Kafam da duygularım gibi karışırken ‘’Neden beni yanında istiyorsun?’’ diye fısıldadım.
Boğazından boğuk bir inilti çıkarken bedenini bir anda çevirince yüz yüze geldik. İrkilip geri kaçamadan elini uzatıp belime doladı. Beni kendine çekmese de gitmeme izin vermezken ‘’Bilmiyor musun?’’ diye sordu.
Kömür parçaları gibi alevlenen gözleri dudaklarıma kayıp orada kalırken sıcak nefesi tenimi okşadı. Şişen göğsümle ‘’Hayır.’’ dedim tek solukta.
Cevabımla inledi. Çıkardığı sesle bedenimdeki tüyler havalandı. ‘’Kokunu soluyup sıcaklığını hissedip tadını aldıktan sonra nasıl senden uzak kalabilirim gelincik?’’
Kalbim bir an tekledi sonra deli gibi atmaya başladı. Engin başını yaklaştırıp burnunu yanağıma sürterken göz kapaklarım birer kelebek kanadı gibi titreşti. Telaşlı çıkan sesimle ‘’Engin.’’ diyebildim.
‘’Korkma. Sana dokunmak için delirsem de geri çekileceğim. Kokunu, sıcaklığını, tadını düşlemekten uykusuz kalmışım siktir et. Kalbin beni kabul etmediği sürece sana elimi sürmeyeceğim. Yalnızca sen istersen gelincik… ‘’ Nefesi dudaklarımı okşayıp vaatlerde bulunurken sesi boğuk çıkıyordu. ‘’İstediğin an soluksuz kalana kadar seni öpmeye yeminliyim.’’
Kanım damarlarımda alev alıp nefesim hızlanırken Engin’in yakınlığı başımı döndürdü. Dudaklarımı uzatsam onu öpebilirdim. Tenimi okşayan ellerini, dudaklarıma kapanıp soluğumu kesen dudaklarını yeniden hissedebilirdim.
Heyecan bedenimi kuşatıp titrememe neden olurken Engin’in belimdeki eli yavaşça omurgam boyunca kayıp kıvranmama neden oldu. Boğazından erkeksi bir hırıltı dökülürken dudakları göz kapaklarıma, yanaklarıma, çeneme tüy kadar hafif öpücükler bıraktı.
Arzu kanımda kaynayıp kafamın dumanlı hissetmesine neden olurken Engin daha ileriye gitmedi. Küfür edip ellerini ve dudaklarını benden koparırken yeniden sırt üstü yatıp tavana baktı.
‘’Şimdi çek git gelincik, gitmezsen kendimi tutabileceğimden emin değilim.’’