YALNIZ DEĞİLSİN, DEĞİLİM

1093 Kelimeler
Kenan beylerin evine varır varmaz arabadan indim. Evden içeri girerek doğruca bizim için hazırladıkları odaya gittim. Kapıdan girdiğim an burnuma gül kokusu gelmeye başladı. Yatağın üzerinde yerlerde gül yaprakları vardı. Makyaj masasının üzerinde de vazoda koca bir buket kırmızı gül. Aceleyle üzerimdeki gelinliği çıkartıp kendimi banyoya attım. Uzun bir duş aldım. Banyodan çıktığımda, kıyafet odasına giderek üzerimi giyindim. Babam ve halam ölmüştü. Yapayalnız kalmıştım bu hayatta. Gözlerimden yaşlar akarken, sinirle yatağın üzerindeki ince yorganı kaldırarak gül yapraklarının yere düşmesini sağladım. Ellerim titrerken yatağın bir köşesine oturdum. Titreyen ellerimi yüzüme götürüp sessiz olan ağlamalarım bu sefer hıçkırıklara döndü. Bir günde mahvolmuştu hayatım. Nasıl bir kaderdi bu. Nikahtan sonra terk edilmiş, henüz bunu sindiremeden önce babamı ardından da halamı kaybetmiştim. Yirmi yaşında kimsesiz kalmıştım. Ne yapacaktım bundan sonra? Nasıl bir yol izlemem gerekiyordu. Bilmiyordum. Yatağa uzanarak gözlerimi kapattım. Zihnimde babamla ve halamla olan güzel anılarımız oynarken, uyumaya çalıştım. Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Gece yine ara ara uyanıp ağlamış yeniden uyuya kalmıştım. Gözlerim o kadar acıyordu ki, şişliklerini zar zor açmamdan anlamıştım. Yataktan kalkıp banyoya ilerledim ve elimi yüzümü soğuk suyla yıkadım. Biraz daha kendime geldiğim kanaatine varınca üzerimi değiştirip odadan çıktım. Aşağı indiğimde Kenan bey, Nergis hanım, Hale ve nikah kıyılırken benim şahitliğimi yapan Hakan’ın arkadaşı Koray’ı gördüm. Usulca yanlarına vardım. Benim geldiğimi görünce hızla toparlandılar. Koltuklardan birine oturdum. Başım önümde parmaklarımla oynuyordum. Ne demem gerektiğini, nasıl bir tepki göstermem gerektiğini bilmiyordum artık. Tek bildiğim aşırı derecede yorgun olduğumdu. Hayattan bir beklentisi kalmamış, değer verdiği herkesi kaybetmiş bir insanın yorgunluğu. Uyumak geçirmezdi bu yorgunluğu tek çaresi ölmekti. “ Güzel kızım, nasılsın? Uyuyabildin mi biraz? “ “ Pek değil. Ağlayarak uyandım sürekli. Sonra da yine ağlayarak uyudum. Yorgunum, çok yorgun. “ “ Ah, güzel kızım benim. Bahtsız yavrum. Bizim yüzümüzden oldu bütün bunlar. Ne söylesek, ne yapsak boş! “ “ Sizin değil benim yüzümden. Kimse bilemezdi böyle olacağını. Bir evlilik bütün değer verdiğim insanların ölümüne yol açtı. Keşke en başından kabul etmeseydim. Keşke birinin resimine bakarak aşık olmak gibi bir saçmalık yapmasaydım. Yalnız kaldım. “ “ O nasıl söz öyle güzel kızım? Biz hep senin yanındayız. Bizi ailen olarak gör bundan sonra. Yalnız değilsin sen. Biz varız yanında. “ “ Teşekkür ederim. “ Nesrin hanımın yanıma gelip bana sarılmasıyla ikimiz de ağlamaya başladık. Salonda bulunan diğerleri de dolu dolu olmuş gözleriyle bize bakıyorlardı. Biraz daha sarılıp ayrıldık. “ Hadi bakalım. Nergis sen mutfağa git bir bak. Birazdan taziye için gelmeye başlarlar. Hale sen de Yasemin’in yanından ayrılma hiç. “ İkisi de Kenan beyi onaylayarak kalktılar. Nergis hanım mutfağa giderken, Hale de yanıma gelip oturdu. Ağlamaya devam ederken omzuna yaslandım. Bakışlarım Koray’a kaydığında üzgün bir ifadeyle bana bakıyordu. Bakışlarımız birleştiğinde bir şey demek için ağzını açtı ama sonra hemen kapattı. En sonunda gözlerimizin temasını kesti. Kafasını başka bir yere çevirdi. “ Yasemin, başın sağolsun. “ “ Dostlar sağolsun. “ İlerleyen saatlerde hocalar ve taziyeye gelen insanlarla salon bir anda kalabalıklaşmıştı. Hizmetliler bir yandan içecek bir yandan da durmadan helvalar dağıtıyordu. Hocalar da kuran okuyor dualar ediyorlardı. Gözlerimin ve başımın ağrısı dayanılmaz bir hal alınca hizmetlilerin birinden ağrı kesici istedim. Hemen bir bardak suyla getirdi. Onları içip Nergis hanıma biraz dinlenmek istediğimi söyleyip odama çıktım. Yatağıma uzanıp gözlerimi kapattım. Uyandığımda akşam olmak üzereydi. Ağrılarım bayağı bir hafiflemişti. Odamdan çıkarak alt kata indiğimde, taziye için gelenlerin çoğu gitmişti. Bir kaçı da gitmek için hazırlanıyordu. Nergis hanımın yanına gittim. Ona sarıldım. Hemen hemen her gün aynı şekilde geçerken, babamı ve halamı kaybedeli iki ay olmak üzereydi. İçimdeki yangın biraz da olsa hafiflemişti. Artık durup dururken ağlama krizlerine girmiyordum mesela. Her gün mezarlarına gitmeyi de bırakacaktım yakında. Nergis hanım, Kenan bey, Hale bana çok büyük destek olmuşlardı. Hatta Koray bile sürekli eve gelip gitmiş fazla konuşmasak bile yanımda olduğunu göstermişti. İleride iyi bir arkadaş olacağımızı anlamıştım onunla. Üçüncü aya girdiğimizde daha da iyiydim. Ufaktan gülmeye bile başlamıştım. Bir sabah kahvaltı ederken evin kapısı çaldı. Biraz sonra hizmetlinin biri yanımıza gelerek bir avukat geldiğini benimle konulmak istediğini söyledi. Ağzımı peçeteyle silerek masadan kalktım ve kapıya çıktım. Babam ve halamın avukatıydı gelen. Sami amca. Hemen içeri buyur ederek salona geçirdim. Bir koltuğa oturdu. İki bardak çay istedim. “ Öncelikle tekrardan başım sağolsun Yasemin. Nasılsın? “ “ Daha iyiyim Sami amca sen nasılsın? “ “ Bende iyiyim kızım. Buraya vasiyetler için geldim. “ “ Vasiyet mi? “ “ Evet halan, Sakarya da bulunan iki katlı bahçeli müstakil evini, baban da İstanbul Moda da bulunan dairenizi ve Şile de ki ikisinin de ortak olduğu yazlığı sana bıraktılar. Bankada da cüzi bir miktar var. “ “ Ama bunu ne zaman yaptılar? “ “ Aslında geçen yıl ofisime gelip yazdırmışlardı vasiyetlerini. “ “ Beraber mi geldiler? “ “ Evet. “ “ Anlıyorum. “ “ Kızım sen bu belgeleri imzala ben tapuların ve banka hesabının üzerine geçmesini sağlarım. Senin uğraşmana gerek yok. Bunlar da evlerin ve yazlığın yedek anahtarı. “ “ Teşekkür ederim, Sami amca. “ Evrakları imzaladım. Yakın bir zamanda gidip evleri görmek istiyordum. Ama cesaret edebilir miydim bilmiyorum. Tek başıma gidebilecek bir güçte olduğumu sanmıyorum. Hale’den benimle gelmesini istemenin en doğrusu olacağına karar verdim. Ertesi gün uyanır uyanmaz Hale’nin yanına gittim. Bahçede Koray ile beraber oturmuş sohbet ediyorlardı. Olgun bir kızdı Hale. Sohbeti de güzeldi. “ Günaydın. Nasılsınız? “ “ Günaydın yenge. İyiyiz sen nasılsın? “ “ Bende iyiyim. Hale sana bir şey sormak istiyorum. “ “ Tabii yenge bekliyorum. “ “ Ben önce Sakarya ya ardından da şişeye gitmek istiyorum evleri görmek için ama bunu tek başıma yapamam. Benimle gelir misin? “ “ Elbette ki gelirim yenge. Ne zaman gidiyoruz? “ “ Öğlene doğru çıkalım yola diyorum. Yavaş yavaş akşam olmadan varırız. “ “ Hıhım iyi düşünmüşsün. Ben babamlara söylemeye gidiyorum. “ “ Tamam canım. “ Hale eve doğru koşar adım giderek gözden kaybolunca onun kalktığı yete ben oturdum. Koray’a baktığımda sanki trip atar gibi kafasını aniden çevirdi. “ Koray, ne oldu? Bir şeye mi sinirlendin? “ “ Nihayet beni fark edebildiniz, Yasemin hanım. Sen Hale ile konulurken iki de bir öksürüp durdum beni de hatırlamanız için ama siz benden yana bakmadınız bile. “ “ Aaa hayırdır Koray hasta mısın? “ “ Yok değilim de insan bir bana da sorar gelir misin diye. “ “ Ahahah özür dilerim. Koray sende gelmek ister misin bizimle? Rotamız belli. “ “ Gelirim tabii. Ayıp ediyorsun. “ Koray ile neşeli güzel bir sohbete başlarken az sonra Hale’nin de bize katılmasıyla ortam daha da keyifli bir hal aldı. Hale, Koray’ın da bizimle geleceğini öğrenince çok sevindi. Koray gerçekten kafa dengi bir insandı. Yerine göre hareket eden bir kişiliği vardı. Nergis hanım ve Kenan beyde bize katıldı daha sonrasında. Saat öğlene gelirken, hazırladığımız ufak çantalarla, Koray’ın arabasına yerleştik ve yola çıktık.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE