Masamune olabildiğince hızlı bir şekilde ilerliyordu. Hoktus, krallığın orta kesimlerinde kaldığı için önünde hala uzun bir yol vardı. Yolunun üzerinde canlı bir şeye rastlamak onu şaşırtacak kadar nadir bir şey haline gelmişti. Kullanabileceği kadar portal kullanıyor, sonra da yorgunluktan bitap düşene kadar Shunpo ile yoluna devam ediyordu. Yüzüğündeki yiyecekler neredeyse bitmişti. Yine gece olduğunda o da daha fazla ilerleyemeyeceğini ve dinlenmesi gerektiğini anlayınca yakındaki bir ağacın altına oturdu ve sırtını ağaca yasladı.
O kız gerçekten de bu kadar önemli mi?
'Nugura. Lilith' i oradan çıkarmak ve güvenli bir yere götürmek için her şeyi yaparım. Hem de her şeyi.'
Ya seni dostlarından birisi durdurmaya kalkarsa? Biliyorsun kara büyücülüğünün namı çoktan etrafa yayılmıştır.
Masamune gözlerini yere dikti. Nugura haklıydı. Kara büyücü olduğunu söylemeyerek dostlarını kandırmıştı. Yol boyunca karşılaştığı insanların çoğu ölmüş, bir kısmı ise lanetlenmişti. Hiçbir şekilde dalgadan etkilenmeyen birisi ile henüz karşılaşmamıştı. Lilith' in durumunu bilmese de sadece iyi olmasını ümit ederek bir krallıktan diğerine yol almıştı. Bu geceden sonra Hoktus' a ulaşacaktı. Ardından okula doğru yola çıkacak ve Lilith' i oradan çıkaracaktı. Eğer dostlarından onunla gelmek isteyen başka birileri de olursa onları da yanında götürmekten çekinmeyecekti. Önlerine çıkan dostlarını ise sadece bayıltacaktı. Onları öldürmek istemese de kardeşini oradan götürmesine kimse engel olamazdı. Ne dost ne de düşman...
'Sadece yoldan çekmem gerekir. Dostlarımı öldürmek düşüncelerimin arasında yeri olmayan bir şey.'
Hıhhıhhıh. Tanrılar kaderleri sürekli değiştirirler Masamune. Senin istemediğin bir şey eninde sonunda gerçekleşir. İstediklerini ise senin alman gerek. Onlar sadece büyük konuşmamanı isterler.
'Şu tanrı zırvalığını bırak. Onlar kendilerinden başka bir şeyi düşünmeyen bencil yaratıklar. İnsanlara biraz bile önem verselerdi Henga' nın gücünün tekrar yayılmasına izin vermezlerdi. Ama onlar zevkle insanları izliyor ve onlara dua edip yalvarmalarını dinliyorlar. Kaderimi istedikleri kadar değiştirsinler. Önüme çıkardıkları her engeli yerle bir edeceğim.'
Nugura Masamune' ye cevap vermedi. Masamune biraz uyumak için gözlerini kapatacağı sırada yanındaki çalılıklardan fırlayan bir yaratık onun üzerine atladı. Derisi grileşip çürümüş, saçları dökülmüş, kulakları ve dişleri sivrileşmiş olan bu yaratık direkt Masamune' nin boynuna saldırdı. Bir elini yaratığın boğazına doğru uzatan Masamune, tüm gücüyle büyük bir parça kopardı. Gerileyen yaratık elleri ile boğazını tutarken Masamune, elindeki parçayı yere attı ve ağacın dibine uzandı.
Bu türe alıştın gibi.
'Bedenleri zayıf, zekaları yok, ele geçirilebilecek bir güçleri bile yok. Sadece öldürmek ve yemek için insanlara saldıran yamyamlar.'
Ne yazık ki tek türler bunlar olmayacaktır. Kara enerjideki dengesizlik ile her şey mümkün olabilir. Güçleri olanlar geldiği zaman çuvallama.
'Ne tür güçleri olacak?
Bilmem. Ben bir tanrı değilim.
'Sana tanrı konusunu kapatmanı söyledim. Artık uyuyacağım.'
Masamune ruh damgasının bulunduğu elini ileri doğru uzattı ve elinden çıkan 2.000 ruh onun etrafını sardı. Bu ruhların hepsi kaynak canavarı ruhlarıydı. Neredeyse 40 tür ruh vardı.
'Yaklaşan insanları yakalayın. Lanetli ve diğer şeyleri ise öldürün.'
Ruhlar emirleri aldıktan sonra etrafa dağılıp gözden kayboldular. Masamune gözlerini kapattı ve uykuya daldı. 2.000 ruh bir bölgeyi korumak için yeterliydi ve ruhlar aldıkları emirleri yerine getirmek için her şeyi yaparlardı. İtaatsizlik etmek gibi bir şansları yoktu. Masamune gönül rahatlığı ile uyuyabilirdi. Yarın savaşması gerekebilirdi ve dinç olmazsa kaybetme ihtimali yükselirdi. Masamune sabaha kadar deliksiz bir uyku çekti.
Ertesi sabah uyanan Masamune, hemen ayağa kalktı ve hiç vakit kaybetmeden bir portal açtı. Bu portalı takip eden portallar ile sonunda Hoktus' a ulaşmıştı. Şehri uzaktan izleyen Masamune, her şeyin normal göründüğünü fark etti. Sanki hiçbir şey olmamış gibiydi. Eskisinden tek farkı kapılarda muhafızların olmamasıydı. Acaba şehirde kaç lanetli vardı? Şehirler güçlü insanları da barındıran yerlerdi ve bu insanlar bir ihtimalle ölmekten kurtulup lanetlenmiş olabilirlerdi. Neyse ki şehre girmesi gerekmiyordu. Şehir sadece yön belirlemek için gerekiyordu.
Yönünü belirleyen Masamune, Shunpo kullanarak ilerlemeye başladı. Sürekli kullandığı için bu teknikte neredeyse ustalaşmıştı ve çok uzun mesafe gidebiliyordu. Yine de okul ile şehir arası birkaç dakika sürüyor olmalıydı. Hiç duraksamadan ilerleyen Masamune, aklına gelen bir şey ile aniden durdu. Okulun çevresi kaynak canavarlarıyla dolu olan orman ile kaplıydı. Kaynak canavarları normalde güçlüyken lanetlenmiş olanları ile karşılaşmak durumu kötüleştirebilirdi. Aslında Shunpo kullanarak gittiği için herhangi bir sorun olmamalıydı.
Masamune hızla ormanın içine daldı ve ilerlemeye başladı. Ağaçların dalları üzerine ilerliyor ve bu sayede yerdeki kaynak canavarlarının kendisini görmemesini sağlıyordu. Yerde kaynak canavarı cesetlerini yiyen lanetli kaynak canavarları görmüştü. Bu canavarların bedenleri irileşmiş ve mor kan akan kalın damarları bütün vücutlarında belirgin bir hale gelmişti. Şüphesiz daha vahşi ve daha güçlü olmuşlardı. Şu anda hiç bulaşmadan Lilith' in yanına gitmek daha doğru bir seçimdi.
Okulun yanına kadar gelen Masamune, tam içeri girecekken Nugura konuşmaya başladı.
Hey hey hey. Sakin ol. Bu binada senden çok daha güçlü kişilerin olduğunu unuttun mu? Direkt dalmak ne kadar akıllıca?
'Bildiğim bütün kara büyüleri üzerlerine yağdırmam gerekse bile geri durmayacağım. Unutulmuş' u kullanmam gerekse bile bir an tereddüt etmem.'
Masamune herhangi bir cevap beklemeden kapıyı açtı ve içeri daldı. O an gördükleri karşısında şoka uğradı.
'Bu kadar çabuk mu?'
Okul tamamen lanetliler tarafından istila edilmişti. Bakabileceğiniz her yerde cesetlerin başında lanetliler vardı. Tuhaf bir şekilde hepsi Masamune' nin daha önce de karşılaştığı herhangi bir gücü olmayan lanetlilerdendi. Kimisi cesetleri yiyor kimisi yeni bir av bekliyordu. Masamune kapıyı kapattığı zaman oluşan gürültü bahçedeki her lanetlinin ona bakmasına neden oldu. Canlı birini gören yaratıklar Masamune' nin üzerine doğru koşmaya başladığı zaman, Masamune tüm gücü ile zıpladı ve bir binanın tepesine çıktı. Lanetlilerin buraya gelemeyeceklerini düşünüyordu. Ama yanılmıştı. Kükreyerek üzerine gelen lanetliler düz bina duvarlarına tırmanmaya başladılar.
'Bu da onların yazdığı kaderlerden mi?'
Masamune bunu söyledikten sonra koşmaya başladı ve Shunpo kullanarak binaların üzerinde ilerlemeye başladı. Yaratıklar onun kaçtığını görünce tiz ve yüksek bir ses çıkardılar. Bu ses Masamune' nin kulaklarını acıtırken ilerlediği yönde olan lanetlilerin ona bakmasına neden oldu. Onlar da diğer yaratıklar gibi binaların üzerine çıkmaya başlarken bir ses duyuldu.
'Binayı koruyun!!!'
Masamune ilerlerken hemen altındaki insanlara baktı. Bu insanlar ellerindeki kılıçları, tekniklerini ve büyülerini kullanarak yaratıklarla savaşıyorlardı. Daha az önce orada olmayan bu insanlar bir grup binasında çıkmışlardı. Onları gören Masamune, onlar lanetliler tarafından parçalanırken sevinmeden edemedi. Mutlulukla dolmuştu. Ama onun mutluluğunun sebebi bu insanların ölmesi değildi. Eğer burada sağlam insanlar varsa bu Lilith de sağlam olabilir demekti. Bu durumda kardeşi lanetten etkilenmemiş olabilirdi!
Aşağıdaki insanlara yardım etmeyi bir an bile düşünmeyen Masamune, onların parçalanırken attıkları çığlıklar eşliğinde Ölümün Kanatları Grubu binasına geldi. Grup üyeleri hala içeride olmalılardı. Pencerelerin önüne yerleştirilmiş eşyalar bunu kanıtlar nitelikteydi. Bu eşyalar içerisi görünmeyecek bir şekilde yerleştirilmişti. Bu durumda insanlar içeride olmalılardı.
Elini göğsüne atan Masamune, Dahaka' yı çıkardı ve binanın tepesinden aşağı atladı. Lanetliler binaya tırmanmayı bırakıp onun hemen peşinden gelmişlerdi.
'Alev Çemberi!'
Masamune ateş temelli bir büyü kullandı. Yerde oluşan büyük bir çember birçok yaratığı içine almıştı. Ardından bu çemberin içinde hiçbir boş alan kalmayacak şekilde gökyüzüne yükselen bir ateş ortaya çıktı. Düz bir kule gibi yükselen ateş içindeki bütün yaratıkları yakarken Masamune de yere inmişti. Hızlıca ileri atıldıktan sonra Dahaka' yı büyük bir ustalıkla savurarak önüne gelen tüm lanetlileri öldürdü. Geçen birkaç gün içerisinde Dahaka' nın yeni şekline ve kullanımına alışmıştı. Tıpkı düşündüğü gibi kabzanın alt kısmındaki keskin kısım çok büyük bir avantaj sağlıyordu. Bu iki tarafı da keskin olan kısım sayesinde Dahaka çok daha iyi saldırılar yapabiliyordu.
Dört ayak üzerinde üzerine doğru gelen bir lanetliyi gören Masamune, Dahaka' nın altındaki bıçağı onun alnına sapladı ve yukarı çekerek kafatasını parçaladı. Hemen ardından ona arkadan saldırmaya çalışan başka bir lanetlinin göğsüne Dahaka' yı sapladı ve tüm gücüyle aşağı doğru çekerek yaratığın organlarının yere dökülmesini sağladı. Tecrübe etmişti ki bu yaratıklar gövdeye aldıkları darbelerle kolay kolay ölmüyorlardı. Bu durumda gövdeye yaptığın saldırılarda çok daha fazla hasar vermen gerekiyordu.
'Na'timu!'
Birçok yaratığın olduğu bölgeye bir kara enerji ışını gönderen Masamune, yaratıklar parçalanırken hemen başka bir kara enerji ışını daha yolladı. Masamune yaratıkları ardı ardına parçalarken yaydığı yüksek enerji bütün okulda hissedilebilir bir hale gelmişti.
Yakınlardaki bütün yaratıkları öldüren Masamune hemen binanın kapısına koştu ve liderlik yüzüğünü kullanarak sağlam kapıyı açtı. İçeri girdiği zaman gördüğü manzara onu şaşırtmıştı. İçeride Ölümün Kanatları üyesi olan bir kişi bile yoktu! İçerideki insanlar tamamen farklı grupların üyeleriydi. Hemen kapıyı kapatan Masamune içeriye göz gezdirdi. Ama içeridekilerden hiçbirisi bu grubun üyesi değildi. Onun içeri girdiğini gören ve onu tanıyan öğrenciler geri çekilerek duvara dayanmışlardı. Gözlerindeki korku çok net bir şekilde fark edilebiliyordu. Bütün bedenleri titriyor ve Masamune' nin onları öldüreceğini düşündükçe neredeyse korkudan bayılacak bir duruma geliyorlardı.
Masamune hızlıca ileri çıkarak içeridekilerden birinin yakasına yapıştı ve sordu.
'Lilith nerede?'
Korkudan konuşamayan adam bir de Masamune' nin öfkeli halini görünce iyice kötü bir duruma geldi ve bayıldı. Adamın bayıldığını gören Masamune onu yere attı ve diğerlerine sordu.
'Lilith nerede?'
Kimseden ses çıkmıyordu. Konuşmak yerine kendilerini gelecek olan mutlak ölüme hazırlayan insanlar Masamune' ye cevap veremediler.
'Lilith!'
Masamune binanın içindeyken seslendi. Kendi odasının kapısının açılması ile birlikte bakışları hemen oraya kilitlendi. Lilith onun odasından dışarı çıktı. Yüzünde hayrete düşmüş bir ifade vardı. Hiç hareket etmeden Masamune' ye bakıyordu. Masamune onu görünce hemen sıçradı ve onun yanına geldi. Ardından ona sarıldı.
Kardeşi yaşıyordu! Hem de sapasağlamdı! Onun için bundan daha büyük bir mutluluk olabilir miydi? Onun bu sarılışına karşılık veremeyecek kadar şaşkın olan Lilith, öylece beklemeye devam etti. Hala Masamune' nin eski yerine bakıyordu. Sanki ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi.
'Lilith! Yaşıyorsun! Ve sapasağlamsın!'
Masamune mutluluğunu dile getirirken Lilith şoktan yavaşça çıkarak konuştu.
'Masa... mune...'
'Geldim Lilith! Seni buradan götüreceğim. Güvenli bir yere gideceğiz. Hiçbir şeyin sana zarar vermesine izin vermeyeceğim.'
'Sen... Kara... Büyücü... Müsün?'
Masamune' nin mutluluğu bir anda gölgelendi. Lilith' in sorusu onun içinin korkuyla dolmasına sebep olmuştu. Lilith'e en başından beri kara büyücü olduğunu söylemeyen Masamune onu kandırmıştı. Tıpkı diğer herkesi kandırdığı gibi. İnsanlar onun kara büyücü olduğunu bilseler onun yanında dururlar mıydı? Onu liderleri olarak görürler miydi? Elbette ki görmezlerdi. Ondan kaçacak yer ararlardı. Ayrıca ustası tarafından öldürülürlerdi. Masamune' ye kara büyücü olduğunu saklamasını bir zamanlar ustası olan Seth söylemişti. Onun gelişimine engel olan veya geciktiren herkesi öldüreceğini de söylemişti. Kara büyücü olduğunu söylememesinin nedeni göreviydi. Şimdi ise kardeşi ona bunu soruyordu.
'B-ben...'
Masamune belki de ilk defa ustasından başka birinin karşısında kekelemişti. Kardeşi artık hayatında en önem verdiği insandı ve onu kaybetme korkusu içini kemiriyordu.
'Kara büyücü müsün?'
Masamune kısa bir süre Lilith' in yüzüne baktıktan sonra bakışlarını kaçırdı ve sessizce konuştu.
'Evet...'
'Bunu benden nasıl saklarsın!? Kardeşiz sanıyordum! Ben senden hiçbir şeyi saklamazken sen benden bunu nasıl saklarsın!? Ne düşünüyordun!?'
'Ben... Söyleyemezdim...'
'Tabii ki söyleyemezdin! Yoksa kim senin yanında durmak istedi ki!?'
Masamune Lilith' in yüzüne bakamıyordu. Lilith' in gözlerinden akan yaşlar yere damlarken içinde hissettiği büyük bir mutlulukla Masamune' ye sarıldı. Masamune neye uğradığını şaşırırken Lilith konuşmaya başladı.
'Çok korktum Masamune! Senin için çok korktum! Bir daha seni göremeyeceğim için çok korktum!'
'Lilith...'
'Kardeşim bir kara büyücüymüş. Çok mu önemli? Sen benim kardeşimsin. Ne olduğun umurumda bile değil. Sadece yanımda ol yeter.'
Masamune de Lilith' in sarılmasına karşılık verirken odanın kapısı aniden açıldı. İkili birbirlerinden ayrılıp içeriden çıkanın kim olduğuna bakarken geniş bir kılıç Masamune' nin göğsüne saplandı ve bir ağız dolusu kan kusmasına sebep oldu. Üst kattan avluya düşen Masamune, kendisine saplı olan kılıcı iki eliyle sımsıkı tutan kişiye baktı.
'Elka...'
Elka kılıcı Masamune' nin göğsünden çıkararak defalarca tekrar sapladı. Onun her saplayışında Masamune ağzından gelen kanı tükürüyor ve Dahaka da kılıç tekrar saplanana kadar Masamune' yi iyileştiriyordu. Elka yaralarının iyileştiğini görünce kılıcı Masamune' nin yüzüne doğru salladı. Bunu gören Masamune, hemen yuvarlanarak bu darbeden kurtuldu. Yere saplanan kılıcı çıkaramayan Elka onu bırakarak yumruklarıyla Masamune' ye saldırdı.
'Elka!'
Lilith, Elka' ya bağırdığı halde, Elka saldırmayı kesmedi. Bedeni kırmızı bir enerji ile kaplanmıştı ve gözü hiçbir şey görmüyordu. Ruh gücündeki ani artış onu çok daha güçlü bir hale getirirken Masamune, Elka' nın yumruğunu durdurmaya çalıştı. Her ne kadar bütün gücünü kullansa da iki metre geriye doğru sürüklenmekten kurtulamamıştı. Elka' nın gücü görenleri şaşkına çevirirken Masamune kendini savunmaya hazırlandı. Elka' ya saldırmayacaktı. Şu anda öfkeli olduğu her halinden belliydi. Bedenini saran kırmızı enerji Masamune' nin daha önce de gördüğü bir şeydi. Bu enerji gittikten sonra Elka' nın ruh gücü dengesizleşiyordu ve onu iyileştirebilen tek kişi Cho Hee idi. Ama o neredeydi?
'Elka...'
Elka' nın yumruğu tam Masamune' nin yüzüyle buluşacakken odadan gelen Cho Hee' nin sesi onu durdurdu. Saldırmayı kesen Elka hızlıca sıçradı ve Masamune' nin odasına girdi. Masamune neler olduğunu anlayamamışken hızlıca odaya geçerek olanları gördü. Anlaşılan herkes sağlam değildi. Yatakta yatan derisi kabarmaya başlamış olan Cho Hee, yorgun ve acı çektiği belli olan gözlerle Elka' ya bakıyordu. Elka onun elini tutuyor ve ağlıyordu. Masamune' nin odaya girdiğini gördükte sonra bakışlarını ona çevirerek bağırdı.
'Defol! Yoksa seni pişman ederim!'
Cho Hee gelenin Masamune olduğunu anlamıştı. Kendini zorlayarak Masamune' nin yüzüne baktı. Masamune ise Cho Hee' yi bu halde görünce çok üzülmüştü. Dostum dediği sayılı kişilerden birisi şu anda lanetlenmişti. Daha yaratığa dönüşmemişti ama bu da çok yakında olacak bir şeydi.
'Cho... Hee...'
'Sana defol dedim! Senin yüzünden bu halde! Tıpkı geçmişte atanızın yaptığı gibi siz de dünyayı mahvettiniz!'
Elka tam tekrar Masamune' ye saldıracakken Cho Hee onu durdurdu.
'Elka... Bizi Masamune ile yalnız bırakın lütfen...'
'Hayır! Seni nasıl bu canavarla yalnız bırakırım!?'
'Lütfen...'
Elka üzgün gözlerle Cho Hee' ye baktı. Ardından ise öfkeli gözlerle Masamune' ye. O isteksizce odayı terk ederken Cho Hee konuşmaya başladı.
'Masamune...'
Masamune hemen Cho Hee' nin yanına gitti.
'Cho Hee. Ben... Üzgünüm. Bunun olmasına ben sebep oldum. Ben olmasaydım bunların hiçbiri olmayacaktı.'
'Sana kızgın değilim Masamune. İsteyerek bize zarar vermeyeceğini biliyorum.'
Masamune hiçbir şey söylemeden Cho Hee' ye bakmaya devam ediyordu.
'Bana ne olduğunu da biliyorum. Ben de tıpkı dışarıdakiler gibi bir yaratığa dönüşeceğim.'
'Seni kurtarmanın bir yolu olmalı.'
'Kara Kral Henga hakkında bilmediğin şeyler de var sanırım. Henga yarı tanrıydı. Yaptığı büyülerde tanrısal bir güç de bulunuyordu. Onun yaptığı şeyler geri çevrilemez. Dahası sana söyleyeceklerim var.'
'Nedir?'
'Elka... O... Yarı tanrı.'
'Ne?'
'O Öfke Tanrısı Nagtuuz' un kızı. Biz çocukluğumuzdan beri Elka ile beraberiz. Ona gücü öğretilmese de bana onun gücünü nasıl baskılayabileceğim öğretildi. Tanrısal güç ile Elka' nın öfkesi baskılanmazsa sonsuza kadar artmaya devam eder. Ne kadar uzun sürerse o kadar çok öfkeyle dolar. Bu onun gücünü arttırmanın yanı sıra zihnini köreltiyor. Gözü hiçbir şey görmüyor. Lilith'e Elka ile ilgili olanları anlattım. Onun gücünü baskılayabileceği büyüleri de biliyor. Senden istediğim şey Elka'yı koruman. Onu bütün bu olaylardan uzakta tut.'
'Tamam Cho Hee. Bunu yapacağım.'
'Teşekkür ederim Masamune. Şimdi... Beni öldür.'
'Ne!? Bunu yapamam!'
'Düşüncelerim bulanıklaşıyor Masamune. Gittikçe bir yaratığa dönüşüyorum. Sen de biliyorsun ki benim dönüştüğüm şey diğerleri gibi değil. Farklı bir tür. Neler yapabileceğini bilmediğin bir tür. Kimseyi tehlikeye atma. Beni öldür.'
'Seni öldürmeyeceğim. Bunun bir çaresini bulana kadar seni kilit altında tutabilirim. Kara büyücüyüm. Kara enerji ile olan şeylere karşı bir şeyler yapabiliyor olmalıyım. Sadece öğrenmem gerek. Bana biraz zaman verirsen bunu yapabilirim.'
'Masamune be- AHH!!!'
Cho Hee' nin bedeni hareket etmeye başladığı zaman telaşla bağırdı.
'Çabuk ol Masamune! Daha fazla dayanamam!'
Elka içeri dalmıştı. Cho Hee' ye olanları gördüğü zaman neye uğradığını şaşırdı.
'Sen ne yaptın!?'
Öfkeyle Masamune' ye bağrıdıktan sonra acı içinde kıvranan Cho Hee' ye baktı. Cho Hee deli gibi hereket ediyordu. Srıtından çıkmaya başlayan birkaç uzantı odada dolanırken onu öldürmeyi reddeden Masamune' ye vurdu ve onu duvara doğru uçurdu. Elka Masamune' ye bakarken kendisine çarpan başka bir uzantı ile odanın dışına çıkarak avluya düştü. İnsanlar neler olduğunu anlamaya çalışırken eskiden Cho Hee olan 6 uzantılı, el ve ayakları pençeye dönüşmüş ve bedeni kabarcıklarla dolu yeşil derili yaratığın kükremesi duyuldu.