9.Bölüm

3014 Words
Canımın acımasını ya da kanamamı önemsememiştim. Sakinleşmeye çalışıyordum. Cecilia şaşkındı tek kelime etmedi sadece boş boş baktı. Ben kimseyi telaşlandırmak istemedim elimi bir beze sardım bekliyordum. Cecilia yataktaydı uyumuyordu ama yarım saat sonra Cecilia arkası dönük şekilde "Norman" "Ne var?" "Senden nefret ediyorum" Tanrım çıldırmış bu kız durup durup nerden geliyor aklına. Her saniye tazeleme yapıyordu. Ölsem burada Tanrı’nın huzurunda şükranlarını sunardı. "Biliyorum Cecilia." Bana doğru döndü ve yatakta oturur pozisyona geçti "Bu odada seninle oldukça da tiksiniyorum hatta. Berbat birisin.” "Hepsini biliyorum Cecilia" "Ama yinede özür dilerim. İlk kez içten diliyorum." "Neden?" "Baban ile alakalı söylediklerim yanlıştı bir prensese yakışmayacak şeyler ve bende sırf sen kız diye söyledim. Bana zarar ver ve bu bebek ölsün diye.” "Biliyorum hadi yat sen." "Hey cidden baban kibar biri ama ondan hoşlanmadım kırışık ve yaşlı erkekler tarzım değildir." Gülümsedim. O ise konuşmaya devam ediyordu bana bir kez bile gülümsememişti zaten. Keşke bir kez gülümsesen belki her şey daha çekilir olurdu. Belki bize bir şans verirdin. Belki biz çok farklı… Bu olayda en suçsuz bendim yağmalama yapılmasını desteklemedim bile keşke anlaşma yapılsaydı ben Cecilia ile evlenseydim ama o başka adamla evlenecekti babası daha büyük imparatorluk olduğumuz için bizi seçseydi bile bu kez yine William ile onu ayırdığımı düşünüp bana nefret kusardıç. "Neyse her şeye rağmen iğrenç adamın tekisin ve halen nefret ediyorum senden her gece Tanrı’ya Stanley babarlarının acı içinde ölmesi için dua edeceğim şimdi uyusam iyi olacak" dedi ve yattı. Ediyordu bana karşı içinde bir sevgi kırıntısı bile yoktu. Neden olsun ki? Ona göre barbar ve zalimdim. Beni belki de asla sevmeyecek bir kadındı o. Babamın dediği gibi resmi kadınım olsaydı çocuğumuz gerçek bir soylu gibi doğsaydı... Gelinim olmayı kabul eder miydi? MONİCA Sarayda gezinirken arkadan biririnin "Sen. Sarışın olan." dedi durdum ve arkamı döndüm Kraliçe Samara'ydı bu. Reverans yaptım "Kraliçem" "Neydi adın?" "Monica." "Monia demek. Güzel, alıştın mı saraya?" "İlk geldiğim zamanlara göre daha iyiyim sanırım efendim" "Sevindim." O sıra arkadan ses geldi. Tanıdık olan o ses ve görüntü. Henry. "Sevgili Kraliçem. Anneciğim uyanmışsın." Ona da reverans yaptım. Bana baktı gülümsedi. Sonra yanlarından ayrıldım. Norman'nın odasına geldim kapıyı tıklattılar. Cecilia'nın sesi geldi "Gel." İçeri girdim. Norman çalışma masasında çalışırken uyuya kaldı galiba. "Muhafızlar dışarı çıkmama izin vermiyor. Norman'ın emri." "Biliyorum." "Şu lanet bebek midemin bulanmasına sebep oluyor sabahtan beri 3 kez kustum" "Doktor belki sana iyi hissettirecek çaylar önerebilir." Cecilia omuz silkti o sıra Norman gözlerini açtı önünde eğildim. Gülümsedi Sonra bir şey demeden odadan çıktı. "Ne yaptın?" "Hiç. Hiçbir şey" "Yalan söyleme." "Sadece..." O sıra kapı çalındı ve içeriye Narissa girdi "Sizin bir kız kardeşiniz daha var beni unutmazsanız sevinirim. Ablanızım ben." "Narissa seni neden unutalım" "Uyandığımda sen uyuyordun ve bende uyanmanı istemedim bilirsin işte aramızdaki uykucu prenses sensin ya." Gülümsedi Narissa heyecanla devam etti. "Neyse size bir haberim var" "Neymiş?" "Bu gece Darly beni çağırdı yine." Cecilia'nın öfkeli sesi ve çatık kaşları az sonra iyi şeyler olmayacağının habercisiydi. "Eee?" "Gittikçe her şey düzeliyor." "Düzeliyor mu? Düzenden kastın onlarla sevişmek mi?" "Sakin ol. Dik başlı davranmak işe yaramıyor. Babamın intikamını almak istiyorum." "Böyle mi alıyorsun. Prenslerle yatarak! Kimi kandırıyorsun sen?" "Saçmalama. Benimle düzgün konuş." Araya girmeye çalıştım ama pek fayda etmedi. Sakinleştirmeye çalışıyordum. "Hey tamam kesin şu tartışmayı." "Senin gibi huysuzluk yaparak bir yere varılmıyor. Neyi başaracaksın. Akıllı davran.” Cecilia delirdi öfkeyle. "Aptal." Diye bağırdı. "Asıl aptal sensin" Cecilia kolundan tutup sarsakladı. "Anne ve babamın katilinin altında zevk alıyorsun öyle mi? Yazıklar olsun sana. Ben sizlerle neyi başarırım ki? Sizle neyin intikamı alınır. Soysuzlara meze mi olmak istiyorsun?” Narissa çok öfkelendi kolunu sıktı. "Doğru konuş benimle ben senin ablanım. Sen böyle yapıyorsunda ne oluyor? Alıyor musun intikamı?" İttirdi Cecilia. "Defoll defol git yat onunla o zaman gözüm görmesin seni. Aptalsın sen koca bir aptal." "Sensin aptal..." Araya giremiyordum kızları susturamıyordum. Çığırından çıkmışlardı. O sıra bağırışlara Norman, Darly, Henry ve Kral Akon gelmişti. Farkında bile değildiler. Bağırdım. "Kızlar kesin artık" Onlar odaya gelenlerin farkında değildi bile. Şu yaşanan olay utanç vericiydi. "Çıldırdın sana inanmıyorum babamızın annemizin katilinin yatağına gireceksin ve bu seni üzmek yerine mutlu ediyor o aşağıdaki basit kızlardan bir farkın olmadı." Narissa tokat attı Cecilia'ya Narissa'nın elini tuttum yaptığı şeyin farkında değildi. "Narissa" "Bana bak Cecilia sen benim kardeşimsin gerçekleri gör çıkamayacağız bu saraydan her gün eziyet çekip zindanda gitmekte istemiyorum ne yapayım senin gibi William'dan umut mu bekleyim belki biri gelir bizi kurtarır diye? Yok saraydan çıkış yok kendi sarayımızı düşün girenler çıkabildi mi? Hangi köle çıktı? Sen acıdın mı mesela onlara? Babam, annem veya diğerleri. Bak burada da acımazlar.” Cecilia ağlamaya başladı o sıra ikisi de odaya gelenleri fark edince reverans yaptılar Kral Akon büyük hayal kırıklığına uğramış gibi. "Tanrım ne yersiz bir tartışma. Karşılıklı kavga eden kız sanki iki prenses değil alt tabaka insanlar gibiydi. Sarayımda özellikle oğullarımın odasında böyle tartışmalara şahit olmak istemiyorum" Narissa kafasını eğdi. "Özür dileriz" Kral Narissa'ya baktı ve bize doğru yürümeye başladı. Kral güleç bir tavıra büründü bu kez. Yardımıza ihtiyacım var kızlar. "Ne konuda?" "Size en yakın İmparatorluk dostunuz olan her türlü yardımı veren Donovan İmparatorluğu" Cecilia kafasını kaldırdı biranda ama suskunluğunu korudu onun yerine Narissa sordu "Ne olmuş o imparatorluğa?" "Donovan İmparatorluğu nasıl bir imparatorluktu kimlerle bağlantısı vardı. Bakın sadece bu imparatorluklarla biz dost olmak için soruyoruz." Cecilia nefretle bakıyordu. Ben yanıtladım kralı. "Bilmiyoruz" Henry bana baktı ve imalı bir ses tonu ile. "Hadi ama bir prens kadar olmasa da sizlerde İmparatorluğun işlerine karışmışınızdır babanız söz etmiştir." "Babamın birçok dost olduğu imparatorluklar var Donovan en sıkı olanıydı sadece" Darly Cecilia'yı kışkırtmak istercesine. "Cecilia'nın nişanlısının devleti olduğundan" dedi Cecilia ağzını açmıyordu "Peki babanıza tehdit oluşturan imparatorluklar var mıydı?" Suskunluğunu koruyan Cecilia öfke ile "Stanley." dedi Hepimiz ona döndük Kral anlamamış tavırla "Efendim?" "Tek tehdit sizdiniz" "Bir imparatorluğu sadece bir kişi tehdit etmez çok kişi edebilir babanızın dost oldukları ile dost olmak isteriz düşmanları ile düşman" "Onun düşmanı sizdiniz. Siz Donovan İmparatorluğunun sizinle dost olacağına mı inanıyorsunuz? Nişanlımın babası oranın kralı size mahvedecek olan kral. Yapacağı hamleleri hesaplıyordur eminim.” Narissa uyarır bir tonda "Cecilia." Dedi. Kral onu duymazlıktan gelir gibiydi. "Donovan İmparatorluğu hakkında bilgi vermenizi istiyorum sadece kızlar" Krala baktım. "Biz o saraya pek gitmezdik yani o sarayda bizi ilgilendiren bir şey yoktu babam da her daim bizi sokmazdı o meselere.” Kral Cecilia'ya baktı. Gülümsedi yani bu ifade ile Cecilia’dan destek alacağına dair umudu vardı sanırım. "Peki Cecilia?" Cevap vermedi. Kral Narissa'ya döndü "Cecilia çok giderimiydi saraya?" Narissa bana baktı "Neden soruyorsunuz?" "Kötü bir niyetim yok. Katchin İmparatorluğunu aldım halk artık bize alıştı ve sadece sizlerden yardım istiyorum kendi imparatorluğunuzda babanız neler yapardı. Halk neler beklerdi babanızdan ve Donovan ile olan samimiyet." "Cecilia'nın nişanlısı William Donovan Cecilia genellikle giderdi saraya." Cecilia öfkeli bakışlarını bana çevirdi. "Peki Cecilia saraya gittiğinde ne oluyordu?" Cecilia sinsice gülümsedi. Herkes ona bakıyordu "Bilmek ister misiniz gerçekten?" Kral tüm ciddiyeti ile az sonra duyacaklarını tahmin bile etmeden. "Tabiki. Dinliyorum." "Saraya gittiğimde sevgili nişanlımın odasında bazen de gizli gizli odalarda kapı arkalarında kaçamak öpüşürdük. Evlenene kadar sabretmeye çalışssak da biraz zor oluyordu bilirsiniz biz gençler fazlasıyla sabırsısız" Narissa ve ben kıkırdadık. Hatta Darly ve Henry'nin bile güldüğüne yemin edebilirim bu tavrı dalgaya alışı ciddiyeti bozmuştu ortamda öfkelenen kişi Norman’dı "Cecilia onu sormadığını sende biliyorsun." "Bakın Donovanlar hakkında bir şey bilmiyorum bilsem de söylemezdim dediğim gibi saray gittiğimde genelde William ile baş başa olurduk." Kral öfkelendi. "Yeter. Kes!" Odadan çıktılar. Kahkaha atmaya başladı.Narissa az önce tartışma yaşanmamış gibi "Seni arsız" "Ne yani kendi kaşındı" Hizmetkarlardan biri geldi Narissa'yı çağırdı akşam için hazırlanacaktı ve o gitti ardından ben çıktım odadan. CECİLİA Gözümü kapının örtülme sesiyle açtım. Norman içeri girmiş kötü kötü bana bakıyordu. Anlamamazlığa vurarak. "Yine ne var?" "Bu tarz edepsizce konuşmalardan ne zaman vazgeçeceksin?" "Bu cehennemden kurtulana kadar. Sizi delirtip pes ettirene kadar.” Norman cevap vermedi "Eğer William'ında imparatorluğuna dokunursanız." Norman bana döndü dik başıyla adeta meydan okurcasına. "Ne olur?" "O zaman sana yemin ederim ki en dehşet yüzümü görürsün bu sarayı gerçekten yıkarım ve seni de öldürürüm." "Pekala boş laflarını dinleyemeyeceğim." O sıra kapı açıldı. Muhteşem elbisesi yapılı saçı ve zarafeti ile Isabella girdi içeriye. "Hayatım" dedi elinden tutup kendine çekti ve dudağına küçük bir öpücük kondurdu. Ne yapıyordu gözümün önünde sevişecekler bende izleyecek miyim.? Hadi ordan. Kapıya doğru yöneldim tam çıkacaktım. "Nere gittiğini sanıyorsun?" "Kalmayacağım herhalde sevişirken sizi izleyecek halim yok." "Burada kal Cecilia. Kimse sevişmiyor!" Yatağa gittim oturduk onlarda geniş devasa koltuktalardı. Isabella yüzünü okşuyor çok özlediğini belirtiyordu Norman küçük dokunuşlarla cevap veriyor dudağına öpücük konduruyordu. Karnında iyice belirmişti. Sıkıntıdan patlayacaktım. Terasa çıktım. Bakınıyordum öyle. Dün gece yeni gelen prens ile göz göze geldim neydi adı Leanardo. Kendi terasındaydı bana bakıp gülümsedi. Bende gülümseyerek karşılık verdikten sonra uzaktan kafamı eğip kısa bir reverans ile selam verdim. O sıra Maria'da terasa çıktı Leanardo'yu kendine çekti ve öpüşmeye başladılar. Tanrım her taraf aşk yuvasıydı. Tekrardan içeri girdiğimde birbirlerine kur yapan Isabella ve Norman ile karşı karşıyaydım. Yatağa yattım "Off" Isabella nisbet yaparcasına. "Ne oldu canım sıkıldın mı?" Ona kafamı çevirmeden "Yani eğlenceli olduğunuz söylenmez. Ben gezintiye çıksam biraz" "Çıkamazsın!" Yatağa iyice sindim. Yorganın içine girdim tanrım felaket sancım vardı "Ahh" Norman kafasını kaldırdı bana baktı. "Ne oldu?" "Hiçbir şey bileğimi acıttım." Tanrım inanılmaz bir acıydı ama katlanmalıydım katlanmalısın Cecilia belki bu sayede bebek olmaz. Acı içinde kıvranıyordum. Sessizce ağlıyor bağırmamak için yorganı ısırıyordum. Bu acı cidden dayanılmazdı. Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum ama kendi iyiliğim için biraz daha dayanabilirdim. NORMAN Isabella ile gülüşüyorduk. Cecilia birden sessizliğe büründü uyuyordu galiba sinsilik yapmaktan dinlenemiyordu normal olarak. Isabella ona doğru baktı. "O can mı çekişiyor orada?" "Ne?" "Ne bileyim inliyor gibi geldi" "Arada sırada rüya görüp sayıklıyor." Isabella gülümsedi. Ona yanaştım tam öpecekken Isabella'nın gözleri kocaman oldu "Tanrım o yorgana çıkan şey kan mı o aptal ne yaptı kendine?" Hemen kalktım yatağım başına gittim. Ter içinde kalmıştı ve baygın kucağıma aldım. Tanrım kanaması olmuş. "Açın kapıları hemenn!" Kapı hemen açıldı doktorun yanına götürdüm "Kanaması olmuş" "Lordum ne kadardır böyle? "Bilmiyorum. Kurtar onu da bebeğide." NARİSSA Ve onunla tekrardan birlikte olmuştum babamın katili ile. Omuzunda yatarken burnunu saçlarıma değdirip kokuyu içine çekiyordu. Bende meraklı değildim burada olmaktan canım yanıyordu ama köle olarak intikam alamam. Yapamam ki. Düşüncelerimi Darly'nin sesi bozdu "Gerçekten artık buraya alışmaya mı çalışıyorsun?" Kafamı kaldırıp ona baktım gülümsedim ve kafamı salladım. Seni öldürmek için burada yer edinmem gerek lanet olası. "Buraya alışmaya çalışmak o kadarda sıkıcı değil gibi" Gülümsedi "Tabi senin ya da kardeşlerimin yanında olduğum zaman daha kolay" "Burada bu yatakta olmayı seviyor musun?" İğreniyorum her bir anından. "Evet babamdan sonra huzur bulamam sandım ama sen bana güven verdin başta her ne kadar öldürmek istesemde" dedim gülümsedim Oda gülümsedi. Ve sonra yeniden buluştu dudaklarımız. NORMAN "Prensim çok kanaması olmuş nasıl fark etmedi ya da ağrısı olmadı mı?" "Bilmiyorum uyuyordu galiba bayılmış sonradan. Bebek yaşıyor mu?" "Tanrıya şükür yaşıyor." Cecilia hafifçe gözlerini araladı sonra geri kapadı. Başına gittim elimi tuttu sıkıca sonra tekrardan açtı gözlerini Cecilia beni görünce elini çekti hemen "İyi misin?" Cevap vermedi doktara döndü kısık sesle "Bebek o öldü mü?" "Çok fazla kanaman olmuş kızım ama Tanrıya şükür bebek yaşıyor." "Lanet olsun. Lanet olsun git işte git.” Kafamı ona çevirdim bu ne demekti? Doktora çıkmasını emrettim "Sen neden kanaman olduğunu söylemedin?" "Neden söyleyeyim. Kurtulma şansım varken" "Nasıl birisin sen ya benden nefret ediyorsun anlıyorum ama ya bebek onun ne günahı var senin de parçan o." "Sana ait bir bebek. Bu imparatorluğa ait olacak bir bebek.” "Bilerek kanaman olduğunu söylemedin." "Isabella ile fingirdemekle meşguldün düşündüm de rahatınızı bozmadan köşede sessiz sedasız acımı çekebilirim. Belki bende ölürdüm ve kurtulurdum." "Sen bundan sonra daha sıkı yönetimdesin o bebek doğacak. İstediğin kadar diren. Bebek doğacak ve Fransa İmparatorluğunun soylusu olacak." Cevap vermedi. MONİCA Tanrım aklıma Henry gelip duruyordu. Kötü kalpli ailemi öldüren köle olmamı sağlayan Henry. Neden geliyordu ki aklıma. Düşünmek istemiyorum. O sıra kapım çalındı ve içeri Henry girdi. Kalbimin ritmi öylesine değişmiştiki. Ayağa kalkıp reverans yaptım bana baktı gülümsedi. "Prensim." "Nasılsın Monica?" "İyiyim sağolun" Bana bakıp gülümsüyordu. Bana doğru yaklaştı ben ondan hoşlanıyordum onca kötülük yapan adamdan. Sanırım hoşlandığımız kişileri seçemiyoruz. Henry iyice bana yaklaştı sonra "O gece sana sahip olmak istedim ve kendini hançerledin gerçekten çok telaşlandım ve bugünde bir karar aldım." "Ne kararı aldınız lordum?" "Çok hoş bir kızsın. Büyüleyici bir güzelliğin var fakat bu derece benle birlikte olmak istemeyen birini zora sokmam ne kadar hoşlansamda." Benden hoşlanıyor muydu.? Harika benden hoşlanıyordu işte. "Bir daha sana dokunmayacağım söz." "Sorun değil." Ne demiştim ben sorun değil mi? Ah ben yine saçmalıyorum. Henry gülümsedi ve "efendim?" dedi Ona iyice yanaştım dudaklarımız birbirine hafifçe değiyordu ben onları iyice bastırdım ve elimi Henry'nin boynuna doladım. Tanrım nasıl arsız bir kız oldum ben ne yapıyordum böyle. Belimi sıkıca kavradı ve boynuma öpücükler kondurmaya başladı sonra elbisemim fermuarını açtı ve ben onun karşısındaydım. Tanrım neler oluyor böyle. Birbirimize son kez baktık ve tekrardan öpüşmeye başladık dudaklarının sıcaklığını hissediyordum ve bu içimi gıcıklıyordu. Beni kucağına aldı ayaklarımı onun beline doladım ve yatağa yatırdı beni. CECİLİA Odaya gelmiştim. Yatıyordum hizmetkarlar başımdaydı zorla yemek yedirmeye çalışıyorlardı. Norman ise öfke kusacakt neredeyse. Oh olsun işte. Sabah sabah çorba içirmeye çalışıyorlardı "Yemek istemiyorum. Yeter. Başımdan çekildiler. Norman yanıma geldi oturdu. "Cecilia lütfen o masum bebeğe kötülük yapma. Kendin dedin bebekler masum diye karnındakinin bir günahı yok. Meryem annemiz bile Yüce İsa'ya bakireyken hamile kaldığında ondan vazgeçmemiş herkes ona kötü kadın gözüyle bakıp aşağılarken o bebeğini korudu ve Yüce İsa doğdu. Tanrı'nın oğlu..." Evet karnımdaki masumdu bir günahı yoktu. Ondan kurtulmak istememin tek sebebi Stanley soyu olması. Benim tohumum bir Stanleydi ben Meryem Anne değildim ama merhametim vardı. "Tamam!" "Ne tamam" "Bebeğe zarar vermeyeceğim." "Umarım." Ayağa kalktı. Bende kafamı yastıga koydum o sıra kapı çaldı ve Norman "Gir." "Prensim mimar Albert geldi." "Alın içeriye." Aman ne sıkıcı. Kafamı iyice yastığa gömdüm. Nefret ediyorum saraylarından da prenslerinden de her şeyden. Buradan kurtulacağım gün hiçbirinizi bir daha hatırlamamak üzere unutacağım. "Geçin şöyle. Sarayda değişiklikler yapacağız ve İmparatorluğumuza yeni katılan Katchin İmparatorluğunda da yenilik yapmak istiyoruz. Bu oda içinde değişiklikler yapalım beğenmeyenler oldu daha ferah bir tasarım şart.” "Tabi Prensim siz nasıl isterseniz her şey öyle olur." Biranda duraksadım ses tanıdıktı. Aşina olduğum ya da hasret kaldığım bir ses gibi kafam bana daha nasıl oyunlar oynayacak. Deliriyor muyum ben? "İşini en iyi şekilde yapman gerek." "Buraya işimi en iyi şekilde yapmaya geldim prensim." Devam ediyordu bu ses, bu ses kesinlikle tanıdıktı. Kafamı kaldırıp sese baktım. Aman Tanrım evet bu sesin sahibi William, oydu burada ne işi vardı? Tanrım kafayımı yiyorum. Gerçekten o mu yoksa acıdan gördüğüm şeylerin gerçekliğimi azaldı? İlaçların tesiri miydi? Yatakta doğruldum gözlerim kocaman olmuş William'a bakıyordum ne işi vardı burada kafayımı yedi savunmasız tek başına giriyordu bu odaya kalp atışlarım hızlandı derin nefes almaya başladım. Rüya değildi bu gerçekti değil mi? William gözlerime baktı işte o an kalbim sıkıştı. Göz gözeydik. O aşığı oldum yeşil gözler bakıyordu bana. Gözleriyle gülümsedi bana. Sevgilim, canım... Norman bana baktı "İyi misin sen?" Konuşamayacak kadar şoktaydım. Kafamı salladım. Yanıma geldi Norman omzuma dokundu "İyi misin doktoru çağıralım mı?" William bize bakıyordu elini yumruk yapmış bir şekilde. Bana dokunuyor olmasına tahammülü yoktu bir bilse bana ne acılar çektirdi bu barbar. Neler yaptı, yaşattı. Geldi bana kıyamadı ve geldi. "Ha hayır iyiyim ben." Neden geldin William beni istemediğini söyledin artık Prenses Cecilia değilsin dedin şimdi neden buradasın? Ayağa kalktım. Derin derin nefes aldım. Ona doğru yürüdüm aramızda beş veya altı adımlık mesafe vardı. Oydu o güzel gözleri ile karşımda duruyordu. Gülümsedim. Arkamda olan Norman seslendi "Cecilia neyin var?" Norman'a döndüm "Şey ben şaşırdım sadece" "Ne?" "Bir mimar getirdin ve onu bizden aldığın imparatorluğu yeniden dekora etmesi için görevlendiriyorsun öyle mi? Ayrıca odayı beğenmedim diye…" "Cecilia bunları konuşmanın şimdi zamanı değil. Evet oda için istediğin şeyleri söylersen konuşuruz yaparız bir şeyler.” "Öyle mi?" dedim William'a yaklaştım. Kulağına doğru eğildim. Ah o kokusu. Oydu gerçekten oydu. Nişanlım William’dı bu. Ölsem unutmam ben bu kokuyu. İçim titredi. "Elimizden zorla alınan toprakları Stanleylerin istediği gibi yapın Mimar Albert." "Cecilia" Omuz silktim. "İyi tamam sustum." "Prensim dediğiniz gibi önce sizin saraydan başlıyorum. Her birinizin isteği doğrultusunda yapacağım her şeyi." "Tamam sonra yeniden konuşuruz. Çekilebilirsin." William gitti. Şoktaydım halen ben halen rüya görüyorum sandım. Odadan çıkmak için kapıya yöneldim "Nereye?" "Kızların yanına." "Hayır" "Sürekli bu odada olmaktan sıkıldım. Gidiyorum." "Olmaz Cecilia" "Lütfen bebeğe zarar vermeyeceğim dedim. Lütfen Norman lütfen." Gözlerime baktı "Tamam git o halde. Yanlış bir şey yaparsan bu kez gözünün yaşına bakmam." Kafa salladım. Dışarı çıkınca hızlı hatta koşar adımlarla kızların yanına gittim. Nefes nefese kalmıştım. Oydu William gelmişti. "Hey az önce ne gördüğüme inanamayacaksınız." Narissa şaşkın tavırla sordu hemen. "Neler oluyor?" "William. O buradaydı Norman'nın odasında" Monica elini alnıma koydu. "Ateşin mi var? Hayal gördün sanırım." "Hey saçmalamayın size yemin ederim ki William odadaydı bende inanmadım sarılmak istedim hatta Tanrım karşımdaydı. Halktan biri gibi gelmişti. Mimar öyle gelmiş. Adı Albert." "Sana mektubunda istemediğini ona yazmaman gerektiğini söylemişti" "Aynen şimdi neden geldi bilmiyorum ama kesin dayanamadı. Göz göze baktık o aşk dolu William'dı o aşık olduğum adam" Monica merakla sordu. "Ne yapacaksın peki?" "Kaçış yolu bulacağız işte. Onun için geldi bizi kurtarmaya." "Neden?" Narissa Monica'ya baktı. "Nasıl neden çok sevdin sarayı gelmeyeceksin herhalde Monica?" "Yok ne alakası var. Şaşırdım o kadar kolay değil ki kaçmak" "Nerede?" "Sarayın bir yerindedir onu görmem gerek" Monica elimi tuttu. "Delirdin mi?" "Hayır son derece iyiyim" Narissa yüzümü okşadı. "Yakalanırsan" "Görüşürüz kızlar. Merak etmeyin bir şey olmaz." Odadan çıktım. Sarayda dolanıyordum ki William'ı Grandüşeslerden biriyle konuşurken gördüm. Yanlarına doğru gittim William'a oda ayarlıyorlardı. Grandüşes gitti. Bende William’ın odasına girdim. Tanrım şuan ölebilirim sevgilim biricik nişanladım karşımda. Hemen koşup sarıldım tek kelime etmeden oda bana sarıldı sıkı sıkı. Sonra dudaklarımız buluştu. Hasret kaldığım topraklarıma kavuşmuş gibiydim. Beni öperken bütün dertlerimden arınmış gibiydim.Birbirimizden ayrıldığımızda gözlerine baktım. Oydu gerçekti. Hayalini kurmakta güçlük çeker olmuştum artık. Sessizliği bozan William oldu. "Tanrı'ya şükürler olsun yaşıyorsun. Çok korktum sana bir şey oldu diye çok korktum." "Yaşıyorum tabi bunu gayet biliyordun zaten" "Biliyor muydum? Nasıl bilebilirdim. Her yerde seni aradım. Öldüğünüzü söylediler başka ülkeye satıldığınızı." "Dalga mı geçiyorsun neden geldin sen?" "Senin için Cecilia senin için. Seni bulmak ve kurtarmak için." "Öyle mi o zaman..." Cümlemi tamamlamadan Norman girdi içeri. Şaşkınca bana sonra William'a baktı önünde eğilip selam verdim hemen. Yakalandık bizi yakaladı. Şimdi ne yapacaktım. Norman şaşkınlığının içinde ismimi söyledi. "Cecilia" Evet Cecilia biricik nişanlınla bu odada neden olduğunu bu barbara nasıl açıklayacaksın acaba?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD