Bölüm 2 - İtalyan Kaşığı

3453 Words
İtalyan İşi Bölüm 2 - "İtalyan Kaşığı" "Seninle tanıştığıma gerçekten çok memnun oldum Aprel." "Teşekkürler.Ve April." "Ah,evet.Ben ne dedim ki ? " "Boşver,unut gitsin olur mu ? " Ve sahte olan bir başka gülümseme.Cehennemden seçmeler olarak adlandırabileceğim akşam yemeğinin sonuna varabilmiştik nihayet.Meraklı bakışlar,bir türlü anlamadığım sohbetler ve üst üste özel hayatımı irdeleyen soruların ardından vedalaşıp bahçeye atabilmiştim kendimi. Andy içeride annesi ve kız kardeşi Carolina ile konuşmaya devam ederken Andy'nin ağabeyi Mike gelmişti yanıma. Asıl adının Michelangelo olduğunu,fakat aile arasında Mike olarak çağırıldığını söylemişti kendini tanıtırken.Ve evet,karısı Penelopé ve Andy ile birlikte evde İngilizce bilen dördüncü kişiydi.Bir de küçük Rick vardı tabi.Giriş perdesi ile şok geçirmemi sağlayan Rick – ki onun asıl ismi de Ricardo'ydu fakat ailesi Rick demeyi tercih ediyordu – yaşıyla da şaşırtmıştı beni.On yaşında olduğunu düşündüğüm çocuğun henüz altı yaşında olduğunu öğrendiğimde,tüm akşam barındırdığım histerik gülüş ile yavaşça başımı sallayıp gözlerimi Rick'in üzerine dikmiştim. Bahçede beklerken ailesi ile konuşan Andy'nin sesini duyabiliyordum rahatça.Gülüşerek konuştukları İtalyanca zaten alt üst olmuş sinirlerimin deyim yerindeyse zıpır zıpır zıplamasına neden oluyordu.Tüm akşam boyu bu kötülüğü yapmışlardı bana.Kendi aralarında konuşup şakalaştıktan sonra anlamamı bekler gibi yüzüme bakıyorlar,karşılığında ise bön bakışlarımı gördüklerinde aralarından bir gönüllü bozuk İngilizcesi ile olanları kısaca anlatıyordu.Yemek boyunca aptal ifademle izlemiştim onları.Sıradan konuşmalar sırasında hiçbir çeviriye tenezzül etmeyen Andy,ailesinin – özellikle annesi ve ve kız kardeşinin – sorularına gelince tercüman kesilmişti.Ailesi yanında takıntığı uysal tavırlar,sert adam imajına uymuyordu. Derin bir nefes alıp ensemi ovuşturdum yavaşça.Başımı,bulunduğum yerden rahatça gözüken salona çevirdiğimde,bahçeye açılan kapıdan çıkmış,yanımıza gelen Andy'i görmüştüm.Mutlu duruyordu.Tüm akşam boyunca sergilediğim sakin performans adamı etkilemiş olmalıydı.Evet,bir mafya ailesinin evinde baş kaldırmaya cesaretim yetmemiş olabilirdi.Fakat otele gidip teke tek kaldığımızda Andy'e bu yaptığının hesabını soracaktım.Hatta belki de otele kadar beklemezdim.Benim için yeterli olan,evin sınırları içinden çıkmaktı. "Enzo nerede kaldı ? Bu herif nereden getiriyor bu arabayı,fabrikadan mı ? " Enzo'ya söylenen Andy yanıma yaklaşıp kolunu omzuma dolamıştı.Sansürsüz bir küfür ettim içimden.Bunu yaparken de gülümseyerek Andy'nin yüzüne bakıyordum.O da bakışlarımı yakalayabilmişti sonunda.Göz göze geldiğimiz an,sokularak kulağına fısıldamıştım. "Eğer beş dakika içinde bu evden çıkmazsak üstümü başımı parçalayarak koşmaya başlayacağım." Gülümseyerek başını salladı.Karşımızda duran Mike,birbirimiz arasında hoş bir sohbet olduğunu düşünerek memnuniyetini gösteren bir ifade ile bizi izliyordu.Bu evdeki herkesin salak olduğunu düşünmeye başlamıştım.Tüm akşam histerik manyağın teki gibi gülüp,beni deliye çeviren sorularından köşe bucak kaçmama rağmen gayet mutlu gözüküyorlardı.Evdeki tayfa vedalaşma kısmında kucaklaşmayı o kadar abartmışlardı ki göğüslerimin sızladığını hissediyordum. Andy'nin arabası ufukta gözüktüğünde hareketlenmiştim hemen.Arabaya doğru yürürken önümü kesen Mike kollarını açmış bana bakıyordu.İstemeye istemeye yaklaştım ona.Akşam yemeği,sohbetler ve gönülsüz kucaklaşmalar sonucunda resmen ciğerimin solduğunu hissediyordum.Sırtımı sıvazlayan Mike geri çekildiğinde,omuzlarımı hala bırakmamıştı. "Seninle tanışmak büyük zevkti Aprel.Vedalaşmayacağım çünkü bundan sonra birbirimizi sık sık göreceğimizden eminim." "Ah,Tanrım,yine mi Aprel ? " "Pardon,seni anlayamadım." "Teşekkür ettim Michelangelo,sadece teşekkür." "Michelangelo mu ? Lütfen,artık sen de Vicatto ailesinden sayılırsın.Mike demeni tercih ederim." Çok gönüllüymüşüm gibi bir de aileden sayılıyordum,ne harika ! Bu kadar çabuk ısınmalarını sağlayacak ne yapmıştım ? Gayet gerçekçi bir şekilde istenmeyen gelini oynayabilecekken tüm Vicatto ailesi tarafından bağırlara basılıyordum.Andy'nin benim hakkımda neler anlattığını sadece Tanrı bilirdi. Yüzümdeki çarpık gülümsemeyle gözlerimi Andy'e çevirmiştim.Bakışlarımdaki anlamı çıkardığına emin olduğum adama seninle sonra görüşeceğiz bakışımı attıktan sonra dönmüştüm Mike'a. "Ah,evet.Teşekkürler Mike ! " Mike'ın ellerinden kurtulduğum an,artık kahramanım gibi gözüken Ferrari'ye doğru koşar adım yaklaşıp girmiştim içine.Ağabeyi ile tokalaştıktan sonra şoför koltuğuna geçen Andy,oyalanmadan çalıştırmıştı pahalı oyuncağını.Evin asfalt yolundan geniş çıkışa doğru yavaş yavaş giderken arkamızdan el sallayan Mike'a içimden,tüm gücümle hareket çekmek geliyordu.Ne var ki kendimi tutmuştum.Villa'nın kapılarından çıkıp anayola vardığımızda,koltuğa yığılıp kapamıştım gözlerimi. "Seni öldürmek istiyorum." "Evleneceğimizi tahmin etmemiş olamazsın." "Özür dilerim Andy,bu kadar manyak olacağın aklıma gelmemişti ! Hamile olduğumdan da bahsettin mi annenlere ?! İçimden bir his bunun için de müthiş bir planın olduğunu söylüyor ! " Gözlerimin kapalı olması,yığıldığım yerde kalmış olmam hiçbir şeye engel olmuyordu.Tüm akşam bir oyuncak gibi oynanan sinirlerim,artık yatışacak gibi durmuyorlardı.Sesim oldukça gür çıkmış,hatta bağırmıştım.Fakat buna karşılık,Andy'nin kaşının bile oynadığını sanmıyordum,sesi son derece sakindi. "Yatağa girmek için hevesli gibisin,çocuk muhabbeti açtığına göre." "Seninle aynı arabada olduğum için bile utanıyorum,aptal herif." "Öyle mi ? Bu gerçekten kötü çünkü iki hafta içinde evleniyoruz." "Sadece merak ettiğimden soruyorum,evleneceğin kadının fikrini almak aklına geldi mi ? Hani olur da belki istemez,insan sonuçta." "Bana teşekkür etmelisin.Şu halinle benden başka birinin seninle evleneceğini mi sanıyorsun ? " "Hah ! Ne varmış benim halimde ? " "Sürtüğün teki olmanla başlayabiliriz." Sürtük lafını duyduğum an,yayıldığım koltukta doğrulmuştum birden,gözlerim açılmıştı.Tüm akşam bana ailesi yardımıyla işkence ettikten sonra nasıl olur da hakaret edebilirdi ? Artık çığırdan çıktığımı hissediyordum.Sıkı bir kavga bizi bekliyordu. "Sürtük mü ?! Tüm akşam senin gibi bir psikopatı ve o manyak aileni çektiğim için mi sürtük oluyorum ?! " "Hayır güzelim.Hiçbir açıklamaya tenezzül etmeden Amerika'ya kaçtığın ve ilk fırsatta eski sevgilinin altına girdiğin için sürtük oluyorsun." "Sen..sen ne cüretle benimle böyle konuşabilirsin ?! " "Gerçekten,bir mafya babasına bunu mu soruyorsun ? " "Durdur şu arabayı seni or...pu çocuğu ! Durdur,ineceğim ! " Benim kendimi kaybettiğim bağırışma boyunca sakin kalıp gözünü yoldan ayırmayan Andy,küfür ettiğimde bakışlarını bana yöneltmişti.İkimizden başka kimsenin olmadığı ana yolda hala sesim yankılanırken,sinirden şakaklarım zonkluyordu neredeyse. Andy'nin sakin kalmaya devam edip bana bulaşmayacağını düşündüğüm an,sağa kıran araba beklemediğim,ani bir fren yapmıştı.Ne olduğunu anlamadan öne savruldum.Başımı arabanın ön kısmına şiddetle çarpmış,göğüslerimi neredeyse ezmişken,inleyerek yığılmıştım zemine.Sırtım arabanın kapısına dayalı,daracık yerde olduğum gibi kalmışken,neredeyse nefes alamadığımı hissediyordum,ciğerlerim parçalanmıştı sanki.Öksürmeye başladım şiddetlice.Başımı hafifçe yukarı kaldırıp baktığımda,Andy hiçbir şey olmamış gibi koltuğunda oturuyordu.Adi herif ! Emniyet kemeri takmadığımı fark edip aklı sıra küfür ettiğim için beni cezalandırmıştı ! "Sen delirdin mi ben adam ?! Öldürecek misin beni ?! " "Defol,in arabadan.Hangi cehenneme gitmek istiyorsan oraya git." Koltuktan güç alarak doğruldum yavaşça.Boğuk çıkan sesimin ardından yeni bir öksürük nöbetine girmişken koltuğa tekrar oturmak zorunda kalmıştım,geçmesini bekledim bir müddet.Frenle fırlamamdan önce ettiğimiz kavgada Andy'e arabayı durdurmasını söylerken ciddi değildim.Bu,sıkışmış,bunalmış olan beynimin feryadı olmuştu.Tanrım,nasıl ciddi olabilirdim ki ? Şehir merkezine uzaktık.Zengin mülklerine giden,yoldan adam gibi arabanın geçmediği bu yolda tek başıma ne yapabilirdim ki ? Nefes alışlarım biraz düzelip kendime geldiğimde başımı Andy'e çevirdim.Gayet sakin,hiçbir şey olamış gibi yola bakıyordu.Onu izlediğimi fark ettiğinde çenesiyle yolu gösterdi bana.Soysuz herif,alttan almak nedir bilmiyordu bile ! "Meraklısı değilim senin adi arabanın." "Bu araba senin dağılmış kıçından daha pahalı." "Kıçımı ye,hem de İtalyan kaşığınla ! " "Teşekkürler,ben almayayım.Fakat yolda biraz yürürsen birkaç kişi bulabilirsin." Ah,tamam.Kabullenilmesi gereken şeylerin başında,Andy'nin asla blöf yapmadığı geliyordu ! Çantamı arka koltuğa uzanarak alıp açtım kapıyı.İnip asfalta ayağımı bastığımda yaptığım ilk iş,kıçımdan bile pahalı (!) olan arabaya tekme atmak olmuştu.Çok sevgili oyuncağına yaptığıma sinirlenen Andy,tam gaz ilerlemeden önce yüzüme fırlatmıştı yanında unuttuğum hırkamı. "Soysuz ! Soysuz burgu makarna ! " Son dediğimi,Ferrari'nin motor sesinden sanırım duymamıştı Andy.Yol boyunca ilerleyip tepenin karanlığında kayboluşunu izledim.Gitmişti,gerçekten.Beni yolun ortasında bırakıp gitmişti.Küfrederek sinirle yolun kenarındaki trafik işaretlerinden birine tekme attım.Ki bu ayağımı son derece acıttığında başka bir inleme çıkmıştı ağzımdan. Sakinleşmem zaman aldı.Bilirsiniz,akıl başın cezasını ayaklar çeker.Durumum tamamen bu söze uyuyordu.Sanırım dağılmış kıçıma (!) çok güvenmiş olmalıyım ki arabadan inmiştim.Artık avucumun içi gibi bildiğim Milano yollarında özgürdüm ! Söylene söylene başlamıştım yürümeye. Aptal olduğumu kabullenirdim her zaman.Durumum bunu daha iyi ortaya koyuyordu.Tamam,gururlu olabilirdim ve bu gururla arabadan inmek istediğimi söylemiş olabilirdim.Fakat en azından şehre yaklaşana kadar bekleseydim iyi olurdu.Milano'nın ışıl ışıl sokakları,bulunduğum tepeden göz kırpıyordu bana.Daha yürüye yürüye oraya inecek,sonrasında ise kalacak otel bulacaktım.Ettiğim küfürler ve muhteşem gururum umuyorum ki yolumu bulmama yardım edecekti ! Kendimle ettiğim uzun kavganın sonunda,yürürken gözüm şehrin muhteşem manzarasına dalmıştı. Milano güzel bir şehirdi.Doğup büyüdüğüm şehir Oklahoma'dan farklıydı.Daha modern,daha şık,daha gelişmiş.Benzetme yapmak gerekirse Oklahoma altın bir yüzüktü,altın,güzel bir yüzük.Milano ise parıl parıl parlayan bir elmastı. Yıllık iznim kapsamında geldiğim şehri ilk gördüğümde sevmiştim.Başlagıcımız pek hoş olmamıştı gerçi.Milano'nun şık ve havalı sokakları,sanki bilerek ve isteyerek çıkarmışları beni Andy'nin karşısına.Bir yerden sonra,belki kadere inanmak gerekirdi. Uçaktan şehre indiğimiz gün,Milano için farklı ve heyecanlı bir gündü.Şehrin iki büyük ve zengin futbol takımı,İnter ve Milan'ın maçı vardı.Tam bir Amerikan kızı olarak,futbol ve türevlerinden elbette habersizdim.Tatil arkadaşım Carol ile bindiğimiz takside otelimize doğru giderken gördüğüm dondurma tezgahı iştahımı kabartmıştı birden.Mızmızlanan taksici bozuk İngilizcesi ile bekleyemeyeceğini söylediğinde,inmek istediğimi,onların gitmesini söylemiştim.Carol pek hoşlanmamıştı bu fikirden.Önceden ayarladığımız otelin adresini yazılı olarak taşıdığımı,dondurmamı yedikten sonra başka bir taksi ile geleceğimi söylediğimde asık suratı ile kabul etmişti durumu. Carol,taksisi ile dar sokaktan uzaklaşırken,ben de İngilizce bilmeyen dondurmacıya el hareketleri ile tarif ettiğim dondurmamı bekliyordum.O karmaşayı her anına kadar aklımdaydı.En başta gürültüler gelmeye başlamıştı.Üzerlerinde mavi-siyah şapkalar,atkılar takılı olan adamlar,büyük bir coşku ile yürüyorlardı.Klasik turist tavrı ile uzaktan,gülümseyerek el salladım coşkulu kalabalığa.Derken,içerinden biri herkesi durdurmuş,gür sesi ile heyecanla bir şeyler söyledikten sonra işaret parmağı ile beni göstermişti.Ne olduğunu anlamadım.Dondurmacı telaşla bana bir şeyler anlatmaya çalışırken,coşkuları bir anda öfkeye dönüşmüş olan taraftar grubu üstüme yürümeye başlamıştı bile.Kaçmaya fırsatım kalmadan,kendimi elleri üzerinde taşınırken bulmuştum. Bağıran adamların kucağında ne kadar yol gittiğimi hatırlamıyorum.Slogan atarak yürüyen taraftar grubundan üç dört kişi,dönüşümlü olarak beni elleri üzerlerinde taşıyorlardı.Bağırıp yardım isteme çabalarım boşuna gidiyordu.Bağırarak takımlarına sevgilerini gösterdiklerini tahmin ettiğim grubun gürültüsü yanında sesim cılız kalıyordu. Şansım vardı ki,bir sonraki el değiştirmede zayıf olan birkaç adamın eline düşmüştüm.Debelenmeye başladım hızla.Tutmakta zaten zorlanan adamlar,ben hareketlenince yere yığılmışlardı.O an sıyrılmıştım aralarından.Başka şansım olmadığını bildiğimden,koşarak uzaklaşıp kendimi gördüğüm ilk restorana atmıştım. Korkudan kafayı yemiş bir şekilde restoranın tekine girdiğimde,kendimden geçmiş gibi yardım istemeye başlamıştım.Bağırışlarım karşısında şaşkına dönen garsonlardan biri hızla gelmişti yanıma.Küçük mekanın İngilizce bilmeyen işçisi derdimi anlamamıştı elbette.Kapıya dayanan öfkeli kalabalığı gördüğünde çözmüştü işi.Uluslar arası dil olan işaret dilini araya sokarak anlatmaya çalıştım olanları.Fakat gaddar garson,sanki beni umursamıyormuş gibi kapıyı göstererek inatla gitmemi istemişti.Anlamadığı yakarışlarımı göz yaşları ile süslemeye başlamıştım ki,restoranın tek müşterisi kalkmıştı ayağa ; Andy Vicatto. Yanındaki adamlardan birini kalabalığı dağıtması için dışarı yollayan Andy,beni masasına davet etmişti.Linç edilmenin korkusu ile tir tir titreyen bacaklarımın iş yapamadığını gördüğünde belimi kavramıştı.Soğuk su içip sakinleşmemi bekledikten sonra karnımın aç olup olmadığını sormuştu nazikçe.İtalya'da bu kadar düzgün İngilizce konuşan birini görmek beni şaşırtmıştı.Tek istediğimin tek parça şekilde otelime dönmek olduğunu söylediğimde gülmüştü kibarca.O an karşımda oturan Andy,masalından fırlamış beyaz atlı prensti benim için.Hayatımı kurtarmıştı. Daha sonra öğrenmiştim ki karşılaştığım taraftar grubu İnter'e aitti.Onların mekanı sayılabilecek bir yerde,rakip takım Milan'nın renkleri olan kırmızı-siyah elbisemle gülümseyip el salladığımda kendileri ile alay ettiğimi sanmışlardı.Normal bir günde bunun hoş görülebileceğini söylemişti Andy.Fakat derbi günü tahrik olmak için ufak bir hareket bekleyen İtalyan erkekleri,kendilerine beni kurban seçmişlerdi.Zaten böyle bir şey,benim gibi talihsizlikler kraliçesine yaraşırdı. Tehlike uzaklaşıp ben kendime geldiğinde kalkmıştım ayağa.Teşekkür edip gitmek istediğimi söylediğimde,Andy beni otelime bırakmak için ısrar etmişti.Karşı çıkmamıştım.Dean tarafından aldatılmak suretiyle kırılmış olan gururum,böylesine yakışıklı ve kibar bir erkeğin ilgisi ile onarılmaya başlamıştı. Ve o günden itibaren kurtulamadığım Andy ile ilişkimiz kahraman-kurban şeklinde başlamıştı.Kibar Andy peşimde koşmuş,ben de şikayetçi olmayarak kendimi bırakmıştım kollarına.Diğer bir değişle kendi ipimi kendim çekmiştim.Tanrım,beni azılı bir taraftar grubunun elinden kurtaran adamın,koskoca bir kabadayı olduğunu nereden bilebilirdim ki ? Derin düşüncelerim ile yolda ilerlerken arkamdan gelen bir korna sesi ile olduğum yerde sıçramıştım.Emniyet şeridinde sakin sakin yürürken,duyduğum bu sesin tek bir anlamı olabilirdi ; sa rkıntı.Ne hoş ! Kendime bu kadar erken kuyruk bulmuş olmam süperdi ! Bir şey söylemeden,önüme bakarak yürümeye devam ettim.Felaketlerle geçen bu akşamda istediğim en son şey,kavga edilecek başka bir İtalyan erkeğiydi.Rüzgarla dağılmış saçım,göğsümü arabaya çarpmamla girdiğim öksürük nöbeti sonucu yaşaran gözlerimin akıttığı rimel,oradan buradan çıkmış mor gömleğim ile uygun bir görüntü içinde olmadığımın farkındaydım.Gelen korna seslerine bakılırsa sıkıntı yaratmak isteyen arkadaşlar da buna aldanmıştı.Evet,Andy'i İtalya'da terk etmiş olabilirdim ama bunu keyfimden yapmış değildim,adam mafyanın teki çıkmıştı.Amerika'ya döndüğümde,beni aldatmış olan Dean'ni o yavru köğeği bakışları gözlerinde,kapımda beklediğini görünce kaptırmıştım kendimi tekrar.Bunların beni hafif meşrep bir kadın – Andy'nin deyimiyle sürtük - yaptığını sanmıyordum.Yirmi sekiz seneyi kaplayan koca hayatıma Andy ile birlikte dört erkek girmişti ki şimdi ergen kızlar lise hayatı boyunca beş taneden az erkekle takılanın yüzüne tükürüyorlardı. "Buono Sera Signorina ! " "Sizi anlamıyorum yakışıklı çocuklar,turistim." Yanımda,yavaş yavaş arabalarını süren adamlara çevirmiştim başımı.Tiplerine bakılırsa benden gençtiler.Bembeyaz dişleri ile gülümsüyorlardı bana.Başka bir yöne odaklandım.Onları umursamazsam kurtulacağımı düşünüyordum.Lakin yanımda ilerleyen üç genç bey,bir süre eşlik ettikten sonra durdurmuşlardı arabalarını.Korkmak istemedim.Avrupa'nın ortasında,Milano'da taciz edilecek değildim heralde. Hızlı adımlarla yanıma yaklaşan adamlar önüme geçmişlerdi bir anda.Üzerinde açık mavi gömleği olanı öne çıkıp gülümsemesinden bir şey kaybetmeyerek konuşmaya başlamıştı. "Demek turistsiniz." "Şuraya bak,İngilizce biliyorsun,ne hoş.Şimdi izin verin de geçebileyim." "Arabanız yok mu ? Bu saatte bir turist olarak yol boyu yürümek istemezsiniz." "Ne o ? Yoluma sizin gibi başka sapıklar mı çıkacak ? " "Ah,hanımefendi,bizi yanlış anladınız." "Öyle mi ? Korna ile rahatsız ettiniz,takip ediyorsunuz ve şimdi de önümü kestiniz." "Sizi gideceğiniz yere kadar bırakabiliriz." Karşımdakinin ısrarcı tavrı,arkadakilerin de iğrenç sırıtışlarına bakarsak başım beladaydı.Teşekkür edip yürümeye devam ettiğimde,içerinden biri durdurup kolumu kavramıştı.Sertçe kurtuldum elinden.Sakin kalmaya çalıştığım söylenebilirdi fakat kalbim adeta kuş gibi çıprınıyordu.Karanlıkta belli olmasa da,kızarmaya başladığımı biliyordum. "Çekilin önümden." "Hanımefendi,gelin arabamıza.Birlikte eğlenelim." "Bakın beyler,kimsenin başı belaya girmesin,arabanıza binip gidin lütfen." Ümitsiz sözlerimle gülmüştü üç genç adam.Çaresiz kalmıştım aralarında.İtalya'ya her geldiğimde bir bela bulaşıyordum.Önce taraftarlar,şimdi de bu şehir eşkiyaları.Resmen belayı üzerime çekiyordum. Korkudan dolmaya başlamış gözlerim ile,adamlardan uzaklaşarak geri adım atarken görmüştüm yaklaşan arabayı.Üzeri açık,gri Ferrari.Tam umutsuzluğa kapılmış,ne olacak derken görünen araba su serpmişti yüreğime.Yüzümde büyük bir gülümseme ile dönmüştüm sert çocuklara. "Gençler,yanlış adamın manitasına çattınız." Arabasını kenara çeken Andy,sadece bir seksen yedilik boyuyla bile tehdit saçan bir havaya sahipti.Söylediğimden bir şey anlamayan adamlar,baktığım yöne bakıp Andy'i gördüklerinde huzurlaşmışlardı.Ki bana kalırsa koşar adım uzaklaşmaları gerekirdi.Adamın şakası yoktu,gözümün önünde vurmuştu Dean'i.Bunlara ne yapacağını Tanrı bilirdi. Yanıma gelen Andy'i eliyle arabaya geçmemi işaret edip genç adamların üzerine yürümeye başlamıştı.İstediğini ikiletmedim.Sevinçten ceylan gibi sekerek yolun karşısına geçip arabaya atladığımda,Andy grup liderinin yakasına yapışmıştı bile.Büyük bir keyifle izlemeye başladım onları.Lakin,benim kavgaya olan iştahımı boşa çıkmıştı.Andy'nin ik üç cümlesinden sonra kuyruğunu sıkıştırıp arabasına binen adamlar,beklemeden uzaklaşmışlardı. Yanıma gelen Andy,koltuğuna atlayıp boş yolda u dönüşüyle diğer şeride geçirmişti bizi.Gizli bir hayranlıkla baktım ona.Adamlara ne dediğini gerçekten merak ediyordum. "Ne söyledin adamlara da bir anda dağıldılar ? " "Soyismimi." "Ah,tabi.Her seferinde bir mafya olduğunu unuttuğum için özür dilerim." "Sana bir şey yaptılar mı ? " "Kıçımı yemek gibi mi ? Hayır,düşündüğünden insaflılarmış." İkimiz de daha fazla konuşmamıştık.Şehirin içinde küçük bir turdan sonra,gerçekten büyük bir otelin önünde durdu arabamız.İlk ziyaretimde bütçeme uygun,küçük bir otel seçmiştim fakat Andy'nin fikrine bakarsak bu sefer öyle olmayacak gibi duruyordu.Başımı kaldırıp uzun uzun baktım yüksek binaya. "Vay be,şuraya bak." "Görmemişlik yapma." "Ne alakası var ? Ben sadece bu kadar süslü bir yerle fazla karşılaşmıyorum." "İşte buna görmemişlik deniyor." Andy'nin psikoloji üzerine eğitimi olduğunu düşünmeye başlayacaktım yakında.Bir akşamda insanın sinirlerini bu kadar iyi alt üst etmek başka türlü anlatılamazdı.Omzuna vurdum elimin tersi ile.Onu bırakmış ilerliyordum ki kavramıştı bileğimi.İsteğim dışında,neredeyse el ele girdik otele. Resepsiyondaki kadın Andy'i tanıyordu sanki.Yaklaştığımız an ona soy ismi ile hitap etmişti.Kısa bir süre sohbet ettiler.Konuşmanın sonunda tek bir anahtar alan Andy resepsiyon görevlisine gülümseyerek çekiştirmişti beni.Yanımızdaki valizleri taşıyan adamla asansöre yürümeye başladığımızda kurtulmuştum elinden.Beni irkilten tek anahtar olayını sorgulamalıydım. "Sen eve mi dönüyorsun ? " "Hayır.Çift kişilik suiti senin keyfin için mi tuttum sanıyorsun ? " "Çift kişilik mi ? Andy benimle aynı yerde kalmak gibi bir fikrin varsa çıkar aklından." "Ne ? Damda mı yatacağım ? Ayrıca kendi otelimde nerede kalacağım kimi ilgilendirir ? " Vaov.İşte bu süprizdi.Asansöre doğru yürürken bir anlığına koca bir mekanı tekrar gözden geçirdim.Bu kırmızı halılar,kristal avizeler,altın varaklı mobilyalar...Andy'nin evlenme önerisi karşısında fazla mı hırçınlık ediyordum ? Para her şeyi güzelleştirirdi sonuç olarak. "Kendi otelim mi dedin sen ? " "Evet April.Sahip olduğum her şeyi gördüğünde böyle şaşıracaksan,düğünden sonra ilk gecemizde işimiz var demektir." "Iykk,bu iğrençti Andy.Senin için bile fazla iğrençti." Ve benim söylenmelerim,Andy'nin ise çirkin espirisi sonucunda oluşan kıkırdamalarıyla ulaşmıştık odamıza.Aslında,oda demek saçma olurdu.Bu yer en az benim Amerika'daki dairem kadar büyüktü.Alay edileceğimi bilsem de ıslık çalmaktan alıkoyamadım. "Burası benim kiralık apartman dairesinden bile daha büyük." "Göreceğin esas büyük şeyler geride sevgilim." "Tamam tamam,şu konuda anlaşalım.Cinsel içerikli şakalarına devam edeceksen kendimi camdan aşağı atmayı planlıyorum.Çünkü iyice midemi bulandırmaya başladı." Birden acayip bir sapıklaşma havasına giren Andy'i arkamda bırakıp yatak odası olduğunu tahmin ettiğim bölmeye ilerledim.Koca yatağı gözlerim gördüğü an sızlamıştı tüm kaslarım,elimdeki çanta ve hırkayı fırlatıp attım kendimi üzerine.Yumuşak dokuyu hisseden vücudum inlemişti.Tüm gün nasıl gerildiğimi o gayet iyi anlıyordum o an. Geniş yatağımın üzerinde,anın tadını çıkarmaya çalışırken bozulmuştu huzurum.Sinsice yaklaşan Andy,yanağımı aniden öptüğünde sıçramıştım yerimden. "Andy ! " "Ne ? İçimden geldi." "O içindeki şeylere hakim olsan iyi olur.Tüm gün yeterince canımı çıktı,daha fazla ürpertme beni lütfen." Neden olduğu bilmediğim bir şekilde dinlemişti beni.Üzerime eğilmekten vazgeçip yanıma uzanmış,dirseğinden destek alarak doğrultmuştu başını.Onu yok sayıp dinlemeye kaldığım yerden devam etmek istiyordum.Fakat gözlerinin üzerimde olduğunu hissettiğim adam buna izin vermiyordu,hem bakışları hem de sözleri ile. "Bu akşam çok iyiydin.Kaçık gibi gülmeni saymazsak güzel kaldırdın olayı." "Yemekten sonra Mike'ın karısı Penelopé göğüs ölçümü sordu Andy,anlayabiliyor musun,göğüs ölçümü sordu." "Ne zaman sordu bunu,Mike ile ben içki içerken mi ? " "Evet.Sen uzaklaştıktan sonra canımı çıkardılar.Annen seni nasıl tavladığımı bile sordurdu.Ona göre senin tipin değilmişim ! Kız kardeşin,dişlerimi beğenmediği söyledi.Köpek dişlerine benziyormuş !" "İlk akşam için fazla acımasızlarmış.Ama seni sevdiler." "Birine ağzıma gelen her şeyi söyledikten sonra bana gülümsese ben de onu severdim." Söylediğim güldürmüştü Andy'i.Yataktan doğrulup saçlarımı sanki çocuk gibi karıştırdıktan sonra uzanmıştı çantama.İçinden eski model telefonumu alıp,üzerime cebinden çıkardığı Iphone'u atmıştı. "Bu ne şimdi ? " "Eski telefonun çöpe.O sümsük sevgilin,Dean midir ne halttır,aramaya felan kalkma derim.Arayacağın tüm numaralar benim telefonuma yönlendiriliyor." "Sen gerçek bir manyaksın,değil mi ? " "Yarın sabahta kahvaltıdan sonra da Penelopé ile alışverişe çıkacaksınız.Amerika'da valiz almadım diye söyleniyordun,ne istiyorsan alırsın üzerine." Arka cebinden cüzdanını çıkarıp,telefondan sonra bir de kredi kartını fırlatmıştı.Gerçekten,Andy'i reddetmekle hata mı ediyordum ? Sürdüğü Ferrari,kaldığı villa,getirdiği otel,verdiği telefon ve son olarak kredi kartı.Böylesine fazla zenginlik unsurunu hayatımda hiçbir arada gördüğümü hatırlamıyordum. Fakat Penelopé ile alışverişe çıkma fikri,kendimi kurşunlama isteği yaratıyordu. "Penelopé ile alışverişe çıkmam için beni silahla tehdit etmen gerek." "Hadi ama,o kadar da kötü değil." "Göğüs ölçüleri diyorum." Derin bir nefes alıp uzun saçlarını düzelterek odadan çıkan Andy'nin suitteki küçük bara yöneldiğini görüyordum.Peşinden gidip tartışmanın sonunu getirecektim ki,adam beni olduğum yerde durdurmuştu. "Bir daha yüzüme bakıp göğüs türevi şeyler söylersen,o odaya girer ve tüm gece yatağından çıkmam.Ve aklında bulunsun,yatağına girdiğim kadınları rahat bırakma huyum yoktur." * * * Muhteşem,yırtılmış,paramparça edilmiş bir hediye kutusu.Aptal April ! Sadece ambalajından bile ne tür bir hediye olduğu anlaşılırken kabul etmiştim bunu ! Gerçi,hiç kızmamam gerekti buna.Hatayı Penelopé ile alışveriş yapmaya giderken en başta yapmıştım. Etraftaki paketlere baktım tekrar ; Gucci,Versace,Dior.Normalde adını söylerken irkildiğim markalar,şimdi kaldığım odanın etrafını süslüyordu.Bunlar moralimi yerine getirebilirdi,eğer yatağın üzerindeki kırmızı,dantel iç çamaşırlarını görmezsem ! Hıncımı alamadığımı anlayıp,iç çamaşırlarının paketine tekrar saldırmışken çaldı telefonum.İçeriye gidip çantamı fırlattığım koltuğa attım elimi.Arayan Andy'di.Bu iyi olmuştu.Kutuların yerini,asıl kurbanım almıştı. "Seni öldüreceğim ! Penelopé'yi öldüreceğim ! Tüm aileni öldüreceğim ! " "April,ne oluyor ? " "Ne mi oluyor ?! Ben deliriyorum ! " "Sakin ol,bağırmayı kes.Yoldayım,yanına geliyorum şimdi." "Gel,gel bakalım.Penelopé'nin sana göstermem için aldığı şeyleri beğenecek misin ?! " Yüzüme telefon kapamıştı ! Andy yüzüme telefon kapamıştı ! Hediye kağıtlarını geçmiştim.Koskoca suiti paralasam kendime gelemezdim ! Elimdeki telefonu hızla fırlatmıştım koltuğa.Sakinleşmezsem dün akşamki kıç temalı kavgayı mumla arayacağımızı bildiğimden,bara geçip Andy'i içki eşliğinde beklemeye başlamıştım. Başım masaya dayalı,üç buçuk bira devirdikten sonra ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum.Bir saat,bir buçuk ? Umrumda da değildi,adam resmen ateşler püskürürken başından savmıştı beni.Bense yarım sarhoş,küfrederken ağzımdan salyalar akıtarak kalakalmıştım otel odasında. Yavaşça yerimden kalkmış,banyoya doğru giderken çalmıştı odanın kapısı.Gelenin Andy'den başka kimse olamayacağını bildiğimden,hızla atılmıştım kapıya.Karşı karşıya geldiğim uzun boylu adam,araladığım kısımdan gülümseyerek bakıyordu bana.Ben Penelopé ile cehennem azabı yaşarken,o berbere gidip saçlarını kestirmişti bir de ! "Saçlarına ne yaptırdın sen ?! " "April,merhaba." "Ah merhaba,merhaba.Gel ben sana göstereceğim merhabayı ! " Ağzını bile açmasına fırsat vermemiştim.Kolundan tuttuğum gibi sürükledim yatak odasına.Yatağın üzerine saçılmış olan iç çamaşırlarından birini tutup bayrak gibi yüzüne sallayarak başladım patlamaya. "Bak bakalım beğenecek misin ?! Ağabeyinin karısı Penelopé sana giymem için almış,hediye ! " "April-" "Aaa,dur lütfen.Bu sütyen hoşuna gitmedi mi ? Bir de şu tangaya bak ! " Yere attığım sütyenin şokunu yeni atlatmış Andy'nin üzerine fırlatmıştım tangayı.Gereksiz sorun yarattığımı düşünen adam,ailesinin nasıl bir manyaklar topluluğu olduğunu görecekti ! Bu insanlarla hangi mantık ile aynı soyismi taşımak istediği düşünüyordu orasını da ben merak ediyordum ! Karşımdaki adama bağırmış,aklımca sinirimi çıkarırken bir kez daha açılmıştı suitin kapısı.Ne olduğunu anlayamadım.İkimizde birbirimizin yüzüne şaşkın şaşkın bakarken,yatak odasının kapısına Andy gelmişti.Fakat bir dakika.Andy karşımdaydı.O zaman kapının önündeki Andy kimdi ? Tanrım,yarım aklımı da kaybetmiş miydim yoksa ? "Ne-ne halt dönüyor burada ? " "Asıl onu benim sormam gerek.Tanrı aşkına Andrea,o şeyin omzunda ne işi var ? " "Andrea mı ? Sen Andy misin ? Andy kim ? Andrea hanginiz ? Neler oluyor,sarhoş mu oldum ben ? " Bulanmış aklıma gelen ihtimal,o andan yerin dibine sokuyordu beni.Ellerim kontolum dışına kalkmış,saçlarımı sıkıyordu.Derin bir nefes alıp,başımı gerçek Andy olduğunu tahmin ettiğim,uzun saçlı kopyaya çevirdim. "Lütfen bir ikiz kardeşin olmadığını,ona tanga fırlatmadığımı söyle." "Üzgünüm hayatım,sanırım onunla çoktan tanışmışsın." Duyduklarımla geri geri gitmiştim olduğum yerde.Amacım önümde duran Andrea'dan uzaklaşmakken ayağım yatağın örtüsüne takılmış,üzerine düşmüştüm.Ah,tamam ! Tangalar,ikiz kardeşler ve sonu olmayan rezillikler ! Biri elimden tutup beni bu burgu makarnalar dünyasından bir an önce çıkarmalıydı ! "İyi bir başlangıç yapamadık fakat ben Andrea.Garip ama tanıştığımıza memnun oldum." Üzerime eğilmiş olan Andrea'nın elini sıkarken,yardımı ile güç bela kalkmıştım ayağa.Kısa saçları,utanmış yüzü ile bana bakan adamdan gerçek kimliğimi saklamayacaktım.Artık Andy'nin bu konuda haklı olduğunu düşünüyordum.Belki de gizli kişiğim buydu. "Selam,ben de April.Ama sen kısaca sürtük diyebilirsin.Sanırım omzundaki tangadan sonra bunu demeye kardeşinden daha fazla hakkın var."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD