Sınırdan geçene kadar gözüm telefondaydı. Annemden 15 dakika sonra babam ısrarla aramaya başlamıştı ama açmadım. Abim aradı, onu da açmadım ve abim bana,
‘’Yasmin neredeysen söyle çabuk! Gelip seni alacağım ve bu konuyu temizleyeceğiz! Salak salak şeyler yapıp ailemizin adını kirletemezsin! Çabuk yerini söyle! Yoksa babamın gazabından kork!’’ diye tehdit içeren bir mesaj attı.
Asmin de bana mail atmıştı.
‘’Senin otobüsle kaçtığını söyleyeceğim, annem İzmir’e gittiğini söylemek zorunda kaldı ve ben de onayladım bunu. Bu sayede biraz zaman kazanırsın. Bu şekilde nasıl kaçtığını anlamak için kameralara bakmazlar ve sizi bulamazlar. Zaten yaşın da büyük, polis müdahale edemez abla, sakın dönme. Ama sık sık beni haberdar et durumundan. Şimdi iyi misin? Yazdığın mesajları da siliyorum hemen. Sınırdan geçtin mi?’’ Hemen Asmin’e cevap verip durumu kısaca anlattım ve iyi olduğumu, sınırdan geçmek üzere olduğumu söyledim. O sırada babam tekrar aradı ve sabırla aramanın sonlanmasını beklerken Serhan,
‘’Seni bulana kadar durmayacaklar. İzmir’e giriyorum diyerek iyi bir manevra yaptın ama sence baban buna inanır mı? O zeki bir adama benziyor.’’
‘’Benim Gürcistan sınırından geçeceğimi asla tahmin edemez, hele ki senin aracınla kaçtığımı. O yüzden ilk olarak otobüs firmalarını arayacaklar ve benim eşgalime uygun biri binmiş mi otobüslere öğrenmeye çalışacaklar. İzmir de okuduğum için orada arkadaşlarım olduğunu düşünerek muhtemelen ilk etapta onlara mantıklı gelecek İmzir’e kaçtığımı düşünmek.’’
Az sonra Gürcistan sınırından geçtiğim anda yaşadığım rahatlamayı ve özgürlük hissini anlatamam. Neredeyse kafamı camdan çıkarıp,
‘’Özgürüm!’’ diye bağıracaktım ama abartmayayım, dedim. Yine de kafamı camdan çıkarıp geriye doğru baktıktan sonra içeri döndüğümde ve derin bir nefes aldığımda Serhan,
‘’Gözün aydın Yasmin.’’ dedi. Ona dönüp gülümsedim tüm içtenliğimle.
‘’Teşekkür ederim Serhan. O kadar rahatladım ki anlatamam.’’
‘’Farkındayım, her halinden belli.’’
‘’Bir gün kendi ailemden kaçmak zorunda kalacağımı asla tahmin edemezdim. Kendi babam tarafından böyle bir şeye mecbur bırakılacağım aklıma gelmezdi. Babam bize bunu yapmaz derdim hep, bizi kendi köhne adetleri için kurban etmez derdim. Ama edebilirmiş, o yüzlerce yıllık aşağılık adetler onun öz kızının hayatından çok daha önemliymiş. Babamı çok güçlü bir adam zannederdim ama babamın gücü kendi annesinin iki dudağı arasından çıkacak her şeyden daha azmış, aşiretinin cahil insanlarının dayatmaları karşısında babam çok acizmiş.’’ Tam burada dönüp Serhan’a baktım ve ekledim,
‘’Ben bir kız olarak şu andan itibaren babama nasıl güvenebilirim artık? Oysa bir kız çocuğunun en çok güveneceği erkek babası değil midir? Babasına da güvenemeyen bir kız kime güvenebilir ki bu hayatta?’’ Serhan aracını sakince sürerken bana döndü ve gülümsedi,
‘’Bana güvenebilirsin. En azından seni anneannene götürene kadar.’’ Hayal kırıklığıyla bezenmiş bir gülümseme dudaklarıma yayılırken,
‘’En azından. Evet. Sonrasındaysa kendi başımın çaresine bakmayı öğrenmem gerekiyor. Anlaşılan o ki babam gibi abim de o saçma törelerin esiri olmuş ve kız kardeşinin hayatını o da önemsemiyor.’’
‘’Yasmin, senin adına üzgünüm. Belki baban ve ağabeyin de zamanla yaptıkları hatayı anlayıp seni yeniden kazanmaya çalışacaklardır. Ama bu olmasa bile sen akıllı ve eğitimli bir genç kızsın. Rusça da biliyorsun anladığım kadarıyla, belki de hayata orada yeniden başlarsın. Eminim bir yolunu bulacaksın ve anneannen de sana yardımcı olacaktır.’’
‘’Anneannem emekli bir kütüphane memuru. Çok zor zamanlarda yaşamış ama kendini çok geliştirmiş kültürlü bir kadın. Bana kesinlikle çok destek olacağına eminim. Dediğin gibi belki de Rusya’da kalırım bir süre ve yeniden başlarım her şeye. Türkiye’ye dönüp aynı dayatmalarla uğraşmaktan iyidir.’’
‘’Bir şey daha.’’ dediğinde Serhan’a döndüm merakla,
‘’Evet?’’
‘’Seni anneannene ulaştırdıktan sonra döneceğim belki ama olur ya hani, benim yardımıma ihtiyacın olursa herhangi bir konuda lütfen bana ulaş. Senin için yapabileceğim ne varsa elimden geleni yapar veya birilerinin yapmasını sağlarım. Kafkaslarda bağlantıları olan bir şirketiz. Ara ara geliyorum bu gölgeye.’’ Minnetle gülümsedim.
‘’O zaman bana numaranı versen iyi olacak.’’ dedim pişkinlikle. Gülümseyip,
‘’Kaydet.’’ deyip numarasını söyledi. Verdiği numarayı kaydettim ve ona bakarak sesli bir mesaj attım.
‘’Seni aradığımda bu da kim, dememek için belki sen de benim numaramı kaydetmelisin.’’ Telefonuna gelen bildirime ve benim attığım sesli mesajı zaten duymuş olmasına gülerek,
‘’Zevkle kaydederim hanım efendi.’’ dedi.
‘’Batum’daki işlerimi hallettikten sonra şehri gezdirmemi ister misin? Bugün orada kalıp dinleniriz ve yarın seni Rusya’ya götürmek için yola çıkabilirim.’’
‘’Kaptan sensin, ben sana uyarım. Hem belki bir daha göremem Batum’u, gelmişken gezmek isterim elbette.’’
‘’Anlaştık o zaman. Ben işlerimi hallederken sen otelde dinlenirsin. Sonra da şehirde gezeriz. Güzel bir Karadeniz şehri Batum.’’ Gülümsedim,
‘’Olur.’’
Batum’a vardığımızda gerçekten yeşil ve gelişmekte olan hoş bir şehir olduğunu gördüm. Serhan beni deniz gören güzel bir otele yerleştirdi ve kendisi de duş alıp üzerini değiştirdikten sonra işi için ayrılacağını söyledi otelden. Odalarımız yan yanaydı ve küçük balkonlarımız deniz manzarasını daha iyi yaşamak için harikaydı. Telefonumda onlarca arama ve tehdit mesajı vardı ama umurumda değildi. Hiç birini umursamayıp telefonu yatağın üzerine bıraktıktan sonra ılık ve nemli havada balkona çıkıp Karadeniz havasını içime çekerken son bir günde yaşadıklarımı kafamdan uzaklaştırdım.
Kendi hayatım için irademi kullanıp bir seçim yapmıştım. Ve şimdi ailemin öyle hemen ulaşamayacağı bir yerdeydim. Buraya kaçtığımı anlayana kadar da ben zaten başka bir şehre geçmiş olacaktım. Serhan’a minnettardım. Onu karşıma çıkardığı için de Allah’a şükrediyordum. Kesinlikle ilahi bir yardımla kaçıp kurtulmuştum. Aklıma anneannemi aramak geldi ama yurt dışına çıktığım için ona ancak wp den yazabilirdim. Otelin internetine bağlanıp ona mesaj atmayı düşündüm. Sonra da acaba anneme haber verir mi diye düşünerek biraz daha beklemeyi seçtim. Serhan’la kendimi gerçekten çok güvende hissediyordum ve bu büyünün bozulmasını istemiyorum. Bana güvenebilirsin, derken ona gerçekten güvenebileceğimi hissettirmişti bana.
Balkon korkuluklarına yapışmış bin bir düşünceyle denizi seyrederken ne kadar zaman geçtiğini fark etmemiştim. Birden sol tarafımdaki balkonda bir hareketlilik hissedince refleks olarak kafamı oraya çevirdim ve belinde havluyla Serhan’ı gördüm. Aynı anda o da benim ona baktığımı gördü ve elini kaldırıp mahcup bir selam verdikten sonra içeriye döndü tekrar. Vücudu harikaydı. Omuzları geniş, kolları ve üst bedeni kaslıydı. Göğsü ona yakışacak ölçüde tüylü ve erkeksiydi. Aslında ben iki saniyede onu nasıl böyle incelemiştim onu da bilmiyordum. Çünkü göz göze geldiğimizde biraz garip hissetmiş olmalı ki odasına dönmüştü oyalanmayıp. Vücudu gerçekten çok güzeldi ve bana vücudunu sergilemeye veya beni etkilemeye çalışabilecekken o sakince odasına girmişti. Bu hareketi saygımı kazanmıştı. Ben de denize son kez bakıp duş almak ve biraz uzanmak için odama döndüm.
Zor olsa da biraz kestirebilmiştim. Telefonum başucumdaki pirizde sarjdaydı ve Serhan arayabilir ya da mesaj atabilir diye sesini açmıştım. Annem tekrar aramış, abim birkaç mesaj daha atmıştı. Babamsa aramayı bırakmış ama muhtemelen bunun sebebi beni bulmak için tüm ağlantılarını kullanıyor olmakla meşgul olmasından kaynaklanıyordu sessizliği. Beni rahatsız etme görevini abime vermişti. Oralı olmayıp kestirmeye devam ettim. Serhan dönene kadar epeyce dinlenmiş olmak istiyordum. Bana Batum’u gezdirecekse enerjik olmalıydım.
Kapıma tıklatılınca yataktan kafamı kaldırdım ve uyku sersemi önce nerede olduğumu anlamaya çalıştım. İki saniyede her şeyi hatırlayınca yataktan sarkıttım ayaklarımı ve,
‘’Kim o?’’ diye seslendim.
‘’Yasmin, benim, Serhan.’’ diye karşılık geldiğinde rahatladım. Hemen üstümü düzelterek kalktım yerimden ve odadaki aynada kendime bakarken,
‘’Bir saniye geliyorum.’’ dedim. Saçlarım dağılmıştı ve elimle saçlarımı yüzümden alıp düzeltmeye çalıştım. Kapıyı açtığımda Serhan bana gülümseyip,
‘’Geldim. Dışarı çıkmak için ne kadar süreye ihtiyacın var?’’ diye sordu.
‘’15 dakikaya hazır olurum sanırım. Senin için uygun mu?’’
‘’Tamamdır, ben odamda birkaç görüşme yapacağım o halde. Sen hazır olduğunda kapıma tıklatırsın.’’
‘’Anlaştık.’’ dedim sempatik bir ifadeyle. Serhan odasına geçerken hemen banyoya geçip yüzümü yıkadım ve çantama koyduğum yedek kıyafetlerden bir bluz ve pantolon seçtim. Aslında yanımda yazlık bir elbise ve geniş kenarlı bir şapka olmasını isterdim bu deniz kenarı şehrinde. Ne yazık ki çantada kırışır ve yolculukta çok kullanışlı olmaz diye pantolon ve tişört, bluz falan almayı tercih etmiştim. Kıyafetlerimi değiştirip çok hafif bir makyaj yaptıktan sonra hafif dalgalı saçlarımı açık bıraktım. Aynadaki görüntüm hoşuma gidince de çantamı da alıp odadan çıktım ve Serhan’ın kapısını tıklattım. Kapıyı açtığında bir an bana baktı ve yüzü aydınlanır gibi oldu. Sanki birden ifadesi yumuşayıp parlamıştı.
‘’Hazırım.’’ dediğimde,
‘’Ben de, seni bekliyordum. Hadi çıkalım.’’ dedi ve odasından çıktı. Beyaz keten bir gömlek ve açık renk keten bir pantolon giymişti. Onun yanında yazlık bir elbise giyemediğim için içten içe yine hayıflandım. Ama yapacak bir şey yoktu. Asansöre bindiğimizde zemin kata inene kadar o bilindik sessizlik hakimdi aramızda. Birbirimize bakamıyor ve ne diyeceğimizi bilemiyorduk sanki. Asansörün kapısı açılıp dışarı çıktığımızda ikimiz de biraz rahatlamıştık.
‘’Önce yemek yeriz diye düşündüm ama? Güzel bir restoran biliyorum. Ne dersin?’’
‘’Karnım zil çalıyor, derim.’’ deyip güldüm.
‘’Benim de. Seninle yemek için bekledim.’’
‘’Güzel, yalnız yemek zorunda kalmak istemezdim.’’ Bana baktı,
‘’Bu kötülüğü sana yapamazdım.’’ dedi ve gülüştük. Esprili bir tarafı olmasından hoşlanıyordum. Bana kendimi iyi hissettiriyordu. Asık suratlı ve memnuniyetsiz bir adam olsaydı muhtemelen bu yolculuk bana işkence olurdu. Ama tam tersi, Serhan bu kaçış maceramın tüm stresini göğüsleyebilmem için sanki en uygun adammış gibi içime su serpiyordu varlığıyla.