"Benim kim olduğumu biliyor musun?" diye sordu, benim ona cevap vermediğimi görünce.
Sinirli gibiydi. Sözlerinin ne manaya geldiğini tam olarak kavrayamamıştım ama iş hayatında söz sahibi bir adam olduğunu biliyordum. Onun dışında kim olduğunu hakkında bir fikrim yoktu. Hayatını bilmiyordum ama benim için önemi de yoktu.
Ona yalan söyleyecek değildim. Başımı olumsuz anlamda yavaşça salladım.
Gözlerini sıkıca yumdu.
"Ama bir önemi yok. Seninle olmak istiyorum. Senin de beni istemeni istiyorum," diyebildim titrek sesimle.
"Ahh Laila. Seni nasıl istediğim hakkında hiç bir fikrin olamaz. Ama baştan söylemezsem kendimi adi biri gibi hissedeceğim. Benim hayatım hiç kolay değil; senin saf hayatının yakınından bile geçmeyen işler yapıyoruz," dedi. Bana itiraf ettiği şeyin üzerine sorular sorup daha derine inmeye korktum. Bahsettiği şeyin benim alışkın olmadığım, belki de hoşlanmayacağım bir şey olduğu tavrından, konuşma şeklinden anlaşılıyordu ama aklım o an ona soru sormayı reddediyordu. Sadece onun yanımda olacak olmasıyla ilgileniyordum.
"Beni korkutup kendinden vazgeçirmeye mi çalışıyorsun?" diye sordum gergince gülümseyerek. Ama o gülmedi.
"Ne yaptığımı bilmiyorum ama sana dürüst olmaya çalışıyorum. Sen benim ailem için bir yabancısın. Ama seni bırakamam, yapamam. Seni koruyacağımı bilmelisin ama sonrasında seni zorlamayacağım."