bc

Amirin Kızı

book_age12+
87
TAKİP ET
1K
OKU
dark
drama
comedy
twisted
sweet
humorous
heavy
serious
mystery
spiritual
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Annesinin çocukluğunun bedelini sırtlanan ve şehadet aşkı ile yanıp tutuşan Reşat'ın masalında gökten elma değil hamsi düştü. Güzeller güzeli gözleri kara kokusu deniz olan bir hamsi...

İnatçı, kavgacı ve asi Su' yun masalında ise gökten elma değil kara sakallı bir polis düştü. Tek hayali şehit düşmek olan kara sakallı korkak bir polis...

Trabzon'lu Takalar ailesinin tek kızı Su ile Olay Yeri Sevdalısı polis Reşat'ın masalında gökten sadece bir elma düştü toprağa. Rengini aşktan alan kıpkırmızı bir elma...

20 Temmuz 2020 yılında yayımlanmaya başlamıştır ve Amirin Kızı ismiyle yazılan ilk hikayedir...

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
1. Bölüm
"Hayde dede hayde, vallaha geliyor Kör Rıza. " diyen genç kız dedesinin koluna asılarak sürüklemeye başladı. Yaşlı adam ise torununa ayak uydurmakta bir hayli zorlanıyordu. Son bir sokak kalmıştı evlerine, ondan sonrası Allah kerimdi. Bu sefer bastonu taşa çarpmıştı Everun beni Hıdır. Ellerini dizlerine yaslayarak duraksadı ve sık nefeslerinin arasında "Paçi darlandum, Kör Riza ya kalmadan gideceğum pok yolina. " Dedi sık nefeslerinin arasında. " Etma dedem, az kaldi. Bak Riza diyirum, marangozluk edeyi diyirum. Adam kör diyirum..." " Kör olan Riza değildur, ha buraya bizzat benum talihum kördur." Dedesinin sözlerinin ardından son bir gayret koluna giren genç kız kendi kendine bir söz verdi. " Bir daha dedemi kız kavgasına götürsem Trabzonspor ligden düşsün." İç sesi Rivriv ise boş durmayıp yapıştırdı cevabı. "Verdiğin sözler buradan Sürmene'ye yol olur Su, riv riv yapma devam et!" Evlerinin bulunduğu sokağa saptıkların da derin bir nefes aldı Hıdır dede. Bu günde Azrail'e yanlış adres vermişti. Sıcaklar yüzünden herkes kendini bahçelerinde ki gölgeliklere atmıştı. Rıza her ne kadar kör olsada deli değildi. Bunca şahidin içinde doğramazdı yaşlı adamı. Ellerinde ki hortumla birbirlerini ıslatıp serinlemeye çalışan Takalar ailesinin erkekleri doğal ortamına kavuşmuş bir hamsi kadar mutluydu. Bahçede kavga varmış gibi gürültü çıkararak eğlenen abilerini bir kaç saniye izleyen genç kız bıkkın bir nefes verip kahlüllerinin havalanmasını sağladı. Bazıları saçma gelse de büyük bir meziyetti Su'ya göre, herkes yapamazdı. İşaret ve baş parmağını kanca gibi birleştirek dudaklarına götürdüğünde tüm nefesini ani bir hareketle dışarı üfledi. Islık deyip geçmemek lazımdı, belli bir teknik dahilinde çıkıyordu o tiz ses. Duydukları ıslık ile sessizliğe bürünen beşli taka filosu hızla sesin geldiği yöne, bahçe duvarına doğru koştular. İsmail, İsrafil, Mikail, Cebrail ve Azrail... Su ve iç sesi Rivriv'in abileri. Birde kuzen oldukları halde sülalenin tek kızı olan Su'ya vekil abilik yapan yirmi Takalar erkeği vardı. Genç kızı canından bezdiren organik Tranzon'lu yirmibeş taka... Abilerinin içlerinde en sakin olan İsmail sıradan insanlar gibi bahçe kapısından çıkarken, diğer kardeşleri duvardan atlayarak yola inmiş ve dedelerinin yanına koşmuşlardı. İki yandan yaşlı adamın koluna girerek, dikkatle ilerletmeye başladıklarında az evvel son duasını edip vasiyetini gözden geçiren Hıdır Takalar, yüzündeki çarpık gülümseme ile Düriye nineyi düşünüyordu. Nasıl da sarılmıştı kavga ayırma bahanesiyle... Bahçenin ortasındaki büyük çardağa ilerleyip, ahşap tabureye oturttukları dedelerini endişeli gözlerle izliyorlardı şimdi beş genç adam. Kalp hastası adamın öğle sıcağında fenalaştığını zan etselerde, Hıdır Takalar'ı fena eden sıcak değil Düriye Nine'ydi. " Dedem iyi misin ne işin var bu sıcakta dışarda yüzün pancara dönmüş." diyen en büyük torunu İsmail' di. Bahçedeki kayınpederinin halini görüp mutfaktan fırlayan Firdevs, çok sevdiği kayınpederi için oldukça endişelenmişti. Sıcaktan bunaldığını düşündüğü yaşlı adam için tekrar mutfağa koşup su getirdiğinde, gelini Firdevs'in uzattığı su bardağını şüphe ile inceleyen adam, ''Ha bu suyin içine ne vardur? diye sordu. Karşılığında ise sosyetik gelinini bir kez daha kaçırmanın keyfini çıkardı ve buz gibi soğuk suyu kana kana içti. "Medine Zemzemçıkarıpiçmeyenoğullarının bulaşık suyu var baba!" diye söylenerek arkasını dönen Firdevs kayınbabasının adına yaptığı atıflara dayanamıyordu. Adı Firdevs ti evet, bir miktar entrika bağımlısıydı evet ama bu getirdiği suya bile şüpheyle yaklaşılması gerektiğini göstermezdi. İsmi yüzünden entrika dan sorumlu devlet bakanı gibi muamele görüyordu. Bu aileye otuz beş yıl ve altı torun vermişti ama hala İzmir'li, sosyetik gelin, Entrika Firdevs gibi lakaplardan kurtulamamıştı. Gelininin gözden kaybolması ile boş bardağı büyük torunu İsmail'e uzatan Hıdır Dede, başı ile Su' yu gösterdi ve " Evladum, ha bu paçinin aklina az bir miktar uymuş olabilurum. Ama korkmayun eyiyum." Dedi muzur bir gülümsemeyle. İhalenin kendine kalacağını anlayan genç kızın kahvelerinde bir heyelan kopup sabır fidanları köklerinden ayrılırken dilinin kemiği olmadığını bir kez daha ispat etti. "Şimdi ben suçlu oldum demek! Kavga var dediğimde geleyim de ayırma ayağına Duriye'yi yoklarım diyen kimdi ha?" "Nenem leilahe illallah, bu kizun Allah korkusu da yok uşağum. Hayde beni odama cötürün. Yorgun kalbum bu laflara dayanamayi!" dedikten sonra ayaklanan Hıdır Dede'nin sesi az evvelkinin aksine bitkin çıkmıştı. Maksadı torunlarının dikkatini dağıtmaktı. Abileri İsmail ve İsrafil ileri atılıp yaşlı adamla beraber eve doğru ilerleyerek gözden kaybolduklarında bakışlarını üzerine çeviren üç takalar erkeği ile derince yutkundu Su. Ardından hızla ellerini yukarı kaldırıp şirin bir gülümseme kondurdu dudaklarına. Savunması ise ipten adam alır cinstendi. "Namusum, şerefim ve Trabzonspor üzerine yemin ederim ki doğruları yalnızca doğruları söyleyeceğim. Ben yokken Sevim denen sevimsiz hakkımda atıp tutmuş. İstanbul da erkeklerle fink atıyor burada cici kız pozları kesiyor demiş. Dedem de bunu Duriye teyzeyi dikizlerken duymuş. Tahmin ettiğiniz gibi hemen bana yetiştirdi ve yine tahmin ettiğiniz gibi biricik bacınız bildiğin gaz girl olduğu için aldım yanıma Rivriv'i düştüm yola. Dedem de peşime tabi. Sefer abinin bakkalın önünde buldum sevimsizi yer misin yemez misin yerine, yersin yersin deyip bir temiz dövdüm. O sırada da dedemiz everun benu Hidir çıktı sahneye. Bizi ayırmaya çalışan kadına sarılmış. Bildiğin kimim eli kimin cebinde dizilerine döndü ortalık. Buraya kadar herşey Takalar ailesinin lehineydi hazırsanız sıvama bölümüne geçeyim." Konuşmaktan nefesi kesilen yüzü kızaran kız, devam et dercesine sessiz kalan üç abisine bakıp masum bir tavırla sürdürdü konuşmasını. "Duriye teyzenin oğlu Kör Rıza yine marangoz da elini kesmiş. Eve gelmiş dinlenmeye. Bir bakmış ben kızının dedem de anasının üzerinde..." Odasının camından başını uzatarak torununu susturan Hıdır Dede, küçük bir düzeltmede bulunmak zorunda hissetmişti kendini. "Edepsuzluk etma, sen o kizun üstüne neye çikmadun. Dikelduğun yerde evure çevure okşadun saçlaruni. " Yaşlı adamın çenesi eve girdiği halde durmuyordu. Gerçi Su çene farkıyla koşuyu alırdı ya neyse. "Dede demin ki söylediklerinden yola çıkarak asıl edepsizu beş saniyede bulabiliriz. Ben kızın üstünde değildim tamam, peki sen ne araydiin acaba Duriye'nin üzerinde!" diyen Su ile birlikte penceresi sertçe kapattı Hıdır dede. Dedelerini odasına bırakıp bahçeye dönen iki takanın da katılımı ile sorguya devam edilirken, bahçede Su odada Hıdır Takalar aşık gibi atışa dursun mavi renkli demir bahçe kapısı büyük bir gürültü ile açılıp arkasındaki duvara çarptı. Gelen her kim ise hayırlı bir iş için gelmediği ortadaydı. İsmail önde diğer taka kardeşler arkada kapıya doğru hışımla ilerlediklerin de gördükleri kişi ile öfkeleri buhar olup uçtu. Gelen Kör Rıza idi ve elindeki ahşap saplı testereye bakılırsa Hıdır dedeyi yaşlı Geppetto Usta gibi yontacaktı. "O azgın bunak nerede!" diyen Rıza'nın elleri sinirden titriyordu. Öfkeli adamı cevaplayan İsmail di. "Rıza abi dedemi biliyorsun, alfabede kaç harf varsa o kadar hap yutuyor günde. Birini almasa her yerin ayarı kaçıyor. Ben konuşurum, ilaçlarını düzenli olarak almasını sağlarım." "Kullandığı o ilaçlar adetince parçaya bölerim onu. Her haltı unuttu bir o işi unutmadı. Ya birini bulup evlendirin mahalledeki dullar rahat etsin, ya da ağaç gibi budarım onun dallarını." "Haklısın abi ne desen haklısın. Sen şimdi dön evine, babam gelince gerekeni yapar." diyen adam derin bir nefes alıp Rıza'nın vereceği cevabı beklemeye başladı. Beklediği cevap ise kesinlikle ayaklarının hemen dibine testere fırlatan adamın adeta hırlayarak bahçeden çıkması değildi... "Allah aşkına baba, olacak iş mi yaptığın? Vedalaşmak için bir kahveye gireyim dedim herkes seni ve Duriye teyzeyi konuşuyor. Rıza'nın yüzüne nasıl bakacağım? Yaverin olacak püsküllü de adamın kızının yüzünü duvara sürtüp cildini ölü derilerden temizleyeceğim demiş. Tüm köy arkamızdan gülüyor!" diyen kişi İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele masasında ki ekip amiri Süleyman Takalar' dı. Kızı ve karısı ile İstanbul'da yaşayan adam tatilde kardeşleri ile vakit geçirmek doğup büyüdüğü toprakları görmek istemişti. Farklı şehirler de ekmeklerinin peşlerine düşen oğulları da işlerini ayarlamış ve Trabzon'un yolunu tutmuşlardı. Çapkınlıkta bir dünya markası olan Hıdır Takalar ise her zaman ki gibi oğlunun sinirlerini hoplatacak bir şey bulmuştu. Zavallı adam babasından çektiği yetmezmiş gibi birde yirmibeş erkek torundan sonra ailede bir kız bebek dünyaya geldi diye deve kestiği kızı Su ile uğraşıyordu. Koskoca deve boşa gitmişti, genç kız konuşmaya başladığı günden bu yana hayatlarından aksiyon eskik olmamıştı. Tüm oğullarından daha yaramazdı. Okulu yakmak, arabayla berbere dalmak, asker eğlencesinde havaya atılan askeri tutmamaları için diğer arkadaşlarına rüşvet vermek, kına gecelerinde kınanın içine ısırgan karıştırmak... Bunlar ve daha nicelerini yapacak tilkileri bir bedene hapseden paranormal varlığı kızı sanarak sevmişti. Durumu kabullendiğinde ise her şey için çok geçti. Oğlunun kararmış yüz ifadesi ile bakışlarını yanında ki torunu Azrail'e çeviren yaşlı adam, gülmemek için zor tutuyordu kendini. Azrail'in yüzüne her baktığında genç adamın ismi yüzünden sinirleri bozuluyordu. Rahmetli karısı Fadime Hanım dört büyük meleğin adını koyacağım torunlarıma diye tutturmuş, en sona kalan bebeğe ise yazık olmuştu. İsmiyle ilgili espri yapmayan kimse kalmamıştı etrafında. Torununa göz kırpıp ayaklanan Hıdır, "Ne etmişum Duriye'ye? Sanki etmişum bişe! Tutmayaydim oni düşeceyidi. Eyilukta yaramayi artuk. Bi daha yolda görsem dönerum arkami." dedi sinirle. Hemen sonrasında ise "Hayde Azrail efendi cötür benu cidduğun yere! Mümkünse sirati eş geçelum." diyerek ayaklanan adamın koluna girdi. Azrail ise başka şaka varsa ya şimdi yapın ya da sonsuza dek susun dercesine bıkkın bir nefes verip, dedesi ile birlikte salondan çıktığında hayretle sordu. "Dede sen demin Duriye'yi görsem arkamı döner giderim mi dedin, bana mı öyle geldi?" Ağır adımlarla odası giren yaşlı adam, torununun kapıyı kapatması ile "Zeki uşak hep takdir ettum senu. Bağa çekerek gerizekaluluktan kil payi kurtuldun. Duriye'mi görünce arkamı döneceğum ama bir sor niye?" dedi kısık bir sesle. "Aha aksiyon! Sordum dede niye?" "Kaçan kovalanur diye. Taktuk edeceğum oğa." Süleyman Takalar Hıdır Takalar'ın taktiğinden habersiz, Hıdır Takalar da oğlunun kararından habersizdi. İkisi de kendince taktikler bulmaya devam ederken, sabah ezanı ile ayaklanan aile fertleri birer birer ayrıldılar dede evinden. Öğleye doğru geride Süleyman Bey, karısı Firdevs Hanım ve kızları Su kalmıştı. Kapıya yanaşan taksi ile evden çıktıklarında ellerinde bir maşrapa su ile bekleyen Hıdır dede oğlu gider gitmez soluğu Duriye'sinin kapısında alacaktı. Yaşlı adamın yüzü oğlunun elindeki ahşap bavul ile hızla soldu. Bu onun yol arkadaşı, sayısız yolculuk yaptığı tahta kuruları uzak dursun diye üzerine yaş tahtadan yapılmıştır yazdığı bavuluydu. "Ha o elundekini ne edecesun?" diyerek soran adam, aklına gelenin başına gelmemesi için dua etmeye başlamıştı. Süleyman Takalar yüzündeki taviz vermez ifade ile "Bundan sonra bizimlesin baba. İstanbul' da sıkılırsan dört oğluna daha da sıkılırsan yirmibeş torununa gidersin. Her birinde on gün dursan yıl bitti gitti. Sakın itiraz etmeye kalkma Rıza'ya şerefim üzerine söz verdim seni götüreceğime dair. Yoksa çekip vuracaktı. " dedi ve hızlı adımlarla ilerleyerek elindeki bavulu taksinin bagajına yerleştirdi. Elindeki maşrapa dolusu suyu bir güzel içen Hıdır dede kendisini bildi bileli ilk kez evinin kapısına kilit vuruyordu. Doğup büyüdüğü topraklardan askerlik dışında hiç ayrılmayan adamın tüm neşesi kaçmış, " Oy Duriye oy! Yaktun başumi..." diye diye hayıflanarak oğlunun peşine düşmüştü. Havaalanına geldiklerinde ise bir umut oğlunun gözlerine baktı, baktı ve baktı. Karşılığında ise "Onu milletin anasını kucaklamadan düşünecektin!" diyen sözleri ile tüm umutlarını yitirdi. Uçağa bindiklerinde yorgun bir halde başını koltuğa yaslayan Süleyman aklına gelen şey ile telefonunu çıkardı ve aradığı ismi bularak arama tuşuna bastı. Tatile çıkmadan arıza yapan aracını servise bırakması için komiser Kadire'e vermişti. Uzun yıllardır hem mesai arkadaşı hemde komşusu olan Kadir' de Süleyman Amir'in ricasını severek yerine getirmişti. Sinyal sesi kesilen kadar bekledi ama cevap verilmedi. Bir kez daha denedi şansını, bu kez üçüncü çalışta cevaplandı arama. "Buyrun amirim!" diyen kişinin sesine aşina değildi kulakları. "Kadir nerede, sende kimsin?" diyen adamın sesi oldukça sert çıkmıştı. "Amirim ben Reşat, Reşat Hancı yeni atandım şubeye. Kadir komiserin ekibindeyim. Kendisi sorguda, ikinci kez arayınca acil bir durum olduğunu düşünüp cevapladım aramayı." "Reşat Hancı demek. Her neyse komiserin geldiğinde aradığımı ve benim arabayı alana göndermesini söyle..." dedikten sonra telefonu kapatan adam yanı başında camdan dışarıyı izleyen Su'yun çocuksu bir sevinçle parlayan gözlerine baktı ve mırıldandı. Bu kız hiç büyümeyecekti. " Vay geldi seni alacak adamın başına amirin kızı..."

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

HÜKÜM

read
224.3K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.1K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
523.4K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook