1-Akademiye Giriş
İnsan bu hayatta istediği şeyi yapmalı. Ölmeden önce istediği kişi olmalı. Fırsatlar insanın ayağına bir ya da iki defa gelir şu fani dünyada. Ve o fırsat geldiğinde ya üzerine çok düşünüp ellerinin arasından kayıp gitmesine izin verirsin ya da tüm cesaretinle 'ben varım' dersin. Ben ikincisini tercih ettim. Düşünmeden ben varım dedim. Nasıl mı oldu? Okumaya devam edin lütfen. Bu uzun bir hikaye…
En baştan başlamak gerekirse; babam ben daha çok küçükken –daha yaşımı bile dodurmamışım- vefat etmiş. Babam öldüğünde de abim Gencay 2 yaşındaymış. Kıyamam o da çok küçükmüş. Annem de iki çocuğuna bakabilmek için babamdan kalan çiçekçi dükkânının başına geçti. Daha önce hiç çalışmadığı için başlarda yapamam dese de işlerin altından kalkmayı başarmış. Düşe kalka bakıp büyütmüş annem bizi, tek başına.
Gel zaman git zaman büyüdük tabi. Abim benden iki yaş büyük demiştim ya, girdği üniversite sınavından sonra ‘Üniversite kazandım’ deyip şehir dışında okumaya başladı. Yani biz öyle biliyorduk. Gerçekleri sonradan öğrenecektim.
Abim bir üniversiteden teklif aldığını söylemişti. Bize doğru düzgün bir açıklama yapmadan gitmişti. Annem de oğlu üniversite kazandı diye o kadar sevindi ki abim ne derse inandı. Ben yemem ama.
Abimin hal ve hareketlerinden şüphelenmeye başladım. Gittiği yeri, kaldığı yurt hakkında hiçbir şey anlatmıyordu. Arkadaşları, öğretmenleri hakkında konuşmazdı bile. Bazı zamanlar aradığımda telefonlarıma cevap vermezdi. Bunlardan iyice şüphelendiğimde abime gelen teklifi araştırdım. Her şey normal görünüyordu. Sanki her şey benim paranoyammış gibiydi.
Okulunun tatilde olduğunu söyleyerek eve gelmişti bir gün. Ne kadar çok soru sordumsa da beni ikna edecek cevaplar alamadım abimden. Kaçamak cevaplar verip beni başından atmaya çalışıyordu. Birkaç gün sonra dayanamayıp ondan şüphelendiğimi söyledim. Hiç şaşırmadı çünkü o da bunun farkındaydı. Bana 'Neyden şüpheleniyorsan kafandan at. Bana güven, kötü bir şey yapmıyorum.' Dedi sadece. Tekrar sormak istemedim. Çünkü yine aynı cevabı alacağımı biliyordum. Ama bana söylediği cümle haklı olduğumu gösteriyordu.
*** *** ***
Üniversite sınavı denen, insanı kendinden soğutan o sınavda barajı geçemedim. Ne çıkarsa bahtıma deyip iki yıllık neresi tutarsa orayı yazmayı düşündüm ve öyle de yaptım. Anneme sınav puanımdan bahsetmemiştim.
Tercih sonuçlarım açıklandığında büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Yazdığım hiçbir yer tutmamıştı. En azından son sıraya yazdığım İşletme Yönetimi tutar diye ummuştum. Bunu anneme söylemek için yanına gideceğim sırada kapı çaldı. Açtığımda kimseyi göremedim. Kapıyı tam kapatacaktım ki gözüm yerde duran zarfa ilişti. Zarfı yerden alıp açtım. Koskoca yazılarla TEBRİKLER yazıyordu. Okumaya devam ettim.
Sayın Gelincik Pekmezci;
Sizin Sevil Acıtan Ajan Akademisi’ne seçildiğinizi açıklamaktan gurur duyuyoruz. Yaptığımız araştırmalara dayanarak sizi akademimizde öğrenci olarak görmekten büyük mutluluk duyacağız. Akademinin amblemi diğer insanların görmesi ihtimaline karşı zarfta bulunmamaktadır. Sizinle en yakın zamanda irtibata geçeceğiz ve sözlü olarak da onayınızı alacağız. Merak ettiklerinizi sizi arayan danışmana sorabilirsiniz.
Yazıyordu. Kim benim gibi bir beceriksizi ajan yapmak istesin ki? Yine de bu saçmalıktan anneme bu durumdan bahsetmemeye kara verdim. Biri benimle çok pis oyun oynuyordu. Ama gerçek olmasını da çok isterdim doğrusu. Odama gidip sosyal medyada takıldım. Bir süre sonra telefonum çaldı.
Arayan: Gizli Numara
Aldığım tuhaf mektuptan sonra telefonun peşinden çalması tamamen tesadüf olmalıydı. " Efendim." Diyerek korkarak açtım telefonu.
"Gelincik Pekmezci'yle mi görüşüyorum?" Kadının sesi o kadar rahatlatıcı geliyordu ki biraz daha konuşsa uyuyabilirdim.
Kalbim ağzımdan çıkacak gibi hissediyordum. "Evet, benim. Siz kimsiniz?"
"Gelincik Hanım, tebrikler. Siz seçildiniz. Okulumuzda okumaya hak kazandınız." Dedi kadın coşku dolu bir sesle.
Tabi ama ben bu şakayı yemem. "Ne okulu? Siz benimle maytap mı geçiyorsunuz?"
"Hayır dalga geçmiyoruz Gelincik Hanım. Bir süredir sizi araştırıp gözlemliyoruz ve sonuç olarak okulumuza gelmeye hak kazandığınızı söylemekten gurur duyuyorum." Ezbere bir metni okuyor gibi hissettiğimden daha da şüphelendim.
" Ne okulu, ben orayı tercih ettiğimi sanmıyorum." Hepi topu yedi tane terci yapmıştım zaten. Ajan Akademisi tercihlerimin arasında olsaydı mutlaka hatırlardım.
"Siz bizi değil biz sizi tercih ettik. Eğer şimdi onaylar, okulumuza gelmek isterseniz hemen şimdi bunu söylemeniz gerekiyor. Aksi takdirde sizinle bir daha iletişime geçilmeyecek." Bir yanım kesinlikle kadının söylediklerine inanmıyordu ama ya fırsatın ayağı sürşmüş gelmiş kucağıma düşmüşse. Ya da birileri benimle oyun oynuyor... Öğrenmenin tek yolu kabul etmekten geçiyor galiba. Hem ne kaybederim ki? En fazla arkamdan gülerler.
"Ben varım" Kadının coşkusu bana geçti bir an. Sesimi annem duyacak diye korktum.
"Tebrikler Gelincik Hanım. Size gün içinde bir zarf daha gelecektir. Gerekli bilgiler orada yazmaktadır. Yakın zamanda görüşmek üzere." Aklımda birçok soru varken suratıma kapattı telefonu. Hani merak ettiklerimize cevap alabilecektik. Bu gerçek miydi yoksa üniversite sınavında kendimi çok kasmamdan ötürü hayal mi görüyordum. Hiçbir şey anlamadım ama çok heyecanlandım. Bu bir yalan olsa bile hayali bile güzeldi. Ajan Gelincik… Şimdiden havaya girmiştim.
Akşamüstüne doğru kapı tekrar çaldı. Gidip açtığımda yine kimse yoktu ve yerde yine zarf vardı. Bu sefer zarfın üzerinde bir logo vardı. Kırmızı renkli logoda büyük bir taç, tacın içinde dört parçaya bölünmüş resimler vardı. Resimlerden sol üstteki kitaptı, onun yanında kep, hemen altında silah ve onun solunda da dünya şekli vardı. Ve logonun altında Sevil Acıtan Ajan Akademisi yazıyordu.
NE! AJAN AKADEMİSİ Mİ? Ben, zarfa ağzı açık ayran budalası gibi bakarken annem yanıma geldi. " Kızım ne bağırıyorsun?" farkında olmadan bağırmışım.
"Beni Ajan Akademisinden çağırıyorlar anne." Neden söyledim ki bunu? Deli olduğumu düşünecek. Annem biraz bekledikten sonra gülmeye başladı.
" Ajan Akademisi he... hahahahaha... ay karnıma ağrılar girdi." Deyip içeri gitti. Şaka yaptığımı düşündü. Bu saatten sonra bende öyle düşünüyorum. Ajan Akademisi nedir ya? Ben ne kadar hayal kurmuş olsam da şaka olduğunu sanmıştım.
İnternette Sevil Acıtan Ajan Akademisini aratıp baktım ama bir şey bulamadım. Biri beni çok pis tongaya düşürüyor ama... Bulursam çok fena yapacağım onu. Birden telefonum çaldı.
Arayan : Gizli Numara – Bu defa aptal durumuna düşmeyeceğim telefonu açtım. "Siz benimle oyun mu oynuyorsunuz. Mehmet sen misin?" Liseden eşek şakaları yapmayı seven arkadaşım arayıp beni işletiyor olabilirdi.
"Mehmet değilim. Adım Alican. Sevil Acıtan Ajan Akademisine hoş geldiniz. Elinizde duran zarfı iyice inceleyin. Zarfa yazan saat ve tarihte belirttiğimiz yerde görüşmek üzere." Bu da hemen telefonu kapatmaya yeltendi ama " Bir dakika kapatmayın." Diyerek onu durdurdum.
"Buyrun."
"Bu gerçek mi?" Emin olamıyorum bir türlü.
" Hiç olmadığı kadar gerçek hem de." Deyip kapattı. Ben kim ajan olmak kim?
Bütün gece gönderdikleri zarfı inceledim. Bu kurumun gerçek olduğu yazıyordu. Demek ki benim gibi düşünenler de vardı ve gerçek olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlardı. Kıyafetleri onlar verecekmiş. Bizim, yanımıza sadece rahat edeceğimiz eşyaları almamızı istiyorlar. Benden başka kaç kişiye gönderdiler teklifi acaba? Ya da bu bir oyun ve ben çok fena tongaya düştüm. Ailelerimize normal bir üniversitede okuduğumuzu gösteren bir belge verilecekmiş. Bu iyi işte.. Hala nasıl oluyor da Ajan Akademisine davet alıyorum anlamasam da, neyse...
Sayfanın en altında fosforlu kalemle üstünden geçilen yazı önemli olsa gerek.
BU AKADEMİDEN ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE BAHSETTİĞİNİZ TAKDİRDE KURUMUMUZUN ÖNGÖRDÜĞÜ ŞEKİLDE CEZALANDIRILIRSINIZ. KURUMUMUZUN EN ÖNEMLİ KURALI GİZLİLİKTİR. BU KONUDA ASLA TAVİZ VERİLMEZ. İSTEDİĞİNİZ ZAMAN AYRILABİLMEKTE ÖZGÜRSÜNÜZ. SİZ BİZİ BIRAKMADIĞINIZ SÜRECE BİZ SİZİ ASLA BIRAKMAYIZ. SİZİ AJAN OLMANIZ İÇİ ZORLAMIYORUZ AMA SEÇİLDİĞİNİZE GÖRE ÖZELSİNİZ DEMEKTİR.
TÜM BUNLARI GÖZE ALIYORSANIZ SİZİNLE OLMAKTAN MUTLULUK DUYARIZ.
Ben neyin içine düştüm böyle?
Anneme bir üniversiteden teklif aldığımı söylediğimde sevinçten havalara uçtu.
"Aferin kızım. Aynı abin gibi ol." Tabi ya, bende bunlar bana nerden tanıdık geliyor diyordum, abime de aynı şekilde olmuştu. Gece gelen zarflar, köşe bucak kaçarak gizli gizli telefon konuşmaları. Belki oda bu ajan akademisinden çağırılmıştır. Bize söyleyemezdi sonuçta. Bir sene boyunca ne yaptığını, nerede kaldığını tam olarak bilmiyoruz. Ben başımın çaresine bakarım, gayet iyiyim deyip bizi geçiştiriyordu. Annemi kandırmak kolay zaten. Ben nasıl yedim bunu?
Odamdan telefonumu alıp abimi aradım. Biraz bekledikten sonra açtı."Şu an seninle konuşamam Gelincik."
"Abi sen ajan mısın?" birden sorduğumun farkındayım ama başka çarem yoktu. Abimden ses çıkmadı. " Abi orada mısın?"
" Gelincik, sen ne saçmalıyorsun?" Biraz bekledikten sonra cevap vermişti, şüphelerim gittikçe artıyordu.
" Saçmalamıyorum, ciddi bir soru sordum. Ciddi cevap istiyorum." Ses tonumu da ciddi yapmaya çalıştım. Ben hiç ciddi olamazdım ya neyse.
" Kardeşim, ajanlığı kim kaybetmiş de ben bulayım. Sen film falan mı izledin. Etkisinden kaldın galiba. Derse giriyorum ben sonra konuşuruz." Deyip suratıma kapattı telefonu. Konuşmasından anladığım kadarıyla doğru söylüyordu. Hiç tereddüt etmeden konuştu. Ama yüzünü göremediğimden emin değilim. Ya abim gerçekten ajansa.
Küçük bavuluma gönderdikleri kağıtta yazdığı gibi rahat kıyafetlerimi doldurdum. Heyecan ve korkuyu aynı anda yaşıyordum. Bu okul meselesi doğruysa bile hangi akla hizmet beni ajan yapmak istesinler ki? Gidip öğrenmekten başka seçeneğim yoktu.
*** *** ***
Zarfta yazan tarih ve saatte söyledikleri adrese geldim. Anneme kendim giderim, senin gelmene gerek yok dedim ama beni dinlemeyip yolcu etmek istediği için otogara kadar geldi.
Otogarda otobüse bindim. Annemin gittiğini görür görmez otobüsten inip zarfta yazan adrese geçtim. Geleli beş dakika oldu ama gelen giden yok. Biri benimle oyun oynadı kesin. Bir elime geçirirsem çok fena yapacağım onu.
Yere bıraktığım bavulumu alıp geldiğim yerden geri dönerken anneme ne söyleyeceğim diye düşündüm. Hayal kırıklığına uğrayacak. Üniversite kazandım diye ne çok sevinmişti halbuki...
" Gelincik Pekmezci." Adımı duyar duymaz arkamı döndüm. Harika bir limuzinin önünde biri duruyordu.
" Benim." Derken Gelincik Pekmezci olduğumdan emin olamayacak kadar heyecan doluydum.
" Buyrun lütfen. Sizi akademiye ben götüreceğim." Deyip bavulumu aldı. Arabanın arka kapısını açtı ve içeri girdim. Araba hareket etmeye başladığında bende etrafı kurcalamaya başladım. Televizyon, mini buzdolabı, masa, müzik sistemi, koltuklar çekyata dönüşebiliyordu. Bir sürü özellik vardı arabada. Ama arabadaki sessizlikten çok sıkıldım.
" Her öğrenciyi böyle alırsanız batarsınız valla." Dedim ama cevap verme gereği bile duymadı. Şehrin dışına çıktık. Telefonum çaldı.
Arayan: Abimm
" Efendim abi." Limuzinde kendimi geriye attım. Sonuçta her gün limuzine binmiyordum.
" Sen bana haber vermeden nereye gittin? " Belli ki annem abimle görüşmüş.
Ama keyfim o kadar yerindeydi ki ona aldırmadım bile. " Sen haber vermiş miydin?"
" Bana laf yetiştirme. Nereye gidiyorsun, nerdesin şimdi?" sesi yükselmeye başladığına göre sinirlenmişti.
" Tünele giriyorum sonra konuşuruz." Dedim ve suratına kapattım. Sonra da telefonu komple kapattım.
Dışarıya baktığımda geldiğimizi anlamıştım. Araba durduğunda temkinli bir şekilde aşağıya indim. Devasa bir binayla karşılaştım. Sonumuz hayrolsun...