım. Böyle bir düşüncem şu anlık yoktu. "Hayır, istemiyorum." "İtalyan dili ve edebiyatı peki? Mesleğinle ilgili bir şeyler yapacak mısın?" Tekrar olumsuz yanıt verdim. "Hayır, buz pateni dersi vermek istiyorum. Onun için görüşmeler yapacağım." "Yap bakalım." Derken ekranına sürekli bildirim düşen telefonunu eline aldı. Biraz oyaladıktan sonra heyecanla bana bir şeyler anlatmaya başladı. "Eniştem yeni transfer almış, hiç söylemiyorsun ama Beren. Aşk olsun." Kaşlarımı çattım. Benimde haberim yoktu ki. "Haberim yoktu Arya, zaten olsada iki dakika sonra unutuyorum ben. Ne bileyim kim gelmiş, kim gitmiş." Ben bunları söylerken o ekrana bakmaya devam ediyordu ve birden herkesin ilgisini çekecek bir çığlık atmıştı. "Aman Allah'ım." Kimseyi umursamadan anlatmaya başladı hemen. "Ay öyle deme, Real Madrid'in eski oyuncusunu almışız. Hatırlıyor musun sana göstermiştim adamı, annesi Türk babası İspanyol demiştim." Arya anlattıkça geçen sene bana bahsettiği adamı hatırladım hızlıca. O kadar ballandıra ballandıra anlatmıştı ki adamı aklıma kazınmıştı resmen. "Hatırladım hatırladım, neydi adı? S ile mi başlıyordu san..." daha cümlemi bitiremeden Arya araya girip devam ettirmişti. "Akın Sergio Hernandez." Gözleri parıl parıl parlayarak söylemişti resmen adamın adını. Onun bu haline güldüm. "Ay Beren, şimdi takımada giriyor ya belki bir şeyler olur ha ne dersin?" Öyle heyecanlıydı ki olumsuz bir şey söylemem imkansızdı. "Olur mu olur bebeğim, hiç belli olmaz. Bir maça gideriz izlemeye, babam zaten tanıştırır." Der demez heycanına heyecan katmıştı. Bununla da kalmamış önündeki suyu masaya devirmişti. "Sanki evlilik teklifi edecek dedim Arya, sakin ol." Peçeteleri masaya boca etmiş ıslanmaktan kurtulmaya çalışıyordum bir yandanda. "Ama Beren, ne yapayım? Ben iki senedir takip ediyorum bu adamı? Hiç ilişkisi olmadı ve şimdi Türkiye'ye geliyor hemde eniştemin takımına. İnanabiliyor musun? Ben sevinmeyeyim de kim sevinsin?" "Sevin bebeğim sevin, sen sevin." Islanmış peçeteleri bir araya toplarken bir garson durumu fark edip masaya gelmişti neyseki. Garson masayı temizlerken restorandan içeri giren erkek topluluğuna takıldı gözüm. Hoş restoranda ki herkes onlara bakıyordu ya neyse. Tahminimce on kişiden fazla erkekten oluşan gruptaki herkesin yapılı olması dikkatimi çekmişti. Garson masamızı temizler temizlemez diğer garsonlar gibi onların başına koşturmuştu. Belli ki önemli insanlardı. "Aa Fenerbahçe'nin oyuncuları değil mi bunlar?" Arka masadan duyduğum sözlerle herkesi tek tek inceledim ve dün havalanında bana çarpan o adamla göz göze geldim. Sandalyesine oturur oturmaz çevreyi taramaya başlamıştı resmen gözleriyle ve göz göze gelmemiz kaçınılmaz olmuştu. Gözlerimi hızla kaçırarak Aryaya döndüm. "Babamdan sürekli futbol dinlediğim yetmiyor birde artık her gittiğim yerde karşılaşıyorum." Sitemkar söylenmem Arya'yı güldürmüştü. "Türkiye'ye geldin hemen söylenmeye başladın. Daha ilk denk gelişin." Dedi dünden habersiz. "Dün havaalanında da karşılaştık. Hatta takımdan biri valizime resmen ölüm tehlikesi yaşattı." Dedim gülerek. Canım valizim! "Ay hangisi Beren? Yakışıklı mıydı?" Gözlerimi devirdim hemen. İlla bir çöp çatanlık yapacaktı. "Sence ben isimlerini biliyor muyum Arya? Yakışıklılığı ne yapayım? Çarptı, özrünü diledi gitti adam." "Belki romantik bir aşk doğardı canım ne var?" "Ben sana diyorum, bu kadar aşk romanı okuma. Sence benim babamın ezeli düşmanlarından biriyle olmam mümkün mü? Canıma susmadım ben." Aklımı o kadar kaybetmemiştim daha. Babamın karşısına sevgilim diye birini çıkarmak bile bir dertti, birde karşı takımdan. Hayatımı seviyordum, maceraya hiç gerek yoktu. "Eniştem bir kere yapmaz öyle şey." "Evet o yüzden lisede sen Beşiktaş'tan birine yakışıklı dediğinde sana üç gün trip atmıştı." "Aman neyse neyse, bu seferki zaten kendi takımından. Olur bu iş." Arya'yı dinlerken gözlerim restanın kapına gelen bir kaç haber kanalı kameranına takıldı. Belli ki Fenerbahçe'nin haberi için gelmeye başlamışlardı. "Arya, bunların hepsi gelmeden gidelim biz. Şimdi televizyonlara çıkmak istemiyorum. Tanıyan biri çıkar falan." Arya'nında onaylamasıyla hızlıca hesabı ödeyip kalkmıştık masadan. Restauranttan çıkmandan önce istemsizce kalabalık masaya kaydı gözlerim tekrardan. Sanki baktığımı hisseder gibi bana dönmesiyle yine o adamla göz göze geldim. Radar falan mı vardı acaba? Hoş biri bana baksa bende hissederdim ama bu kadar hızlıda olmazdım. Gözlerimi ondan ayırıp Arya'nun peşine takıldım. Restauranttan çıktığımızda arka taraftaki otoparka yöneldik birlikte. İkimizde yarınki yemekte görüşmek üzere ayrılıp arabalarımıza bindiğimizde Arya arabasından bana el sallayarak ayrıldı otoparktan. Bende koltuğuna yerleşip arabamı çalıştırmak istemiştim ama isteğim yalnızca istek olarak kalmıştı. Tekrar ve tekrar arabanın start düğmesine bassamda sonuç hüsrandı. Babam bana gidip bozuk araba alacak değildi, tüm kontrollerini yaptığına emindim. Üstelik gelirkende bir sorun yaşamamıştım, şimdi neden çalışmıyordu ki? Şaşkınlıkla ne yapacağımı düşünürken aklıma akünün bitmesinden mantıklı bir şey gelmemişti ki bu teorimi de akü göstergesine bakarak çürütmüştüm. Akü bitmemişti, öyleyse bir araba neden çalışmazdı ki? Telefonumu alıp arama motoruna arabamın modelini yazıp sorunu çözebileceğim bir şeyler aradığımda anlamadığım terimlerle karşılamıştım. Ve yine anlayacağımı bildiğim halde az önce çıkardığım montumu giyerek arabadan indim ve kaputu açtım. Karda kayıp düşmemek adına arabama sıkıca tutunmuş boş boş açtığım kaputa bakıyordum. Gördüğüm şeylerden bir tek aküyü tanıyordum ve onunda bitmediğine emindim. Son olarak en mantıklı şeyi yapmaya karar verip, babamı aramak için cebimden telefonumu çıkardığım sırada tanımadığım bir ses işittim. "Bir sorun mu var?" Sesin geldiği yöne döndüğümde elinde sigarasıyla bana bakan adamı gördüm. Dün valizime hayati tehlike yaşatan malum kişiyi. Belli ki sigara içmeye çıkmıştı. "Çalışmıyor, bende anlamadım ama sanırım bir sorun var." Kısık sesimle yanıt verdiğimde kafasını salladı. "Bakabilirim istersen?" Beklemediğim yardım teklifiyle bir anda afallamıştım. Kafamda aynı anda babam, Galatasaray, ve Fenerbahçe üçlüsü dönmeye başladı. "Zahmet olmasın..." aslında niyetim kibarca reddetmekti fakat o sigarasını hemen köşedeki çöp kutusunun kenarına bastırarak söndürdükten sonra içine atıp yanıma gelmişti. Gözlerini kaputta gezdirirken konuşmaya başladı. "Aküyü kontrol ettin mi?" Hızlıca kafamı salladım. Tek yaptığım oydu zaten. "Evet, aküde bir sorun yok." Yanıt verirken bana dönmüştü. Cümlem bitince ise benim gibi kafasını sallayıp kaputa döndü tekrardan. Kısaca göz gezdirdikten sonra elini bir şeye götürüp tuttuğu şeyi çevirdi. "Buji gevşemiş, şimdi çalışması lazım. Bir dene istersen." Ne olduğunu bilmesemde kafamı sallayıp arabama tutunarak sürücü tarafına ulaştım. Binmeden start düğmesine uzanıp bastığımda bu kez çalışmıştı. Şaşkınlığımı kendime saklayıp tekrar arabanın ön tarafına yöneldim. Adını bile bilmediğim adam arabamın kaputunu kapatırken söze girdim. "Teşekkür ederim, zahmet oldu sizede." Ellerini lacivert, sarı detayları olan montunun cebine sokarken içimden Fenerbahçeli olduğunu bas bas bağırıyor demeden edememiştim. "Dünkü kabalığımın özürü olarak kabul edebilirsin." Anlamsızca beni hatırlamasına şaşırsamda belli etmedim. "Aceleniz vardı, ayrıca özürünüzü de dilemiştiniz. Ortada bir kabalık yok ama benim teşekkür etmem gerekliydi." Bunu söylerken bir yandan benim sizli konuşmama rağmen onun senli konuşmasına takılmıştım. Yinede üzerinde durmadım. "Rica ederim o halde. Tanışamamıştık, Kuzey ben. Kuzey Karahanlı." Uzattığı elini sıkmak adına cebimden elimi çıkarıp onunkine uzattım. "Beren, tanıştığıma memnun oldum." Elimi geri çekerken kameralardan birinin bu anı kayıt altına almamış olması için dua ediyordum. Restaurantın arkasını da çekmiyorladır değil mi? "Sadece Beren mi?" Soyadımı söylemeyimişi ima ettiğinde gülümseyerek yanıt verdim. "Sadece Beren." Dedim. Tüzün soyadını duyduğu bana düşmanı gibi bakmasındansa kısa bir anda olsa sadece Beren olmayı tercih ederdim. Sadece Beren. Buza aşık Beren... ~ 1 ~ Geldik ilk bölümün sonuna ve bir serüvenin başına. Umarım hoşuzuna gitmiştir. Yeni bölümde görüşmek üzere ? Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın ❤️‍? İlk bölüm ve kitap hakkında düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim. Yeni bölümden kesitlere i********: hesabımdan ulaşabilirsiniz. (Biryazarkus)
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE