ELA KARAHAN
3 AY ÖNCE
Kalabalığın içinde yalnızdım . Öyle bir yalnızlık ki , bazen kendimden bile korkuyordum . İstiklal Caddesi ’ nde yürürken bir an durdum . Herkesin bir telaşı vardı ; bir yerlere yetişiyor, bir şeylere çabalıyordu. Bu acele hali, hayattan çalıyordu bizi . Oysa bu bana hep yanlış gelmişti .
Karşılaştığım yüzlerde kimi zaman bir tebessüm , kimi zaman gerginlik , kimi zaman da derin düşünceler okunuyordu . Düşünüyorduk çünkü . . . Bazen ' onu kırdım mı? ' diye, bazen ' yanlış mı anlaşıldım? ' diye . Kalbini kırdığımız insanları düşündüğümüz o anlar vardı ya , işte en insani yanımız belki de buydu .
Tam bu düşüncelerin içinde boğulurken biri bana çarpıp telaşla
“ Pardon ” dedi ve hızla uzaklaştı .
Belki çok acelesi vardı . Belki sevdiği bekliyordur onu . . . O an fark ettim , yalnızdım . Aslında yalnız değildim ; kardeşlerim vardı ama eksik kalan bir şey hep vardı .
Kendimi toparlayıp Galata Kulesi yönüne yürüdüm, oradan da Eminönü ’ ne . Küçüklüğümden beri yürümeyi severdim . Bir balık ekmek alıp sahildeki bir banka oturdum . Hem yemeğimi yedim hem denizi izledim . O gün deniz de kasvetliydi . Hava , haziran olmasına rağmen kapalıydı . Belki birazdan yağmur yağardı . Ama asıl içimi burkan , bu kasvetin bana 2020 ’de yaşadığım bir anıyı hatırlatmasıydı .
📎 Geçmiş : 2020
Hava güzeldi . Bizimkilere sürpriz yapmak istiyordum . Elimdeki taze ehliyetle babamın odasına doğru yürürken anneme yakalandım . Ehliyeti hemen arkamda sakladım .
“Elinde ne var senin ? ” diye sordu . Gülümsedim .
“Baba Bey’ in odasına gidiyorum an-niş. Sen de gel , öğrenirsin sultanım ,” dedim .
Babamın kapısını çaldım , içeri girdim . Telefonunu aceleyle kapattı . Ben de ehliyeti gösterdim:
“Baba Bey , arabamı isterim !”
Kaşlarını çattı . Annem kolumu cimcikledi :
“Ne ara aldın ehliyeti , kız ? ” dedi azarlayarak .
Babam gözlüklerinin üstünden bakıp gülümsedi :
“Nasıl bir araba istiyorsunuz Peri Kızı ?”
Omuz silktim .
“Fark etmez babacım .”
📎 GÜNÜMÜZ
İşte öyle bir andı . . . Şimdi geriye dönüp bakınca, bazen ' Keşke ehliyet almasaydım , ' diyorum . Çünkü bazen bir gün geliyor , sarılmak istediğinde geriye sadece bir avuç toprak kalıyor .
Banktan kalkmak istedim ama başaramadım . O sırada telefonum çaldı. Arayan, tek dostum :
“Yeşil Gözlüm .” Rehberimde adı böyleydi çünkü gözleri yeşildi .
Telefonu açtım :
"Ela , neredesin ? Meraktan öldük ! Haberin var mı ?"
Bağıran çocukluk arkadaşım Derya ' ydı . Merakının yanında biraz öfke de vardı .
"İyiyim Derya . Sadece . . . yalnız kalmak istedim," dedim .
"Yıllardır hep bunu yapıyorsun! Bırak da yardımcı olalım artık ! "
İçimden ' Bana annemle babamı geri getirebilir misin? ' diye bağırmak istedim ama sesimden sadece şu cümle çıktı :
"Zaten yeterince yardımcı oluyorsunuz ."
"Emir ve İlayda seni çok merak etti . Neredesin ? "
Birden kendime geldim. Kardeşlerim . . . Annemle babamdan bana kalan tek varlıklar. Sessizce :
"Her zamanki yerdeyim ," dedim .
"Tamam, geç kalma. Herkes seni bekliyor."
“Bir araba gönder. Bu saatten sonra otobüsle sürünemem.”
“Tamam kuzum, iki saate orada olur.”
Konumu attım . Sonra bir kafeye geçip kendime bir salep söyledim . İnsanları izlemeye başladım. Bazıları kahkahalarla gülüyor , bazıları sohbet ediyordu . Tam o sırada biri bana bakıyordu ki . . . telefonum tekrar çaldı. Arayan : kuzenim Meriç .
"Efendim kuzen ?"
"Çıksana hemen , bekletme beni ."
Telefonu yüzüme kapattı . Göz devirdim . Hesabı ödeyip dışarı çıktım . Kapıda siyah arabasıyla bekliyordu . Bindim , kemerimi taktım , agresif bir sesle :
“Ne ? ”
“İyi değilsin . Bu hâlin beni üzüyor , peri kızı .”
Yine , bir sevdiğimi daha üzmüştüm . Bunca zaman takındığım gülümsemeyi sadece bugün indirivermiştim .
“Gülüp eğlenmemi mi bekliyorsun kuzen ? ” dedim .
“Evet . Hayat devam ediyor . Amcam ve yengem yaşasaydı , bunu isterlerdi .”
“Sakın . . . bir daha o ismi ağzına alma ! ” dedim sinirle .
“Beş yıl oldu Meriç . Kaybetmenin ne olduğunu bilmeden konuşma !”
Sessizce yola devam ettik . Camdan dışarı bakarken Meriç ’ in sesi tekrar yükseldi :
“Ben de kuzenimi kaybediyorum , buna ne diyorsun Ela Karahan ! ”
İlk kez bu kadar sinirliydi . Gözlerimi kapattım , iç geçirdim :
“Ben böyleyim Meriç . Beni böyle kabul edin . . .”
Meriç , dayanamayıp tekrar konuştu :
“Bu sene son senemiz üniversitede , biliyorsun .”
Gözlerimi devirdim .
“Evet , biliyorum ,” dedim .
Sıkıntıyla iç çekti . Direksiyonu sıktı .
“Ne olacağını biliyorsun değil mi , Ela ?”
Ruhsuz bir kahkaha döküldü dudaklarımdan. Meriç ’ e dönüp ,
“Demir Araslan ’ la evleneceğim , değil mi kuzen ?” dedim .
“Maalesef ,”diye fısıldadı .
İstemiyordu . Ama vasiyet buydu . Babam neden böyle bir vasiyet bıraktı , hiçbir fikrim yoktu . Hayatta olsaydı kesin karşı çıkardım ama artık . . . Onlara olan vefa borcumu ödemek için bu evliliği kabul etmiştim .
En azından o adamın , yani Demir ’ in neden benim gibi biriyle evlenmek istediğini öğrenecektim . Sonra boşanacaktım zaten . Aklımdaki plan buydu . İki saatlik yolculuğun sonunda eve vardık . Araba durur durmaz seri bir şekilde inip kapıya yöneldim. Kapıyı açan Ayşe teyzeye sarıldım , yanaklarını mıncıkladım .
“Ay dur deli kız ! Yine sıktın yanaklarımı ,” dedi
gülerek . Her zaman yaptığım şeydi bu .
“Ne yapayım Ayşe Sultan , yanakların elma şekeri gibi ,” dedim sevecen bir ifadeyle .
“Ela , hadi içeri geç ,” dedi Meriç . Gözlerimi devirdim . Aklınca hâlâ sert takılacaktı Meriç Bey .
Emir yerinden fırlayıp hızla bana sarıldı . Öyle bir sarılıştı ki . . . İçimden ' Onları üzmeye hakkım yok ' dediğim anlardan biriydi . Emir geri çekildi ve
“Abla nerede kaldın ? ” diye sordu . Saçlarını okşadım ,
“Geldim işte ,”dedim , sonra koltuğa birlikte oturduk.
“Hoş geldin kızım ,” dedi amcam .
Gülümsedim . O , en büyük destekçimdi . Hakkını asla ödeyemem . Babama o kadar çok benziyordu ki . . . Bazen karşısında otururken , sanki babamla konuşuyormuşum gibi geliyordu . Zaten ikizdiler ; benzer olmaları normaldi ama yine de kalbimi sızlatıyordu .
Düşüncelerimden sıyrıldım , sesine odaklandım .
“Hadi kızım , yatın artık ,” dedi amcam .
İrkildim . Sesi . . . babamın sesi gibiydi . Ama biliyordum,bu beynimin bana oynadığı bir oyundu . Koltuğumdan kalktım . Ona sıkıca sarıldım . Gözlerimden birkaç damla yaş süzüldü . O an . . . babam gibi kokuyordu .
“Babam gibi kokuyorsun bugün ,”dedim kısık bir sesle . O da beni kendinden ayırıp gözyaşlarımı sildi. Sonra gülerek ,
“Kötü mü kokuyorum yani ?”dedi . Güldüm .
“Hayır Mert Karahan , çok güzel kokuyorsun ,” dedim. Yanaklarını öptüm .
“Ben yatıyorum.Bu arada . . . amca , yarın gidiyorum . İki ay yokum .”
Annemle babam öldükten sonra gitmelerim başlamıştı benim .
“Nereye gidiyorsun ?”diye sordu .
Yüzümde buruk bir gülümseme belirdi .
' Memlekete, ' demek istedim. Ama sadece gözlerine baktım .
Kardeşlerim hiçbir zaman gitmemişti . Annemle babam da götürmemişti bizi . Onlar öldüğünden beri ben gidiyordum,anneannemlerin yanına . Ama ne acı ki . . . onların torunu olduğumu bile bilmiyorlardı . Yanlarına her gittiğimde , kızlarıyla ilgili anıları anlatırlardı . Ben de annemi dinlerdim,anneannemin dilinden . Torunları olduğunu biliyorlardı ama hiç görmemişlerdi .
Torun hasretiyle yanıp tutuşuyorlardı . . . Ama bilselerdi torunlarının ben olduğumu . . . Ne yaparlardı acaba ? İlk başta
“Ben sizin torununuzum ,” demek istemiştim . Ama dedem,annemin ismini evde ağza bile aldırtmıyordu . Belki annem bu yüzden cezalandırıyordu onları.
Ah anne . . . değdi mi bunca şeye ? Belki değmedi ,belki de değdi . Bilemiyorum . Düşüncelerimi susturup amcama döndüm :
“Sorma amca . . . ama bana iyi geldiğini bil ,” dedim ve odama çıktım .
Duş alıp üstümü giyindim , yatağa uzandım . Kafamda onlarca soru dolaşıyordu . Ama hiçbiri cevabını bulamıyordu . Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum . Kafamı iki yana sallayıp gözlerimi kapattım .
Yarın . . . yorucu bir gün olacaktı .