KOMŞU

1143 Words
"AYKUT!" dedim hem şaşkınlık hem de kızgınlıkla. Sanki az önce kollarında sarması, alnıma değdirdiği dudakları içimi ısıtmamış gibi... Kendimi bir öpücüğe koyvermekten korkmuştum. Yıllar sonra karşıma çıkıp, hiç yoktan beni öpecek kadar cürretkar oluşu, aklının başına on sene sonra gelmesi... Aklıma saniyede süvariler gibi akın akın üşüşen bir sürü düşünce ve soru, bana kendimi az öncenin aksine çok huzursuz hissettirmişti. Konuşmamız gereken çok şey vardı. Beyimiz yıllarca gezsin, tozsun... Sonra gelsin, Gökçe'yi bir öpücükle kapsın! Yok öyle yağma! "Ne yapıyorsun sen ya? Sen beni nasıl öpersin?" Bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Birkaç saniye önce keyfim gayet yerinde, öpüşüne son derece keyifle karşılık verdiğim için, benden bu tepkiyi beklemediği aşikardı. Mahçup olmak yerine, arsız çıktı tabii başıma. "Az önce öyle demiyordunuz ama Gökçe Hanım... Keyfiniz gayet yerindeydi." Sinirden elimi ısırıp, komşuların duymasından çekindiğim bir çığlık attım. Elimi ısırmak, çığlığımı bastırmıştı. "Bir an boş bulundum. Bunu kafama mı kakıyorsun?" "Hayır canım, ne münasebet? Ama ne oldu da her şey yolundayken, birden bire bana sert çıktın, anlayamadım sevgilim." Ne? Ne dedi bana o? Sevgilim mi dedi o bana? Daha ilk dakikadan hem de... "Ben senin nereden sevgilin oluyormuşum?" Kulaklarını tıkadı. "Cırlama! Sevgilim değilsen, neden öptüm kızım ben seni?" "Ne bileyim ben, neden öptün? İyi hatırlattın. Neden öpüyorsun oğlum sen beni?" dedim elimi hesap sorar gibi kaldırırken. "Vay... Gökçe Hanım... El kaldırımalar, hesap sormalar... Bileğinize de tesbih verelim mi? Oltu taşından... Ucunda da gümüş tuğra..." Ne diyordu bu be? "Ne konuşuyorsun sen?" "Yavrum-" "Yavrum deme bana!" "Gökçe, seni zorla öpmüşüm gibi davranma bana. Zorla mı öptüm?" Bana, beni zorla öpüp öpmediğini sorarken kendini de sorguluyordu. Zorla öpmemişti ama, öpmemeliydi. Yanlıştı. "Hayır, zorla değildi. Ama doğru da değildi." "Neden? İkimiz de bekar, birbirinden hoşlanan insanlar değil miyiz? Sevgilin mi var yoksa? Sevgilin olsa, benimle niye baş başa bütün gününü geçiresin ki?" "Evet, sevgilim yok Aykut. Ama... Ya koca gün beraberdik, sen bu konuyu açacak şimdiyi buldun! Kaç senedir görmüyoruz birbirimizi. Sen bunca sene sonra gelip de, hiçbir şey olmamış gibi beni öpemezsin. Anladın mı beni? Bunca sene ne oldu, hayat karşına neler çıkardı, hiçbirini bilmiyorum. Sen, 2003 yılında benimle aynı liseden mezun olan o, 17 yaşındaki çocuk musun hâlâ? Ben o kız değilim." "Ben, o kızı hiç unutamadım Gökçe. Benimle dersaneye yürüyen, derste anlamadığım konuları bana sabırla anlatan, ilk girişte iyi bir üniversite kazanmamın mimarı, beni bugünkü ben yapan o kızı hiç unutamadım Gökçe. İlk fırsatımda da ona geldim. Belki geç kaldım, biliyorum. Ama iki tane başarısız denemeden sonra, bölük pörçük bir şeyler yaşamayalım diye şimdiye kadar bekledim." "Ooooo Aykut Bey... Siz görmeyeli bayağı bayağı erkek olmuşsunuz. Bravo vallahi!" "Pardon?" "Böyle süslü süslü laflar, durduk yere bir romantizm filan... Maşallah size... Benim bu numaralara karnım tok." "Allah'ım sen beni neyle sınıyorsun? Ne numarası kızım?" O sırada babam geldi. "Gökçe? Ne işin var babam bu saatte sokakta? Bu delikanlı da kim?" Aykut'un yüzüne bakınca hatırladı kim olduğunu. Hatırladı hatırlamasına ama, biraz daha erken gelseydi asıl benim hafızamın derinliklerinde yer bulacak bir trajedi yaşanacaktı. "Hatırladım ben seni... Sen şey değil misin? Kızımın okuldan arkadaşı..." dedi babacan bir hâlde elini Aykut'un omzuna koyarken. "Bekle oğlum, adını hatırlayacağım... Aybars? Kutay? Rutkay?" babam isimleri sıralarken, biz sessizce onu izliyorduk. "Dur, hatırladım: Aykut. Tabii ya... Nasılsın oğlum? Babanlar nasıllar?" "İyiler Ferdi amca. Siz nasılsınız?" "Biz de iyiyiz. Hayırdır, hangi rüzgar attı seni buraya?" "Ben kiralık ev için gelmiştim, sokağa girince bir de ne görsem beğenirsiniz? Gökçe! Yaaaa Tatlı bir tesadüf işte." Ağzım ayran budalası gibi açık, Aykut'un yalanlarını dinledim. Harbi harbi erkek olmuştu başımıza. Bu kadar fırıldaklık, kısa sürede seri yalan üretimi, ancak bir erkeğe yakışır çünkü. "Bu saatte kiralık ev bakmaya mı geldin yani?" Babamın sorduğu soruyla keyiflendim ve sinsice gülümsedim. Hadi cevap ver şimdi Aykut Bey. Bu saatte kiralık ev bakmaya gelinir mi? "Ben çok çalışıyorum da Ferdi amca. Şimdi müsait oldum. Hatta şimdi şuradaki ilanın sahibini arayacağım." "Bizim Cengiz'in evi o. Arama, ben seslenirim. Hemen şurada oturuyor zaten." Aykut'a bak sen. Hem demagoji yapmakta hem de yalanda ustalaştığı yetmezmiş gibi, bir de gözleri fıldır fıldır... Değmeyeli erkek olmuş bu. Benim haberim yok oradaki kiralık ilanından. Senin gözün ne ara gördü? Şaşkınlıkla izledim kendisini ama babamın söylediğiyle de içimdeki şeytan kahve koymuş, koltuğuna kurulmuş, keyif çatıyordu. Şimdi ne yapacaktı acaba Aykut Beyefendi? Hatta ufak bir baş hareketiyle "N'aber?" dedim meydan okurcasına. Babamın Cengiz amcaya seslenmesiyle, Cengiz amca üstünde beyaz atleti, cama çıktı. "Efendim Ferdi. Hayırdır inşallah bu saatte?" "Bu delikanlı bizim kızın liseden arkadaşı. Benim oğlum sayılır." Babamın böyle söylemesi bana kendimi tuhaf hissettirdi. İstemsiz bir şekilde başımı önüme eğdim. Babam konuşmasına devam ediyordu. "Senin kiralık eve talipmiş." "Bu saatte mi?" Cengiz amcanın sorusuyla eğdiğim başımı kaldırdım. Yüzümde hınzır bir gülümsemeyle Aykut'a bakıp göz kırptım. Aykut'sa son derece rahat bir şekilde duruyordu. "Cengiz soru sorma da, gelip evi göster." "Tamam lan, geliyoruz." Apartman kapısının açılma sesi duyuldu. Belli ki Cengiz amca apartmana girip, peşinden çıksınlar diye babamla Aykut'a kapıyı açmıştı. "Gökçe hadi kızım. Arkadaşına yardım et." "Efendim baba?" "Sen de gel bizimle ev bakmaya. Arkadaşını yalnız bırakacak değilsin ya." "Evet, Gökçe. Senin düşüncen benim için çok önemli. Ev bakarken beni yalnız mı bırakacaksın?" Ya bir de pişkin pişkin konuşuyordu. Babamın yanında da bir şey diyemiyordum. Mecburen gittim. Daha akşamüstü kendisiyle sadece sinemaya gittiğim çocukla şimdi ev geziyordum. İlişkilerinizde aynen böyle belirgin adımlar atın, olur mu? Babam sen az önce "oğlum sayılır" dediğin şu çocuğun, bana yaptıklarını görsen acaba ev mi yoksa Zincirlikuyu'da mezar yeri mi bakardın? Sesimi çıkarmadan, el mahkum peşlerinden apartmana girdim. Evi çok iyi biliyordum. Şehriban teyzelerin eviydi. Şehriban teyze, babası tarafından zorla evlendirilmiş bir kadındı. Babası bir damat bulur ve kızına artık damadı bakar diye düşünürken, dolandırıcı damadın yedi sülalesine bakarken bulmuştu kendini. En sonunda bunlar damat-kayınpeder birbirini öldürünce, Şehriban teyze de özgür bir kadın olarak, bizim mahallemize taşındı. Ablası ve annesi kasabada kaldılar ama kendisi dul kadın olarak barınamadı küçük yerde. Bizim mahalleli tarafından hep sayıldı, sevildi, korundu... Kırklı yaşlarında hayat onun karşısına birini çıkardı. Evlenince eşinin evine taşındı ve bu daire de boş kaldı. "Gökçe baksana!" Babam ve Cengiz amca ülkenin ekonomi bakanı olmaya niyetliymiş gibi, hararetli bir tartışmaya girmişlerdi. Aykut da sanki evi sahiden tutacakmış gibi geziyordu. Akşam akşam adamcağızı da rahatsız etmişti. Çok ayıptı yaptığı şey. Bir de beni çağırıyor. Dua etsin babamlar burada. Yoksa bilirdim ben ona yapacağımı. "Ne var Aykut?" diye çıkıştım kısık sesle. "Ne yaptığını sanıyorsun? Ayıp değil mi bu yaptığın?" "Ev tutmanın neresi ayıp Gökçe?" "Ev tutmayacakken, ev tutar gibi yapmak ve bu saatte insanlara hiç yoktan zahmet vermek ayıp. Utanmıyor musun adamın hakkına girmeye?" "Sen utan asıl benim hakkıma girdiğin için. Cengiz Bey!" "Efendim oğlum?" "Ne kadar kira istiyorsun buraya?" "Normalde 1.200 diye düşünmüştük ama sen madem tanıdıksın, 700 diyorum. Depozitoyu da sonra verirsin." "Bana IBAN bilgilerini ver. Yarın gönderirim paranı. Haftasonu taşınırım senin için de uygunsa." "Hayırlı olsun o zaman delikanlı." dedi el sıkışarak. Şimdi bu Aykut, yaptığı fırıldaklığı örtmek için, benim komşum mu olmuştu? Gözümden düştüğü ilk andı. Daha doğrusu onu anlamadan, dinlemeden, kendi yargılarımla notunu verdiğim ilk an...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD