Kafamı olumlu anlamda sallayıp, künyeyi attığım tarafa yöneldim fakat künye yoktu.
Kaşlarım çatıldı.
"Nerede bu kahrolası künye?" diye mırıldandım kendi kendime.
"Bunu mu arıyorsun?" diyen sese doğru döndüğüm anda Sarp, belinden çıkardığı silahı adamın yüzüne doğrulttu.
Pusat.
Elindeki künyesiyle duvara yaslanmış, kendisine doğrultulan silaha bakıyordu.
Benim geldiğimi göremedi bile.
Sağ kolumun dirseğini tam çenesine geçirdiğimde yana doğru kaykıldı ve patlayan dudağından kanayan kanla birlikte devrildi. Künyesi elinden düşmüştü.
Ani gelen darbeyle yere devrilmiş olsa dahi toparlanması hiçte uzun sürmedi. Yerden kalkmasına izin vermeden bir tekme geçirdim böbreklerine, acıyla kıvransa da durmaya hiç niyetim yoktu.
"Sikicem ama Mihri..."
Ayağa kalkmasına veya toparlanmasına izin vermeden bir tekme daha indirdim tüm gücümle, yere yığılı kalınca Sarp beni geri çekmeseydi eğer, o halde yerde yatmaya devam edecekti.
"Sarp bıraksana beni..."
"Sarp!"
"Bak yakışıklı demem dağıtırım suratını..."
"SARP!"
Elinden kurtulmak için verdiğim çabayı kesinlikle görmezden gelecek kadar güçlü kolları vardı.
"Karşında 15 yaşında çocuk yok, güzelim." Sırtımı göğsüne dayayıp kollarımı sırtımın aşağısında büktü, canımı acıtacak kadar bükülü değildi ama, orası ayrı. "Taktığım bere Bordo, bildin mi?"
Gözlerimi devirdim.
"Kodumun Bordosu..."
"Bak öperim..." Kolları arasında gerilince boğuk gülüşü kulağımı doldursa da, yerden kalkmış olan Pusat benim gülümsememe izin vermedi.
"Erotik film çekiyoruz sanki anasını satayım..."
Sarp ben yine ona saldırmayayım diye sıkıca tutunca mecburen ona yalnızca pis pis bakmakla yetindim.
"Sende pezevenk oluyorsun o zaman? Hani ölecek olan pezevenk?"
Pusat ifadesiz bir yüzle bana bakınca, öfkem katlanarak arttı, yine de Sarp'ın elinden kurtulamayacağımın bilincinde olarak öylece kaldım.
"İltifatlarını yanındakine sakla Mihri." dediğinde gözlerimi kapattım.
Onu öldüreceğim.
Onu lime lime edeceğim.
Sakin Mihri, sakin.
Gözlerimi açtığımda Sarp ve Pusat'ın anlamsız bir bakışma içerisinde olduğunu görünce, kaşlarım olabilirmiş gibi daha da çatıldı. Pusat'ın yeşil gözlerinin halelerinde parlamaya başlayan öfke, Sarp'ın kara gözlerinde birbiriyle çarpışan yıldızlar; uslu durmayacaklarına dair ilk izlenimimdi.
Lakin ikisi de bir hamle yapmayınca, derin bir nefes aldım.
"Tamam Sarp. Bırak. Sakinim." dedim hiçte sakin olmayan bir sesle.
"Sen sakinsen bende pembe bereliyim küçük kızıl," derken sesinde muzip bir ton aradım, yoktu. Bakışlarının odağında tamamen Pusat vardı. "Pembe, kızıl. Kaptın mı olayı?"
Yani diyordu ki; Nah bırakırım.
Pusat nereden aldığını bilmediğim bir deli cesaretiyle tam ayaklarımın ucuna kadar geldi, eğilip yerden aldığı künyeyi tam gözümün önüne tutarken dudağından ve burnundan akan kanları hiç umursamıyor gibiydi.
"Bende bunu arıyordum." dediğinde sakindim.
"Nerede buldun?" dediğinde sakin kalamadım.
Sarp beni tutsa dahi, kafamı Pusat'ın suratının tam ortasına geçirdim ve o sendelerken bundan sadistçe bir zevk aldım.
Acıyan yüzüm o an umurumda değildi.
"Mihri..." diye derin bir nefes alan Dağ'ıma baktım göz ucuyla. Yüzünde küçük bir tebessüm vardı. "Deli dedik, zırdeli oldun, iyi mi?"
Omuz silkerken Pusat'ın söylene söylene ayağa kalkmasına ve ben daha tepki veremeden yumruğunu Sarp'ın yüzüne geçirmesine sadece bakakaldım.
Sarp'ın elleri beni tuttuğundan olsa gerek savunamamıştı kendini, bunun pişmanlığı da dolarken içime, Sarp'ın beni tutan ellerinin gevşemesinden yararlanarak Pusat'a doğru uçtum ama güçlü kolları beni bırakmadı.
Dağ'ımın kolları titanyum kadar sağlamdı anlaşılan.
"Kıza vuramayacağıma göre sana vurayım dedim amına koyayım..." derken Sarp'ın burnundan soluduğunu hissetmiştim. Beni arkasına çekerken, "Bir tarafların yiyorsa dene." dedi.
Önümde bir Dağ vardı. Pusat'ı göremiyordum.
Dağ'ın arkasından çıkıp gözlerine bakarken, oldukça mantıksız bir durumdaydım.
"Kız sana bir geçirir, yerden kalkamazsın." diye mırıldandığım kişi, Sarp'ın gözlerine bakmama rağmen Pusattı.
İşaret parmağımın ucunu göğsüne bastırıp... Göğsü ne sertti lan öyle? Benim Dağ'a küçükken normal insan yiyecekleri yerine demir çelik falan mı yedirmişlerdi?
Konu bu değildi Mihri! Bir kendine gelsene, sikicem şimdi!!
"Ve sen Psikopat, beni koruma duygunu anlayışla karşılıyorum ama bir daha sakın beni küçük düşürme."
Uh...
Lan ben biraz fazla mı abarttım?
Galiba...
Çünkü benim Dağ, beni belimden tuttuğu gibi tam karşı duvara yapıştırdı sertçe. Lan bu niye benim hoşuma gidiyor? Ben mal falan mıyım?
Kulağıma eğilirken eli belimi kavramıştı ve bu fazlasıyla iyi hissettiriyordu.
"Bana bak küçük kızıl, bu çok ateşliydi..." Sesindeki gizli 'ama' kelimesini duydunuz mu? Hah, bir ben fesat değilim demek. İyi bari.
"...ama bana başka bir adamın yanında böyle davranırsan, Bordonun ne demek olduğunu pratikte öğrenirsin."
Dövecek miydi beni bu Psikopat?
Mihri durur mu yapıştırdı cevabı, suratı yere yapışacası...
"Kodumun zırtosu... Sen beni tehdit falan mı ettin? Çünkü bunları duymak yerine sağır olmayı tercih ederim."
Sarp dudaklarını tam kulağıma doğru derince üfleyince birkaç bin adım gerilemedim desem çok büyük sallamış olurum.
"Bu kadar ateş cehennemde yok be Minyatür Kızıl. Ama unutma, sen cehennemi oluşturan topraksan, ben içindeki ateşim; yakarım."
Kaşlarım hoşnutlukla çatıldı.
"Ben olmasam sende var olamazsın be Bordo."
Sarp sırıttı, "Evet," dedi inkar etmeden. "Olamazdım."
"Sanki Porno izlemeye geldim amına koyayım..." diye mırıldanan Pusat tüm olmayan romantizmin içine etmiş olsa da Sarp gerilerken alnımı öpmeyi ihmal etmedi.
"Kızımın yanında ahlakını bozma." dedi Sarp. Öyle bir söyleyiş tarzı vardı ki, sanki... Bekle. Bana kızım mı dedi o? Senin ama Sarp ben...
Ağzımı açtığımı gören Sarp bana öfkeyle bakınca sustum.
BEN!
BEN SUSTUM!
DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ?
Kollarımı göğsümde toplayıp, dudak bükünce dudakları biraz gülümser gibi oldu ama bozmadı kendini. Aynı deli oğlan bakışıyla baktı Pusat'a.
Pusat pek oralı değildi.
"Künyemin burada ne halt ettiğini merak ediyor olmalısın."
Kaşlarım çatıldı.
Olmalısın, olmalısınız değil.
Saçmaladın artık Mihri...
"Ve neden yalan söylediğimi." dedi sakince.
Sakinlikten oldukça uzak bir öfkeye sahiptim ama bunu görebilen sanırım yalnızca Sarp'tı.
"Söyle." dedim tek kelimede. Çünkü ağzımı açarsam susmayacağımı biliyordum.
"Telefonlarım dinleniyor Mihri." dediğinde kaşlarım çatıldı. "Onları benim öldürdüğümü düşünecek kadar aptal mısın?" Pusat'a doğru ilerleyen Sarp'ı durdurdum.
Dağ'ım katliam yapmak istiyor gibiydi.
Pusat kafasını olumsuz anlamda sallarken, "Şehir dışında olduğum zannediliyor. Görev yerim Şırnak, İzmir de olduğumun bilinmesini istemiyorum." Çenesine doğru akmış ve sonunda kurumuş kanı, tırnağıyla çıkarmaya başlayınca gözlerimi başka tarafa çevirdim.
"Bir tek sen mi intikam istediğini sanıyorsun Mihri? BENİM ABİM ÖLDÜRÜLDÜ!" Kükremesi evin içinde yankılandı. Sarp, Pusat'ın bana bağırmasına dayanamıyormuş gibi evin içinde volta atmaya başlasa da Pusat'ın öfkesinden etkilenecek kadar umursamıyordum onu.
"O orospu çocuklarını bulacağım. Sonrada..."
"... sonra da kodese tıkayacaksın değil mi Pusat?" diyerek lafını kesti Sarp, Pusat'ın.
İkisinin arasında garip bir bakışma daha geçince sinirlerim daha bir gerildi.
"Gay falan mısınız?" dediğimde bakışmaları yarıda bölündüğünden ve benim fazla dikkatli olduğumu fark etmiş gibi, yavaşça bana döndüler. "Psikopat, bu çok kötü oldu ama." Dudağımı bükünce ikisi de bir adım geri sıçradı.
"Tövbe de kızım!!" Sarp.
"Hasbinallah!!!" Pusat.
Konuyu geçiştirir gibi yapınca, Pusat devam etti.
"Onları iyice benzettikten sonra, kodese tıkayacağım."
İkisi bana anlamlı anlamlı baktıklarını kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Ben sen değilim Pusat."
Öfkeyle çatıldı kaşlarım.
"İşe karışan herkes ölecek."