BORA KUZGUN:
Alin ve arkadaşlarını masa ararken görünce bizim masaya çağırdım. Adının Deniz olduğunu öğrendiğim çocuk bir şey dedi ve yürümeye başladılar.
Alin masaya yaklaşırken Tuğra biraz ileri kaydı ve yer verdi. Alin karşıma oturur diye düşünürken Tuğra’yla ortamıza oturmuştu. Deniz teşekkür edince hepimiz yemeğimize başlamıştık.
Gözüm ara ara Alin’e kayıyordu. Deniz fark etmiş gibi bana tuhaf bir bakış atınca rahatsız etmek istemedim. Bir yandan yemeğimi yiyip, bir yandan da bu kızla Emir’in arasında geçen mevzuları merak ediyordum.
Düşüncelerimi bölen Deniz’in eli oldu. Alin yemeğiyle aşk yaşarken tatlısını aldı ve Alin’e baktı.
Alin:
“Sen…seni hain. Çabuk tatlımı geri ver” diye bir homurdandı. Deniz’e baktığımda tatlıyı çoktan yediğini gördüm. “ Bok ye Deniz!” Diyip çocukmuş gibi kollarını bağlayıp oturdu.
Deniz: “Ah miniğim bu yüzden bana küsemezsin” dedi gülerek.
Alin: “ Küsmek ne kelime bu yüzden senin içinden bile geçerim” dedi. Anlık şokla ona baktım hiç beklemiyordum. Hepimiz bu tepkisiyle kahkaha atmıştık.
Restorantaki yüzler bize dönerken, Emir’in öfkeyle Alin’e baktığını gördüm. Alin olduğu yere biraz daha sinmişti.
Aralarındaki her neyse öğrenmem gerekiyordu. Alin’e döndüm “ Ondan bu kadar korkmana sebep olan ne?” Diye sordum. Cevap vermek yerine sustu. O sırada Deniz’le göz göze geldim. Bende sustum.
Bu kızı sadece Emir’den intikam almak için kullanacaktım başta. Ama bu kız Emir şerefsizi ne yaptıysa o kadar korkuyordu ki… bakışıyla bile olduğu yere siniyordu. İstemsizce öfkeyle doldum. Cansu’mda masumdu. Üzgünüm Alin. Emir’i yerle bir etmek için seni de kırmayı göze alacağım.
“Korkmana gerek yok biz varken sana bir şey yapamaz.” Dedim bir anda.
Cevap vermek yerine masadan usulca kalktı. Emir bakışlarıyla kızı yerin dibine sokarken peşinden bende kalktım. Emir’in masasına yaklaşmıştı ki Emir:
“Görüşeceğiz seninle” diye bağırdı. Alin yürümeye devam etti.
“ Olur canım, akşam odada konuşuruz.” dedim. Alin’in yanına gelmiştim. Emir yanımıza gelip “ Sana mı dedim amına koyim. Hayırdır!?” diye bağırdı. Bir hamle bekledim. Emir tam Alin’in kolunda tutacaktı ki elini yakaladım. Etrafıma baktığımda Deniz ve bizimkiler gelmişti.
Alin’e döndüm. “ Odana geç gelicez birazdan.!” dedim ama beni dinlemedi. Deniz yanındaki kızı gönderince onu dışarı çıkarttı.
Emir’in elini ittim. Bağırarak
“ Kural 1: Alin’e 5 metreden fazla yaklaşmayacaksın.
Kural 2: Bir daha gözünün ucuyla dahi baktığını görmeyeceğim.
Kural 3: ilk iki kurala uymazsan canını yakmaktan korkmam”
Emir gülüyordu.” Anladın mı?” diye tekrar sordum. Alay eder gibi “ Sen kim oluyorsun?” dedi. Haklıydı ben kim oluyordum ki. “ Arkadaşı” diyip omuz silktim.
Emir benden istediğini alamayınca Deniz’e döndü. “Ne oldu yoksa sen koruyamıyor musun kardeşini he?” Demesiyle Deniz çoktan yumruğunu indirmişti yüzüne. Aslında çokta güzel korurdu. Ben, onu sinirlendirmek için girmiştim işin içine..
Tuğra’yla, Deniz’i üstünden alıp odaya doğru zorla yürütmeye başladık.
“Bro sakin ol biraz. Kız korktu zaten birde seni böyle görürse daha çok panik yapar.” dedi Tuğra. Deniz ona cevap vermeden burnundan soluyarak yürüdü. Kapının önüne geldiğimizde Deniz kızların kartını çıkartıp kapıyı açtı. İçeri dalınca arkasında kaldık.
“Deniz…” diye titrek sesiyle konuştu Alin
**********
ALİN SELVER
Deniz odaya dalınca yattığım yerden sıçrayarak kalktım ve yanına koştum.
“Deniz…” sesim istediğim gibi güçlü çıkmamıştı. Yanıma gelip çoktan sarılmıştı bile. Kapı çalınca Asya “Kapı açık sizde girin” diye bağırdı öfkeyle.
“Aa çocukları kapıda unuttum.” dedi gülerek.
Asya, Deniz’e döndü: “ Bir daha bu kapıyı çalmadan girersen… seni çıktığın yere geri sokarım Deniz.” diye kükredi. Deniz güldü. Hala bana sarılıyordu. Nefes alamadığımı hissettiğimde hareketlendim.
Deniz: “ Ha pardon senide burada unutmuşum” diyip bıraktı beni. Gözlerimi baymaktan başka bişey yapamadım. Herkes koltuklara oturdu. Bizden sonrası hakkında kimse bişey demedi. Bende sormadım. Sessizlik uzun bir süre odayı sarınca en son Bora’yla göz göze geldik. Bakışlarından hiç bir şey yakalayamıyordum. Niyeti çıkar nasıl olsa yakında. Bora hızla ayağa kalktı.
“Hadi kalkın sahile gidelim. İlk kamp ateşimizi yakalım” diye bir fikir attı ortaya. Herkesten onaylayan sözler çıkarken benim hiç gidesim yoktu.
“Siz takılın. Benim keyfim ve kahyası bugünlük aramızdan ayrıldı.” diye bıkkınlıkla söylendim.
Deniz:
“Bebeğim senin keyfinde benim kahyanda ve bizle geliyorsun” dedi.
Bora:
“ Amaç senin keyfini yerine getirmek zaten maviş. İtiraz kabul etmiyoruz haydi.!!” diyip odadan çıktı.
Üzerimi değiştirip bende bungalovdan çıktım ve onların odasının önünde toplaştık. Bora’nın sırtında gitarını görünce keyfim birazda olsun yerine gelmişti. Bora yanıma gelip:
“ Sesin güzelmiş. Bize de yeteneklerini gösterirsin artık” dedi. Ölümcül bakışlarım Deniz’e kaydığında teslim olurmuş gibi ellerini havaya kaldırdı. Bu zamana kadar onlar hariç kimsenin yanında şarkı söylememiştim.
Sahilde yanan ateşe doğru yürüdük. Deniz, Asya’yla ikimizin ortasına oturdu. Bora ve arkadaşları karşımıza oturdu. Deniz:
“Madem ilk günümüz biralar benden!!” diye yükseldi. Resepsiyonu arayıp ne kadar söylediğini bile anlamadığım kadar birayı yığmıştı sahile. Biraz konuştular çok fazla katılmamıştım. Bora durumdan rahatsız olmuş gibi “ Hadi o zaman birazda eğlenelim” diyip gitarını çıkarttı.
Deniz gelen biraları dağıtıp tekrar yanıma oturdu. Bora çalıp söylüyordu. Sesi de gerçekten güzeldi. İkinci biramı açıp içmeye başladığımda Cem Adrian’dan - Kül şarkısını çalmaya başladı. Gözlerini ateşten ayırmadan şarkıyı söyledi. Çevredekiler biralarını Bora için kaldırıp dururken. Bora şarkıyı bitirdiğinde göz göze gelmiştik.
Bu şarkıyla derdi neydi bilmiyorum ama onu derinden etkilediği kesindi. Emir’i gördüğümde bana karşı asla dinmeyen öfkesi artmaya başlamıştı. Deniz: “ Boraa abi… Mavi Gri çal be” dedi.
Olumlu anlamda kafasını salladı. Çaldığı şarkıyla gözlerim yeniden Bora’ya kaydı. “Ben sende yandım” Deniz bu ne tesadüf dermiş gibi bana baktı. Kafası gitmeye başlamıştı.
“Alin… Alin…” diye bağırıyordu. Çevremize toplanan kişilerde ona katılmıştı.
Birayı kafaya diktim. Bora söylerken bir anda bende şarkıya girdim.
“ Ben sende yandım
sende söndüm
Çıkar yol bulamadım bu sensizliğe
Geceler doldu içime cevap veremedim
Sadece göz yaşlarım kaldı sayfalarda.”
Hep bir ağızdan tezahüratlar geliyordu. Gözlerim doldu. Deniz durumu anlamış gibi elini belime sardı. Emir yüzünden biten ilişkim… ne yaptıysa benden uzaklaştırdığı Caner içimin hala bir yerinde parçalanmış duruyordu.
Tökezleyerek ayağa kalktım. “Benden bu kadar. Gideyim” diyip. Yürümeye çalıştım. Ama anlık başım dönmüştü. Kaç şişe içtiğimi hatırlamıyordum. Deniz yerinden kalkana kadar Bora çoktan yanıma gelmişti.
“Gerek yok ben giderim” dedim ama beni dinlemedi. “Ben götürürüm siz takılın” dedi.
Deniz’de oluşturduğu güvenle Deniz kabul etti. Koluma girip benimle yürümeye başladı. Emir’in o delici bakışları ikimiz arasında gidip geliyordu. Tabi bende onu umursayacak kafa kalmamıştı. Bora’da onu fark etti. Yanından geçerken omuz atmayıda ihmal etmemişti. Bizim bungalova geldiğimizde hırkamın cebinden kartımı çıkartıp kapıyı açtı.
İçeri girebileceğimi söylememe rağmen beni takmadı ve yatağıma kadar götürdü beni. Yatırdıktan sonra biraz beni izledi gözlerim kapanmıştı ama farkındaydım.
“Özür dilerim maviş.” diyip odadan çıktı.
Ne için özür diliyorsun Bora diye hesap sorasım vardı ama kafamın güzel olması buna çokta izin vermedi ve kendimi uykuya teslim ettim