bc

Nasıl Cadı Olunur ?

book_age16+
11
TAKİP ET
1K
OKU
bxg
kicking
campus
magical world
childhood crush
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Sevgili Lissandra'm.Öncelikle sil o göz yaşlarını ve oku. Bu mektup eline geçtiyse eğer Percy'e çok teşekkürlerimi ilet. Gerçi şimdiden onu sevmeyeceğini görüyor gibiyim. Herneyse..Eğer bu satırları okuyorsan uzun hayat yolculuğumun sonuna gelmiş bulunuyorum demektir. Öncelikle şunu bilmeni isterim ki, seninle geçirdiğim yıllar en güzeliydi benim tatlı kızım. Küçüklüğünde aynı annen gibiydin. İnatçı, dik başlı ama aynı zamanda merhametli ve temiz kalpli. Bana herzaman anneni sorardın hatırlar mısın ? Bende sana uydurduğumu sandığın masallar anlatırım hep. Ama hayır güzel kızım, hiçbirini uydurmadım ben. Benim yanımda yaşamanı annen seçti. Seni korumak için. Seni korumak için gerçekte kim olduğunu bile sakladı senden. Gerçekte kim olduğun. Evet doğru okudun. Annen kızacak belkide bana ama sen şu anda olduğun kişi değilsin. Annen seni bunca yıl içinde olduğu tehlikeli hayatından korumak için senden vazgeçti, canından vazgeçti ama bem bunu sana yapmayacağım. Yeni hayatına sen karar vereceksin Lissandra. Kim olduğuna sen karar vereceksin. İlk yapman gereken Triora'ya yerleşmek. Orada bir evin var zaten, unutma. İkinci olarak ise annenin en yakın arkadaşı Rufina'yı bulmak. Bütün sorularının cevapları onda. Büyük ihtimal 'Rufina'da kim şimdi !' diye düşünüyorsun kendi kendine. Rufina annenin en yakın arkadaşıydı, ölmeden önce. Seni gördüğüne çok sevineceğinden adım gibi eminim. Kafan çok karıştı biliyorum, belkide bu karışıklık için beni suçlayacaksın ama ben söylemesem bile elbet bir gün anlayacaktın şu anda yaşadığın hayatın sana ait olmadığını. Seni tüm kalbimle seviyorum Lissandra. Her zaman yanında olduğumu hisset. Neyi seçersen seç, iyi olacaksın birtanem. Kendine çok iyi bak. Ayrıca kış olmasına rağmen o kısa şortlara evin içinde dolaştığını biliyorum. Onu hemen değiştir, küçük cadı.Büyükannen, Daffodil.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
Bölüm 1: Büyülü Sözler
Bölüm Parçası: Gabrielle Aplin - Salvation "Bir varmış bir yokmuş. Zamanın birinde, büyülü bir şehirde, güzel mi güzel bir cadı yaşarmış. Tatlı cadının ismi Tracey'miş. Tracey, Ralf adında bir insana gönlünü kaptırmış. Ralf'ta, Tarcey'in güzel duygularına karşılık verince şehirde dillere destan bir aşk başlamış. Birbirlerine o kadar aşıklarmışki, evlenmeye karar vermişler. Ve evlenmişler de. Mutlu evliliklerinden ise dünyalar güzeli bir kızları olmuş; Lissandra. Çok geçmeden, şehrin kötü üyelerinden oluşan cadı meclisi, Tarcey'in kurduğu kusursuz, sevgi dolu, güçlü ailesini kıskanmışlar ve onları öldürmeye karar vermişler. Kötü cadılar Ralf'ı öldürdüğünde, Tracey'in dünyası başına yıkılmış. Küçük kızı Lissandra'nın başına da aynı şeylerin gelmesini istemediği için onu büyükannesi Daffodil'in yanına, çok çok uzaklara göndermiş. Lissandra artık güvendeymiş, ancak Tarcey kötü cadı meclisine daha fazla dayanamamış. Hal böyle olunca Lissandra, ailesini tanıyamadan büyümüş. Ancak içinde onlara karşı beslediği sevgisi herşeyden fazlaymış." Büyük anne Daffodil, ben 10 yaşına gelene kadar bana yatmadan önce bu masalı anlatırdı. Annem Tracey ve babam Ralf ile hiç tanışamamıştım çünkü henüz ben bebekken ikiside hayata gözlerini yummuştu. Büyük anne Daffodil'e ailemin neden öldüğünü sorduğumda, bana gerçek hayata dahil olamayacak masallar anlatırdı. Onların gerçek ölüm sebeplerini hiçbir zaman öğrenememiştim. Ve sanırım asla da öğrenemeyecektim. Hayatımda değer verdiğim tek insan olan büyük annem daha yeni ölmüştü. Onu şimdiden özlemeye başlamıştım. Daffodil'in garip bir kişiliği vardı. Yaşadığımız ahşap evde kendine ait bir odaya sahipti. Bazen o hiç görmediğim odasına girer, saatlerce tek başına orada kalırdı. Hatta bazen anlamadığım bir dilde, mırıltıyla kendi kendine konuşurdu. O odayı küçüklüğümden beri çok merak ederdim. Ancak beni oraya asla girmemem konusunda hep uyarırdı. Mahremiyete saygılı olduğumdan sözünü dinlerdim. Şimdi ise yoktu. Hala odasına girip, kuralını bozmak istemiyordum ancak orada saatlerce ne yaptığını merak ediyordum. Mavi battaniyeyi yavaşça üzerimden sıyırıp ayağı kalktım. Eski evin gıcırtılı parkelerinde bir iki adım attığım gibi kapı çalmıştı. Şaşkınca gözlerimi kapıya çevirdim. Büyükanne Daffodil'in pek arkadaşı yoktu. Hatta neredeyse hiç arkadaşı yoktu. Cenazesinde bile birtek ben vardım. Benimde burada hiç arkadaşım olmadığı için kapımızın çalınması garibime gitmişti. Kapıyı açtığımda karşımda, takım elbiseli,kırk yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim sarışın bir adam belirdi. Elinde siyah bir çanta vardı. "Bayan Leda ?" diye sorduğunda şaşırarak onayladım. "Evet, benim." Adam onu içeri davet etmediğimi gördüğünde, bozulduğunu belli etmemeye çalışsada omuzları düşmüştü. "Bayan Leda..." "Lissandra diyebilirsiniz." "Pekala. Size kendimi taktim edeyim. Ben Daffodil Mercy'in avukatı Percy Wood. Büyükannenizin mirasçısı olarak birkaç belge imzalamanız gerekli." Nefesimi dışarı üfleyerek, kapıdan geri çekildim. "Lütfen içeri girin." Adam sonunda gülümseyerek içeri girdiğinde kapıyı kapatarak arkasından ilerledim. Salona geçtiğimizde, adam en yakın koltuğa, bende tam karşısına oturmuştum. Avukat, siyah çantasından mavi dosyalı birkaç belge çıkardığında, gözlerimi üzerine dikmiş onu bekliyordum. Masadaki belgelere göz gezdirdikten sonra mavi dosyayı açarak bana uzattı. "Büyükannenizin İtalya'nın Triora şehrinde bir evi var. Şurayı imzaladıktan sonra, ev resmi olarak sizin olacak." Ellerimi yağlanmış saçlarımdan geçirip, gözlerimi kırpıştırdım. Şaşkındım. "Bildiğim kadarıyla büyükannemin Triora'da bir evi yok." Adam kafasını iki yana sallayarak, gülümsedi. "Var.." "Olsaydı bilirdim herhalde." Diye sert bir biçimde konuştuğumda yüzündeki gülümsemeden hiçbirşey eksilmedi. Aslında bu kadar kaba bir insan değildim ancak büyükannemin acısı hala tazeydi. Ayrıca o, bu hayatta benim sahip olduğum tek şeydi. Onunda benim için böyle düşündüğüne şüphem yoktu, ancak hakkında bilmediğim şeyler tek tek ortaya çıkarken kendimi kötü hissediyordum. Onun herşeyini benim bilmem gerekiyordu. Tanımadığım bir avukatın değil. "Bak Lissandra, büyükannenin Triora'da bir evi var ve bu evi sana bıraktı. Büyükannenin anılarıyla dolu bir evi alıp onu yaşatmak istemiyorsan söyle. Aksi takdirde ev devlete bağışlanacak." Bu adam İnsanları zayıf yönlerinden vurmayı gerçekten iyi biliyordu. "Pekala." diye mırıldandım ve bana uzattığı gümüş kalemi alarak belgede gösterdiği yeri imzaladım. Kalemi ve dosyayı geri uzattığımda gülümseyerek elimdekileri aldı. "Teşekkür ederim." Gülümsemeye çalışmadım. İçimdende gelmiyordu zaten. "Birde bankada sizin için biriktirdiği bir miktar para var. Bu kartınız, buda şifre." Uzattığı kartı ve kağıdı alıp masaya bıraktım. "Teşekkür ederim." Avukata kapıya kadar eşlik ettim. Tam kapıdan çıktığı sırada unuttuğu birşey varmış gibi arkasını döndü. Ceketinin iç cebinden çıkardığı zarfı bana uzattığında şaşırarak yüzüne baktım. "Büyükanneniz ölmeden önce yazmış. Size vermemi istemişti. Buyrun." Titreyen ellerime engel olmaya çalışarak zarfı aldım. "Başınız sağolsun." Avukat gittiğinde, kapıyı kapatarak salona, mavi battaniyemin altına geri döndüm. Zarfı masanın üzerine bıraktıktan sonra başımı yastığa koydum ve öylece zarfı izlemeye başladım. Onu özlüyordum. Herzaman yaptığı o kalpli kurabiyelerini, her sabah sıktığı portakal suyunu, tatlı sesini, masallarını, evin her yerinde yaktığı tütsüleri, yüzünü, herşeyini özlüyordum. Onun gitmiş olduğu gerçeği canımı yakıyordu. Ne kadar süre daha öylece zarfa baktım, bilmiyordum ancak ani bir kararla elimi masaya uzattım. Zarfın ortadan ikiye katlanmış olduğu buruşukluğundan anlaşılıyordu. Zarfı açıp içindeki dörde katlanmış kağıdı alarak, içime derin bir nefes çektim. Kağıdı yavaşça açtım. Büyükannemin güzel el yazısını tanıdığımda gözümden akmaya hazırlanan göz yaşlarını geri göndermeye çalıştım. Ancak çoktan gözlerim dolmuştu. Sevgili Lissandra'm. Öncelikle sil o göz yaşlarını ve oku. Bu mektup eline geçtiyse eğer Percy'e çok teşekkürlerimi ilet. Gerçi şimdiden onu sevmeyeceğini görüyor gibiyim. Herneyse..Eğer bu satırları okuyorsan uzun hayat yolculuğumun sonuna gelmiş bulunuyorum demektir. Öncelikle şunu bilmeni isterim ki, seninle geçirdiğim yıllar en güzeliydi benim tatlı kızım. Küçüklüğünde aynı annen gibiydin. İnatçı, dik başlı ama aynı zamanda merhametli ve temiz kalpli. Bana herzaman anneni sorardın hatırlar mısın ? Bende sana uydurduğumu sandığın masallar anlatırım hep. Ama hayır güzel kızım, hiçbirini uydurmadım ben. Benim yanımda yaşamanı annen seçti. Seni korumak için. Seni korumak için gerçekte kim olduğunu bile sakladı senden. Gerçekte kim olduğun. Evet doğru okudun. Annen kızacak belkide bana ama sen şu anda olduğun kişi değilsin. Annen seni bunca yıl içinde olduğu tehlikeli hayatından korumak için senden vazgeçti, canından vazgeçti ama bem bunu sana yapmayacağım. Yeni hayatına sen karar vereceksin Lissandra. Kim olduğuna sen karar vereceksin. İlk yapman gereken Triora'ya yerleşmek. Orada bir evin var zaten, unutma. İkinci olarak ise annenin en yakın arkadaşı Rufina'yı bulmak. Bütün sorularının cevapları onda. Büyük ihtimal 'Rufina'da kim şimdi !' diye düşünüyorsun kendi kendine. Rufina annenin en yakın arkadaşıydı, ölmeden önce. Seni gördüğüne çok sevineceğinden adım gibi eminim. Kafan çok karıştı biliyorum, belkide bu karışıklık için beni suçlayacaksın ama ben söylemesem bile elbet bir gün anlayacaktın şu anda yaşadığın hayatın sana ait olmadığını. Seni tüm kalbimle seviyorum Lissandra. Her zaman yanında olduğumu hisset. Neyi seçersen seç, iyi olacaksın birtanem. Kendine çok iyi bak. Ayrıca kış olmasına rağmen o kısa şortlara evin içinde dolaştığını biliyorum. Onu hemen değiştir, küçük cadı. Büyükannen, Daffodil. Ardı arkası kesilmeyen göz yaşlarımı silmeye çalışarak, gülümsedim ve şortuma baktım. Nasılda tanıyordu beni. Ancak, gerçekten aklıma takılan milyonlarca soru vardı. Gerçekte olduğun kişi değilsin ne demek oluyordu ? Ne seçiminden bahsediyordu ? Gerçekten anlamamıştım. Ve karar vermem gereken birşey vardı. Triora'ya taşınacak mıydım ? Mektubu usulca masaya bıraktıktan sonra odaya gidip üzerimi değiştirdim ve sonra büyükannemin gizli odasına doğru yürüdüm. Ahşap kapının önünde durduğumda, içeri girip girmeme konusunda tereddüte düşmüştüm. Ancak yapacaktım. Büyükannem öğreneceğim şey her neyse, sırlarını ortaya dökmeye hazırdı ve bana bu mektubu yazmıştı. Belkide gerçek hayatımın ipuçları bu odada gizliydi. Elimi yavaşca kapının koluna getirdim. Bu kuralı çiğnemek benim için zordu. Ancak yapıyordum. Kolu yavaşça aşağı doğru ittim ve kapı gıcırdayarak açıldı. İçeriden gelen yoğun tütsü kokusunu alabiliyordum. Tütsünün yanı sıra, ormanın içinde yaşadığımızdan aşinası olduğum bitki kokusuda burnuma gelmişti. Kapıyı tamamen araladığımda gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Bir süre duvarda asılı olan rafları, rafların üzerindeki çeşitli bitkileri ve içi garip sıvılarla dolu kavanozları inceledim. İçerisi karanlıktı ancak gün ışığı biraz olsun aydınlık verebiliyordu. Ahşap zemine beyaz bir tebeşirle anlamını bilmediğim bir yıldız çizilmişti ve daire içine alınmıştı. Yıldızın her bir köşesinde ise erimiş mumlar duruyordu. Hayatımda gördüğüm en garip oda buydu artık. Bir çeşit büyü odasına benziyordu. Ancak büyük anne Daffodil'in böyle şeylere inandığını sanmıyordum. Bu işter istemez beni korkutuyordu. Onu zaman geçtikçe tanıyamamak korku vericiydi. İçeri girip etrafa bakınmaya başladığımda, duvar boyunca uzanan ahşap tezgahtaki siyah kaplı kitaplar dikkatimi çekmişti. Yürüyüp kitapların önünde durduğumda yerdeki aynı işaretin kitap kapağındada bulunduğunu gördüğümde kaşlarımı çattım. Saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırıp, kitabın kapağını açtım ve sararmış sayfalarını dikkatle çevirmeye başladım. Şekilli bir el yazısıyla yazılmış olan yazıları anlamaya çalıştım, ancak bilmediğim bir dilde yazılmıştı. Gözlerimi kısarak, yazıları mırıldanarak okumaya çalıştım. "Oi prógonoí mas ston ouranó ,mou dínoun dýnami."* Ben daha ne olduğunu anlayamadan, rafraki tüm cam kavanozlar gürültüye patlayıp parçalara ayrıldığında büyük bir çığlık attım ve ellerimi yüzüme siper ettim. Kalbimin atışları şiddetlenirken, kitabın kapağını hızla kapadım ve koşarak odadan çıktım, ardımdan da kapıyı çarparak kapadım. Derin derin nefesler alıp veriyordum ve ne yapacağımı bilmez haldeydim. Az önce ne olmuştu öyle ? Açıklaması çok güçtü. Burda kalmak istemiyordum. Bu çok saçmaydı. Esrarengiz bir şekilde patlayan kavanozların bir açıklaması olamazdı. Tüm o kitaplarla büyükanne Daffodil'in ne işi vardı gerçekten ? Çıldırmak üzereydim. Her an delirecek gibiydim ve korkuyordum. Ayrıca bir açıklamaya ihtiyacım vardı. Ani bir kararla yukarı çıkan merdivenlere yöneldim. Merdivenleri ikişer ikişer çıkıp, odama vardığımda hemen yatağımın altındaki siyah bavulu çekiştirerek dışarı çıkardım ve yatağın üzerine koydum. Ardından eşyalarımı içine doldurmaya başladım.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

HÜKÜM

read
224.0K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
522.4K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook